www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 EN'AM Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:39 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm






6 / EN'AM - 1Elhamdu lillâhillezî halakas
semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûr(nûra), summellezîne keferû
bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).


Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a
mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl)
tutuyorlar.

6 / EN'AM - 2Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ(ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne).
Sizi
topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O'dur. Ve
ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah'ın katındadır.
Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.

6 / EN'AM - 3Ve huvellâhu fîs semâvâti ve fîl ard(ardı), ya’lemu sirrakum ve cehrekum ve ya’lemu mâ teksibûn(teksibûne).
Göklerde
ve arzda Allah O'dur. (O Allah, göklerde ve yerdedir.) Sizin sırrınızı
(gizlediğinizi) ve açıkladığınızı ve kazanacağınız şeyi bilir.

6 / EN'AM - 4Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’rıdîn(mu’rıdîne).

Ve onların Rabbinin âyetlerinden bir âyet gelmemiştir ki; ondan yüz çevirmiş olmasınlar.

6 / EN'AM - 5Fe kad kezzebû bil hakkı lemmâ câehum, fe sevfe ye’tîhim enbâû mâ kânûbihî yestehziûn(yestehziûne).

Böylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecek.

6 / EN'AM - 6E lem yerev kem ehleknâ min
kablihim min karnin mekkennâhum fîl ardı mâ lem numekkin lekum ve
erselnes semâe aleyhim midrâren ve cealnâl enhâre tecrî min tahtihim fe
ehleknâhum bi zunûbihim ve enşe’nâ min ba’dihim karnen âharîn(âharîne).


Sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde, yeryüzünde yerleştirdiğimiz nice
kavimleri, kendilerinden önce nasıl helâk ettiğimizi görmüyorlar mı?
Onlara semadan bol bol yağmur gönderdik. Altlarından nehirler akıttık.
Fakat günahları sebebiyle onları helâk ettik. Onlardan sonra da başka
nesiller yarattık.

6 / EN'AM - 7Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
Ve
eğer sana kâğıtlarda yazılı olarak indirseydik, böylece ona elleri ile
dokunsalar bile kâfir olan kimseler, mutlaka: “Bu ancak apaçık bir
sihirdir.” derdi.

6 / EN'AM - 8Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi melek(melekun), ve lev enzelnâ meleken, le kudıyel emru summe lâ yunzarûn(yunzarûne).
Ve:
“Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı?” dediler. Şâyet bir melek
indirseydik, mutlaka iş, olup bitirilirdi. Sonra (onlara) mühlet
verilmez.

6 / EN'AM - 9Ve lev cealnâhu meleken le cealnâhu raculen ve le lebesnâ aleyhim mâ yelbisûn(yelbisûne).
Ve
şâyet onu melek yapsaydık, onu mutlaka erkek olarak (erkek suretinde)
yapardık. Şüphe ettikleri şeyi, mutlaka onlara (gene) şüphe ettirirdik.

6 / EN'AM - 10Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Ve andolsun ki; senden önceki resûllerle de alay edilmişti. Böylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri kuşattı.

6 / EN'AM - 11Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).

De ki: “Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.”

6 / EN'AM - 12Kul li men mâ fîs semâvâti
vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir
rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe
fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).


De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi
Allah'ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında
şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler
ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.

6 / EN'AM - 13Ve lehu mâ sekene fîl leyli ven nehâr(nehâri), ve huves semîul alîm(alîmu).

Gecede ve gündüzde bulunan herşey O'nundur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 14Kul e gayrallâhi ettehızu
veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yut’ımu ve lâ
yut’am(yut’amu), kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lâ
tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).


De ki: “Semaları ve arzı yaratan Allah'tan başka bir velî (dost) edinir
miyim? Ve doyuran (yediren) ve Kendisi doyurulmayan (yedirilmeyen)
O'dur.” “Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve müşriklerden
olmamakla emrolundum.” de.

6 / EN'AM - 15Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).

De ki: “Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”

6 / EN'AM - 16Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımeh(rahımehu), ve zâlikel fevzul mubîn(mubînu).
O
gün (izin günü), kim ondan (azaptan) uzaklaştırılırsa, o taktirde ona
(Allah), rahmet etmiştir. Ve işte bu, apaçık bir fevzdir (kurtuluştur).

6 / EN'AM - 17Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Eğer
Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka
giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye
kaadirdir.

6 / EN'AM - 18Ve huvel kâhiru fevka ıbâdih(ıbâdihî), ve huvel hakîmul habîr(habîru).

O, kullarının üstünde kahhardır (yegâne gâlip), ve O, hakîmdir (hikmet sahibi), herşeyden haberdardır (habîrdir).

6 / EN'AM - 19Kul eyyu şey’in ekberu
şehâdeh(şehâdeten), kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye
ileyye hâzâl kur’ânu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum
le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhed(eşhedu), kul
innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).


“Hangi şey şahit olarak en büyüktür?” de. “Benimle sizin aranızda Allah
şahittir. Bu Kur'ân bana, O'nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam
için vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilâhların
olduğuna gerçekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.”de.“O,
sadece tek bir ilâhtır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan
uzağım.” de.

6 / EN'AM - 20Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Kendilerine
kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar.
Artık mü'min olmayanlar, nefslerini hüsrana düşürdüler.

6 / EN'AM - 21Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih(âyatihî), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).

Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).

6 / EN'AM - 22Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekâukumullezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).

Ve o gün hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara: “Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede?” diyeceğiz.

6 / EN'AM - 23Summe lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikîn(muşrikîne).

Sonra onların: “Vallahi Rabbimiz, biz müşrikler olmadık.” demekten başka onların fitnesi olmayacak.

6 / EN'AM - 24Unzur keyfe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûn(yefterûne).

Bak! Kendilerine karşı nasıl yalan söylediler. İftira etmiş oldukları şey, onlardan sapıp gitti (uzaklaştı).

6 / EN'AM - 25Ve minhum men yestemiu
ileyk(ileyke), ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî
âzânihim vakrâ(vakran), ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minû bihâ, hattâ
izâ câuke yucâdilûneke yekûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul
evvelîn(evvelîne).


Ve onlardan kim seni dinlerse, onu anlamalarına karşı (anlamamaları
için) kalplerinin üzerine ekinnet koyduk ve kulaklarında vakra
(ağırlık) vardır.Ve onlar bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar.
Hatta sana geldikleri zaman, seninle tartışırlar (mücâdele ederler).
Kâfir olanlar: “Bu ancak evvelkilerin masallarından başka bir şey
değildir.” derler.

6 / EN'AM - 26Ve hum yenhevne anhu ve yen’evne anh(anhu), ve in yuhlikûne illâ enfusehumve mâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Ve onlar, ondan (Allah'a ulaşmaktan, hidayetten)
nehyederler (men ederler, yasaklarlar) ve onlar da (kendileri de) ondan
(hidayetten) uzak dururlar (yüz çevirirler). Kendilerinden başkasını
helâk etmezler ve farkında olmazlar (şuurunda değiller).

6 / EN'AM - 27Ve lev terâ iz vukıfû alen nâri fe kâlû yâ leytenâ nureddu ve lâ nukezzibe bi âyâti rabbinâ ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ateşin
üzerinde durduruldukları zaman görsen. O zaman: “Keşke biz geri
döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamazdık mü'minlerden
olurduk.” dediler.

6 / EN'AM - 28Bel bedâ lehum mâ kânû yuhfûne min kabl(kablu),ve lev ruddû le âdû li mâ nuhû anhuve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Hayır,
daha önce gizlemiş oldukları şeyler onlara açıklandı.Ve şayet geri
döndürülselerdi, men edildikleri şeylere mutlaka geri dönerlerdi. Ve
muhakkak ki; onlar gerçekten yalancıdırlar.

6 / EN'AM - 29Ve kâlû in hiye illâ hayatuned dunyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsîn(meb’ûsîne).
Ve
bizim hayatımız, dünya (hayatından) başka bir şey değildir. Ve: “Biz
beas edilecek (yeniden, tekrar diriltilecek) değiliz.” dediler.

6 / EN'AM - 30Ve lev terâ iz vukıfû alâ
rabbihim, kâle e leyse hâzâ bil hakk(hakkı), kâlû belâ ve rabbinâ, kâle
fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).


Ve Rab'lerinin huzurunda durduruldukları zaman görsen.(Allahû Tealâ)
“Bu hak değil mi?” dedi. “Evet, Rabbimize andolsun.” dediler. Allahû
Tealâ: “O halde inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın.” dedi.

6 / EN'AM - 31Kad hasirellezîne kezzebû bi
likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ
hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ
zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).


Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu
Allah'a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat
aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada
(dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize
yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?

6 / EN'AM - 32Ve mâl hayâtud dunyâ illâ
leibun ve lehv(lehvun), ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne
yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).


Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret
yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez
misiniz?

6 / EN'AM - 33Kad na’lemu, innehu le
yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez
zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn(yechadûne).


Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat
muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah'ın
âyetleri ile cihad ediyorlar.

6 / EN'AM - 34Ve lekad kuzzibet rusulun
min kablike fe saberû alâ mâ kuzzibû ve ûzû hattâ etâhum nasrunâ, ve lâ
mubeddile li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), ve lekad câeke min nebeil
murselîn(murselîne).


Ve andolsun ki; senden önceki resûller de yalanlandı. Fakat onlara
yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları
eziyetlere sabrettiler. Ve Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur.
Ve andolsun, gönderilmiş resûllerin haberlerinden (bir kısmı) sana
geldi.

6 / EN'AM - 35Ve in kâne kebure aleyke
i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs
semâi fe te’tiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev şâallâhu le cemeahum alel
hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne).


Onların yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin
dibine bir tünel açılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste.
Böylece onlara bir âyet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!

6 / EN'AM - 36İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).

(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î
isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan
basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler.
(Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)

6 / EN'AM - 37Ve kâlû lev lâ nuzzile
aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), kul innallâhe kâdirun alâ en
yunezzile âyeten ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse, olmaz mı?” dediler.
“Muhakkak ki; Allah, bir mucize (âyet) indirmeye kaadirdir.” de. Ve
lâkin onların çoğu bilmezler.

6 / EN'AM - 38Ve mâ min dâbbetin fîl ardı
ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl
kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).


Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne
varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur
ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik
bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:39 pm

6 / EN'AM - 39Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ
summun ve bukmun fîz zulumât(zulumâti), men yeşâillâhu yudlilhu, ve men
yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).


Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah (dilediğini) kimi dilerse onu dalâlette bırakır. Ve kimi dilerse onu, Sıratı Mustakîm (Allah'a ulaştıran yol) üzerinde kılar.

6 / EN'AM - 40Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi ev etetkumus sâatu e gayrallâhi ted’ûn(ted’ûne), in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).

(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Siz kendinizi gördünüz mü? (halinizi
gördünüz mü, aczinizi anladınız mı? Allah'ın âyetlerini inkâr edenler
karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir.) Eğer Allah'ın azabı size
gelse veya o saat (kıyâmet vakti) size gelse, eğer siz sadıksanız
(doğru sözlü iseniz), Allah'tan başkasına mı dua edersiniz?”

6 / EN'AM - 41Bel iyyâhu ted’ûne fe yekşifu mâ ted’ûne ileyhi in şâe ve tensevne mâ tuşrikûn(tuşrikûne).
Hayır
(bilakis), sadece O'na dua edersiniz (yalvarırsınız). Artık O dilerse,
ona dua ettiğiniz şeyi giderir ve şirk (ortak) koştuğunuz şeyleri
unutursunuz.

6 / EN'AM - 42Ve lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil be’sâi ved darrâi leallehum yetedarraûn(yetedarraûne).
Andolsun
ki; Biz senden önce ümmetlere de (resûller) gönderdik.O zaman onları da
sıkıntıya ve darlığa uğrattık, böylece yalvarırlar diye.

6 / EN'AM - 43Fe lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Böylece
onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat
onların kalpleri kasiyet bağladı (katılaştı). Şeytan, onlara yapmış
oldukları şeyleri süsledi (güzel gösterdi).

6 / EN'AM - 44Fe lemmâ nesû mâ zukkirû
bihî fetahnâ aleyhim ebvâbe kulli şey’(şey’in), hattâ izâ ferihû bimâ
ûtû ehaznâhum bagteten fe izâhum mublisûn(mublisûne).


Hatırlatıldıkları (onunla uyarıldıkları) şeyleri unuttukları zaman,
verilen şeylerle ferahlayıncaya (sevininceye) kadar herşeyin kapısını
onlara açtık. Ansızın onları yakaladığımız (aldığımız) zaman, artık
onlar ümitlerini kestiler.

6 / EN'AM - 45Fe kutia dâbirul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).

Böylece zulmeden (zalim) kavmin arkası kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.)

6 / EN'AM - 46Kul e reeytum in ehazallâhu
sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi
ye’tîkum bih(bihî), unzur keyfe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn
(yasdifûne).


(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Gördünüz mü? (aczinizi anladınız mı?)
Şâyet Allah sizin işitme hassanızı ve görme özelliğinizi alsa ve sizin
kalplerinizi mühürlese, Allah'tan başka hangi ilâh onları size (geri)
getirir?” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz! Sonra onlar yüz
çeviriyorlar.

6 / EN'AM - 47Kul e reeytekum in etâkum azâbullâhi bagteten ev cehreten hel yuhleku illel kavmuz zâlimûn(zâlimûne).
(Ya
Muhammed müşriklere) de ki: “Siz (herbiriniz) kendinizi gördünüz mü?
(halinizi, acizliğinizi anladınız mı?) Eğer Allah'ın azabı ansızın veya
açıkça gelse, zalimler kavminden başkası mı helâk edilir?”

6 / EN'AM - 48Ve mâ nursilul murselîne
illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ
havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû
olur (Allah'a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve
tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

6 / EN'AM - 49Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ yemessuhumul azâbu bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).

Ve âyetlerimizi yalanlayan kimselere, fasık olmalarından dolayı azap dokunacaktır.

6 / EN'AM - 50Kul lâ ekûlu lekum indî
hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu lekum innî melek(melekun),
in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), kul hel yestevîl a’mâ vel
basîr(basîru),e fe lâ tetefekkerûn(tetefekkerûne).


De ki: “Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı
bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana
vahyedilene tâbî olurum.” “Basiretle gören ve görmeyen bir olur mu,
hâlâ tefekkür etmiyor musunuz?” de.

6 / EN'AM - 51Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve
Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların,
O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece
onlar takva sahibi olurlar.

6 / EN'AM - 52Ve lâ tatrudillezîne yed’ûne
rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vecheh(vechehu), mâ aleyke min
hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe
tatrudehum fe tekûne minez zâlimîn(zâlimîne).


Ve sabah akşam, Rab'lerinin Zat'ını dileyerek dua edenleri
kovma.Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından onların
üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden
olursun.

6 / EN'AM - 53Ve kezâlike fetennâ ba’dahum
bi ba’din li yekûlû e hâulâi mennallâhu aleyhim min beyninâ, e
leysallâhu bi a’leme biş şâkirîn(şâkirîne).


Ve “Aramızdan, Allah'ın ni'metlendirdikleri bunlar mı?” derler diye,
onları birbirleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şakirleri
(şükredenleri) en iyi bilir, öyle değil mi?

6 / EN'AM - 54Ve izâ câekellezîne
yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ
nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe
min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun).


Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de:
“Selâm üzerinize olsun. Rabbiniz, kendi üzerine “rahmeti” yazdı. Öyle
ki;sizden, kim cahillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra
tövbe eder (mürşidin önünde) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi yaparsa),
o taktirde muhakkak ki O (Allah), Gafur'dur (mağfiret edendir),
Rahîm(rahmet nurunu gönderen)'dir.”

6 / EN'AM - 55Ve kezâlike nufassılul âyâti ve li testebîne sebîlul mucrimîn(mucrimîne).

Ve işte böylece âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz, mücrimlerin (suçluların) yolu belli olsun diye.

6 / EN'AM - 56Kul innî nuhîtu en
a’budellezîne ted’ûne min dûnillâh(dûnillâhi), kul lâ ettebiu ehvâekum
kad dalaltu izen ve mâ ene minel muhtedîn(muhtedîne).


De ki: “Muhakkak ki ben, dua ettiğiniz Allah'tan başka şeylere kul
olmaktan men edildim.” De ki: “Sizin heveslerinize (nefsinizin
afetlerinin dileklerine) uymam, eğer uyarsam (öyle olursa), dalâlette olmuş olurum ve hidayete erenlerden olmam.”

6 / EN'AM - 57Kul innî alâ beyyinetin min
rabbî, ve kezzebtum bih(bihî), mâ indî mâ testa’cilûne bih(bihî), inil
hukmu illâ lillâh(lillâhi), yakussul hakka ve huve hayrul
fâsılîn(fâsılîne).


De ki: “Muhakkak ki ben, Rabbimden bir beyyine (delil) üzerindeyim, ve
siz onu yalanladınız. Acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm
ancak Allah'ındır. O, hakkı anlatır. Ve O (hakkı bâtıldan), fasıl fasıl
ayıranların en hayırlısıdır.”

6 / EN'AM - 58Kul lev enne indî mâ testa’cilûne bihî le kudıyel emru beynî ve beynekum, vallâhu a’lemu biz zâlimîn(zâlimîne).
De
ki: “Eğer acele ettiğiniz o şey gerçekten, benim yanımda olsaydı,
benimle sizin aranızda iş elbette yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah,
zalimleri en iyi bilir.”

6 / EN'AM - 59Ve indehu mefâtihul gaybi lâ
ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ
teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı
ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).


Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu O'ndan başkası bilmez.Ve
denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi
düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir yaş ve kuru bir dane yoktur
ki, “Kitab-ı Mübîn”de bulunmasın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:40 pm

6 / EN'AM - 60Ve huvellezî yeteveffâkum
bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li
yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merci’ukum summe
yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).


Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne
kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın,
ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur.
Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber
verecek.

6 / EN'AM - 61Ve huvel kâhiru fevka
ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten), hattâ izâ câe ehadekumul
mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn(yuferritûne).


Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir).Ve
üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm
gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur
etmezler.

6 / EN'AM - 62Summe ruddû ilâllâhi mevlâhumul hakk(hakkı), e lâ lehul hukmu ve huve esraul hâsibîn(hâsibîne).

Sonra Allah'a döndürülürler. Onların mevlâsı Hakk'tır. Hüküm onun değil mi? Ve O, hesap görenlerin en hızlısıdır.

6 / EN'AM - 63Kul men yuneccîkum min
zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le
in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).


“Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır?” de. Gizlice
ona yalvararak: “Eğer bizi bundan kurtarırsan biz mutlaka
şükredenlerden oluruz.” diye dua edersiniz.

6 / EN'AM - 64Kulillâhu yuneccîkum minhâ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûn(tuşrikûne).

De ki: “Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz (O'na) ortak koşuyorsunuz.”

6 / EN'AM - 65Kul huvel kâdiru alâ en
yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev
yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’d(ba’dın), unzur keyfe
nusarrıful âyâti leallehum yefkahûn(yefkahûne).


De ki: “O, sizin üstünüzden veya ayaklarınızın altından üzerinize bir
azap göndermeye veya sizi bölük bölük birbirinize katıp (düşman edip),
sizin bir kısmınızın şiddetini, bir kısmınıza tattırmaya kaadirdir.”
Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Böylece onlar fıkıh ederler.

6 / EN'AM - 66Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakk(hakku),kul lestu aleykum bi vekîl(vekîlin).

Ve o hak olduğu halde, senin kavmin onu yalanladı. "Ben sizin üzerinize vekil değilim.” de.

6 / EN'AM - 67Likulli nebein mustekar(mustekarrun), ve sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).

Her haber için kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında bileceksiniz.

6 / EN'AM - 68Ve izâ reeytellezîne
yahûdûne fî âyâtinâ fe a’rıd anhum hattâ yahûdû fî hadîsin
gayrih(gayrihî), ve immâ yunsiyennekeş şeytânu fe lâ tak’ud ba’dez
zikrâ meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne).


Âyetlerimiz hakkında (alaylı) konuşmaya dalanları gördüğün zaman, ondan
başka bir söze geçinceye kadar artık onlardan yüz çevir. Ama şeytan
sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğuyla
beraber oturma.

6 / EN'AM - 69Ve mâ alellezîne yettekûne min hısâbihim min şey’in ve lâkin zikrâ leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve
takva sahibi olan kimselere, onların hesabından bir şey (sorumluluk)
yoktur. Lâkin hatırlatmalıdır (zikretmeleri gerektiği söylenmelidir).
Böylece onlar, takva sahibi olurlar.

6 / EN'AM - 70Ve zerillezînettehazû
dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en
tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ
şefî’(şefîun), ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne
ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ
kânû yekfurûn(yekfurûne).


Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları
dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs
derecelerden) dolayı nefsin helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için
Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri
verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından
dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı,
onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır.

6 / EN'AM - 71Kul e ned’û min dûnillâhi mâ
lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz
hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun
yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li
nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne).


De
ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere mi dua
edelim? Bizi Allah'ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde
şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı arkadaşlarının “bize hidayete
gel” diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi
döndürülelim?” De ki: “Muhakkak ki; Allah'a ulaşmak, o, hidayettir ve
biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”

6 / EN'AM - 72Ve en ekîmûs salâte vettekûh(vettekûhu), ve huvellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Ve namazı ikame etmek (ile de emrolunduk). Ve ona karşı takva sahibi olun. Ve Zat'ına haşrolunacağınız, O'dur.

6 / EN'AM - 73Ve huvellezî halakas
semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe
yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs
sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul
habîr(habîru).


Ve semaları ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O'dur. Ve “Ol!” dediği
gün (herşey) olur. O'nun sözü haktır, mülk O'nundur. O gün sur'a
üfürülür (sur'a üfürüldüğü gün hükümranlık O'nundur). Bilineni
(görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O'dur. Ve O, hüküm sahibidir,
haberdar olandır.

6 / EN'AM - 74Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi âzere, e tettehizu esnâmen âliheh(âliheten), innî erâke ve kavmeke fî dalâlin mubîn(mubînin).

Ve
İbrâhîm, babası Azer'e şöyle demişti: “Sen putları ilâhlar mı
ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve kavmini apaçık dalâlette
görüyorum.”

6 / EN'AM - 75Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).
Ve
böylece Biz, İbrâhîm'e onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması
için yerin ve göklerin (semaların) melekûtunu gösteriyoruz
(gösteriyorduk).

6 / EN'AM - 76Fe lemmâ cenne aleyhil leylu reâ kevkebâ(kevkeben), kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle lâ uhıbbul âfilîn(âfilîne).
Gece
onun üzerini örtünce, (gece olunca) bir yıldız gördü. “Bu benim Rabbim”
dedi. Fakat kaybolunca, “Kaybolup gidenleri sevmem.” dedi.

6 / EN'AM - 77Fe lemmâ reel kamere bâzigan
kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le
ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).


Ay'ı
doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer
Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâletteki kavimden olurum.”
dedi.

6 / EN'AM - 78Fe lemmâ reeş şemse
bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ
kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).


Güneşi doğarken görünce: “Bu benim Rabbim, bu daha büyük.” dedi. Fakat
kaybolup gidince: “Ey kavmim ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım.” dedi.

6 / EN'AM - 79İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).

Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve semaları yaratan Allah'ın Zat'ına döndürdüm.Ve ben, müşriklerden değilim.

6 / EN'AM - 80Ve hâccehu kavmuh(kavmuhu),
kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedân(hedâni), ve lâ ehâfu mâ
tuşrıkûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’â(şeyen), vesia rabbî kulle
şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn(tetezekkerûne).


Ve kavmi onunla tartıştı. “(Rabbim) beni hidayete
erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ona ortak
koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi dilemesi hariç ben korkmam. Rabbim
ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?” dedi.

6 / EN'AM - 81Ve keyfe ehâfu mâ eşrektum
ve lâ tehâfûne ennekum eşrektum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum
sultânâ(sultânen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(emni), in kuntum
ta’melûn(ta’melûne).


Ve size hakkında bir delil (sultan) indirilmeyen şeylerle ona şirk
koşmaktan, siz korkmadığınız halde, ben sizin ortak koştuğunuz
şeylerden (putlardan) nasıl korkarım. Şâyet biliyorsanız, artık iki
gruptan hangisi emniyette olmayı daha çok hakediyor?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:40 pm

6 / EN'AM - 82Ellezîne âmenû ve lem yelbisû îmanehumbi zulmin ulâike lehumul emnu ve hum muhtedûn(muhtedûne).

Âmenû olan kimseler ve îmânlarını zulümle karıştırmayanlar, işte onlar (korkudan) emindirler. Ve onlar hidayete erenlerdir.

6 / EN'AM - 83Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmih(kavmihî), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).

Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir.
Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin
Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir).

6 / EN'AM - 84Ve vehebnâ lehû ishâka ve
ya’kûb(ya’kûbe), kullen hedeynâ ve nûhâ(nûhan) hedeynâ min kablu ve min
zurriyyetihî dâvude ve suleymâne ve eyyûbe ve yûsufe ve mûsâ ve
hârûn(hârûne) ve kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).


Ve ona İshak (A.S) ve Yâkub (A.S)'ı bağışladık. Hepsini hidayete erdirdik. Ve daha önce Nuh (A.S)'ı hidayete erdirdik ve onun zürriyetinden Davud (A.S), Süleyman (A.S) , Eyyub (A.S), Yusuf (A.S), Musa(A.S) ve Harun (A.S)'ı da hidayete erdirdik. Ve işte böylece, muhsinleri mükâfatlandırırız.

6 / EN'AM - 85Ve zekeriyyâ ve yahyâ ve îsâ ve ilyâs(ilyâse), kullun mines sâlihîn(sâlihîne).

Ve Zekeriya (A.S), Yahya (A.S), İsa (A.S) ve İlyas (A.S); hepsi salihlerdendir.

6 / EN'AM - 86Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel âlemîn(âlemîne).

Ve İsmail (A.S) ve İlyesea (A.S) ve Yunus (A.S) ve Lut (A.S), hepsini âlemlere üstün kıldık.

6 / EN'AM - 87Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).

Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet
ettik (ulaştırdık).

6 / EN'AM - 88Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).

6 / EN'AM - 89Ulâikellezîne âteynâhumul
kitâbe vel hukme ven nubuvveh(nubuvvete), fe in yekfur bihâ hâulâi fe
kad vekkelnâ bihâ kavmen leysû bihâ bi kâfirîn(kâfirîne).


İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz
kimselerdir. Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek
bir kavmi ona vekil ederdik.

6 / EN'AM - 90Ulâikellezîne hedallâhu, fe bi hudâyuhumuktedih, kul lâ es’elukum aleyhi ecrâ(ecren), in huve illâ zikrâ lil âlemîn(âlemîne).

İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Öyleyse onların hidayetine tâbî ol! “Ben, ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O ancak âlemler için bir zikirdir.” de.

6 / EN'AM - 91Ve mâ kaderûllâhe hakka
kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhualâ beşerin min şey(şey’in), kul men
enzelel kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden lin nâsi tec’alûnehu
karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâ(kesîran), ve ullimtum mâ lem
ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim
yel’abûn(yel’abûne).


“Ve Allah, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O'nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar için hidayet
edici ve bir nur olan Hz. Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi?” de.
Onu kâğıtlara (yazıp) açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz.
Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. “Allah” de,
sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar.

6 / EN'AM - 92Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu
mubârekun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men
havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhireti yu’minûne bihî ve hum alâ
salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).


Bu (Kur'ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona
inanan, şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun etrafında olan
kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Onlar,
namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).

6 / EN'AM - 93Ve men azlemu mimmenifterâ
alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şey’un ve men
kâle seunzilu misle mâ enzelallâh(enzelallâhu), ve lev terâ iziz
zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâiketu bâsitû eydîhim, ahricû
enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi
gayrel hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûn(testekbirûne).


Allah'a yalanla iftira eden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken
“Bana da vahyolundu.” diyenden ve “Ben de Allah'ın indirdiği şeylerin
benzerini indireceğim.”diyenden daha zalim kim vardır? Zalimleri,
ölümün şiddet halinde iken ve ölüm melekleri ellerini uzatıp:
“Nefslerinizi çıkarın. Bugün, Allah'a karşı hak olmayan şeyler
söylediğiniz ve O'nun âyetlerine karşı kibirlendiğiniz için alçaltıcı
bir azapla cezalandırılacaksınız.” dedikleri zaman görsen.

6 / EN'AM - 94Ve lekad ci’timûnâ furâdâ
kemâ halaknâkum evvele merretin ve terektum mâ havvelnâkum verâe
zuhûrikum, ve mâ nerâ meakum şufeâekumullezîne zeamtum ennehum fîkum
şurekâ’(şurekâû), lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mâ kuntum
tez’umûn(tez’umûne).


Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek
başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne
lütfettiysek) arkanızda bıraktınız (terkettiniz). Sizinle ortak
olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz.
Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda
bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp gitmiştir.

6 / EN'AM - 95İnnallâhe fâlikul habbi ven
nevâ, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel
hayy(hayyi), zâlikumullâhu fe ennâ tu’fekun(tu’fekune).


Muhakkak ki Allah, (taneyi) tohumu ve çekirdeği yarıp çıkarandır.
Ölüden canlıyı çıkarır ve canlıdan ölüyü çıkarandır. İşte bu,
Allah'tır. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?

6 / EN'AM - 96Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).
Sabahı
(fecr vaktini) yarıp çıkarandır. Ve geceyi dinlenme (sukûn) vakti ve
güneşi ve ayı (hareketlerini çok ince hesaplarla dizayn ederek) zamanı
hesaplama ünitesi (hesap vasıtası) kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın
(Allah'ın) takdiridir.

6 / EN'AM - 97Ve huvellezî ceale lekumun
nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad
fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında)
onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler,
resûller, mürşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim için, âyetleri
detayları ile açıkladık.

6 / EN'AM - 98Ve huvellezî enşeekum min
nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda’(mustevdaun), kad fassalnal
âyâti li kavmin yefkahûn(yefkahûne).


Sizi bir tek nefsten (Âdem (A.S)'dan) yaratan ve böylece (sizin için)
kararlı bir kalma yeri (fizik vücudumuz için yeryüzü: dünya), bir de
emanet kalma yeri (nefsimiz için cennet ve cehenneme gitmeden önce
geçici olarak beklenilen yer; berzah âlemi) dizayn eden O'dur. Fıkıh
eden bir toplum için, âyetleri ayrı ayrı detayları ile açıkladık.

6 / EN'AM - 99Ve huvellezî enzele mines
semâi mâ’(mâen), fe ahrecnâ bihî nebate kulli şey’in fe ahrecnâ minhu
hadıran nuhricu minhu habben muterâkibâ(muterâkiben), ve minen nahli
min tal’ıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min a’nâbin vez zeytûne ver
rummâne muştebihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin), unzurû ilâ semerihî
izâ esmere ve yen’ıh(yen’ıhî), inne fî zâlikum le âyâtin li kavmin
yu’minûn(yu’minûne).


Ve semadan suyu indiren O'dur. Böylece herşeyin nebatını (bitkisini)
onunla (su ile) çıkarttık. Ve de ondan yeşillikler çıkarttık. Ondan da
üst üste taneler (başaklar) ve hurma ağacının tomurcuklarından, sarkan
hurma salkımları ve birbirine benzeyen ve benzemeyen üzüm bağları,
zeytin ve nardan oluşan bahçeler çıkartırız. Onun meyvesine (ürününe),
meyve verdiği zaman ve olgunlaştığı zaman bak. Mü'min olan kavim için,
bunlarda elbette âyetler (deliller) vardır.

6 / EN'AM - 100Ve cealû lillâhi şurekâel
cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri
ilm(ilmin), subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûn(yasifûne).


Cinleri Allah'a ortak kıldılar. Onları da O (Allah) yarattı. İlimleri
olmaksızın, “O'nun oğulları ve kızları var” yalanını uydurdular. O
Sübhan'dır (herşeyden münezzehtir), vasıflandırdıkları şeylerden
yücedir.

6 / EN'AM - 101Bedîus semâvâti vel
ard(ardı), ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu
sâhıbeh(sâhıbetun), ve halaka kulle şey’(şeyin), ve huve bikulli şey’in
alîm(alîmun).


Gökleri ve yeryüzünü örneksiz olarak yaratandır. O'nun nasıl oğlu olur
ki, eşi olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı. Ve O, herşeyi bilendir.

6 / EN'AM - 102Zâlikumullâhu rabbukum, lâ ilâhe illâ huve, hâliku kulli şey’in fa’budûh(fa’budûhu),ve huve alâ kulli şey’in vekîl(vekîlun).

Rabbiniz, işte bu Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. Herşeyi yaratandır. Artık O'na kul olun! Ve O, herşeye vekildir.

6 / EN'AM - 103Lâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr(ebsâru) ve huvel lâtîful habîr(habîru).

Görme hassaları onu idrak edemez. Ve O, görme hassalarını idrak eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden haberdardır.

6 / EN'AM - 104Kad câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsih(nefsihi) ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).
Rabbinizden
size basiretler (kalp gözlerinize görme yeteneği) gelmiştir. Artık kim
bu basiretle (kalp gözüyle) görürse onun lehinedir (kendi nefsi
içindir). Kimin de kalp gözü kör kalırsa, o taktirde onun aleyhinedir.
Ve ben, sizin üzerinize muhafız değilim.

6 / EN'AM - 105Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Ve
işte böyle âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. Ve “Sen ders (bu ilmi)
almışsın.” desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz için.

6 / EN'AM - 106İttebi’ mâ uhıye ileyke min rabbik(rabbike), lâ ilâhe illâ huve, ve a’rıd anil muşrikîn(muşrikîne).

Rabbinden sana vahyolunana tâbî ol. O'ndan başka ilâh yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir.

6 / EN'AM - 107Ve lev şâallâhu mâ eşrekû, ve mâ cealnâke aleyhim hafîzâ(hafîzan), ve mâ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin).

Şâyet Allah dileseydi, şirk koşmazlardı. Seni onların üzerine muhafız yapmadık. Sen, onlara vekil de değilsin.

6 / EN'AM - 108Ve lâ tesubbûllezîne yed’ûne
min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilm(ilmin), kezâlike
zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe
yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).


Allah'tan başkasına dua edenlere sövmeyin, aksi halde ilimleri olmadan,
haddi aşarak Allah'a söverler. İşte böyle bütün ümmetlere amellerini
süsledik. Sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O zaman, yapmış oldukları
şeyleri, onlara haber verecek.

6 / EN'AM - 109Ve aksemû billâhi cehde
eymânihim le in câethum âyetun le yu’minunne bih(bihâ), kul innemel
ayâtu indallâhi ve mâ yuş’irukum ennehâ izâ câet lâ yu’minûn(yu’minûne).


Ve eğer onlara bir âyet (mucize) gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair, Allah'a en kuvvetli yeminleri ile yemin
ettiler. “Muhakkak ki; âyetler (mucizeler) ancak Allah'ın katındadır
(İndi İlâhi'dedir)” de. Ve (âyet) geldiği zaman onların
inanmayacaklarının siz farkında değilsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:40 pm

6 / EN'AM - 110Ve nukallibu ef’idetehum ve ebsârehum kemâ lem yu’minû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).

Ve onların fuad hassalarını (nefsin kalbinin idrak hassalarını) ve
basiretlerini (nefsin kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na
inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz.
Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız.

6 / EN'AM - 111Ve lev ennenâ nezzelnâ
ileyhimul melâikete ve kellemehumulmevtâ ve haşernâ aleyhim kulle
şey’in kubulen mâ kânû li yu’minû illâ en yeşâallâhu ve lâkinne
ekserehum yechelûn(yechelûne).


Ve eğer Biz, gerçekten onlara melekler indirseydik, ölüler de onlarla
konuşsaydı, herşeyi onların karşısında toplasaydık, Allah'ın dilemesi
hariç inanacak değillerdi. Ve lâkin onların çoğu cahillik ediyorlar.

6 / EN'AM - 112Ve kezâlike cealnâ li kulli
nebiyyin aduvven şeyâtînel insi vel cinni, yûhî ba’duhum ilâ ba’dın
zuhrufel kavli gurûrâ(gurûran), ve lev şâe rabbuke mâ fealûhu fe zerhum
ve mâ yefterûn(yefterûne).


Ve böylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları düşman
kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak güzel (süslü) sözler vahyederler
(fısıldarlar). Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları
ve iftira ettikleri şeyleri terket (bırak).

6 / EN'AM - 113Ve li tesgâ ileyhi ef’idetullezîne lâ yu’minûne bil âhıreti ve li yerdavhu ve li yakterifû mâ hum mukterifûn(mukterifûne).
Ve
ahirete inanmayanların gönülleri ona (onlara; insan ve cin şeytanlara)
meyletsin ve ondan razı olsunlar. Ve onlar, kazandıkları şeyleri
kazanmaya devam etsinler.

6 / EN'AM - 114E fe gayrallâhi ebtegî
hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassala(mufassalan),
vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike
bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).


Artık Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Size Kitab'ı
açıklanmış(tafsilatlı) olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap
verdiğimiz kimseler, O'nun, senin Rabbinden hak ile indirildiğini
biliyorlar. O halde sakın sen, şüphe edenlerden olma!

6 / EN'AM - 115Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu).
Ve
Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini
değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 116Ve in tutı’ eksere men fîl
ardı yudıllûke an sebîlillâh(sebîlillâhi), in yettebiûne illez zanne ve
in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).


Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah'ın yolundan
saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan
uydururlar.

6 / EN'AM - 117İnne rabbeke huve a’lemu men yadıllu an sebîlih(sebîlihi), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).

Muhakkak ki senin Rabbin, Kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 118Fe kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi in kuntum bi âyâtihî mu’minîn(mu’minîne).

Eğer siz, O'nun (Allah'ın) âyetlerine inananlarsanız; o zaman üzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yeyiniz.

6 / EN'AM - 119Ve mâ lekum ellâ te’kulû
mimmâ zukiresmullâhi aleyhi ve kad fassale lekum mâ harreme aleykum
illâ madturirtum ileyh(ileyhi), ve inne kesîren le yudıllûne bi
ehvâihim bi gayri ilm(ilmin), inne rabbeke huve a’lemu bil
mu’tedîn(mu’tedîne).


Size ne oluyor ki; üzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz?
Darda kalıp, ona mecbur olduğunuz şeyler hariç; size haram kıldığı
şeyleri size ayrı ayrı açıklamıştı. Muhakkak ki; onların çoğu, bir
ilimleri olmaksızın, kendi hevesleri ile (başkalarını) dalâlette bırakıyorlar. Muhakkak ki; senin Rabbin, o haddi aşanları en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 120Ve zerû zâhirel ismi ve bâtıneh(bâtınehu), innellezîne yeksibûnel isme seyuczevne bimâ kânû yakterifûn(yakterifûne).

Ve günahın açıkta olanını da, gizli olanını da terkedin. Muhakkak ki;
günah işleyenler (kazananlar), kazandıklarından dolayı yakında
cezalandırılacaklar.

6 / EN'AM - 121Ve lâ te’kulû mimmâ lem
yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk(fıskun), ve inneş şeyâtîne le
yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le
muşrikûn(muşrikûne).


Ve üzerine Allah'ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır.
Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına
vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz
müşrikler olursunuz.

6 / EN'AM - 122E ve men kâne meyten fe
ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men meseluhu fîz
zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû
ya’melûn(ya’melûne).


Ölü (Allah'a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek)
dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz
kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir?
Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.

6 / EN'AM - 123Ve kezâlike cealnâ fî kulli
karyetin ekâbire mucrimîhâ li yemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bi
enfusihim ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Ve işte böylece, her kasabada (şehirde) onun mücrimlerini (günah
işleyenlerini), orada sahtekârlık (hile) yapmaları için liderler
yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller.

6 / EN'AM - 124Ve izâ câethum âyetun kâlû
len nu’mine hattâ nu’tâ misle mâ ûtiye rusulullâh(rusulullâhi), allâhu
a’lemu haysu yec’alu risâleteh(risâletehu), seyusîbullezîne ecremû
sagârun indallâhi ve azâbun şedîdun bimâ kânû yemkurûn(yemkurûne).


Onlara bir âyet geldiği zaman: “Allah'ın resûllerine verilen şeyin
aynısı bize de verilmedikçe (verilinceye kadar) asla inanmayız.”
dediler. Risaletini kime vereceğini Allah, en iyi bilendir. Cürüm
işleyen (günah işleyen) kimselere, yapmış oldukları hile(ler) sebebiyle
yakında Allah'ın huzurunda bir zillet (küçüklük, aşağılık) ve şiddetli
azap isabet edecektir (gelecektir).

6 / EN'AM - 125Fe men yuridillâhu en
yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu
yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi,
kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).


Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette
bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış,
sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik
(azap, darlık, güçlük) verir.

6 / EN'AM - 126Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve
bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a
götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı
açıkladık.

6 / EN'AM - 127Lehum dârus selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Rab'lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.

6 / EN'AM - 128Ve yevme yahşuruhum
cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle
evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ
ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ
şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).


Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle
buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız
(tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan
insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden
faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına
(sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah'ın dilediği şey (cehennemin
yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir,
orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin,
hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 129Ve kezâlike nuvellî ba’daz zâlimîne ba’dan bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Ve işte böylece kazanmış olduklarından (günahlarından) dolayı zalimlerin bir kısmını, bir kısmına çeviririz (musallat ederiz).

6 / EN'AM - 130Yâ ma’şerel cinni vel insi e
lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum
likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud
dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne).


Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze
ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi
mi? “Kendi nefslerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları
aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular.

6 / EN'AM - 131Zâlike en lem yekun rabbuke muhlikel kurâ bi zulmin ve ehluhâ gâfilûn(gâfilûne).

İşte bu, senin Rabbinin, ülke halkı gaflet içindeyken (uyarılmadan), ülkeleri zulümle helâk edici olmamasındandır.

6 / EN'AM - 132Ve li kullin derecâtun mimmâ amilû, ve mâ rabbukebi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne).

Ve herkes için yaptıklarından dolayı dereceler vardır. Ve senin Rabbin, onların yaptıkları şeylerden gâfil değildir.

6 / EN'AM - 133Ve rabbukel ganiyyu zur
rahmeh(rahmeti), in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu
kemâ enşeekum min zurriyyeti kavmin âharîn(âharîne).


Ve senin Rabbin ganidir (zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) rahmet
sahibidir. Dilerse sizi giderir (yok eder), sizi başka bir kavmin
zürriyetinden (neslinden) yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize
dilediğini getirir (halef yapar).

6 / EN'AM - 134İnne mâ tûadûne le âtin ve mâ entum bi mu’cizîn(mu’cizîne).

Muhakkak ki; size vaadedilen (vaadolunduğunuz) şey mutlaka gelecektir. Ve siz, aciz bırakacak değilsiniz (önleyemezsiniz).

6 / EN'AM - 135Kul yâ kavmi’melû alâ mâ
kânetikum innî âmil(âmilun), fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu
âkıbetud dâr(dâri), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).


De ki: “Ey kavmim, yapacağınız şeyi yapın! Muhakkak ki; ben de
yapıyorum. Artık bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında
bileceksiniz. Çünkü zalimler felâha eremezler.”

6 / EN'AM - 136Ve cealû lillâhi mimmâ zeree
minel harsi vel en’âmi nasîbenfe kâlû hâzâ lillâhi bi za’mihim ve hâzâ
li şurekâinâ, fe mâ kâne li şurekâihim fe lâ yasılu ilâllahi ve mâ kâne
lillâhi fe huve yasilu ilâ şurekâihim, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).


O'nun (Allah'ın) yaratıp, çoğalttığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah
için pay ayırdılar. Ve böylece kendi zanlarınca: “Bu Allah için ve bu
da ortaklarımız için.” dediler. Fakat ortakları için olan; Allah'a
ulaşmaz ama Allah için olan; o, onların ortaklarına ulaşır.
Hükmettikleri şey ne kötü.

6 / EN'AM - 137Ve kezâlike zeyyene li
kesîrin minel muşrikîne katle evlâdihim şurekâuhum li yurdûhum ve li
yelbisû aleyhim dînehum, ve lev şâellâhu mâ fealûhu fe zerhum ve mâ
yefterûn(yefterûne).


Ve böylece onların ortakları, müşriklerin çoğuna, onları helâk etmek
için ve onlara kendilerinin dînini karıştırmaları için, evlâtlarını
öldürmeyi güzel gösterdiler (süslediler). Allah dileseydi onu
yapamazlardı. Artık onları ve uydurdukları şeyleri terket.

6 / EN'AM - 138Ve kâlû hâzihi en’âmun ve
harsun hicrun lâ yat’amuhâ illâ men neşâu bi za’mihim ve en’âmun
hurrimet zuhûruhâ ve en’âmun lâ yezkurûnesmallâhi aleyhaftirâen
aleyh(aleyhi) se yeczîhim bimâ kânû yefterûn(yefterûne).


Onlar, kendi zanları ile: “Bizim dilediğimiz kimseler hariç bu
hayvanlar ve ekinler haramdır, onları yemeyin!” dediler. (Bir kısım)
hayvanların sırtı(na binmek) haram kılındı. Ve bir kısım hayvanların da
(onlara iftira ederek), üzerlerine Allah'ın ismini anmıyorlar (onları
besmele ile kesmiyorlar). (Allah) iftira etmiş olduklarından dolayı
onları yakında cezalandıracak.

6 / EN'AM - 139Ve kâlû mâ fî butûni hazihil
en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharremun alâ ezvâcinâ, ve in yekun
meyteten fe hum fîhi şurekâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun
alîm(alîmun).


Ve şöyle dediler: “Bu hayvanların karnında olanlar, yalnız
erkeklerimize aittir. Eşlerimize (hanımlarımıza) haramdır. Şâyet ölü
olursa, o taktirde (erkek ve kadınlar onu yemekte), onlar ortaktırlar.”
(Allah bu) vasıflandırmalarından dolayı onları yakında cezalandıracak.
Muhakkak ki O; hüküm sahibidir, en iyi bilendir.

6 / EN'AM - 140Ve kad hasirellezîne katelû
evlâdehum sefehan bi gayri ilmin ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen
alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).


Ve bir ilmi olmaksızın akılsızca (aptalca) evlâdını öldürenler hüsrana
uğramışlardır. Ve Allah'a iftira ederek, Allah'ın onları
rızıklandırdığı şey(ler)i haram kılan kimseler, dalâlette kalmışlardır ve hidayete ermiş değillerdir.

6 / EN'AM - 141Ve huvellezî enşee cennâtin
ma’rûşâtin ve gayre ma’rûşâtin ven nahle vez zer’a muhtelifen ukuluhu
vez zeytûne ver rummâne muteşâbihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin),
kulû min semerihî izâ esmere ve âtû hakkahu yevme hasâdihî ve lâ
tusrifû, innehu lâ yuhibbul musrifîn(musrifîne).


Ve asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları, yenilen çeşitli
ekinleri,birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları yaratan
O'dur.Ürün verdiği zaman, onun ürününden yeyin. Onun hasad edildiği
gün, onun hakkını verin. İsraf (ziyan) etmeyin. Muhakkak ki; O,
müsrifleri (israf edenleri) sevmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

EN'AM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: EN'AM Suresi Meali   EN'AM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:40 pm

6 / EN'AM - 142Ve minel en’âmi hamûleten ve
ferşâ(ferşan), kulû mimmâ rezekakumullâhu ve lâ tettebiû hutuvâtiş
şeytân(şeytâni),innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).


Hayvanlardan yük taşıyanlar ve kesim hayvanı olanlar var. Allah'ın sizi
rızıklandırdığı şeylerden (kesim hayvanlarından) yeyin. Şeytanın
adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki; o, size apaçık düşmandır.

6 / EN'AM - 143Semâniyete ezvâc(ezvâcin),
minad da’nisneyni ve minel ma’zisneyn(ma’zisneyni), kul âz zekereyni
harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni),
nebbiûnî bi ilmin in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).


Eşli (biri dişi, biri erkek) olarak sekiz adet (yük ve kesim hayvanı
yarattı âyet-142); koyundan iki, keçiden iki. De ki: “İki erkek mi veya
iki dişi mi? Ya da iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram
kıldı? Eğer siz sadıklarsanız, bana bir ilimle haber veriniz.”

6 / EN'AM - 144Ve minel ibilisneyni ve
minel bakarisneyn(bakarisneyni), kul âz zekereyni harreme emil
unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), em kuntum
şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi
keziben li yudillen nâse bi gayri ilm(ilmin), innallâhe lâ yehdîl
kavmez zâlimîn(zâlimîne).


Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: “İki erkek mi veya iki dişi mi?
(Ya da) iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Veya
Allah'ın bununla size vasiyet ettiğine (farz kıldığına) şahit mi
oldunuz?” Bir ilimleri olmaksızın insanları saptırmak için Allah'a
karşı yalan söyleyen (iftira eden)den daha zalim kimdir? Muhakkak ki
Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.

6 / EN'AM - 145Kul lâ ecidu fî mâ ûhiye
ileyye muharremen alâ tâimin yat’amuhu illâ en yekûne meyteten ev demen
mesfûhan ev lâhme hinzîrin fe innehu ricsun ev fıskan uhille li
gayrillâhi bih(bihî), fe menidturra gayre bâgın ve lâ âdin fe inne
rabbeke gafûrun rahîm(rahîmun).


De ki: “Bana vahyolunan şey(ler)de, yenilen yiyecek üzerinde, ölü olan
veya akıtılmış kan veya domuz eti ki; o, muhakkak murdardır, veya fısk
ile Allah'tan başkası için boğazlanandan başka, haram kılınmış bir şey
bulamıyorum.” Artık kim darda kalırsa, haddi aşması (meyletmesi) ve
hakka tecavüz etmesi hariç; o taktirde, senin Rabbin muhakkak ki;
Gafur'dur (mağfiret edendir) ve Rahîm (rahmet nuru gönderen) dir.

6 / EN'AM - 146Ve alellezîne hâdû harremnâ
kulle zî zufur(zufurin), ve minel bakari vel ganemi harremnâ aleyhim
şuhûmehumâ illâ mâ hamelet zuhûruhumâ evil havâyâ ev mahteleta bi
azm(azmin), zâlike cezeynâhum bi bagyihim ve innâ le sâdikûn(sâdikûne).


Ve yahudi olanlara; tırnaklı hayvanların hepsi ve inekten ve koyundan
ikisinin de sırtında taşıdığı veya bağırsaklarında olan veya kemiğe
karışmış olanları hariç, iç yağını haram kıldık.İşte böyle onları
azgınlıkları sebebiyle cezalandırdık. Muhakkak ki biz, gerçekten
sadıklarız.

6 / EN'AM - 147Fe in kezzebûke fe kul rabbukum zû rahmetin vâsi’ah(vâsi’atin), ve lâ yureddu be’suhu anil kavmil mucrimîn(mucrimîne).
Artık
seni yalanlarlarsa, o zaman de ki: “Sizin Rabbiniz geniş bir rahmetin
sahibidir ve O'nun azabı, mücrimler (suçlular) kavminden geri
çevrilemez.”

6 / EN'AM - 148Seyekûlullezîne eşrekû lev
şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey’(şey’in),
kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel
indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez zanne ve in
entumillâ tahrusûn(tahrusûne).


Şirk koşanlar şöyle söyleyecekler: “Şâyet Allah dileseydi, biz ve
babalarımız şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan
öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki:
“Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize
çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan
söylüyorsunuz.”

6 / EN'AM - 149Kul fe lillâhil huccetul bâligah(bâligatu), fe lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).

De ki: “Artık en kuvvetli delil, Allah'ındır. Öyleyse eğer O (Allah) dileseydi, elbette sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

6 / EN'AM - 150Kul helumme
şuhedâekumullezîne yeşhedûne ennallâhe harreme hâzâ, fe in şehidû fe lâ
teşhed meahum, ve lâ tettebi’ ehvâellezîne kezzebû bi âyâtinâ vellezîne
lâ yu’minûne bil âhireti ve hum bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).


“Allah'ın bunu haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin.”
de. Artık şâyet onlar şahitlik ederlerse, onlarla beraber sen şahitlik
etme. Ahirete inanmayan ve âyetlerimizi yalanlayan kimselerin
heveslerine tâbî olma. Ve onlar, Rab'lerine eş tutuyorlar (ortak
koşuyorlar).

6 / EN'AM - 151Kul teâlev etlu mâ harreme
rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni
ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu
nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrebûl fevâhışe mâ zahere minhâ ve mâ
batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil
hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).


De ki: “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O'na
bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk
(fakirlik) sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de
yalnız Biz rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de
yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu Allah haram
kıldı. İşte bunları size vasiyet (emir) etti. Böylece siz, akıl
edersiniz.”

6 / EN'AM - 152Ve lâ takrebû mâlel yetîmi
illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl
keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve
izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum
vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).


Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle
olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi
gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman,
yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

6 / EN'AM - 153Ve enne hâzâ sırâtî
mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka
bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum
tettekûn(tettekûne).


Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî
olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun
yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece
siz takva sahibi olursunuz.

6 / EN'AM - 154Summe âteynâ mûsel kitâbe
tamâmen alellezî ahsene ve tafsîlen li kulli şey’in ve huden ve
rahmeten leallehum bi likâi rabbihim yu’minûn(yu’minûne).


Sonra Musa (A.S)'a, ahsen olanlara tamamlayıcı olarak, herşeyi açıklayan ve rahmet olan ve hidayete erdiren kitabı (Tevrat'ı) verdik. Böylece onlar, Rab'lerine mülâki olacaklarına inanırlar (îmân ederler).

6 / EN'AM - 155Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun fettebiûhu vettekû leallekum turhamûn(turhamûne).

Ve indirdiğimiz bu kitap mübarektir. Öyleyse O'na tâbî olun. Ve takva
sahibi olun. Böylece siz rahmet olunursunuz (rahmete ulaşırsınız).

6 / EN'AM - 156En tekûlû innemâ unzilel kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîn(gâfilîne).
“Kitap,
yalnızca bizden önceki iki topluluğa indirildi. Ve biz onların
okuduklarından gerçekten gâfildik.” dersiniz diye (dememeniz için).

6 / EN'AM - 157Ev tekûlû lev ennâ unzile
aleynel kitâbu le kunnâ ehdâ minhum, fe kad câekum beyyinetun min
rabbikum ve huden ve rahmeh(rahmetun), fe men azlemu mimmen kezzebe bi
âyâtillâhi ve sadefe anhâ, se neczîllezîne yasdifûne an âyâtinâ sûel
azâbi bimâ kânû yasdifûn(yasdifûne).


Veya “Eğer bize de bir kitap indirilseydi, elbette onlardan daha çok hidayete ererdik.” dersiniz. İşte size Rabbinizden hidayet
(hidayete erdiren), beyyine (delil) ve rahmet gelmiştir. Öyleyse kim,
Allah'ın âyetlerini yalanlayandan ve O'ndan yüz çeviren kimseden daha
zalimdir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmiş olmalarından
dolayı ağır (kötü) bir azapla cezalandıracağız.

6 / EN'AM - 158Hel yanzurûne illâ en
te’tiyehumul melâiketu ev ye’tiye rabbuke ev ye’tiye ba’du âyâti
rabbik(rabbike), yevme ye’tî ba’du âyâti rabbike lâ yenfeu nefsen
îmânuhâ lem tekun âmenet min kablu ev kesebet fî îmânihâ hayrâ(hayran),
kul intezırû innâ muntezırûn(muntezırûne).


Onlar (illâ), onlara meleklerin gelmesini mi veya senin Rabbinin
gelmesini mi veya senin Rabbinden bazı âyetlerin gelmesini mi
bekliyorlar? Rabbinden bazı âyetlerin (mucizelerin) geldiği gün, daha
önce îmân etmemişse (âmenû olmamışsa) veya îmânıyla bir hayır
kazanmamışsa onun îmânı kendisine bir fayda vermez. De ki: “Bekleyin!
Muhakkak ki; biz de bekleyenleriz.”

6 / EN'AM - 159İnnellezîne ferrekû dînehum
ve kânû şiyean leste minhum fî şey’(şey’in), innemâ emruhum ilâllâhi
summe yunebbiuhum bimâ kânû yef’alûn(yef’alûne).


Muhakkak ki; onlar, onların dînini tefrik ettiler (parça parça
ayırdılar) ve grup grup oldular. Senin onlarla bir ilgin yok. Onların
işi sadece Allah'a aittir. Sonra yapmış oldukları şeyleri, onlara haber
verecek.

6 / EN'AM - 160Men câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
Kim
(Allah'ın huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli,
onundur.Ve kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası
ile cezalandırılmaz. Ve onlar zulmolunmazlar.

6 / EN'AM - 161Kul innenî hedânî rabbî ilâ
sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme
hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).


“Muhakkak ki; Rabbim, beni hanif olarak Sıratı Mustakîm'e, kıyâmete kadar ayakta kalacak olan Hz. İbrâhîm'in milletinin dînine hidayet etti.” de. Ve o, müşriklerden olmadı.

6 / EN'AM - 162Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).

“Muhakkak ki; benim namazım, kurbanım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” de.

6 / EN'AM - 163Lâ şerîke leh(lehu), ve bi zâlike umirtu ve ene evvelul muslimîn(muslimîne).

O'nun ortağı yoktur. Ve ben bununla emrolundum. Ve ben, müslümanların (teslim olanların) ilkiyim.

6 / EN'AM - 164Kul e gayrallâhi ebgî rabben
ve huve rabbu kulli şey’(şey’in), ve lâ teksibu kullu nefsin illâ
aleyh(aleyhâ), ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, summe ilâ rabbikum
merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).


“O herşeyin Rabbi iken, Allah'tan başka Rab mı isteyeyim?” de. Bütün
nefsler, kendisine ait olandan başkasını kazanmaz. Ve bir günahkâr,
başkasının günahını (yükünü) taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O
zaman, hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeyleri size haber verecek.

6 / EN'AM - 165Ve huvellezî cealekum
halâifelardı ve refea ba’dakum fevka ba’dın derecâtin li yebluvekum fî
mâ âtâkum, inne rabbeke serîul ikâbi ve innehu le gafûrun
rahîm(rahîmun).


Ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerle sizi imtihan
etmek için, bir kısmınızın derecelerini diğer bir kısmınızın üstüne
yükselten O'dur. Muhakkak ki; senin Rabbin, cezası çabuk olandır. Ve
muhakkak ki; O, mutlaka Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm (rahmet
nuru gönderen)'dir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
EN'AM Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SAF Suresi Meali
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: