www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 KASAS Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

KASAS Suresi Meali Empty
MesajKonu: KASAS Suresi Meali   KASAS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:49 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm





28 / KASAS - 1Tâ sîn mîm.

Tâ, Sîn, Mîm.

28 / KASAS - 2Tilke âyâtul kitâbil mubîn(mubîni).

Bunlar, Kitab-ı Mübîn'in (Açıklayan Kitab'ın) Âyetleri'dir.

28 / KASAS - 3Netlû aleyke min nebei mûsâ ve fir’avne bil hakkı li kavmin yu’minûn(yu’minûne).

Musa (A.S) ve firavunun haber(ler)inden, mü'min bir kavim için hak ile (gerçek olarak) sana okuyacağız.

28 / KASAS - 4İnne fir’avne alâ fîl ardı
ve ceale ehlehâ şiyean yestad’ıfu tâifeten minhum yuzebbihu ebnâehum ve
yestahyî nisâehum, innehu kâne minel mufsidîn(mufsidîne).


Firavun, gerçekten yeryüzünde (Mısır'da hükümdardı) ve halkını gruplara
ayırdı. Onların bir kısmını (yahudileri) güçsüz bırakıyor, onların
oğullarını boğazlatıyor, kızlarını (kadınlarını) canlı bırakıyor(du).
Muhakkak ki o, fesat çıkaranlardandı.

28 / KASAS - 5Ve nurîdu en nemunne alellezînestud’ıfû fîl ardı ve nec’alehum eimmeten ve nec’alehumul vârisîn(vârisîne).

Ve Biz, yeryüzünde güçsüz olanları ni'metlendirmek ve onları imamlar kılmak ve varisler yapmak istiyoruz (istiyorduk).

28 / KASAS - 6Ve numekkine lehum fîl ardı ve nuriye fir’avne ve hâmâne ve cunûdehumâ minhum mâ kânû yahzerûn(yahzerûne).
Ve
onları, yeryüzünde (orada) yerleştirip, kuvvetli kılmak ve firavuna,
Haman'a ve ikisinin ordusuna, onlardan (İsrailoğulları'ndan) hazar
ettikleri (çekindikleri) şeyi göstermek (istedik).

28 / KASAS - 7Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en
erdıîh(erdıîhi), fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî
ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne).


Ve Musa (A.S)'ın annesine şöyle vahyettik: "Onu emzirmesini ve onun
için korktuğu zaman onu nehre atmasını (bırakmasını). Ve sen korkma,
mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki Biz, onu sana döndüreceğiz. Ve onu
mürselinlerden (resûllerden) kılacağız."

28 / KASAS - 8Feltekatahû âlu fir’avne li yekûne lehum aduvven ve hazenâ(hazenen), inne fir’avne ve hâmâne ve cunûdehumâ kânû hâtıîn(hâtıîne).
Böylece
firavun ailesi onu, onlara düşman ve başlarına dert olarak bulup aldı.
Muhakkak ki firavun, Haman ve o ikisinin ordusu, kasten suç
işleyenlerdi.

28 / KASAS - 9Ve kâletimraetu fir’avne
kurretu aynin lî ve lek(leke), lâ taktulûhu asâ en yenfeanâ ev
nettehızehu veleden ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Ve hanımı firavuna şöyle dedi: "Bana ve sana göz aydın olsun, onu
öldürmeyin belki bize faydası olur veya onu evlât ediniriz." Ve onlar,
(gerçeğin) farkında değillerdi.

28 / KASAS - 10Ve asbaha fuâdu ummi mûsâ
fârigâ(fârigan), in kâdet le tubdî bihî lev lâ en rabatnâ alâ kalbihâ
li tekûne minel mu’minîn(mu’minîne).


Ve Musa (A.S)'ın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Mü'minlerden olması
için onun kalbini Bize bağlamasaydık (rabıta kurmasaydık), az daha
(durumu) açıklayacaktı.

28 / KASAS - 11Ve kâlet li uhtihî kussîhi fe besurat bihî an cunubin ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Ve (Musa (A.S)'ın annesi) onun ablasına: "Onu takip et." dedi. Böylece onlar farkında değilken, onu uzaktan gözetledi.

28 / KASAS - 12Ve harremnâ aleyhil merâdıa min kablu fe kâlet hel edullukum alâ ehli beytin yekfulûnehu lekum ve hum lehu nâsıhûn(nâsıhûne).
Ve
daha önce ona (başka) süt annelerini haram kıldık (süt emmemesini
sağladık). (Onun ablası, firavunun ailesine): "Ona kefil olacak
(bakımını üstlenecek) bir aileye sizi ulaştırmak için delâlet (yardım)
edeyim mi? Ve onlar, onu (bebeği) iyi yetiştirir."

28 / KASAS - 13Fe redednâhu ilâ ummihî key
tekarra aynuhâ ve lâ tahzene ve li ta’leme enne va’dallâhi hakkun ve
lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Böylece onu annesine geri verdik, gözü aydın olsun ve mahzun olmasın ve
Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin diye. Ve lâkin onların çoğu
bilmezler.

28 / KASAS - 14Ve lemmâ belega eşuddehu vestevâ âteynâhu hukmen ve ilmâ(ilmen), ve kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne).

Ve erginlik çağına erişip kemâle erdiği zaman, ona hikmet ve ilim verdik. Ve muhsinleri, Biz işte böyle mükâfatlandırırız.

28 / KASAS - 15Ve dehalel medînete alâ hîni
gafletin min ehlihâ fe vecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâzâ min
şîatihî ve hâzâ min aduvvih(aduvvihî), festegâsehullezî min şîatihî
alellezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsâ fe kadâ aleyhi kâle hâzâ min
ameliş şeytân(şeytâni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun).


Ve (Hz. Musa, kendisine hikmet verilmeden önce) şehir halkı gaflette
olduğu bir zamanda (kimse farkında olmadan) şehre girdi. Orada dövüşen
iki adam buldu. Biri kendi tarafından, diğeri ona düşman taraftan. O
zaman onun (Musa (A.S)'ın) tarafından olan, düşmanına karşı ondan
yardım istedi. Bunun üzerine Musa (A.S) onu yumrukladı (öldürdü).
Böylece (ölüm) kaza değildi (hüküm yerine geldi). Musa (A.S) : "Bu
şeytanın işidir. Muhakkak ki o, apaçık dalalette bırakan bir düşmandır." dedi.

28 / KASAS - 16Kâle rabbi innî zalemtu nefsî fâgfirlî fe gafera leh(lehu), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

"Rabbim, ben nefsime zulmettim, artık beni mağfiret et." dedi. Böylece
onu mağfiret etti. Muhakkak ki O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir
(Rahîm esmasıyla tecelli eden).

28 / KASAS - 17Kâle rabbi bimâ en’amte aleyye fe len ekûne zahîren lil mucrimîn(mucrimîne).
(Musa
A.S): "Rabbim beni ni'metlendirdiğin şeyler sebebiyle, bundan sonra ben
asla mücrimlere arka çıkmayacağım (yardımcı olmayacağım).

28 / KASAS - 18Fe asbaha fîl medîneti
hâifen yeterakkabu fe izellezîstensarahu bil emsi
yestasrihuh(yestasrihuhu), kâle lehu mûsâ inneke le gaviyyun
mubîn(mubînun).


Böylece şehirde (etrafı) gözleyerek sabahladı. Fakat dün yardım isteyen
kişi ondan (tekrar) yardım istediği zaman (Musa A.S) ona: "Muhakkak ki
sen, apaçık azgınsın." dedi.

28 / KASAS - 19Fe lemmâ en erâde en yabtışe
billezî huve aduvvun lehumâ kâle yâ mûsâ e turîdu en taktulenî kemâ
katelte nefsen bil emsi in turîdu illâ en tekûne cebbâren fîl ardı ve
mâ turîdu en tekûne minel muslihîn(muslihîne).


Böylece ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak istediği zaman: "Ey
Musa! Dün öldürdüğün kişi gibi beni de öldürmek mi istiyorsun? Eğer
(öldürmek) istiyorsan, o taktirde sen yeryüzünde sadece bir zorba
olursun. Ve sen, barıştıranlardan olmak istemiyorsun." dedi.

28 / KASAS - 20Ve câe raculun min aksal
medîneti yes’â kâle yâ mûsâ innel melee ye’temirûne bike li yaktulûke
fahruc innî leke minen nâsıhîn(nâsıhîne).


Ve şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: "Ey Musa! (Kavmin) ileri
gelenleri mutlaka seni öldürme emrini vermek için konuşuyorlar. Öyleyse
hemen (şehirden) çık. Muhakkak ki ben, sana öğüt verenlerdenim." dedi.

28 / KASAS - 21Fe harece minhâ hâifen yeterakkabu, kâle rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Böylece oradan korkuyla (etrafını) gözleyerek çıktı: "Rabbim, beni (bu) zalimler kavminden kurtar." dedi.

28 / KASAS - 22Ve lemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle asâ rabbî en yehdiyenî sevâes sebîl(sebîli).

Ve (Musa A.S), Medyen (şehri) tarafına döndüğü zaman "Rabbimin beni sevva edilmiş yola hidayet etmesini (ulaştırmasını) umarım." dedi.

28 / KASAS - 23Ve lemmâ verede mâe medyene
vecede aleyhi ummeten minen nâsi yeskûn(yeskûne), ve vecede min
dûnihimumreeteyni tezûdân(tezûdâni), kâle mâ hatbukumâ, kâletâ lâ neskî
hattâ yusdirar riâu ve ebûnâ şeyhun kebîr(kebîrun).


Ve Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu
buldu ve onlardan başka, (hayvanlarını suya gitmekten) engelleyen iki
kadın buldu. Onlara: "Sizin haliniz (derdiniz) nedir?" dedi. (O iki
kadın): "Çobanlar (sürüleriyle) çekilmedikçe biz (hayvanlarımızı)
sulayamayız. Ve bizim babamız çok ihtiyar." dediler.

28 / KASAS - 24Fe sekâ lehumâ summe tevellâ ilez zılli fe kâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr(fakîrun).
Böylece
ikisinin (sürüsünü) suladı, sonra gölgeye döndü ve "Rabbim muhakkak ki
ben, bana hayır olarak indirdiğin herşeye fakirim (muhtacım)." dedi.

28 / KASAS - 25Fe câethu ıhdâhumâ temşî
alestihyâin, kâlet inne ebî yed’ûke li yecziyeke ecra mâ sekayte lenâ,
fe lemmâ câehu ve kassa aleyhil kasasa kâle lâ tehaf, necevte minel
kavmiz zâlimîn(zâlimîne).


İkisinden biri, haya ederek (utanarak) ona geldi: "Muhakkak ki babam,
bizim (sürümüzü) sulamandan dolayı bir ecirle mükâfatlandırmak için
seni davet ediyor." dedi. Ve (Musa A.S), ona geldiği zaman hikâyesini
anlattı. (İhtiyar adam): "Korkma! (Artık) sen, zalimler kavminden
kurtuldun." dedi.

28 / KASAS - 26Kâlet ıhdâhumâ yâ ebetiste’cirhu inne hayra meniste’certel kaviyyul emîn(emînu).

İki kızdan biri: "Ey babacığım! Onu ücretle tut. Muhakkak ki o, ücretle tuttuklarından daha hayırlı, sağlam ve emindir." dedi.

28 / KASAS - 27Kâle innî urîdu en unkihake
ihdebneteyye hâteyni alâ en te’curenî semâniye hıcec(hıcecin), fe in
etmemte aşran fe min indik(indike), ve mâ urîdu en eşukka
aleyk(aleyke), setecidunî in şâallâhu mines sâlihîn(sâlihîne).


(Yaşlı adam): "Gerçekten ben, işte bu iki kızımdan birini sana
nikâhlamak istiyorum, bana ücretle sekiz yıl çalışmana karşılık. Eğer
on yılı tamamlarsan o da senden (bir lütuftur). Ve ben, seni mecbur
etmek istemem. İnşaallah beni salihlerden bulacaksın."

28 / KASAS - 28Kâle zâlike beynî ve beynek(beyneke), eyyemel eceleyni kadaytu fe lâ udvâne aleyy(aleyye), vallâhu alâ mâ nekûlu vekîl(vekîlun).
(Musa
A.S): "Bu seninle benim aramdadır. İki süreden hangisini kada edersem
(yerine getirirsem), artık bana bir düşmanlık oluşmasın. Ve Allah,
konuştuklarımıza vekildir." dedi.

28 / KASAS - 29Fe lemmâ kadâ mûsel ecele ve
sâre bi ehlihî ânese min cânibit tûri nârâ(nâren), kâle li ehlihimkusû
innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi haberin ev cezvetin minen nâri
leallekum testalûn(testalûne).


Böylece Musa (A.S), süresini tamamladığı zaman ailesi ile (yürüyerek)
yola çıktı. Tur dağı tarafında bir ateş farketti. Ailesine: "Durup
bekleyin. Gerçekten ben bir ateş gördüm. Belki size oradan bir haber
veya alevli bir ateş getiririm. Böylece siz ısınasınız diye." dedi.

28 / KASAS - 30Fe lemmâ etâhâ nûdiye min
şâtııl vâdil eymeni fîl buk’atil mubâreketi mineş şecerati en yâ mûsâ
innî enallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).


Böylece oraya geldiği zaman vadinin sağ tarafından, mübarek yerdeki
ağaçtan nida edildi: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben, âlemlerin Rabbi
Allah'ım."

28 / KASAS - 31Ve en elkı asâk(asâke), fe
lemmâ reâhâ tehtezzu keennehâ cânnun vellâ mudbiren ve lem yuakkıb, yâ
mûsâ akbil ve lâ tehaf, inneke minel âminîn(âminîne).


"Ve asanı at!" Bunun üzerine (asasını atınca), onun yılan gibi hareket
ettiğini gördü. Arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ey Musa, (geri) dön! Ve
korkma, muhakkak ki sen emniyette olanlardansın!"

28 / KASAS - 32Usluk yedeke fî ceybike
tahruc beydâe min gayri sû(sûin), vadmum ileyke cenâhake miner rehbi fe
zânike burhânâni min rabbike ilâ fir’avne ve melâih(melâihî), innehum
kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne).


Elini koynuna sok, onu kusursuz beyaz olarak çıkar. Korkudan (emin ol),
kanatlarını (kollarını) kendine çek. Bu ikisi, senin Rabbinden,
firavuna ve onun (kavminin) ileri gelenlerine iki burhandır (delildir).
Muhakkak ki onlar, fasık bir kavimdir.

28 / KASAS - 33Kâle rabbi innî kateltu minhum nefsen fe ehâfu en yaktulûn(yaktulûni).

(Musa A.S): "Rabbim, ben gerçekten onlardan birisini öldürdüm. Bu sebeple beni öldürmelerinden korkuyorum." dedi.

28 / KASAS - 34Ve ahî hârûnu huve efsahu minnî lisânen fe ersilhu maiye rid’en yusaddıkunî, innî ehâfu en yukezzibûn(yukezzibûni).
Ve
kardeşim Harun ki o, lisan bakımından benden daha fasihtir. Ve onu,
beni tasdik edici ve yardımcı olarak benimle beraber gönder. Ben,
gerçekten beni tekzip etmelerinden (yalanlamalarından) korkuyorum.

28 / KASAS - 35Kâle se neşuddu adudeke bi
ahîke ve nec’alu lekumâ sultânen fe lâ yasılûne ileykumâ bi âyâtinâ,
entumâ ve menittebeakumel gâlibûn(gâlibûne).


(Allahû Tealâ): "Kardeşinle senin gücünü arttıracağız ve ikinizi sultan
kılacağız. Ve böylece onlar, âyetlerimize (mucizelerimize)
ulaşamayacaklar (onlara karşı koyamayacaklar). Siz ikiniz ve size tâbî
olanlar, gâlip olanlarsınız." dedi.

28 / KASAS - 36Fe lemmâ câehum mûsâ bi
ayâtinâ beyyinâtin kâlû mâ hâzâ illâ sihrun mufteren ve mâ semi’nâ bi
hâzâ fî âbâinel evvelîn(evvelîne).


Böylece Musa (A.S), apaçık âyetlerimizi getirdiği zaman: "Bu,
uydurulmuş sihirden başka bir şey değil ve biz evvelki atalarımızdan
bunu duymadık." dediler.

28 / KASAS - 37Ve kâle mûsâ rabbî a’lemu bi
men câe bil hudâ min indihî ve men tekûnu lehu âkıbetud dâr(dârı),
innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).


Ve Musa (A.S): "Rabbim, kimin kendi katından hidayet ile geldiğini ve dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını daha iyi bilir. Muhakkak ki zalimler, felâha (kurtuluşa) ermezler." dedi.

28 / KASAS - 38Ve kâle fir’avnu yâ eyyuhel
meleu mâ alimtu lekum min ilâhin gayrî, fe evkıd lî yâ hâmânu alet tîni
fec’al lî sarhan leallî attaliu ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu
minel kâzibîn(kâzibîne).


Ve firavun: "Ey ileri gelenler! Ben, sizin için benden başka bir ilâh
bilmiyorum. Benim için ıslak toprak üzerine ateş yak (tuğla pişir).
Böylece bana (yüksek) bir kule yap. Belki ben Musa'nın ilâhına muttali
olurum. Ve ben, onun mutlaka yalancılardan olduğunu zannediyorum."
dedi.

28 / KASAS - 39Vestekbere huve ve cunûduhu fîl ardı bi gayril hakkı ve zannû ennehum ileynâ lâ yurceûn(yurceûne).
Ve
o ve onun orduları, yeryüzünde haksız yere kibirlendiler. Ve
kendilerinin, bize rücu ettirilmeyeceklerini (döndürülmeyeceklerini)
zannettiler.

28 / KASAS - 40Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemm(yemmi), fanzur keyfe kâne âkıbetuz zâlimîn(zâlimîne).

Sonra onu ve onun ordularını, yakalayıp denize attık. Bunun üzerine zalimlerin akıbetinin nasıl olduğuna bak!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

KASAS Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: KASAS Suresi Meali   KASAS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:51 pm

28 / KASAS - 41Ve cealnâhum eimmeten yed’ûne ilen nâr(nârı), ve yevmel kıyâmeti lâ yunsarûn(yunsarûne).

Ve Biz, onları ateşe davet eden imamlar (önderler) kıldık. Ve kıyâmet günü onlara yardım olunmaz.

28 / KASAS - 42Ve etba’nâhum fî hâzihid dunyâ la’neh(la’neten) ve yevmel kıyâmeti hum minel makbûhîn(makbûhîne).

Ve bu dünyada arkalarından lâneti onlara ulaştırdık. Ve kıyâmet günü
onlar, (Allah'ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olanlardandır.

28 / KASAS - 43Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe
min ba’di mâ ehleknel kurûnel ûlâ besâire lin nâsi ve huden ve rahmeten
leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).


Ve andolsun ki evvelki nesilleri helâk ettikten sonra Musa (A.S)'a,
insanlar için basiretleri açılsın (kalp gözleri görmeye başlasın) ve hidayet rehberi ve rahmet olsun (Rahîm esması tecelli etsin) diye Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik. Umulur ki böylece onlar, tezekkür ederler.

28 / KASAS - 44Ve mâ kunte bi cânibil garbiyyi iz kadaynâ ilâ mûsel emre ve mâ kunte mineş şâhidîn(şâhidîne).

Ve sen (ey Muhammed)! Musa'ya emri kada ettiğimiz zaman, garb tarafında
değildin. Ve sen, şahitlerden (olayı görenlerden) de değildin.

28 / KASAS - 45Ve lâkinnâ enşe’nâ kurûnen
fe tetâvele aleyhimul umur(umuru), ve mâ kunte sâviyen fî ehli medyene
tetlû aleyhim âyâtinâ, ve lâkinnâ kunnâ mursilîn(mursilîne).


Ve lâkin (birçok) nesiller inşa ettik (oluşturduk). Onların ömürleri
uzun oldu. Sen Medyen halkı arasında olmadığın (halde), onlara
(sahâbeye) âyetlerimizi okuyorsun. Fakat (o haberleri sana) gönderen,
Biziz.

28 / KASAS - 46Ve mâ kunte bi cânibit tûri
iz nâdeynâ, ve lâkin rahmeten min rabbike li tunzire kavmen mâ etâhum
min nezîrin min kablike leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).


Ve Biz, (Hz. Musa'ya) nida ettiğimiz zaman, sen Tur Dağı'nın yanında
değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine
bir nezir (uyarıcı, peygamber) gelmemiş olan bir kavmi inzar etmen
(uyarman) içindir. Umulur ki böylece onlar tezekkür ederler.

28 / KASAS - 47Ve lev lâ en tusîbehum
musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ erselte ileynâ
resûlen fe nettebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).


Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir
musîbet isabet ederse: "Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin
böylece biz, Senin âyetlerine tâbî olur ve mü'minlerden olurduk."
diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).

28 / KASAS - 48Fe lemmâ câehumul hakku min
indinâ kâlû lev lâ ûtiye misle mâ ûtıye mûsâ, e ve lem yekfurû bimâ
ûtiye mûsâ min kabl(kablu), kâlû sihrâni tezâher(tezâhera), ve kâlû
innâ bi kullin kâfirûn(kâfirûne).


Böylece onlara katımızdan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenler
(mucizeler) gibi ona da verilseydi olmaz mıydı?" dediler. Musa'ya
verilenleri daha önce inkâr etmediler mi? "İki büyü birbirini
güçlendirdi (destekledi). Ve muhakkak ki biz hepsini inkâr edenleriz."
dediler.

28 / KASAS - 49Kul fe’tû bi kitâbin min indillâhi huve ehdâ min humâ ettebi’ hu in kuntum sâdikîn(sâdikîne).

(Onlara) de ki: "Eğer siz, sadıklardan (doğru söyleyenlerden) iseniz Allah'ın katından, o ikisinden daha çok hidayete erdiren bir kitap getirin, ona tâbî olayım."

28 / KASAS - 50Fe in lem yestecîbû leke
fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu
bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez
zâlimîn(zâlimîne).


Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah'tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

28 / KASAS - 51Ve lekad vassalnâ lehumul kavle leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).

Ve andolsun ki, tezekkür etsinler diye sözü (âyetlerimizi) ardarda onlara ulaştırdık.

28 / KASAS - 52Ellezîne âteynâhumul kitâbe min kablihî hum bihî yu’minûn(yu’minûne).

Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Kur'ân-ı Kerim'e) îmân ederler.

28 / KASAS - 53Ve izâ yutlâ aleyhim kâlû âmennâ bihî innehul hakku min rabbinâ innâ kunnâ min kablihî muslimîn(muslimîne).

Ve onlara (Kur'ân) okunduğu zaman: "O'na îmân ettik, muhakkak ki O,
Rabbimizden haktır. Biz, ondan önce de muhakkak ki (Allah'a) teslim
olanlardık." dediler.

28 / KASAS - 54Ulâike yu’tevne ecrehum merreteyni bimâ saberû ve yedraûne bil hasenetis seyyiete ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).
İşte
onlardır ki; onlara sabırları sebebiyle ecirleri (sevapları) iki kat
verilir. Ve onlar, seyyiati (kötülüğü) hasenat (iyilik) ile savarlar.
Ve onlara verdiğimiz (manevî) rızıktan infâk ederler.

28 / KASAS - 55Ve izâ semiûllagve a’radû anhu, ve kâlû lenâ a’mâlunâ ve lekum a’mâlukum selâmun aleykum lâ nebtegîl câhilîn(câhilîne).
Ve
onlar, boş lâf işittikleri zaman yüz çevirdiler ve: "Bizim amelimiz
bize, sizin ameliniz sizedir. Selâm sizin üzerinize olsun. Biz
cahillerle (beraber olmak) istemeyiz (ilgilenmeyiz)." dediler.

28 / KASAS - 56İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).

Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah'a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.

28 / KASAS - 57Ve kâlû in nettebiıl hudâ
meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkin lehum haremen âminen
yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey’in rızkan min ledunnâ ve lâkinne
ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve: "Eğer seninle beraber hidayete
tâbî olursak (Allah'a ulaşmayı dilersek), yerimizden atılırız
(yurdumuzdan kovuluruz)." dediler. Onları, katımızdan rızık olarak her
çeşit üründen toplanıp, onlara getirildiği haram kılınan (hürmet edilen
yerde, haremde) yerde emin olarak yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu
(Allah tarafından olduğunu) bilmezler.

28 / KASAS - 58Ve kem ehleknâ min karyetin
batırat maîşetehâ, fe tilke mesâkinuhum lem tusken min ba’dihim illâ
kalîlâ(kalîlen), ve kunnâ nahnul vârisîn(vârisîne).


Ve azarak, maişetlerine şükretmeyen nice ülkeyi helâk ettik. İşte
bunlar, onların meskenleri, onlardan sonra (çok) az bir süre hariç,
iskân edilmedi (oturulmadı). Ve Biz, onların varisleri, Biziz.

28 / KASAS - 59Ve mâ kâne rabbuke muhlikel
kurâ hattâ yeb’ase fî ummihâ resûlen yetlû aleyhim âyâtinâ, ve mâ kunnâ
muhlikîl kurâ illâ ve ehluhâ zâlimûn(zâlimûne).


Ve senin Rabbin, ülkelere, onların ana şehirlerine, onlara âyetlerimizi
okuyan bir resûl göndermedikçe helâk edici olmadı. Ve Biz, onun halkı
zalim olmadıkça (zulmetmedikçe) ülkeleri helâk edici olmadık.

28 / KASAS - 60Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Ve
size verilmiş olan herşey aslında dünya hayatının meta'ıdır (malıdır)
ve ziynetidir (süsüdür). Ve Allah'ın katında olanlar daha hayırlı ve
daha bakîdir (kalıcıdır). Hâlâ akıl etmez misiniz?

28 / KASAS - 61E fe men vaadnâhu va’den
hasenen fe huve lâkîhi ke men metta’nâhu metâal hayâtid dunyâ summe
huve yevmel kıyâmeti minel muhdarîn(muhdarîne).


Öyleyse güzel vaadde bulunduğumuz ve böylece ona kavuşan kimse, dünya
hayatının meta'ı (malı) ile metalandırdığımız, sonra kıyâmet günü
(hesaba çekilmek üzere) hazır bulundurulanlardan olan kimse gibi midir?

28 / KASAS - 62Ve yevme yunâdîhim fe yekûlu eyne şurekâiyellezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).

Ve o gün onlara (Allah) nida edecek: "Zanda bulunduğunuz Benim ortaklarım nerede?" diyecek.

28 / KASAS - 63Kâlellezîne hakka aleyhimul
kavlu rabbenâ hâulâillezîne agveynâ, agveynâhum kemâ gaveynâ,
teberre’nâ ileyke mâ kânû iyyânâ ya’budûn(ya’budûne).


Üzerlerine azap sözü hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte
bunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan berî
olduğumuzu (kurtulduğumuzu) Sana arz ederiz. Onlar, bize tapmıyorlardı
(nefslerine uyuyorlardı)." dediler.

28 / KASAS - 64Ve kîled’û şurekâekum fe deavhum fe lem yestecîbû lehum ve reavul azâb(azâbe), lev ennehum kânû yehtedûn(yehtedûne).
Ve
onlara: "Ortaklarınızı çağırın!" dendi. Bunun üzerine onlar çağırdılar.
Fakat onlara icabet etmediler ve azabı gördüler. Keşke onlar, hidayete ermiş olsalardı.

28 / KASAS - 65Ve yevme yunâdîhim fe yekûlu mâzâ ecebtumul murselîn(murselîne).

Ve o gün Allah, onlara nida edecek: "O zaman (hayattayken) mürsellere (resûllere), ne cevap verdiniz?" diyecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

KASAS Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: KASAS Suresi Meali   KASAS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:52 pm

28 / KASAS - 66Fe amiyet aleyhimul enbâu yevme izin fe hum lâ yetesâelûn(yetesâelûne).

İzin günü artık onlara haberler (amel defterleri, rakamlı kitap) kapanmıştır. Bundan sonra onlara sorulmaz (sorgulanmazlar).

28 / KASAS - 67Fe emmâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihân fe asâ en yekûne minel muflihîn(muflihîne).

Artık
(mürşidin önünde) tövbe eden ve (ikinci defa) âmenû olup, salih amel
(nefs tezkiyesi) yapanın, bu sebeple felâha erenlerden olması umulur.

28 / KASAS - 68Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu
ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve
teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).


Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait
değildir. Allah Sübhan'dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları
şeylerden yücedir.

28 / KASAS - 69Ve rabbuke ya’lemu mâ tukinnu sudûruhum ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

Ve senin Rabbin, onların sinelerinde gizli olan şeyi ve alenî olan (gizlemedikleri) şeyi bilir.

28 / KASAS - 70Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul hamdu fîl ûlâ vel âhırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).
Ve
O Allah'tır ki; O'ndan başka İlâh yoktur. Evvelde ve ahirde (dünyada ve
ahirette) hamd, O'na aittir. Ve hüküm, O'nundur. Ve O'na
döndürüleceksiniz.

28 / KASAS - 71Kul e reeytum in cealallâhu
aleykumul leyle sermeden ilâ yevmil kıyâmeti men ilâhun gayrullâhi
ye’tîkum bi dıyâ’(dıyâin), e fe lâ tesme’ûn(tesme’ûne).


De ki: "Gördünüz mü (düşündünüz mü)? Eğer Allah geceyi sizin üzerinizde
kıyâmet gününe kadar devamlı kılsaydı, Allah'tan başka size ışığı
getirecek İlâh kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz?

28 / KASAS - 72Kul e reeytum in cealallâhu
aleykumun nehâre sermeden ilâ yevmil kıyâmeti men ilâhun gayrullâhi
ye’tîkum bi leylin teskunûne fîh(fîhi), e fe lâ tubsırûn(tubsırûne).


De ki: "Gördünüz mü (düşündünüz mü?) Eğer Allah, gündüzü sizin
üzerinizde kıyâmete kadar devamlı kılsaydı, Allah'tan başka size,
içinde sükûn bulduğunuz (dinlendiğiniz) geceyi getirecek İlâh kimdir?
Hâlâ görmeyecek misiniz?"

28 / KASAS - 73Ve min rahmetihî ceale lekumul leyle ven nehâre li teskunû fîhi ve li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Ve
rahmetinden (olmak üzere) sizin için, içinde sükûn bulasınız
(dinlenesiniz) diye ve O'nun fazlından isteyesiniz diye geceyi ve
gündüzü kıldı (yarattı). Ve umulur ki siz böylece şükredersiniz.

28 / KASAS - 74Ve yevme yunâdîhim fe yekûlu eyne şurekâiyellezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).

Ve o gün (Allah) onlara nida edecek (seslenecek): "Zanda bulunduğunuz ortaklarım nerede?" diyecek.

28 / KASAS - 75Ve neza’nâ min kulli ummetin
şehîden fe kulnâ hâtû burhânekum fe alimû ennel hakka lillâhi ve dalle
anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).


Ve bütün ümmetlerden bir şahit çekip çıkardık (seçtik). Sonra da:
"Burhanlarınızı (delillerinizi) getirin." dedik. Böylece hakkın Allah'a
ait olduğunu bildiler (anladılar). Ve uydurmuş oldukları şeyler
onlardan sapıp uzaklaştı.

28 / KASAS - 76İnne kârûne kâne min kavmi
mûsâ, fe begâ aleyhim, ve âteynâhu minel kunûzi mâ inne mefâtihahu le
tenûu bil usbeti ulil kuvveh(kuvveti), iz kâle lehu kavmuhu lâ tefrah
innallâhe lâ yuhıbbul ferihîn(ferihîne).


Karun, Musa (A.S)'ın kavmindendi. Sonra onlara karşı azdı. Ona
hazineler verdik. Öyle ki gerçekten onun anahtarlarını mutlaka kuvvetli
bir topluluk zor taşıyordu. Kavmi ona "Sevinme (gururlanma), muhakkak
ki Allah şımaranları (gururlananları) sevmez." demişti.

28 / KASAS - 77Vebtegı fîmâ âtâkellâhud
dârel âhırete ve lâ tense nasîbekemined dunyâ ve ahsin kemâ ahsenallâhu
ileyke ve lâ tebgıl fesâde fîl ard(ardı), innallâhe lâ yuhıbbul
mufsidîn(mufsidîne).


Ve Allah'ın sana verdiği şeylerin içinde bulunan ahiret yurdunu iste.
Ve dünyadan nasibini (de) unutma. Allahû Tealâ'nın sana ihsan ettiği
gibi sen de ihsan et (karşılıksız ver). Ve yeryüzünde fesat isteme
(çıkartma). Muhakkak ki Allah, müfsidleri (fesat çıkaranları) sevmez.

28 / KASAS - 78Kâle innemâ ûtîtuhu alâ
ilmin indî, e ve lem ya’lem ennellâhe kad ehleke min kablihî minel
kurûni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem’â(cem’an), ve lâ
yus’elu an zunûbihimul mucrimûn(mucrimûne).


(Karun): "O (servet) ancak bendeki ilim sebebiyle bana verildi." dedi.
Ondan önce, "Allah'ın ondan daha kuvvetli (güçlü) olan ve ondan daha
çok şey toplayan nesilleri (zenginleri) helâk etmiş olduğunu" bilmiyor
mu? Ve mücrimlere günahlarından sorulmaz.

28 / KASAS - 79Fe harece alâ kavmihî fî
zînetih(zînetihî), kâlellezîne yurîdûnel hayâted dunyâ yâ leyte lenâ
misle mâ ûtiye kârûnu innehu le zû hazzın azîm(azîmin).


Böylece ziyneti ile (büyük bir ihtişam ile) kavminin karşısına çıktı.
Dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenler kadar bizim de
olsaydı. Muhakkak ki o gerçekten en büyük hazzın sahibidir." dediler.

28 / KASAS - 80Ve kâlellezîne ûtûl ilme
veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve amile sâlihâ(sâlihan) ve lâ
yulekkâhâ illes sâbirûn(sâbirûne).


Ve ilim verilenler: "Size yazıklar olsun! Âmenû olan ve salih amel
(nefs tezkiyesi) yapanlar için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Buna
(hayırlı sevaba), sabredenlerden başkası mülâki olmaz (kavuşturulmaz)."
dediler.

28 / KASAS - 81Fe hasefnâ bihî ve bidârihil arda fe mâ kâne lehu min fietin yensurûnehu min dûnillâhi ve mâ kâne minel muntasırîn(muntasırîne).
Sonra,
onu ve onun sarayını yere geçirdik. Onun Allah'tan başka yardım edecek
bir (dost) grubu yoktu ve yardım edilenlerden olmadı.

28 / KASAS - 82Ve asbehallezîne temennev
mekânehu bil emsi yekûlûne vey keennellâhe yebsutur rızka li men yeşâu
min ıbâdihî ve yakdir(yakdiru), lev lâ en mennallâhu aleynâ le hasefe
binâ, vey keennehu lâ yuflihul kâfirûn(kâfirûne).


Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "Vay! Öyleyse
Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır (takdir
eder). Eğer Allah bizi ni'metlendirmiş olmasaydı, mutlaka bizi de yere
geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler, felâha ermez." dediler.

28 / KASAS - 83Tilked dârul âhıretu
nec’aluhâ lillezîne lâ yurîdûne uluvven fîl ardı ve lâ fesâdâ(fesâden),
vel âkıbetu lil muttekîn(muttekîne).


İşte bu ahiret yurdu ki onu, yeryüzünde üstün olmak ve fesat çıkarmak
istemeyenlere tahsis ederiz. Akıbet (güzel sonuç) muttekîlerindir
(takva sahiplerinindir).

28 / KASAS - 84Men câe bil haseneti fe lehu
hayrun minhâ ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczellezîne amilûs seyyiâti
illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).


Kim hasenat ile (pozitif dereceler ile) gelirse o taktirde ona, ondan
daha hayırlısı vardır. Ve kim seyyiat ile (negatif dereceler ile)
gelirse, işte o zaman kötü amel yapanlar "yaptıklarından başkası
(fazlası) ile cezalandırılmazlar. (Derecat kaybedenlerin cezası
kazandıkları dereceler kaybettikleri derecelerden çıkarıldıktan sonra
kalan dereceşer kadardır.)

28 / KASAS - 85İnnellezî farada aleykel
kur’âne le râdduke ilâ meâd(meâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ
ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).


Muhakkak
ki Kur'ân'ı sana farz kılan, elbette seni dönülecek yere döndürecek
olandır. De ki: "Kimin hidayet ile geldiğini ve kimin apaçık dalâlette
olduğunu, Rabbim daha iyi bilir."

28 / KASAS - 86Ve mâ kunte tercû en yulkâ ileykel kitâbu illâ rahmeten min rabbike fe lâ tekûnenne zahîren lil kâfirîn(kâfirîne).

Ve Rabbin tarafından sadece bir rahmet olarak, bu kitabın sana ilka
edileceğini (ulaştırılacağını) sen ümit etmezdin. Öyleyse sakın
kâfirlere yardımcı olma!

28 / KASAS - 87Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
Ve
Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni
alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın
müşriklerden olma!

28 / KASAS - 88Ve lâ ted’u meallâhi ilâhen
âhar(âhara), lâ ilâhe illâ hû(hûve), kullu şey’in hâlikun illâ
vecheh(vechehu), lehul hukmu ve ileyhi turceûn(turceûne).


Ve Allah ile beraber başka bir İlâh'a dua etme (ibadet etme). O'ndan
başka İlâh yoktur. O'nun Zat'ı hariç herşey helâk olucudur. Hüküm
O'nundur. Ve O'na döndürüleceksiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
KASAS Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SAF Suresi Meali
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: