www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 İBRÂHÎM Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

İBRÂHÎM Suresi Meali Empty
MesajKonu: İBRÂHÎM Suresi Meali   İBRÂHÎM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 10:03 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
14 / İBRÂHÎM - 1Elif lâm râ kitâbun
enzelnâhu ileyke li tuhricen nâse minez zulûmâti ilen nûri bi izni
rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi).


Elif lâm râ. Rab'lerinin izni ile insanları karanlıklardan nura; Azîz,
Hamîd olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.

14 / İBRÂHÎM - 2Allâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve veylun lil kâfirîne min azâbin şedîd(şedîdin).

O Allah ki; semalarda ve yeryüzünde ne varsa O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay haline.

14 / İBRÂHÎM - 3Ellezîne yestehıbbûnel
hayâted dunyâ alel âhıreti ve yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ
ivecâ(ivecen), ulâike fî dalâlin baîd(baîdin).


Onlar, dünya hayatını ahiret hayatına tercih ederler. Ve Allah'ın
yolundan alıkoyarlar. Ve onu eğriltmek isterler.İşte onlar, uzak bir dalâlet içindedirler.

14 / İBRÂHÎM - 4Ve mâ erselnâ min resûlin
illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve
yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).


Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş
olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye.
Öyleyse Allah, dilediğini (Allah'a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir.

14 / İBRÂHÎM - 5Ve le kad erselnâ mûsâ bi
âyâtinâ en ahric kavmeke minez zulumâti ilen nûri, ve zekkirhum bi
eyyâmillâh(eyyâmillâhi), inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin
şekûr(şekûrin).


Andolsun ki; Biz Musa (A.S)'ı: “Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve
onlara Allah'ın günlerini hatırlat (onlara Allah'ın günleri boyunca
zikrettir).” diye âyetlerimizle (delillerimizle, mucizelerimizle)
gönderdik. Muhakkak ki; bunda şükredip, sabredenlerin hepsi için
âyetler (deliller) vardır.

14 / İBRÂHÎM - 6Ve iz kâle mûsâ li
kavmihizkurû ni’metallâhi aleykum iz encâkum min âli fir’avne
yesûmûnekum sûel azâbi ve yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum,
ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).


Ve Musa (A.S) kavmine şöyle demişti: “Allah'ın üzerinizdeki ni'metini
hatırlayın! Sizi firavun ailesinden (hanedanından) kurtarmıştı. Sizi
azabın en kötüsüne maruz bırakıyorlar ve oğullarınızı öldürüyorlar
(boğazlıyorlar) ve kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunlarda
Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.

14 / İBRÂHÎM - 7Ve iz te’ezzene rabbukum le in şekertum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd(şedîdun).
Ve
o zaman Rabbiniz size bildirmişti ki; eğer şükrederseniz
(ni'metlerinizi) artırırız, eğer küfredenlerden olursanız muhakkak ki
azabım şiddetlidir.

14 / İBRÂHÎM - 8Ve kâle mûsâ in tekfurû entum ve men fîl ardı cemî’an fe innallâhe le ganiyyun hamîd(hamîdun).
Musa
(A.S) şöyle dedi: “Eğer siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi, inkâr
etseniz (bile) muhakkak ki; Allah Ganî (şükrünüze muhtaç değil)dir,
Hamîd'dir.

14 / İBRÂHÎM - 9E lem ye’tikum nebeullezîne
min kablikum kavmi nûhın ve âdin ve semûd(semûde), vellezîne min
ba’dihim, lâ ya’lemuhum illallâh(illallâhu), câethum rusuluhum bil
beyyinâti fe reddû eydiyehum fî efvâhihim ve kâlû innâ kefernâ bi mâ
ursiltum bihî ve innâ le fî şekkin mimmâ ted’ûnenâ ileyhi
murîb(murîbin).


Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad kavminin ve Semud kavminin ve
onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Onları, Allah'tan
başkası bilemez. Onların resûlleri, onlara beyyinelerle (delillerle)
geldiler. Fakat onlar, ellerini ağızlarına götürdüler (öfkelendiler).
Ve şöyle dediler: “Gerçekten biz onunla gönderildiğiniz şeyi inkâr
ettik. Ve muhakkak ki; biz, bizi kendisine (ona) davet ettiğiniz şeye
karşı tereddüt ediyoruz, şüphe içindeyiz.”

14 / İBRÂHÎM - 10Kâlet rusuluhum e fîllâhi
şekkun fâtırıs semâvâti vel ard(ardı), yed’ûkum li yagfire lekum min
zunûbikum ve yuahhırekum ilâ ecelin musemmâ(musemmen), kâlû in entum
illâ beşerun mislunâ, turîdûne en tesuddûnâ ammâ kâne ya’budu âbâunâ
fe’tûnâ bi sultânin mubîn(mubînin).


Onların resûlleri şöyle dedi: “Semaları ve arzı yaratan Allah hakkında
mı şüphedesiniz? Sizi, günahlarınızı mağfiret etmek için davet ediyor
ve sizi belli bir zamana kadar tehir ediyor (mühlet veriyor)”. Onlar da
şöyle dediler: “Siz ancak bizim gibi bir beşersiniz. Babalarımızın
ibadet etmiş olduğu şeylerden bizi alıkoymak (engellemek) istiyorsunuz.
Öyleyse bize açıkça bir mucize getirin!”

14 / İBRÂHÎM - 11Kâlet lehum rusuluhum in
nahnu illâ beşerun mislukum ve lâkinnallâhe yemunnu alâ men yeşâu min
ibâdih(ibâdihî), ve mâ kâne lenâ en ne’tiyekum bi sultânin illâ bi
iznillâh(iznillâhi), ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).


Onlara resûlleri şöyle dedi: “Biz de ancak sizin gibi beşeriz
(insanız). Fakat Allah, kullarından dilediğini ni'metlendirir. Bizim,
Allah'ın izni olmaksızın, bir sultan (mucize, delil) getirmemiz olamaz.
Artık mü'minler Allah'a tevekkül etsinler.”

14 / İBRÂHÎM - 12Ve mâ lenâ ellâ netevekkele
alâllâhi ve kad hedânâ subulenâ, ve le nasbirenne alâ mâ âzeytumûnâ, ve
alâllâhi fel yetevekkelil mutevekkilûn (mutevekkilûne).


Ve biz niçin Allah'a tevekkül etmeyelim? Bizi, yollarımıza hidayet
etmiştir (ulaştırmıştır). Sizin bize yaptığınız eziyetlere elbette
sabredeceğiz Artık tevekkül edenler, Allah'a tevekkül etsinler.

14 / İBRÂHÎM - 13Ve kâlellezîne keferû li
rusulihim le nuhricennekum min ardınâ ev le teûdunne fî milletinâ, fe
evhâ ileyhim rabbuhum le nuhlikennez zâlimîn(zâlimîne).


Kâfirler, resûllerine dediler ki: “Sizi mutlaka arzımızdan (ülkemizden)
çıkaracağız veya mutlaka bizim dînimize döneceksiniz.” Bunun üzerine
onlara Rab'leri: “Mutlaka zalimleri helâk edeceğiz.” diye vahyetti.

14 / İBRÂHÎM - 14Ve le nuskinennekumul arda min ba’dihim, zâlike li men hâfe makâmî ve hâfe vaîd(vaîdi).

Sizi onlardan sonra mutlaka yeryüzünde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan ve tehditimden (vaadimden) korkan kimse içindir.

14 / İBRÂHÎM - 15Vesteftehû ve hâbe kullu cebbârin anîd(anîdin).

(Resûller) fetih istediler ve bütün zorba inatçılar kaybettiler.

14 / İBRÂHÎM - 16Min verâihî cehennemu ve yuskâ min mâin sadîd(sadîdin).

Onun arkasında cehennem vardır ve irinli sudan içirilir.

14 / İBRÂHÎM - 17Yetecerreuhu ve lâ yekâdu
yusîguhu ve ye’tîhil mevtu min kulli mekânin ve mâ huve bi
meyyit(meyyitin), ve min verâihî azâbun galîz(galîzun).


Onu yutmaya çalışacak ve (fakat) onu boğazından kolayca geçiremeyecek.
Bütün mekânlardan ona ölüm (öldürücü sebepler) gelecek ve (fakat) o
ölemeyecek (ölmek istediği halde ölmesi mümkün olmayacak). Ve onun
arkasından galiz (ağır) bir azap vardır.

14 / İBRÂHÎM - 18Meselullezîne keferû bi
rabbihim a’mâluhum ke remâdinişteddet bihir rîhu fî yevmin
âsıf(âsıfin), lâ yakdirûne mimmâ kesebû alâ şey’(şey’in), zâlike huved
dalâlul baîd(baîdu).


Rab'lerini inkâr edenlerin amellerinin durumu, şiddetli rüzgârın
savurduğu kül gibidir. İktisab ettiklerinden (kazandıklarından) bir
şeye kaadir olamazlar. İşte o “uzak dalâlet”tir.

14 / İBRÂHÎM - 19E lem tere ennallâhe halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), in yeşa’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd(cedîdin).

Allah'ın, semaları ve yeryüzünü hak ile yarattığını görmüyor musun?
Eğer O, dilerse sizi yok eder ve yeni bir halketme (yaratma) ile (yeni
bir toplum) getirir.

14 / İBRÂHÎM - 20Ve mâ zâlike alallâhi bi azîz(azîzin).

Ve bu, Allah için büyük (güç bir iş) değildir.

14 / İBRÂHÎM - 21Ve berezû lillahi cemîan fe
kâled duafâu lillezînestekberû innâ kunnâ lekum tebean fe hel entum
mugnûne annâ min azâbillâhi min şey’(şey’in), kâlû lev hedânallâhu le
hedeynâkum, sevâun aleynâ ecezi’nâ em sabernâ mâ lenâ min
mahîs(mahîsın).


Hepsi Allah'ın huzuruna çıktılar. Ve zayıf (güçsüz) olanlar
kibirlenenlere şöyle dediler: “Muhakkak ki; biz size tâbî olduk. Şimdi
siz, Allah'ın azabından bir şeyi bizden giderebilir misiniz?” Onlar:
“Eğer Allah, bizi hidayete erdirseydi elbette biz de sizi hidayete erdirirdik. Sabretsek de, sabretmesek de bizim için aynıdır. Bizim için kaçacak bir yer yoktur.” dediler.

14 / İBRÂHÎM - 22Ve kâleş şeytânu lemmâ
kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe
ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum
festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum
ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni
min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).


Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah,
size “hak olan vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben,
vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa,
yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz,
bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben,
sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz.
Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim.
Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

14 / İBRÂHÎM - 23Ve udhilellezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ bi
izni rabbihim, tehıyyetuhum fîhâ selâm(selâmun).


Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve
amilüssalihat (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar, altlarından nehirler
akan cennetlere dahil edilirler (konulurlar). Orada Rab'lerinin izni
ile ebedî kalırlar. Orada onların tahiyyeleri (temennileri) “selâm”dır.

14 / İBRÂHÎM - 24E lem tere keyfe daraballâhu meselen kelimeten tayyibeten ke şeceretin tayyibetin asluhâ sâbitun ve fer’uhâ fis semâ(semâi).
Allah
nasıl örnek verdi, görmedin mi? Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir.
Onun aslı sabittir (kökü topraktadır). Ve onun dalları semadadır.

14 / İBRÂHÎM - 25Tu’tî ukulehâ kulle hînin bi izni rabbihâ, ve yadrıbullâhul emsâle lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
O
her zaman Rabbinin izni ile meyvesini verir. Ve Allah, insanlara örnek
(darb-ı misal) verir. Böylece (umulur ki;) onlar tezekkür ederler.

14 / İBRÂHÎM - 26Ve meselu kelimetin habîsetin ke şeceretin habîsetinictusset min fevkıl ardı mâ lehâ min karâr(karârin).

Habis (kötü, çirkin) sözün durumu, yerin üstünden kökü koparılmış, kararsız (dayanaksız) habis (kötü) ağaç gibidir.

14 / İBRÂHÎM - 27Yusebbitullâhullezîne âmenû
bil kavlis sâbiti fil hayâtid dunyâ ve fil âhıreh(âhıreti), ve
yudıllullâhuz zâlimîne ve yef’alullâhu mâ yeşâ’(yeşâu).


Allah âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) sabit sözle dünya ve ahiret hayatında sebat ettirir. Ve zalimleri dalâlette bırakır. Allah dilediği şeyi yapar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

İBRÂHÎM Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: İBRÂHÎM Suresi Meali   İBRÂHÎM Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 10:03 pm

14 / İBRÂHÎM - 28E lem tere ilellezîne beddelû ni’metallâhi kufren ve ehallû kavmehum dârel bevâr(bevâri).

Allah'ın ni'metini küfürle değiştirenleri ve kendi kavimlerini helâk yurduna götürenleri görmedin mi?

14 / İBRÂHÎM - 29Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, ve bi’sel karâr(karâru).

Cehennem; ona yaslanırlar. Karar kılınan yer ne kötü!

14 / İBRÂHÎM - 30Ve cealû lillâhi endâden li yudıllû an sebîlih(sebîlihî), kul temetteû fe inne masîrekum ilen nâr(nâri).

Onun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. “Metalanın (refah içinde yaşayın)” de. Artık sizin dönüşünüz ateşedir.

14 / İBRÂHÎM - 31Kul li ibâdiyellezîne âmenû
yukîmus salâte ve yunfikû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten min
kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hilâl(hilâlun).


Âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kullarıma söyle: “
Dostluk ve alışverişin olmadığı o günün gelmesinden önce namazı ikame
etsinler! Onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve aleni (açık)
olarak infâk etsinler!”

14 / İBRÂHÎM - 32Allâhullezî halakas semâvâti
vel arda ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semerâti
rızkan lekum, ve sehhare lekumul fulke li tecriye fil bahri bi
emrih(emrihî), ve sehhare lekumul enhâr(enhâra).


Semaları ve arzı yaratan ve semadan suyu indiren, böylece onunla sizin
için ürünlerden rızık çıkaran ve denizlerde emri ile akıp gitmesi için
gemileri size musahhar kılan ve nehirleri de sizin emrinize veren
Allah'tır.

14 / İBRÂHÎM - 33Ve sehhare lekumuş şemse vel kamere dâibeyn(dâibeyni), ve sehhare lekumul leyle ven nehâr(nehâra).
Ve
ikisi de (adetleri üzere sünnetullah ile) devamlı hareket halinde olan
güneşi ve ay'ı size musahhar kıldı. Geceyi ve gündüzü de size musahhar
kıldı.

14 / İBRÂHÎM - 34Ve âtâkum min kulli mâ se’eltumûh(se’eltumûhu), ve in teuddû ni’metallâhi lâ tuhsûhâ,innel insâne le zalûmûn keffâr(keffârun).
Ve
ondan istediğiniz herşeyden size verdi. Ve eğer Allah'ın ni'metini
saysanız onu sayamazsınız. Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok
nankördür (inkârcıdır).

14 / İBRÂHÎM - 35Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzel belede âminen vecnubnî ve beniyye en na’budel asnâm(asnâme).

İbrâhîm (A.S) şöyle demişti: “Rabbim, bu beldeyi emin kıl. Beni ve oğullarımı, putlara tapmaktan içtinap ettir (uzaklaştır)."

14 / İBRÂHÎM - 36Rabbi innehunne adlelne kesîren minen nâs(nâsi), fe men tebianî fe innehu minnî, ve men asânî fe inneke gafûrun rahîm(rahîmun).

Rabbim gerçekten onlar (putlar), insanların çoğunu dalâlete
düşürdüler. Artık kim bana tâbî olursa, bu sebeple o mutlaka bendendir.
Ve kim bana asi olursa, o zaman muhakkak ki; Sen Gafur'sun, Rahîm'sin.

14 / İBRÂHÎM - 37Rabbenâ innî eskentu min
zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharremi rabbenâ li
yukîmus salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum
mines semerâti leallehum yeşkurûn(yeşkurûne).


Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye,
Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey
Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara
meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler.

14 / İBRÂHÎM - 38Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’lin(nu’linu), ve mâ yahfâ alallâhi min şey’infil ardı ve lâ fis semâ(semâi).
Rabbimiz,
muhakkak ki Sen, bizim gizlediğimiz şeyi de gizlemediğimiz (alenî olan)
şeyi de bilirsin. Yeryüzünde ve sema(lar)da hiçbir şey, Allah'a gizli
değildir.

14 / İBRÂHÎM - 39Elhamdulillâhillezî vehebe lî alel kiberi ismâîle ve ishâk(ishâka), inne rabbî le semîud duâ(duâi).
Hamd,
ihtiyarlık halinde bana İsmail ve İshak'ı bağışlayan Allah'a mahsustur.
Muhakkak ki; benim Rabbim, duayı mutlaka işitendir.

14 / İBRÂHÎM - 40Rabbic’alnî mukîmas salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ(duâi).

Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur.

14 / İBRÂHÎM - 41Rabbenagfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb(hisâbu).

Rabbimiz, hesap yapıldığı (görüldüğü) gün beni, annemi, babamı ve mü'minleri mağfiret et (günahlarımızı affet).

14 / İBRÂHÎM - 42Ve lâ tahsebennallâhe gâfilen ammâ ya’meluz zâlimûn(zâlimûne), innemâ yuahhıruhum li yevmin teşhasu fîhil ebsâr(ebsâru).

Ve Allah'ı, zalimlerin yaptığı şeylerden gâfil sanma. Sadece onları, gözlerin dehşetten açılacağı güne tehir eder (erteler).

14 / İBRÂHÎM - 43Muhtıîne mukniî ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef’idetuhum hevâ’(hevâun).
Başlarını
dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların
bakışları, kendilerine dönemez. Veonların kalpleri heva ile (nefsin
afetleriyle) doludur (nefsin afetlerinden ibarettir).

14 / İBRÂHÎM - 44Ve enzirin nâse yevme
ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin
karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû
aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).


Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle
diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman
ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce
“sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?

14 / İBRÂHÎM - 45Ve sekentum fî mesâkinillezîne zalemû enfusehum ve tebeyyene lekum keyfe fealnâ bihimve darabnâ lekumul emsâl(emsâle).

Ve siz, nefslerine zulmedenlerin meskenlerine (yerlerine) yerleştiniz
ve onlara neler yaptığımız size açıklandı. Ve size örnekler verdik.

14 / İBRÂHÎM - 46Ve kad mekerû mekrehum ve indallâhi mekruhum, ve in kâne mekruhum li tezûle minhul cibâl(cibâlu).
Onlar
tuzaklarını (hilelerini) kurmuşlardı. Ve onların tuzakları (hileleri)
Allah'ın indindedir (Allah onların tuzaklarını bilir), onların
tuzakları (hileleri), dağları yok edecek (güçte) olsa bile...

14 / İBRÂHÎM - 47Fe lâ tahsebennallâhe muhlife va’dihî rusuleh(rusulehu), innallâhe azîzun zuntikâm(zuntikâmin).

Öyleyse Allah'ı sakın resûllerine karşı vaadini yerine getirmez sanma. Muhakkak ki; Allah, azîzdir, intikam sahibidir.

14 / İBRÂHÎM - 48Yevme tubeddelul ardu gayrel ardı ves semâvâtu ve berezû lillâhil vâhıdil kahhâr(kahhâri).
O
gün arz (yeryüzü) ve semalar, başka bir hale döndürülür (döndürülmüş
olur). Ve onlar, Vahid (bir) ve Kahhar olan Allah'ın huzuruna çıkmış
olurlar.

14 / İBRÂHÎM - 49Ve terel mucrimîne yevme izin mukarrenîne fil asfâd(asfâdi).

Ve izin günü, mücrimleri kelepçelenmiş, birbirine zincirlerle bağlanmış görürsün.

14 / İBRÂHÎM - 50Serâbîluhum min katırânin ve tagşâ vucûhehumun nâr(nâru).

Onların gömlekleri katrandandır ve onların yüzlerini ateş sarar.

14 / İBRÂHÎM - 51Li yecziyallâhu kulle nefsin mâ kesebet, innallâhe serîul hısâb(hısâbi).
(Bu
azap), Allah'ın bütün nefslerin kazandığının karşılığını (ceza veya
mükâfat) vermesi içindir. Muhakkak ki; Allah, hesabı çabuk görendir.

14 / İBRÂHÎM - 52Hâzâ belâgun lin nâsi ve li yunzerû bihî ve li ya’lemû ennemâ huve ilâhun vâhidun ve li yezzekkere ûlul elbâb(elbâbi).
Bu
(Kur'ân-ı Kerim), O'nunla uyarılmaları ve O'nun (Allah'ın) tek bir İlâh
olduğunun bilinmesi ve ulûl'elbabın (sırların sahiplerinin) tezekkür
etmesi için insanlara bir açıklamadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
İBRÂHÎM Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SAF Suresi Meali
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: