www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 NEML Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

NEML Suresi Meali Empty
MesajKonu: NEML Suresi Meali   NEML Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:19 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm





27 / NEML - 1Tâ sîn, tilke âyâtul kur’âni ve kitâbin mubîn(mubînin).

Tâ, Sîn. Bunlar, apaçık bir Kitap olan Kur'ân'ın Âyetleri'dir.

27 / NEML - 2Huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).

Mü'minler için hidayete erdirici ve müjdeleyicidir.

27 / NEML - 3Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhıreti hum yûkınûn(yûkınûne).

Onlar, namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakîn (sahibi) olarak inanırlar.

27 / NEML - 4İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhireti zeyyennâ lehum a’mâlehum fe hum ya’mehûn(ya’mehûne).

Muhakkak ki ahirete (ruhun Allah'a ulaşması) inanmayanlara, onların
amellerini süsledik. Böylece onlar, (şaşkın bir halde) bocalarlar.

27 / NEML - 5Ulâikellezîne lehum sûul azâbi ve hum fîl âhıreti humul ahserûn(ahserûne).

İşte onlar ki, onlar için azabın kötüsü vardır. Ve onlar ki, onlar ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır.

27 / NEML - 6Ve inneke le tulekkal kur’âne minledun hakîmin alîm(alîmin).
Muhakkak
ki, (Bu) Kur'ân, sana mutlaka Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) ve Alîm
Olan'ın katından (gizli ilminden) ilka ediliyor (ulaştırılıyor).

27 / NEML - 7İz kâle mûsâ li ehlihî innî
ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin
kabesin leallekum tastalûn(tastalûne).


Musa (A.S), ehline (ailesine): "Gerçekten ben bir ateş farkettim. Size
ondan bir haber veya bir (parça) kor halinde ateş getireceğim, böylece
siz ısınasınız diye." demişti.

27 / NEML - 8Fe lemmâ câehâ nûdiye en bûrike men fîn nâri ve men havlehâ, ve subhânallâhi rabbil âlemîn(âlemîne).
Böylece
oraya gittiği zaman ona nida edildi: "Ateşin (nur'un) içinde (yanında)
ve etrafında bulunanlar mübarek kılındı. Ve âlemlerin Rabbi Allah
Sübhan'dır (herşeyden münezzeh)."

27 / NEML - 9Yâ mûsâ innehû enallâhul azîzul hakîm(hakîmu).

Ey Musa! Muhakkak ki Ben, Azîz (yüce), Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) olan Allah'ım.

27 / NEML - 10Ve elkı asâk(asâke), fe
lemmâ reâhâ tehtezzu ke ennehâ cânnun vellâ mudbiren ve lem yuakkıb, yâ
mûsâ lâ tehaf innî lâ yehâfu ledeyyel murselûn(murselûne).


"Ve asanı at!" Bunun üzerine (asasını atınca) onun yılan gibi hareket
ettiğini görünce, arkasına bakmadan geri dönüp kaçtı. "Ya Musa! Korkma,
muhakkak ki Ben(im), Benim yanımda (huzurumda) resûller korkmazlar."

27 / NEML - 11İllâ men zaleme summe beddele husnen ba’de sûin fe innî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ancak
zulmedenler hariç. Ama kim kötülüğü işledikten sonra iyiliğe (mürşidine
tâbî olup günahlarını sevaba) çevirirse, o zaman muhakkak ki Ben,
Gafûr'um (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren) Rahîm'im (Rahîm
esmasıyla tecelli eden).

27 / NEML - 12Ve edhıl yedeke fî ceybike
tahruc beydâe min gayri sûin fî tis’ı âyâtin ilâ fir’avne ve
kavmih(kavmihî), innehum kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne).


Ve elini koynuna sok. Onu kusursuz beyaz olarak çıkar. Bu (âyet,
mucize) firavuna ve onun kavmine (ait) dokuz âyet içindedir. Muhakkak
ki onlar, fasık bir kavim oldular.

27 / NEML - 13Fe lemmâ câethum âyâtunâ mubsıraten kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun).

Âyetlerimiz onlara görünür olduğu zaman; "Bu apaçık bir sihirdir." dediler.

27 / NEML - 14Ve cehadû bihâ vesteykanethâ enfusuhum zulmen ve uluvvâ(uluvven), fenzur keyfe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne).
Ve
onu, yakîn (kesin) olarak bildikleri (inandıkları) halde, nefslerine
zulmederek ve büyüklenerek bile bile inkâr ettiler. Öyleyse müfsitlerin
(fesatçıların) akıbetlerinin nasıl olduğuna bak!

27 / NEML - 15Ve lekad âteynâ dâvûde ve
suleymâne ilmâ(ilmen), ve kâlal hamdu lillâhillezî faddalenâ alâ
kesîrin min ibâdihil mu’minîn(mu’minîne).


Ve andolsun ki Dâvud (a.s)'a ve Süleyman (a.s)'a ilim verdik. Ve
(onlar): "Mü'min kullarının çoğundan bizi üstün kılan Allah'a
hamdolsun." dediler.

27 / NEML - 16Ve varise suleymânu dâvûde
ve kâle yâ eyyuhen nâsu ullimnâ mentıkat tayrı, ve ûtînâ min kulli
şey’(şey’in), inne hâzâ le huvel fadlul mubîn(mubînu).


Ve Süleyman (a.s), Dâvud (a.s)'a varis oldu. Ve: "Ey insanlar! Kuş dili
bize öğretildi. Bize herşeyden verildi. Muhakkak ki bu, apaçık bir
fazldır." dedi.

27 / NEML - 17Ve huşire li suleymâne cunûduhu minel cinni vel insi vet tayrı fe hum yûzeûn(yûzeûne).

Ve Süleyman (A.S) için cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı. Sonra da onlar düzenlendi.

27 / NEML - 18Hattâ izâ etev alâ vâdin
nemli kâlet nemletun yâ eyyuhen nemludhulû mesâkinekum, lâ
yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi: "Ey
karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları,
farkında olmadan sakın sizi ezmesin."

27 / NEML - 19Fe tebesseme dâhıken min
kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye
ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike
fî ibâdikes sâlihîn(sâlihîne).


Bunun üzerine (Süleyman A.S), onun sözüne gülerek tebessüm etti. Ve:
"Rabbim, bana, anne ve babama en'am buyurduğun ni'metlere şükretmekte
ve Senin razı olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni
başarılı kıl. Ve beni, rahmetinle salih kullarının arasına dahil et."
dedi.

27 / NEML - 20Ve tefekkadat tayra fe kâle mâliye lâ eral hudhude em kâne minel gâibîn(gâibîne).

Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: "Hüdhüd'ü niçin ben göremiyorum, yoksa o kaybolanlardan mı oldu?" dedi.

27 / NEML - 21Le uazzibennehu azâben şedîden ev le ezbehannehû ev le ye’tiyennî bi sultânin mubîn(mubînin).
Ona
mutlaka şiddetli azap edeceğim veya onu mutlaka boğazlayacağım
(keseceğim). Ya da bana kesin olarak apaçık bir delil getirsin.

27 / NEML - 22Fe mekese gayre baîdin fe kâle ehattu bi mâ lem tuhıt bihî ve ci’tuke min sebein bi nebein yakîn(yakînin).
Çok
geçmeden geldi. Ve: "Senin ihata edemediğin bir şeyi, ben ihata ettim
(öğrendim). Seba'dan sana yakîn (kesin) bir haber getirdim." dedi.

27 / NEML - 23İnnî vecedtumreeten temlikuhum ve ûtiyet min kulli şey’in ve lehâ arşun azîm(azîmun).
Gerçekten
ben, onlara melik olan (hükümdarlık yapan) bir hanım buldum. Ona,
herşeyden verilmiş ve onun büyük bir arşı (tahtı) var.

27 / NEML - 24Vecedtuhâ ve kavmehâ
yescudûne liş şemsi min dûnillâhi ve zeyyene lehümuş şeytânu a’mâlehum
fe saddehum anis sebîli fe hum lâ yehtedûn(yehtedûne).


Onu ve kavmini Allah'ın yerine güneşe secde ederken buldum. Ve şeytan,
onlara yaptıklarını süslemiş ve böylece (Allah'ın) sebîlinden
(yolundan) men etmiş. Bu sebeple onlar hidayette değiller.

27 / NEML - 25Ellâ yescudû lillâhillezî yuhriculhab’e fîs semâvâti vel ardı ve ya’lemu mâ tuhfûne ve mâ tu’linûn(tu’linûne).

Göklerde ve yerde saklı olanı (meydana) çıkaran ve sizin sakladığınızı da açıkladığınızı da bilen Allah'a, nasıl secde etmezler?

27 / NEML - 26Allâhu lâ ilâhe illâ huve rabbul arşil azîm(azîmi).

O Allah ki, arşıl azîm'in Rabbidir. O'ndan başka İlâh yoktur.

27 / NEML - 27Kâle se nenzuru e sadakte em kunte minel kâzibîn(kâzibîne).

(Süleyman A.S): "Sen doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın (yalancılardan mı oldun) bakacağız." dedi.

27 / NEML - 28İzheb bi kitâbî hâzâ fe elkıh ileyhim summe tevelle anhum fenzur mâzâ yerciûn(yerciûne).

Bu yazımı (mektubumu) götür, böylece onlara (onu) at (ulaştır). Sonra
onlardan (geri) dön, neye dönecekler (ne cevap verecekler) bak!

27 / NEML - 29Kâlet yâ eyyuhel meleu innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm(kerîmun).

(Sebe Melikesi): "Ey ileri gelenler! Gerçekten bana kerim (kıymetli) bir yazı (mektup) bırakıldı." dedi.

27 / NEML - 30İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm(rahîmi).

Muhakkak ki o Süleyman (A.S)'dan. Ve gerçekten o, Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı'yla (başlıyor).

27 / NEML - 31Ellâ ta’lû aleyye ve’tûnî muslimîn(muslimîne).

Bana karşı büyüklük taslamayın. Ve bana teslim olmak üzere gelin.

27 / NEML - 32Kâlet yâ eyyuhel meleu eftûnî fî emrî, mâ kuntu kâtıaten emren hattâ teşhedûn(teşhedûni).
(Sebe
Melikesi): "Ey ileri gelenler! İşimde bana fetva verin (reyinizi
bildirin). Siz şahitlik etmedikçe (yanımda bulunup fetva vermedikçe)
ben kat'i (kesin) emir verecek değilim." dedi.

27 / NEML - 33Kâlû nahnu ûlû kuvvetin ve ûlû be’sin şedîdin vel emru ileyki fenzurî mâzâ te’murîn(te’murîne).

"Biz kuvvetli ve çok büyük savaş gücü sahibiyiz. Ve emir senindir. Öyleyse sen bak (karar ver), ne emir vereceksin?" dediler.

27 / NEML - 34Kâlet innel mulûke izâ dehalû karyeten efsedûhâ ve cealû eizzete ehlihâ ezilleh(ezilleten), ve kezâlike yef’alûn(yef’alûne).
(Sebe
Melikesi): "Muhakkak ki melikler (hükümdarlar), bir ülkeye girdikleri
zaman, onu ifsad ederler (bozguna uğratırlar) ve onun halkının izzet
sahibi olanlarını zillete düşürürler. Ve işte onlar böyle yaparlar."
dedi.

27 / NEML - 35Ve innî mursiletun ileyhim bi hediyyetin fe nâzıratun bime yerciul murselûn(murselûne).

Ve muhakkak ki ben onlara hediye ile resûller göndereceğim. Böylece bakalım resûller (elçiler) ne ile dönecekler?

27 / NEML - 36Fe lemmâ câe suleymâne kâle
e tumiddûneni bi mâlin fe mâ âtâniyallâhu hayrun mimmâ âtâkum, bel
entum bi hediyyetikum tefrahûn(tefrahûne).


Bunun üzerine (resûller hediyelerle) Süleyman (A.S)'a geldikleri zaman
(Süleyman A.S): "Bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana
verdiği şeyler, size verdiği şeylerden daha hayırlı. Hayır, siz
hediyenizle seviniyorsunuz (övünüyorsunuz)." dedi.

27 / NEML - 37İrcı’ ileyhim fe le ne’tiyennehum bi cunûdin lâ kıbele lehum bihâ ve le nuhricennehum minhâ ezilleten ve hum sâgırûn(sâgırûne).
Onlara
(geri) dön. Bundan sonra mutlaka onların karşı koyamayacakları
ordularla onlara geliriz. Ve mutlaka onları küçük düşürerek, zilletle
oradan çıkarırız.

27 / NEML - 38Kâle yâ eyyuhel meleu eyyekum ye’tînî bi arşihâ kable en ye’tûnî muslimîn(muslimîne).

(Süleyman A.S): "Ey ileri gelenler! Onlar teslim olmak üzere bana gelmeden önce, onun tahtını hanginiz bana getirir?" dedi.

27 / NEML - 39Kâle ıfrîtun minel cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmik(makâmike) ve innî aleyhi le kaviyyun emîn(emînun).
Cinlerden
ifrit: "Sen, makamından kalkmadan önce onu sana getiririm. Muhakkak ki
ben, ona (onu gerçekleştirebileceğime) kuvvetle eminim." dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

NEML Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: NEML Suresi Meali   NEML Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:21 pm

27 / NEML - 40Kâlellezî indehu ilmun minel
kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe
lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî
e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li
nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun).


Kitaptan ilmi olan kişi (Hızır A.S): "Ben onu, sen gözünü açıp
kapamadan önce sana getiririm." dedi. (Süleyman A.S) böylece onun
yanında (önünde) durduğunu görünce: "Bu Rabbimin bir fazlıdır
(lütfudur), ben şükredecek miyim yoksa küfür (nankörlük) mü edeceğim
diye beni imtihan etmek için." dedi. Ve kim şükrederse sadece kendi
nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse o taktirde muhakkak ki benim
Rabbim Gani'dir, Kerim'dir.

27 / NEML - 41Kâle nekkirû lehâ arşehâ nenzur e tehtedî em tekûnu minellezîne lâ yehtedûn(yehtedûne).

(Süleyman A.S): "Onun tahtının şeklini değiştirin. Bakalım hidayete erecek mi, yoksa hidayete ermeyenlerden mi olacak?" dedi.

27 / NEML - 42Fe lemmâ câet kîle e hâkezâ arşuk(arşuki), kâlet ke ennehu huve ve ûtînel ilme min kablihâ ve kunnâ muslimîn(muslimîne).
Böylece
geldiği zaman ona: "Senin tahtın bunun gibi miydi (böyle miydi)?"
denildi. (Sebe Melikesi): "Sanki o." dedi. Ve (Süleyman A.S): "İlim
bize ondan önce verildi. Ve biz müslümanlar, (Allah'a teslim olanlar)
olduk."

27 / NEML - 43Ve saddehâ mâ kânet ta’budu min dûnillâh(dûnillâhi), innehâ kânet min kavmin kâfirîn(kâfirîne).

Ve Allah'tan başka taptığı şeyler ona mani oldu. Muhakkak ki o, kâfirler kavmindendi.

27 / NEML - 44Kîle lehadhulîs sarh(sarha),
fe lemmâ raethu hasibethu lucceten ve keşefet an sâkayhâ, kâle innehu
sarhun mumerradun min kavârîr(kavârîra), kâlet rabbi innî zalemtu nefsî
ve eslemtu mea suleymâne lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).


Ona: "Köşke gir." denildi. Onu gördüğü zaman derin su zannetti ve
ayaklarını açtı (eteklerini çekti). (Süleyman A.S): "Muhakkak ki o,
parlak, billur camdan bir köşktür." dedi. (Sebe Melikesi): "Rabbim,
muhakkak ki ben, nefsime zulmettim ve Süleyman (A.S)'la beraber
alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum." dedi.

27 / NEML - 45Ve lekad erselnâ ilâ semûde ehâhum sâlihan eni’budûllâhe fe izâhum ferîkâni yahtesımûn(yahtesımûne).
Ve
andolsun ki, Semud kavmine "Allah'a kul olsunlar" diye onların kardeşi
Salih (A.S)'ı gönderdik. Fakat onlar o zaman hasım olan (çekişen) iki
grup oldular.

27 / NEML - 46Kâle yâ kavmi lime testa’cilûne bîs seyyieti kablel haseneh(haseneti), lev lâ testagfirûnallâhe leallekum turhamûn(turhamûne).
(Salih
A.S) dedi ki: "Ey kavmim! Niçin hasenattan önce seyyiat için acele
ediyorsunuz? Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz mı? Böylece rahmet
olunasınız diye."

27 / NEML - 47Kâlût tayyernâ bike ve bi men meak(meake), kâle tâirukum indallâhi bel entum kavmun tuftenûn(tuftenûne).
"Sen
ve seninle beraber olanlar, bize uğursuzluk getirdiniz." dediler.
(Salih A.S): "Sizin uğursuzluğunuz Allah'ın katındadır. Hayır, siz
fitneye düşmüş bir kavimsiniz." dedi.

27 / NEML - 48Ve kâne fîl medîneti tis’atu rahtın yufsidûne fîl ardı ve lâ yuslihûn(yuslihûne).

Ve şehirde dokuz kişilik bir grup vardı ki; yeryüzünde fesat çıkarıyorlar ve ıslâh etmiyorlardı.

27 / NEML - 49Kâlû tekâsemû billâhi le
nubeyyitennehu ve ehlehu summe le nekûlenne li veliyyihî mâ şehidnâ
mehlike ehlihî ve innâ le sâdikûn(sâdikûne).


Allah'a kasem (yemin) ederek dediler ki: "Biz geceleyin mutlaka ona ve
ailesine baskın düzenleyelim (onları öldürelim). Sonra da onun
dostlarına (muhakkak ki) onun ailesinin helâk edilmesine şahit olmadık
ve gerçekten biz sadıklarız (doğru söyleyenleriz).

27 / NEML - 50Ve mekerû mekran ve mekernâ mekran ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Ve hile düzenlediler. Ve Biz de (onlara) hile düzenledik, fakat onlar farkına varmadılar.

27 / NEML - 51Fenzur keyfe kâne âkıbetu mekrihim ennâ demmernâhum ve kavmehum ecmeîn(ecmeîne).

Bundan sonra onların hilelerinin sonunun nasıl olduğuna bak ki, onları ve onların kavminin tamamını nasıl yok ettik.

27 / NEML - 52Fe tilke buyûtuhum hâviyeten bimâ zalemû, inne fî zâlike le âyeten li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

İşte onların zulümleri sebebiyle çökmüş olan evleri! Muhakkak ki bilen kavim için bunda, mutlaka bir âyet (delil) vardır.

27 / NEML - 53Ve enceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).

Ve âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve (bu sebeple) takva sahibi olanları kurtardık.

27 / NEML - 54Ve lûtan iz kâle li kavmihî ete’tûnel fâhışete ve entum tubsırûn(tubsırûne).

Ve Lut (A.S), kavmine şöyle demişti: "Siz gördüğünüz halde fahişeliğe (kötülüğe) mi geliyorsunuz?"

27 / NEML - 55E innekum le te’tûner ricâle şehveten min dûnin nisâi, bel entum kavmun techelûn(techelûne).

Siz, gerçekten kadınlar yerine erkeklere mi şehvetle geliyorsunuz? Hayır, siz cahil bir kavimsiniz.

27 / NEML - 56Fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricû âle lûtın min karyetikum innehum unâsun yetetahherûn(yetetahherûne).
Fakat
onun kavminin cevabı: "Lut'un ailesini ülkenizden çıkarın, çünkü onlar
temiz kalmak isteyen insanlar." demekten başka bir şey olmadı.

27 / NEML - 57Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kaddernâhâ minel gâbirîn(gâbirîne).

Böylece onu ve ailesini, hanımı hariç (olmak üzere) kurtardık. Onu geride kalanlardan taktir ettik.

27 / NEML - 58Ve emtarnâ aleyhim matarâ(metaran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Ve onların üzerine yağmur yağdırdık. Öyle bir yağmur ki, uyarılanların yağmuru çok kötü oldu.

27 / NEML - 59Kulil hamdu lillâhi ve selâmun alâ ibâdihillezînastafâ, âllâhu hayrun emmâ yuşrikûn(yuşrikûne).
De
ki: "Hamd, Allah'a aittir (Allah içindir, Allah'adır). Ve selâm, onun
seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı, yoksa onların şirk koştuğu
şeyler mi hayırlıdır?"

27 / NEML - 60Emmen halakas semâvâti vel
arda ve enzele lekum mines semâi mâ’(mâen), fe enbetnâ bihî hadâika
zâte behceh(behcetin), mâ kâne lekum en tunbitû şecerehâ, e ilâhun
meallâh(meallâhi), bel hum kavmun ya’dilûn(ya’dilûne).


Veya semaları ve yeryüzünü yaratan ve sizin için gökten su indiren mi?
Böylece onunla güzel bahçeler yetiştirdik. Onun ağaçlarını dahi
yetiştirmeniz sizin için (mümkün) olamaz. Allah ile beraber bir (başka)
ilâh mı? Hayır, onlar (Allah'a başka bir ilâhı) denk tutan bir kavim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

NEML Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: NEML Suresi Meali   NEML Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:21 pm

27 / NEML - 61Emmen cealel arda karâren ve
ceale hılâlehâ enhâren ve ceale lehâ revâsiye ve ceale beynel bahreyni
hâcizâ(hâcizen), e ilâhun meallâh(meallâhi), bel ekseruhum lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).


Yoksa arzı karar yeri kılan ve onun aralarında (yeryüzünde) nehirler
kılan (akıtan) ve orada (sabit) dağlar kılan ve iki deniz arasında
perde kılan mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Hayır, onların
çoğu bilmezler.

27 / NEML - 62Emmen yucîbul mudtarra izâ
deâhu ve yekşifus sûe ve yec’alukum hulefâel ard(ardı), e ilâhun
meallâh(meallâhi), kalîlen mâ tezekkerûn(tezekkerûne).


Yoksa darda kalan kişi, ona dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü
gideren ve sizi yeryüzünde halifeler kılan mı? Allah ile beraber bir
(başka) ilâh mı? Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz?

27 / NEML - 63Emmen yehdîkum fî zulumâtil
berri vel bahri ve men yursilur riyâha buşren beyne yedey
rahmetih(rahmetihî), e ilâhun meallâh(meallâhi), teâlallâhu ammâ
yuşrikûn(yuşrikûne).


Yoksa sizi, denizin ve karanın karanlığından hidayete
erdiren mi? Rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgârlar gönderen mi?
Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Yüce Allah, onların şirk koştuğu
şeylerden yücedir (münezzehtir).

27 / NEML - 64Emmen yebdeul halka summe
yuîduhu ve men yerzukukum mines semâi vel ard(ardı), e ilâhun
meallâh(meallâhi), kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).


Yoksa ilk defa yaratan sonra da onu (geri) döndürecek olan ve sizi
gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh
mı? (Onlara) de ki: "Eğer siz doğru söyleyenlerseniz, delillerinizi
getirin."

27 / NEML - 65Kul lâ ya’lemu men fîs semâvâti vel ardıl gaybe illallâh(illallâhu) ve mâ yeş’urûne eyyâne yub’asûn(yub’asûne).
De
ki: "Göklerde ve yeryüzünde gaybı, Allah'tan başka kimse bilemez. Ve ne
zaman beas edileceklerinin bilincinde (şuurunda) olamazlar."

27 / NEML - 66Beliddâreke ilmuhum fîl âhıreh(âhıreti), bel hum fî şekkin minhâ, bel hum minhâ amûn(amûne).
Hayır,
ahiret hakkında onların ilimleri tamamlandı (bilgiler tamamen onlara
verildi). Aksine onlar, (hâlâ) ondan (ahiretten) şüphe içindeler.
Hayır, onlar, ona (ahiret delillerine) karşı kördürler (onları
anlayacak basiretleri yoktur).

27 / NEML - 67Ve kâlellezîne keferû e izâ kunnâ turâben ve âbâunâ e innâ le muhracûn(muhracûne).
Ve
kâfirler (şöyle) dediler: "Babalarımız ve biz toprak olduktan sonra mı?
Gerçekten biz, mutlaka (topraktan) çıkarılacak mıyız?"

27 / NEML - 68Lekad vuıdnâ hâzâ nahnu ve âbâunâ min kablu in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).

Andolsun ki bu, bize ve daha önce de babalarımıza vaadedilmişti. Ancak bunlar (sadece) evvelkilerin (efsaneleridir).

27 / NEML - 69Kul sîrû fîl ardı fenzurû keyfe kâne âkibetul mucrimîn(mucrimîne).

(Onlara) de ki: "Yeryüzünde dolaşın! Böylece bakın, mücrimlerin (suçluların) akıbeti (sonu) nasıl oldu?"

27 / NEML - 70Ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekun fî daykın mimmâ yemkurûn(yemkurûne).
Ve
artık onlara üzülme (onlar için mahzun olma)! Ve onların kurduğu
tuzaklardan (onların yaptığı hilelerden) bir sıkıntı içinde olma!

27 / NEML - 71Ve yekûlûne metâ hâzel va’du in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).

Ve (onlar): "Eğer sadıklarsanız (doğru söyleyenlerseniz), bu vaad ne zaman?" derler.

27 / NEML - 72Kul asâ en yekûne radife lekum ba’dullezî testa’cilûn(testa’cilûne).

De ki: "Belki de acele istediklerinizin bir kısmı sizi takip ediyordur (belki yakında size ulaşacaktır)."

27 / NEML - 73Ve inne rabbeke le zû fadlın alen nâsi ve lâkinne ekserehum lâ yeşkurûn(yeşkurûne).

Ve muhakkak ki senin Rabbin, insanlara karşı fazl (lütuf) sahibidir. Ve lâkin onların çoğu şükretmiyorlar.

27 / NEML - 74Ve inne rabbeke le ya’lemu mâ tukinnu sudûruhum ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

Ve muhakkak ki senin Rabbin, şüphesiz onların göğüslerinde gizli olanı da açıkladıklarını da bilir.

27 / NEML - 75Ve mâ min gâibetin fîs semâi vel ardı illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).

Ve gökte ve yeryüzünde gaib (gizli) ne varsa Kitab-ı Mübîn (Levh-i Mahfuz)'de vardır.

27 / NEML - 76İnne hâzel kur’âne yakussu alâ benî isrâîle ekserellezî hum fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).

Muhakkak ki bu Kur'ân, İsrailoğulları'na çoğunda ihtilâf ettikleri şeylerin (gerçeklerini) anlatıyor.

27 / NEML - 77Ve innehu le huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne).

Ve muhakkak ki O, mü'minler için mutlaka Hidayet ve Rahmet'tir.

27 / NEML - 78İnne rabbeke yakdî beynehum bi hukmihî, ve huvel azîzul alîm(alîmu).

Muhakkak ki senin Rabbin, onların arasında kendi hükmünü verecek. Ve O; Azîz'dir (yüce), Alîm'dir (en iyi bilen).

27 / NEML - 79Fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), inneke alel hakkıl mubîn(mubîni).

Öyleyse sen, Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki sen, apaçık (bir şekilde) hak üzeresin.

27 / NEML - 80İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).

Muhakkak ki sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah'ın) davetini işittiremezsin.

27 / NEML - 81Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).

Ve
sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin.
Sen, ancak âyetlerimize inananlara işittirebilirsin. İşte onlar, teslim
olanlardır.

27 / NEML - 82Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve
onların üzerine (Allah'ın Kitap'ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara
arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap'taki) âyetlerimize
yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.

27 / NEML - 83Ve yevme nahşuru min kulli ummetin fevcen mimmen yukezzibu bi âyâtinâ fe hum yûzeûn(yûzeûne).
Ve
o gün, bütün ümmetlerden, âyetlerimizi tekzip edenleri (yalanlayanları)
grup grup haşredeceğiz (toplayacağız). Böylece onlar (72 fırka)
biraraya getirilir.

27 / NEML - 84Hattâ izâ câû kâle e kezzebtum bi âyâtî ve lem tuhîtû bihâ ılmen em mâzâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Onlar
geldikleri zaman (Allah onlara): "Onu ilmen ihata edemediniz de mi
âyetlerimi tekzip ettiniz (yalanladınız)? Yoksa yapmış olduğunuz nedir
(başka bir sebep mi var)?" dedi.

27 / NEML - 85Ve vakaal kavlu aleyhim bimâ zalemû fe hum lâ yentıkûn(yentıkûne).

Ve zulümleri sebebiyle onların üzerine (Allah'ın) sözü vaki oldu (yerine geldi). Artık onlar konuşamaz.

27 / NEML - 86E lem yerev ennâ cealnel
leyle li yeskunû fîhî ven nehâra mubsırâ(mubsıran), inne fî zâlike le
âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).


Dinlensinler diye nasıl geceyi (karanlık), gündüzü (aydınlık)
kıldığımızı görmediler mi? Muhakkak ki bunda inanan kavim için âyetler
(ibretler, deliller) vardır.

27 / NEML - 87Ve yevme yunfehu fîs sûri fe
fezia men fis semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), ve
kullun etevhu dâhırîn(dâhırîne).


Ve sur'a üfürüldüğü gün, Allah'ın dilediği kimseler hariç, semalarda ve
yeryüzünde olanlar dehşete kapıldı (kapılırlar). Ve herkes boyunları
bükük olarak ona (Allah'a) geldiler (gelirler).

27 / NEML - 88Ve terel cibâle tahsebuhâ
câmideten ve hiye temurru merres sehâb(sehâbi), sun’allâhillezî etkane
kulle şey’(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn(tef’alûne).


Ve dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. O, bulut gibi hareket eder.
Herşeyi sağlam yapan Allah'ın yaratmasıdır. Muhakkak ki O,
yaptıklarınızdan haberdardır.

27 / NEML - 89Men câe bil haseneti fe lehu hayrun minhâ, ve hum min fezein yevmeizin âminûn(âminûne).
Kim
hasenat ile (kazandığı dereceler, kaybettiği derecelerden fazla olarak)
geldiyse, işte o zaman onun için ondan daha hayırlısı (cennet) vardır.
Ve onlar, izin günü dehşetten (cehenneme gitmeyeceklerinden) emin
olanlardır.

27 / NEML - 90Ve men câe bis seyyieti fe kubbet vucûhuhum fîn nâr(nâri), hel tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ve
kim seyyiat ile (kaybettiği dereceler, kazandığı derecelerden fazla
olarak) geldiyse, işte o zaman onlar, yüzüstü ateşe atıldı (atılır).
Yapmış olduklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?

27 / NEML - 91İnnemâ umirtu en a’bude rabbe hâzihil beldetillezî harremehâ ve lehu kullu şey’in ve umırtu en ekûne minel muslimîn(muslimîne).
Ben
sadece "Rabbe (Allah'a) kul olmak" ile emrolundum. Bu belde ki, O
(Allah), onu hürmete lâyık kıldı. Ve herşey O'nundur (Allah'ındır). Ve
ben "teslim olanlardan olmakla" emrolundum.

27 / NEML - 92Ve en etluvel
kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve
men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn(munzirîne).


Ve
"Kur'ân'ı okumakla (emrolundum). Kim hidayete ererse, o taktirde sadece
kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette kaldıysa, o zaman Ben
sadece inzar edenlerdenim (uyaranlardanım)." de.

27 / NEML - 93Ve kulil hamdu lillâhi seyurîkum âyâtihî fe ta’rifûnehâ, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne).

Ve de ki: "Hamd Allah'adır. Size âyetlerini gösterecek, böylece onları
tanıyacaksınız." Ve senin Rabbin, yaptıklarınızdan gâfil değildir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
NEML Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali
» HUD Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: