www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Sad Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Sad Suresi Meali Empty
MesajKonu: Sad Suresi Meali   Sad Suresi Meali Icon_minitimeCuma Nis. 24, 2009 7:59 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
38 / SAD - 1Sâd, vel kur’âni zîz zikr(zikri).

Sâd, zikrin sahibi Kur'ân'a andolsun.

38 / SAD - 2Belillezîne keferû fî ızzetin ve şikâk(şikâkın).

Hayır, kâfirler gurur ve ayrılık içindedirler.

38 / SAD - 3Kem ehleknâ min kablihim min karnin fe nâdev ve lâte hîne menâs(menâsin).

Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryat ettiler, fakat kurtuluş vakti geçmişti.

38 / SAD - 4Ve acibû en câehum munzirun minhum ve kâlel kâfirûne hâzâ sâhırun kezzâb(kezzâbun).

Ve onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesi acayiplerine gitti (şaşırdılar). Ve kâfirler: "Bu çok yalancı bir büyücü." dediler.

38 / SAD - 5E cealel âlihete ilâhen vâhıdâ(vâhıden), inne hâzâ le şey’un ucâb(ucâbun).

İlâhları bir tek ilâh mı kılıyor? Muhakkak ki bu, gerçekten acayip (şaşılacak) bir şey.

38 / SAD - 6Ventalekal meleu minhum enimşû vasbirû alâ âlihetikum inne hâzâ le şey’un yurâd(yurâdu).

Ve onlardan ileri gelenler: "Yürüyün! İlâhlarınıza karşı sabırlı
(kararlı) olun. Muhakkak ki sizden istenen mutlaka budur." (diyerek)
ayrıldılar.

38 / SAD - 7Mâ semi’nâ bi hâzâ fîl milletil âhıreh(âhıreti), in hâzâ illâhtilâk(illâhtilâkun).
Biz,
diğer dînler içinde bunun gibi (bu konuda) bir şey (bütün ilâhların tek
bir ilâh olduğunu) işitmedik. Bu sadece bir iftiradır.

38 / SAD - 8E unzile aleyhiz zikru min beyninâ, bel hum fî şekkin min zikrî, bel lemmâ yezûkû azâb(azâbi).

Zikir, bizim aramızda ona mı indirildi? Hayır, onlar Benim Zikrim'den şüphe içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tatmadılar.

38 / SAD - 9Em indehum hazâinu rahmeti rabbikel azîzil vehhâb(vehhâbi).

Yoksa Azîz (yüce) ve Vehhab (çok bağışlayıcı ve lütufkâr) olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mı?

38 / SAD - 10Em lehum mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ, felyertekû fîl esbâb(esbâbi).

Ya da göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü onlara mı ait? O zaman sebepler (yollar, vasıtalar) bulup yükselsinler.

38 / SAD - 11Cundun mâ hunâlike mehzûmun minel ahzâb(ahzâbi).

(Onlar) burada hezimete uğramış olan fırkalardan meydana gelmiş bir ordudur.

38 / SAD - 12Kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve fir’avnu zul evtâdi.

Onlardan önce Nuh (A.S)'ın kavmi, Ad kavmi ve kazıklar sahibi firavun da yalanlamıştı.

38 / SAD - 13Ve semûdu ve kavmu lûtın ve ashâbul eykeh(eyketi), ulâikel ahzâb(ahzâbu).

Ve Semud kavmi, Lut (A.S)'ın kavmi ve Eyke halkı; işte onlar da (yalanlayan) fırkalardır.

38 / SAD - 14İn kullun illâ kezzeber rusule fe hakka ıkâb(ıkâbi).

Onların hepsi resûlleri, sadece yalanladı. Böylece ikabım (cezalandırmam) hak oldu.

38 / SAD - 15Ve mâ yanzuru hâulâi illâ sayhaten vâhıdeten mâ lehâ min fevâk(fevâkın).
Ve
bunlar, kendileri için başka (hiç)bir fırsatın olmayacağı, tek bir
sayhadan (çok şiddetli ses dalgasından) başka bir şey beklemiyorlar
(gözlemiyorlar).

38 / SAD - 16Ve kâlû rabbenâ accil lenâ kıttanâ kable yevmil hisâb(hisâbi).

Ve: "Rabbimiz, hesap gününden önce bizim payımızı, bize acele ver." dediler.

38 / SAD - 17Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun).
Onların
söylediklerine sabret, güç kuvvet sahibi kulumuz Dâvud (a.s)'ı zikret
(hatırla). Muhakkak ki o, evvab idi (Allah'a ulaşmıştı).

38 / SAD - 18İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).

Muhakkak ki Biz, dağları ona musahhar (emrine amade) kıldık. İşrak vakti ve akşam vakti onunla beraber tesbih ederlerdi.

38 / SAD - 19Vet tayre mahşûreh(mahşûreten), kullun lehû evvâb(evvâbun).

Ve kuşları da birarada toplanmış olarak (ona musahhar kıldık). Onların hepsi, ona evvab idiler (yönelmişlerdi ve sığınmışlardı).

38 / SAD - 20Ve şedednâ mulkehu ve âteynâhul hikmete ve faslel hıtâb(hıtâbi).
Ve
onun mülkünü (idaresini) güçlendirdik. Ve ona, hikmet ve faslı hitap
(hak ile bâtılı ayırıp adaletle hükmetme, hitap etme yeteneği) verdik.

38 / SAD - 21Ve hel etâke nebeul hasm(hasmi), iz tesevverûl mihrâb(mihrâbe).
Ve
o hasımların (davacıların) haberi sana geldi mi? Mihraba (Dâvud
(a.s)'ın ibadet ettiği yere) duvarın üstünden aşarak gelmişlerdi.

38 / SAD - 22İz dehalû alâ dâvûde fe
fezia minhum kâlû lâ tehaf, hasmâni begâ ba’dunâ alâ ba’dın fahkum
beynenâ bil hakkı ve lâ tuştıt vehdinâ ilâ sevâis sırât(sırâtı).


Dâvud (a.s)'ın yanına girdikleri zaman (Dâvud a.s) onlardan dehşete
kapıldı (korktu). "Korkma! Birbirine haksızlık etmiş iki hasımız
(davacıyız). Artık aramızda sen, hak ile hükmet. Aşırı gitme (haksızlık
etme)! Bizi orta yola (adaletli çözüme) ulaştır."

38 / SAD - 23İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve liye na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi).
Gerçekten
bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir koyunum
var. Buna rağmen "Ona beni kefil kıl (onu da bana ver)." dedi.
Söyledikleri ile beni yendi.

38 / SAD - 24Kâle lekad zalemeke bi suâli
na’cetike ilâ niâcih(niâcihî), ve inne kesîren minel huletâi le yebgî
ba’duhum alâ ba’dın illellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve kalîlun mâ
hum, ve zanne dâvûdu ennemâ fetennâhu festagfere rabbehu ve harre
râkian ve enâb(enâbe). (SECDE ÂYETİ)


(Dâvud a.s): "Andolsun ki, koyunlarının (arasına) senin koyununu
istemekle sana zulmetti." dedi. Ve muhakkak ki ortaklardan çoğu,
mutlaka birbirlerinin hakkına tecavüz ediyorlar. Âmenû olanlar (Allah'a
ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç.
Onlar ne kadar az! Ve Dâvud (a.s), onu imtihan ettiğimizi zannetti.
Bunun üzerine Rabbinden mağfiret istedi ve rüku ederek secdeye kapandı.
Ve Rabbine yöneldi (sözleriyle ve Rabbini görerek Allah'a ulaştı ve
cevap aldı).

38 / SAD - 25Fe gafernâ lehu zâlik(zâlike), ve inne lehu indenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).
Böylece
bu konuda ona mağfiret ettik. Muhakkak ki onun, katımızda mutlaka
yüksek bir makamı ve güzel bir meabı (sığınağı) vardır.

38 / SAD - 26Yâ dâvûdu innâ cealnâke
halîfeten fîl ardı fahkum beynen nâsi bil hakkı ve lâ tettebiil hevâ fe
yudılleke an sebîlillâh(sebîlillâhi), innellezîne yadıllûne an
sebîlillâhi lehum azâbun şedîdun bi mâ nesû yevmel hisâb(hisâbi).


Ey Dâvud! Muhakkak ki Biz, seni yeryüzünün halifesi kıldık. Bunun için
insanlar arasında hak ile hükmet! Ve hevaya (nefse) tâbî olma! Aksi
halde seni, Allah'ın yolundan saptırır. Muhakkak ki Allah'ın yolundan
sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli azap vardır.

38 / SAD - 27Ve mâ halaknes semâe vel
arda ve mâ beynehumâ bâtıla(bâtılen), zâlike zannullezîne keferû, fe
veylun lillezîne keferû minen nâr(nâri).


Ve gökyüzünü, arzı ve ikisi arasındaki şeyleri bâtıl (boşuna)
yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Artık ateş sebebiyle (azap
edilecekleri için) inkâr edenlerin vay haline.

38 / SAD - 28Em nec’alullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti kel mufsidîne fîl ardı em nec’alul muttekîne kel fuccâr(fuccâri).

Hiç âmenû
olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs
tezkiyesi) yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla ya da takva
sahiplerini, facirlerle bir tutar mıyız?

38 / SAD - 29Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlul elbâb(elbâbi).

Bu Mübarek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ulûl'elbab tezekkür etsin diye.

38 / SAD - 30Ve vehebnâ li dâvûde suleymân(suleymâne), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun).

Ve Dâvud (a.s)'a oğlu Süleyman'ı, armağan ettik. Ne güzel kul. Muhakkak ki o evvabtı (Allah'a ulaşmıştı).

38 / SAD - 31İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).

Ona bir akşam vakti, koşmaya hazır, iyi cins atlar sunulmuştu.

38 / SAD - 32Fe kâle innî ahbebtu hubbel hayri an zikri rabbî, hattâ tevâret bil hıcâb(hıcâbi).
Bunun
üzerine dedi ki: "Muhakkak ki ben, (onları) Rabbimi zikrettiğim için
hayır (hayra, daimî zikre ulaşanların) sevgisi ile seviyorum." (Atlar
tozu dumana katıp koşarak toz) perdesinin arkasında kaybolunca.

38 / SAD - 33Ruddûhâ aleyy(aleyye), fe tafika meshan bis sûkı vel a’nâk(a’nâkı).

"Onları bana geri getirin." (dedi). Sonra bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.

38 / SAD - 34Ve lekad fetennâ suleymâne ve elkaynâ alâ kursiyyihî ceseden summe enâb(enâbe).
Ve
andolsun ki Biz, Süleyman (A.S)'ı imtihan ettik. Ve onun kürsüsü
(tahtı) üzerine ceset olarak ulaştırdık. Sonra yöneldi (ayrıldı).

38 / SAD - 35Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu).
"Rabbim,
beni mağfiret et. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk
bağışla (hediye et). Muhakkak ki Sen, Sen Vehhab'sın (çok
bağışlayıcısın)." dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Sad Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: Sad Suresi Meali   Sad Suresi Meali Icon_minitimeCuma Nis. 24, 2009 7:59 pm

38 / SAD - 36Fe sehharnâ lehur rîha tecrî bi emrihî ruhâen haysu esâb(esâbe).

Bunun üzerine rüzgârı ona musahhar (emre amade) kıldık. Onun emri ile dilediği yere hafif hafif eserek giderdi.

38 / SAD - 37Veş şeyâtîne kulle bennâin ve gavvâsın.

Ve şeytanları da hepsini ki, onlar bina yapanlar ve dalgıçlardır.

38 / SAD - 38Ve âharîne mukarrenîne fîl asfâd(asfâdi).

Ve diğerlerini (de) zincirlerle birbirine bağlı olarak (emre amade kıldık).

38 / SAD - 39Hâzâ atâunâ femnun ev emsik bi gayri hisâb(hisâbin).

Bunlar bizim atâmızdır (ihsanımızdır, verdiklerimizdir). Artık dilediğine hesapsız ver veya verme.

38 / SAD - 40Ve inne lehu ındenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).

Ve muhakkak ki onun, katımızda mutlaka yüksek bir makamı ve güzel bir meabı (sığınağı) vardır.

38 / SAD - 41Vezkur abdenâ eyyûb(eyyûbe), iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb(azâbin).

Ve kulumuz Eyüp (A.S)'ı zikret (hatırla). Rabbine şöyle seslenmişti: "Muhakkak ki şeytan, bana dert ve azap dokundurdu."

38 / SAD - 42Urkud biriclik(biriclike), hâzâ mugteselun bâridun ve şerâb(şerâbun).

Ayağın ile (yere) vur. (İşte) bu serin, yıkanılacak ve içilecek su.

38 / SAD - 43Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ûlîl elbâb(elbâbi).

Ve Bizden bir rahmet ve ulûl'elbaba zikir olarak, ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.

38 / SAD - 44Ve huz bi yedike dıgsen fadrıb bihî ve lâ tahnes, innâ vecednâhu sâbira(sâbiren), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun).

Ve (Ey Eyüp!) eline bir demet sap al onunla vur, yeminini
bozma. Muhakkak ki Biz, onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Muhakkak
ki o, Allah'a ulaşmıştı (ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırıp teslim
etmişti).

38 / SAD - 45Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri).

Ve güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrâhîm (A.S)'ı, İshak (A.S)'ı ve Yâkub (A.S)'ı zikret.

38 / SAD - 46İnnâ ahlasnâhum bi hâlisatin zikred dâr(dâri).

Muhakkak ki Biz, onları (ahiret) yurdunu zikreden halis (kullar) olarak ihlâs sahibi kıldık.

38 / SAD - 47Ve innehum ındenâ le minel mustafeynel ahyâr(ahyâri).

Ve muhakkak ki onlar, katımızda, gerçekten "hayırlılardan ve seçilmişlerden"dir.

38 / SAD - 48Vezkur ismâîle velyesea ve zel kifl(kifli), ve kullun minel ahyâr(ahyâri).

Ve İsmail (A.S)'ı ve İlyas (A.S)'ı ve Zülkifli (A.S)'ı da zikret. Hepsi hayırlı olanlardandır.

38 / SAD - 49Hâzâ zikr(zikrun), ve inne lil muttekîne le husne meâb(meâbin).
Bu
(Kur'ân-ı Kerim), bir Zikir'dir. Ve muhakkak ki muttakiler (takva
sahipleri) için sığınakların en güzeli (Allah'ın Zat'ı) vardır.

38 / SAD - 50Cennâti adnin mufettehaten le humul ebvâb(ebvâbu).

Kapıları onlara açılmış olan adn cennetleri vardır.

38 / SAD - 51Muttekîne fîhâ yed’ûne fîhâ bi fâkihetin kesîretin ve şerâb(şerâbin).

Orada yaslanıp oturarak pekçok meyve ve içecek isterler.

38 / SAD - 52Ve ındehum kâsırâtut tarfi etrâb(etrâbun).

Ve onların yanlarında bakışlarını saklayan (yalnız eşlerine bakan), aynı yaşta kadınlar vardır.

38 / SAD - 53Hâzâ mâ tûadûne li yevmil hisâb(hisâbi).

Hesap günü konusunda size vaadedilen budur.

38 / SAD - 54İnne hâzâ le rızkunâ mâ lehu min nefâd(nefâdin).

Muhakkak ki bu, gerçekten bizim tükenmez rızkımızdır.

38 / SAD - 55Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin).

(Cennettekilerin durumu) bu. Ve muhakkak ki azgınlar için elbette şerrli (kötü) bir meab (sığınak) vardır.

38 / SAD - 56Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu).

Cehennem, ona girerler. İşte o ne kötü bir döşektir.

38 / SAD - 57Hâzâ fel yezûkûhu hamiymun ve gassâk(gassâkun).

(Cehennemdekilerin durumu) bu, böylece artık hamîmi (kaynar su) ve gassak'ı (irini) tatsınlar.

38 / SAD - 58Ve âharu min şeklihî ezvâc(ezvâcun).

Ve onun şeklinden başka zevc ve zevceler (çifte azaplar da) vardır.

38 / SAD - 59Hâzâ fevcun muktehımun meakum, lâ merhaben bihim, innehum sâlûn nâr(nâri).

Bu grup da sizinle beraber (azaba) dayanacak olandır. Onlara merhaba yoktur. Muhakkak ki onlar ateşe girecek olanlardır.

38 / SAD - 60Kâlû bel entum, lâ merhaben bikum, entum kaddemtumûhu lenâ, febi’sel karâr(karâru).
"Hayır,
asıl size merhaba yok. Onu bize siz takdim ettiniz (azaba uğramamıza
sebep oldunuz). Artık (o) ne kötü bir karargâh (cehennem)." dediler.

38 / SAD - 61Kâlû rabbenâ men kaddeme lenâ hâzâ fe zidhu azâben dı’fen fîn nâr(nâri).

"Rabbimiz, bunu bize kim takdim ettiyse (biz buraya kimin yüzünden geldiysek) ona, ateşte azabı kat kat arttır." dediler.

38 / SAD - 62Ve kâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen kunnâ neudduhum minel eşrâr(eşrâri).

Ve (cehennemdekiler): "Biz niçin, şerrlilerden addettiğimiz adamları (burada cehennemde) görmüyoruz?" dediler.

38 / SAD - 63Ettehaznâhum sıhriyyen em zâgat anhumul ebsâr(ebsâru).

Biz onları eğlence konusu edindik. Yoksa bakışlar(ımız) mı onlardan kaydı (ki onları göremedik)?

38 / SAD - 64İnne zâlike le hakkun tehâsumu ehlin nâr(nâri).

Muhakkak ki cehennem halkının bu çekişmesi kesinlikle gerçektir.

38 / SAD - 65Kul innemâ ene munzirun ve mâ min ilâhin ilallahul vâhıdul kahhâr(kahhâru).

De ki: "Ben sadece uyarıcıyım. Vahid (tek), Kahhar (kahredici) olan Allah'tan başka bir İlâh yoktur."

38 / SAD - 66Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumel azîzul gaffâr(gaffâru).

Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi, Azîz'dir (yüce ve üstün), Gaffar'dır (çok mağfiret eden).

38 / SAD - 67Kul huve nebeun azîmun.

De ki: "O (Kur'ân), Büyük Bir Haber'dir."

38 / SAD - 68Entum anhu mu’ridûn(mu’ridûne).

Siz O'ndan yüz çevirenlersiniz.

38 / SAD - 69Mâ kâne liye min ilmin bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne).

Meleil Al'â'da onlar tartışırlarken benim bir bilgim yoktu.

38 / SAD - 70İn yûhâ ileyye illâ ennemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).

Benim sadece apaçık bir nezir (uyarıcı) olduğum bana vahyolunuyor.

38 / SAD - 71İz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min tîn(tînin).

Rabbin meleklere: "Muhakkak ki Ben, tînden (nemli topraktan, balçıktan) bir insan yaratacağım." demişti.

38 / SAD - 72Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).

Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!

38 / SAD - 73Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne).

Bunun üzerine meleklerin hepsi birden secde etti.

38 / SAD - 74İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).

İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

38 / SAD - 75Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).
(Allahû
Tealâ): "Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde
etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden
mi oldun?" dedi.

38 / SAD - 76Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).

(İblis): "Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın." dedi.

38 / SAD - 77Kâle fahruc minhâ fe inneke recîm(recîmun).

(Allahû Tealâ): "Haydi oradan (cennetten) çık! Artık muhakkak ki sen, kovulmuş olanlardansın." dedi.

38 / SAD - 78Ve inne aleyke la'netî ilâ yevmid dîn(dîni).

Ve muhakkak ki dîn gününe (kıyâmet gününe) kadar lânetim senin üzerinedir.

38 / SAD - 79Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).

(İblis): "Rabbim öyleyse beas (yeniden dirilme) gününe kadar beni inzar et (bana mühlet ver)." dedi.

38 / SAD - 80Kâle fe inneke minel munzarîn(munzarîne).

(Allahû Tealâ): "Öyleyse muhakkak ki sen, tehir edilenlerdensin." dedi.

38 / SAD - 81İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi).

Vakti malum olan (bilinen) güne kadar.

38 / SAD - 82Kâle fe bi izzetike le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne).

(İblis): "Bundan sonra Senin izzetine (andolsun ki) onların hepsini mutlaka azdıracağım." dedi.

38 / SAD - 83İllâ ibâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).

Onlardan Senin muhlis kulların hariç.

38 / SAD - 84Kâle fel hakku vel hakka ekûl(ekûlu).

(Allahû Tealâ): "İşte bu Hakk'tır. Ve Ben, hakkı söylerim." dedi.

38 / SAD - 85Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn(ecmaîne).

Cehennemi mutlaka seninle ve onlardan sana tâbî olanların hepsiyle dolduracağım.

38 / SAD - 86Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin ve mâ ene minel mutekellifîn(mutekellifîne).

De ki: "Sizden ona (tebliğe) karşılık bir ecir (ücret) istemiyorum. Ve ben mütekelliflerden (mükellefiyet koyanlardan) değilim."

38 / SAD - 87İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).

O (Kur'ân), ancak âlemlere Zikir'dir.

38 / SAD - 88Ve le talemunne nebeehu ba’de hîn(hînin).

Ve onun haberini bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
Sad Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TUR Suresi Meali
» KAF Suresi Meali
» Nas Suresi Meali
» HAC Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: