www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 YUNUS Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

YUNUS Suresi Meali Empty
MesajKonu: YUNUS Suresi Meali   YUNUS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:04 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm

10 / YUNUS - 1Elif lâm râ, tilke âyâtul kitâbil hakîm(hakîmi).

Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar, Hikmetli Kitab'ın âyetleridir.

10 / YUNUS - 2E kâne linnâsi aceben en
evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne
lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun
mubîn(mubînun).


Onlardan bir adama; insanları uyarması, âmenû
olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) müjdelemesi için
vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki; onlar için
Rab'lerinin yanında (katında) sıddîkler makamı vardır. Kâfirler şöyle
der: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”

10 / YUNUS - 3İnne rabbekumullâhullezî
halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşi
yudebbirul emr(emre), mâ min şefîin illâ min ba'di iznih(iznihî),
zâlikumullâhu rabbukum fa'budûh(fa'budûhu), e fe lâ
tezekkerûn(tezekkerûne).


Muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah, semaları ve yeryüzünü 6 günde
yaratandır. Sonra arşa istiva etti. İşleri düzenler ve O'nun izni
olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. İşte bu Allah, sizin
Rabbinizdir. Artık O'na kul olun. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

10 / YUNUS - 4İleyhi merciukum
cemîâ(cemîan), va'dallâhi hakkâ(hakkan), innehu yebdeul halka summe
yuîduhu li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti bil kıst(kıstı),
vellezîne keferû lehum şerâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû
yekfurûn(yekfurûne).


Hepinizin dönüşü O'nadır (dönüş yeriniz O'dur). Allah'ın vaadi haktır
(gerçektir). Muhakkak ki O, ilk olarak (örneksiz) yaratmaya başlar. Ve
sonra âmenû
olanlar ve salih (nefs tezkiye edici) amel yapanlar, adaletle
mükâfatını vermek için O'na iade olunur (döndürülür). Ve kâfir olanlar
için inkâr etmiş olduklarından dolayı hamîmden (kaynar sudan) bir
içecek ve elîm azap vardır.

10 / YUNUS - 5Huvellezî cealeş şemse
dıyâen vel kamere nûren ve kadderehu menâzile li ta'lemû adedes sinîne
vel hisâb(hisâbe), mâ halakallâhu zâlike illâ bil hakk(hakkı),
yufassılul âyâti li kavmin ya'lemûn(ya'lemûne).


Güneş'i bir ziya, Ay'ı (kameri) bir nur kılan, O'dur. Ve senelerin
adedini ve hesabını bilmeniz için ona menziller tayin etti. Allah ne
yarattı ise ancak böylece hak ile yarattı. Bilen bir kavim için
âyetleri ayrı ayrı açıklar.

10 / YUNUS - 6İnne fîhtilâfil leyli ven nehâri ve mâ halakallâhu fîs semâvâti vel ardı le âyâtin li kavmin yettekûn(yettekûne).
Muhakkak
ki gece ile gündüzün, peşpeşe (karşılıklı) gelmesinde ve Allah'ın
semalarda ve yerde yarattığı şeylerde, takva sahibi bir kavim için
âyetler (deliller) vardır.

10 / YUNUS - 7İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak
ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı)
dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma
ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

10 / YUNUS - 8Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

10 / YUNUS - 9İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimul enhâru fî cennâtin naîm(naîmi).

Muhakkak ki âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, îmânlarından dolayı Rab'leri, onları hidayete erdirir. Onlar, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerindedirler.

10 / YUNUS - 10Da'vâhum fîhâ
subhânekellâhumme ve tehiyyetuhum fîhâ selâm(selâmun), ve âhıru
da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).


Onların orada duaları: “Allah'ım, Sen Sübhan'sın (Seni her türlü noksan
sıfattan tenzih ederim). Ve onların orada hayatları (tehiyyatları,
dilekleri) “Selâm”dır. Ve dualarının sonu, “Âlemlerin Rabbi Allah'a
hamdetmek”tir.

10 / YUNUS - 11Ve lev yuaccilullâhu lin
nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe
nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).


Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için
acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza
edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri,
isyanları içinde şaşkın bırakırız.

10 / YUNUS - 12Ve izâ messel insâned durru
deânâ li cenbihî ev kâiden ev kâimâ(kâimen), fe lemmâ keşefnâ anhu
durrehu merre ke’en lem yed’unâ ilâ durrin messeh(messehu), kezâlike
zuyyine lil musrifîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).


Ve insana bir darlık (musîbet, sıkıntı) isabet ettiği (dokunduğu)
zaman, yatarken, otururken veya ayaktayken Bize dua etti (eder). Fakat
onun sıkıntısını ondan giderdiğimiz zaman ona isabet eden darlıkta
(sıkıntıda) Bize dua etmemiş gibi döndü (döner). İşte böylece
müsriflere, yapmış oldukları şeyler süslendi.

10 / YUNUS - 13Ve lekad ehleknel kurûne min
kablikum lemmâ zalemû ve câethum rusuluhum bil beyyinâti ve mâ kânû li
yu’minû, kezâlike neczil kavmel mucrimîn(mucrimîne).


Andolsun, sizden önceki devirlerde yaşayanları zulmettikleri zaman
helâk ettik. Ve onlara resûlleri beyyineler (deliller) ile geldi. Ve
onlar inanmadılar. Mücrim kavmi işte böyle cezalandırırız.

10 / YUNUS - 14Summe cealnâkum halâife fîl ardı min ba’dihim li nanzure keyfe ta’melûn(ta’melûne).

Sonra nasıl amel ettiğinize bakmamız için, onların ardından sizi, yeryüzünde halifeler kıldık.

10 / YUNUS - 15Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ
beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena'ti bi kur'ânin gayri hâzâ ev
beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in
ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe
yevmin azîm(azîmin).


Ve onlara âyetlerimiz, delillerle okunduğu zaman Bize ulaşmayı
dilemeyen kimseler şöyle dedi: “Bize bundan başka bir Kur'ân getir veya
O'nu değiştir.” De ki: “O'nu, kendi nefsimden (bir şey) ilka ederek
benim değiştirmem olamaz. Ben ancak bana vahyolunan şeye tâbî olurum.
Şâyet Rabbime asi olursam muhakkak ki ben, büyük günün azabından
korkarım.”

10 / YUNUS - 16Kul lev sâallâhu mâ
televtuhû aleykum ve lâ edrâkum bihî, fe kad lebistu fîkum umuren min
kablih(kablihî), e fe lâ ta'kilûn(ta'kilûne).


De ki: “Şâyet Allah dileseydi, O'nu size okumazdım ve O'nu size
bildirmezdim. Halbuki O'ndan önce içinizde bir ömür sürdüm. Hâlâ akıl
etmiyor musunuz?”

10 / YUNUS - 17Fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih(âyâtihî), innehû lâ yuflihul mucrimûn(mucrimûne).
Artık
Allah'a karşı yalanla iftira edenden veya O'nun âyetlerini
yalanlayandan daha zalim kim (var)dır? Muhakkak ki O, mücrimleri
(suçluları) felâha (kurtuluşa) erdirmez.

10 / YUNUS - 18Ve ya'budûne min dûnillâhi
mâ lâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum ve yekûlûne hâulâi şufeâunâ
indallâh(indallâhi), kul e tunebbiûnâllâhe bimâ lâ ya'lemu fîs semâvâti
ve lâ fîl ard(ardı), subhânehu ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).


Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere (putlara)
kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah'ın yanında bizim
şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği
bir şeyi Allah'a haber mi veriyorsunuz?” O, Sübhan'dır (münezzehtir),
onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.

10 / YUNUS - 19Ve mâ kânen nâsu illâ
ummeten vâhideten fahtelefû, ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le
kudiye beynehum fîmâ fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).


Ve insanlar, tek bir ümmetten başka olmadı (tek bir ümmetti). Sonradan
ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Rabbinden bir söz (kelime) geçmiş
(verilmiş) olmasaydı, onların aralarında ihtilâfa düştükleri şey
hakkında mutlaka hüküm verilirdi.

10 / YUNUS - 20Ve yekûlûne lev lâ unzile
aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), fe kul innemel gaybu lillâhi
fentezirû, innî meakum minel muntazirîn(muntazirîne).


Ve: “Rabbinden ona bir âyet (mucize, delil) indirilse olmaz mıydı?”
derler. O zaman de ki: “Gayb, yalnız Allah'ındır (Allah'a mahsustur).
Artık bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

10 / YUNUS - 21Ve izâ ezaknen nâse rahmeten
min ba'di darrâe messethum izâ lehum mekrun fî âyâtinâ, kulillâhu esrau
mekrâ(mekren), inne rusulenâ yektubûne mâ temkurûn(temkurûne).


Ve onlara bir sıkıntı, bir darlık isabet etmesinden sonra, insanlara
bir rahmet tattırdığımız zaman, onların âyetlerimiz hakkında tuzakları
olduğu zaman (alay ettikleri ve yalanladıkları zaman) de ki: “Allah,
tuzak kurmakta daha hızlıdır.” Muhakkak ki elçilerimiz kurduğunuz
şey(ler)i (ne kuruyorsanız) yazıyorlar.

10 / YUNUS - 22Huvellezî yuseyyirukum fîl
berri vel bahr(bahri), hattâ izâ kuntum fîl fulk(fulki), ve cereyne
bihim bi rîhin tayyibetin ve ferihû bihâ câethâ rîhun âsifun ve
câehumul mevcu min kulli mekânin ve zannû ennehum uhîta bihim
deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), le in enceytenâ min hâzihî le
nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).


Karada ve denizde sizi seyrettiren (gezdiren) O'dur. Hatta siz
gemi(ler)de idiniz ve güzel, hoş bir rüzgâr ile onlarla (içindekilerle)
(denizde gemiler) seyrediyorlardı (yüzüyorlardı). Ve onunla
ferahladılar (sevinçliydiler). Ona fırtınalı bir rüzgâr geldi ve onları
her taraftan dalgalar sardı. Onlarla ihata edildiklerini (kuşatılıp
çevrildiklerini) zannettiler. Dîni, ona mahsus (has) kılarak ihlâsla
Allah'a dua ettiler: “Eğer bizi bundan kurtarırsan, biz mutlaka
şükredenlerden oluruz.”

10 / YUNUS - 23Fe lemmâ encâhum izâ hum
yebgûne fîl ardı bi gayril hakk(hakkı), yâ eyyuhen nâsu innemâ bagyukum
alâ enfusikum metâal hayâtid dunyâ summe ileynâ merciukum fe
nunebbiukum bimâ kuntum ta'melûn(ta'melûne).


Fakat onları kurtarınca, (o zaman) onlar yeryüzünde haksız yere
azgınlık yaparlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız size (kendinize)dir,
dünya hayatının metaı (menfaati)dir, sonra dönüşünüz Bizedir. O zaman
yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.

10 / YUNUS - 24İnnemâ meselul hayâtid dunyâ
ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı mimmâ
ye'kulun nâsu vel en'âm(en'âmu), hattâ izâ ehazetil ardu zuhrufehâ
vezzeyyenet ve zanne ehluhâ ennehum kâdirûne aleyhâ etâhâ emrunâ leylen
ev nehâren fe cealnâhâ hasîden ke en lem tagne bil ems(emsi), kezâlike
nufassilul âyâti li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).


Dünya hayatının durumu (örneği) sadece semadan indirdiğimiz, böylece
yeryüzünde, insanların ve hayvanların yediği, arzın bitkileri ile
karışan su gibidir. Hatta yeryüzü onun güzelliğini alıp güzelleştiği
zaman onun sahibi, ona, kendilerinin kaadir (muktedir) olduğunu
zannetti. Ona emrimiz gece veya gündüz geldi ve böylece onu hasat ettik
(kökünden kopardık). Sanki dün hiç olmamış (zenginleşmemiş) gibi oldu.
İşte böylece âyetleri tefekkür eden bir kavim için ayrı ayrı
açıklıyoruz.

10 / YUNUS - 25Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).

Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

10 / YUNUS - 26Lillezîne ahsenûl husnâ ve
zîyâdeh(zîyâdetun), ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ
zilleh(zilletun), ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).


Onlar için Ahsenül hüsna (Allah'ın Zat'ına ulaşmak) ve ziyadesi (daha
fazlası, Allah'ın cemalini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder
kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar,
cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.

10 / YUNUS - 27Vellezîne kesebûs seyyiâti
cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum
minallâhi min âsim(âsimin), ke ennemâ ugsîyet vucûhuhum kita'an minel
leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).


Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası, onun misli kadardır.
Ve onları bir zillet kaplar. Ve onların Allah'a karşı bir koruyucusu
yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış
gibidir. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır
(kalacak olanlardır).

10 / YUNUS - 28Ve yevme nahsuruhum cemîan
summe nekûlu lillezîne eşrekû mekânekum entum ve şurekâukum, fe
zeyyelnâ beynehum, ve kâle şurekâuhum mâ kuntum iyyânâ
ta'budûn(ta'budûne).


Ve o gün onların hepsini toplayacağız. Sonra şirk koşanlara şöyle
diyeceğiz: “Siz ve şirk koştuklarınız yerlerinize.” Böylece onların
aralarını açtık. Ve onların ortak koştukları: “Siz sadece bize ibadet
(kulluk) etmiyordunuz.” dedi(ler).

10 / YUNUS - 29Fe kefâ billâhi şehîden beynenâ ve beynekum in kunnâ an ibâdetikum le gâfilîn(gâfilîne).
Artık
şahit olarak bizim ve sizin (bizimle sizin) aranızda Allah kâfidir.
Biz, sizin ibadetinizden gerçekten gâfildik (habersizdik).

10 / YUNUS - 30Hunâlike teblû kullu nefsin mâ eslefet ve ruddû ilallâhi mevlâhumul hakkı ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Her
nefs (bütün nefsler), geçmişte olan şeylerle orada imtihan edilerek
Allah'a döndürüldüler. Onların mevlâsı Hakk'tır. İftira etmiş oldukları
şeyler onlardan uzaklaştı (saptı).

10 / YUNUS - 31Kul men yerzukukum mines
semâi vel ardı emmen yemlikus sem'a vel ebsâre ve men yuhricul hayye
minel meyyiti ve yuhricul meyyite minel hayyi ve men yudebbirul
emr(emre), fe se yekûlûnâllâh(yekûlûnâllâhu), fe kul e fe lâ
tettekûn(tettekûne).


De ki: “Semadan ve arzdan sizi kim rızıklandırıyor? Veya işitmenin
(işitme duyusunun) ve görmenin (görme hassasının) meliki (sahibi)
kimdir? Ve canlıyı (diriyi) cansızdan (ölüden) çıkaran ve cansızı
(ölüyü) canlıdan (diriden) çıkaran kimdir? Ve işi (yaratıp, yöneten)
düzenleyip idare eden kimdir?” O zaman: “Allah” diyecekler. Öyleyse:
“Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız?” de.

10 / YUNUS - 32Fe zâlikumullâhu rabbukumul hakk(hakku), fe mâzâ ba'del hakkı illed dalâl(dalâlu), fe ennâ tusrafûn(tusrafûne).

Öyleyse işte O, Allah'tır. Sizin Rabbiniz Hakk'tır. O halde Hakk'tan sonrası dalâletten başka nedir? Artık nasıl çevriliyorsunuz (Hakk'tan dalâlete döndürülüyorsunuz)?

10 / YUNUS - 33Kezâlike hakkat kelimetu rabbike alellezîne fesekû ennehum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Böylece senin Rabbinin sözü fasık olan kimseler üzerine hak oldu. Muhakkak ki onlar, inanmazlar.

10 / YUNUS - 34Kul hel min şurekâikum men
yebdeul halka summe yu'îduh(yu'îduhu), kulillâhu yebdeul halka summe
yu'îduhu fe ennâ tu'fekûn(tu'fekûne).


De ki: “Sizin ortaklarınızdan (şirk koştuklarınızdan) örneksiz ilk defa
yaratıp sonra onu geri döndürecek kim var?” De ki: “Örneksiz, ilk defa
yaratıp sonra onu geri döndürecek Allah'tır. Öyleyse nasıl
döndürülüyorsunuz?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

YUNUS Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: YUNUS Suresi Meali   YUNUS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:05 pm

10 / YUNUS - 35Kul hel min şurekâikum men
yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî ilel
hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum,
keyfe tahkumûn(tahkumûne).


De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk'a hidayet edecek (ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk'a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk'a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?

10 / YUNUS - 36Ve mâ yettebiu ekseruhum
illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey'en),
innallâhe alîmun bimâ yef'alûn(yef'alûne).


Onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz. Şüphesiz zan, haktan bir
şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilendir.

10 / YUNUS - 37Ve mâ kâne hâzel kur'ânu en
yufterâ min dûnillâhi ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîlel
kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne).


Ve bu Ku'rân, Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ve
lâkin, onların ellerinde olanı tasdik eder ve Kitab'ı tafsil eder
(ayrıntılı olarak açıklar). O'nun hakkında şüphe yoktur, âlemlerin
Rabbindendir.

10 / YUNUS - 38Em yekûlûnefterâh(yekûlûnefterâhu), kul fe'tû bi sûretin mislihî ved'û menisteta'tum min dûnillâhi in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Yoksa
onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenlerseniz, o
taktirde Allah'tan başka gücünüzün yettiği kimseleri çağırın ve onun
gibi bir sure getirin!”

10 / YUNUS - 39Bel kezzebû bimâ lem yuhîtû
bi ilmihî ve lemmâ ye'tihim te'vîluh(te'vîluhu), kezâlike
kezzebellezîne min kablihim fanzur keyfe kâne âkibetuz
zâlimîn(zâlimîne).


Hayır onlara tevîl gelmedikçe (gelmediği için) ilmini kavrayamadıkları
şeyi yalanladılar. Bunun gibi ondan öncekiler de yalanladılar. Artık
bak, zalimlerin akıbeti (sonu) nasıl oldu.

10 / YUNUS - 40Ve minhum men yu'minu bihî ve minhum men lâ yu'minu bih(bihi), ve rabbuke a'lemu bil mufsidîn(mufsidîne).

Ve onlardan, ona îmân eden kimseler ve onlardan ona îmân etmeyen kimseler var. Senin Rabbin fesat çıkaranları iyi bilir.

10 / YUNUS - 41Ve in kezzebûke fe kul lî amelî ve lekum amelukum, entum berîûne mimmâ a'melu ve ene berîun mimmâ ta'melûn(ta'melûne).
Ve
eğer seni yalanlarlarsa o zaman de ki: “Benim amelim bana ve sizin
ameliniz size ait. Siz benim yaptığım şeylerden uzaksınız, ben de sizin
yaptığınız şeylerden uzağım.”

10 / YUNUS - 42Ve minhum men yestemiûne ileyk(ileyke), e fe ente tusmius summe ve lev kânû lâ ya'kilûn(ya'kilûne).

Onlardan seni dinleyen kimseler var. Fakat akıl etmiyorlarsa sağırlara sen mi duyuracaksın?

10 / YUNUS - 43Ve minhum men yanzuru ileyk(ileyke), e fe ente tehdil umye ve lev kânû lâ yubsırûn(yubsırûne).

Ve onlardan sana bakanlar var, fakat eğer onlar görmüyorlarsa (basar hassaları çalışmıyorsa) âmâları sen mi hidayete erdireceksin?

10 / YUNUS - 44İnnallâhe lâ yazlimun nâse şey'en ve lâkinnen nâse enfusehum yazlimûn(yazlimûne).

Muhakkak ki Allah, insanlara (hiç)bir şeyle (asla) zulmetmez. Lâkin insanlar, kendi nefslerine zulmederler.

10 / YUNUS - 45Ve yevme yahşuruhum keen lem
yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad
hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).


Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir
saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini
tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a
ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana
düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).

10 / YUNUS - 46Ve immâ nurîyenneke ba’dellezî naıduhum ev neteveffeyenneke fe ileynâ merciuhum summallâhu şehîdun alâ mâ yef’alûn(yef’alûne).

Ama sana, onlara vaadettiğimizin bir kısmını göstersek veya seni vefat
ettirsek de o zaman (sonunda) onların dönüşü, Bizedir. Sonra Allah,
onların yaptığı şeylere de şahittir.

10 / YUNUS - 47Ve likulli ummetin resûl(resûlun), feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne).

Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.

10 / YUNUS - 48Ve yekûlûne metâ hâzel va'du in kuntum sadıkîn(sadıkîne).

Ve: “Eğer siz, sözünüzde sadıklarsanız bu vaad, ne zaman?” derler.

10 / YUNUS - 49Kul lâ emliku li nefsî
darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh(şâallâhu), li kulli ummetin
ecel(ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ
yestakdimûn(yestakdimûne).


De ki: “Allah'ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.”

10 / YUNUS - 50Kul ereeytum in etâkum azâbuhu beyâten ev nehâren mâzâ yesta'cilu minhul mucrimûn(mucrimûne).

De ki: “O'nun azabı şâyet gece veya gündüz size gelse (ne olur)
düşündünüz mü (gördünüz mü)? Mücrimlerin (suçluların) O'ndan acele
istediği nedir?”

10 / YUNUS - 51E summe izâ mâ vakaa âmentum bih(bihi), âl'âne ve kad kuntum bihî testa'cilûn(testa'cilûne).

O, vuku bulduktan sonra mı şimdi mi O'na îmân edeceksiniz? Ve siz, onu acele istemiştiniz.

10 / YUNUS - 52Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi), hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).

Sonra zulmedenlere: “Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi. Kazandıklarınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?

10 / YUNUS - 53Ve yestenbiûneke ehakkun hû(hûve), kul î ve rabbî innehu le hakkun ve mâ entum bi mu’cizîn(mu’cizîne).
Ve
senden haber soracaklar: “O hak mıdır (gerçek midir)?” De ki: “Evet,
Rabbime andolsun.” Muhakkak ki o, kesin olarak haktır (gerçektir) ve
sizler aciz bırakanlar değilsiniz.

10 / YUNUS - 54Ve lev enne li kulli nefsin
zalemet mâ fîl ardı leftedet bih(bihi), ve eserrun nedâmete lemmâ
reevul azâb(azâbe), ve kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ
yuzlemûn(yuzlemûne).


Muhakkak ki; zulmeden her nefs, yeryüzünde ne varsa onun olsa, azabı
gördüğü zaman pişmanlığını gizler ve mutlaka onu (onların hepsini) feda
ederdi (verirdi). Ve onların arasında adaletle hükmedilmiştir. Ve
onlara zulmedilmez.

10 / YUNUS - 55E lâ inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), e lâ inne va'dallâhi hakkun ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).
Göklerde
ve yeryüzünde olanlar, muhakkak Allah'ın değil mi? Allah'ın vaadi
mutlaka hak değil mi? Ve lâkin onların çoğu bilmezler.

10 / YUNUS - 56Hûve yuhyî ve yumîtu ve ileyhi turceûn(turceûne).

O, diriltir ve öldürür. Ve O'na döndürüleceksiniz.

10 / YUNUS - 57Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev'ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu'minîn(mu'minîne).

Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.

10 / YUNUS - 58Kul bi fadlillâhi ve bi rahmetihî fe bi zâlike felyefrehû, hûve hayrun mimmâ yecmeûn(yecmeûne).
De
ki: “Allah'ın fazlı ve O'nun rahmeti ile artık ferahlasınlar
(sevinsinler). O, onların topladıkları şeylerden (dünya mallarından)
daha hayırlıdır.”

10 / YUNUS - 59Kul e reeytum mâ enzelâllâhu
lekum min rızkın fe cealtum minhu harâmen ve halâlâ(halâlen), kul
allâhu ezine lekum em alallâhi tefterûn(tefterûne).


De ki: “Allah'ın sizin için rızık olarak indirdiği şeyleri gördünüz mü?
Sonra da onlardan (bir kısmını) haram ve (bir kısmını) helâl kıldınız.”
De ki: “Allah size izin mi verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?”

10 / YUNUS - 60Ve mâ zannullezîne yefterûne
alâllahil kezibe yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innallâhe le zû fadlın alen
nâsi ve lâkinne ekserehum lâ yeşkurûn(yeşkurûne).


Kıyâmet günü, Allah'a yalanla iftira edenlerin zannı nedir? Muhakkak ki
Allah, insanlara karşı elbette fazlın sahibidir. Ve lâkin onların çoğu
şükretmezler.

10 / YUNUS - 61Ve mâ tekûnu fî şe'nin ve mâ
tetlû minhu min kur'ânin ve lâ ta'melûne min amelin illâ kunnâ aleykum
şuhûden iz tufîdûne, fîh(fîhi) ve mâ ya'zubu an rabbike min miskâli
zerretin fîl ardı ve lâ fîs semâi ve lâ asgare min zâlike ve lâ ekbere
illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).


Ve bir iş ile meşgul olmanız, Kur'ân'dan bir şey okumanız ve yaptığınız
bir amel yoktur ki, ona daldığınız zaman sizin üzerinize şahitler
olmayalım. Yeryüzünde ve semada zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden
gizli kalmaz. Ve ondan daha büyüğü ve daha küçüğü yoktur ki, Kitab-ı
Mübîn'de olmasın.

10 / YUNUS - 62E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?

10 / YUNUS - 63Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).

Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.

10 / YUNUS - 64Lehumul buşrâ fîl hayâtid
dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li
kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).


Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.

10 / YUNUS - 65Ve lâ yahzunke kavluhum, innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan), huves semîul alîm(alîmu).

Onların sözleri seni üzmesin. Muhakkak ki bütün izzet, Allah'ındır. O; işiten, bilendir.

10 / YUNUS - 66E lâ inne lillâhi men fîs
semâvâti ve men fîl ard(ardı), ve mâ yettebiullezîne yed'ûne min
dûnillâhi şûrekâ(şûrekâe), in yettebiûne illez zanne ve in hum illâ
yahrusûn(yahrusûne).


Semalarda ve yeryüzünde olan kimseler muhakkak Allah'ındır, öyle değil
mi? Allah'tan başka ortaklara dua edenler (ibadet edenler) neye tâbî
oluyorlar? Ancak zanna tâbî olurlar ve onlar sadece tahmin ederler
(yalan uydururlar).

10 / YUNUS - 67Huvellezî ceale lekumul leyle li teskunû fîhi ven nehâre mubsırâ(mubsıren), inne fî zâlike leâyâtin li kavmin yesmeûn(yesmeûne).
Sizin
için, içinde dinlenin diye gece kılan (vücuda getiren) ve basireti
(görmeyi) sağlayan, gündüzü (aydınlık) kılan O'dur. Muhakkak ki bunda,
işiten bir kavim için elbette âyetler vardır.

10 / YUNUS - 68Kâlûttehazallâhu veleden
subhâneh(subhânehu), huvel ganiy(ganiyyu), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ
fîl ard(ardı), in indekum min sultânin bi hâzâ, e tekûlûne alâllâhi mâ
lâ ta’lemûn(ta’lemûne).


“Allah çocuk edindi” dediler. O, ondan münezzehtir. O, Ganî'dir.
Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler O'nundur. Yanınızda buna dair bir
delil olsa (yoktur). Allah'a bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

10 / YUNUS - 69Kul innellezîne yefterûne alâllâhil kezibe lâ yuflihûn(yuflihûne).

De ki: “Muhakkak ki Allah'a yalanla iftira eden kimseler felâha (kurtuluşa) eremezler.”

10 / YUNUS - 70Metâun fîd dunyâ summe ileynâ merciuhum summe nuzîkuhumul azâbeş şedîde bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).
Dünyada
bir meta (geçinme) vardır. Sonra onların dönüşleri Bizedir. Sonra da
inkâr etmiş olmalarından (kâfir olmalarından) dolayı onlara şiddetli
azap tattıracağız.

10 / YUNUS - 71Vetlu aleyhim nebe'e
nûh(nûhın), iz kâle li kavmihî yâ kavmi in kâne kebure aleykum makâmî
ve tezkîrî bi âyâtillâhi fe alâllâhi tevekkeltu fe ecmiû emrekum ve
şurekâekum summe lâ yekun emrukum aleykum gummeten summakdû ileyye ve
lâ tunzirûn(tunzirûne).


Ve onlara Hz. Nuh'un haberini oku. Kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim!
Benim (aranızda) durmam (bulunmam), Allah'ın âyetlerini zikretmem
(hatırlatmam), size ağır geliyorsa, artık ben Allah'a tevekkül ettim
(güveniyorum). Bundan sonra siz ve ortaklarınız, (yapacağınız) işinize
karar verin. Sonra işleriniz size keder olmasın. Sonra da bana
uygulayın (yerine getirin) ve beklemeyin.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

YUNUS Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: YUNUS Suresi Meali   YUNUS Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:05 pm

10 / YUNUS - 72Fe in tevelleytum fe mâ se’eltukum min ecr(ecrin), in ecriye illâ alâllâhi ve umirtu en ekûne minel muslimîn(muslimîne).

Artık şâyet dönerseniz, sizden bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim
(varsa) yalnız Allah'a aittir. Ve ben teslim olanlardan olmakla
emrolundum.

10 / YUNUS - 73Fe kezzebûhu fe necceynâhu
ve men meahu fîl fulki ve cealnâhum halâife ve agraknellezîne kezzebû
bi âyâtinâ, fanzur keyfe kâne âkıbetul munzerîn(munzerîne).


Fakat onu yalanladılar. Sonra Biz, onu ve gemide onunla beraber
olanları kurtardık. Ve onları, halifeler kıldık ve âyetlerimizi
yalanlayan kimseleri, (suda) boğduk. Artık bak, uyarılanların sonu
nasıl oldu.

10 / YUNUS - 74Summe beasnâ min ba’dihî
rusulen ilâ kavmihim fe câûhum bil beyyinâti fe mâ kânû li yu’minû bimâ
kezzebû bihî min kabl(kablu), kezâlike natbeu alâ kulûbil
mugtedîn(mugtedîne).


Sonra onun arkasından onların kavimlerine resûller gönderdik. Onlara
beyyineler (açık deliller) getirdiler. Daha önce (hidayete erip
sonradan) onu yalanladıklarından dolayı böylece (fıska düştükleri için)
mü'min olmadılar. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz
(tabederiz).

10 / YUNUS - 75Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ ve hârûne ilâ fir’avne ve melâihî bi âyâtinâ festekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne).
Sonra
onların arkasından Musa ve Harun'u âyetlerimizle firavun ve onun ileri
gelenlerine gönderdik. Fakat onlar kibirlendiler. Ve mücrim (suçlu)
kavim oldular.

10 / YUNUS - 76Fe lemmâ câehumul hakku min indinâ kâlû inne hâzâ le sıhrun mubîn(mubînun).

Böylece onlara katımızdan hak geldiği zaman: “Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir.” dediler.

10 / YUNUS - 77Kâle mûsâ e tekûlûne lil hakkı lemmâ câekum, e sıhrun hâzâ, ve lâ yuflihus sâhırûn(sâhırûne).
Musa
(A.S) şöyle dedi: “Size hak geldiği zaman onun hakkında mı
konuşuyorsunuz, bu bir sihir midir? Ve (oysa) sihirbazlar (sihir
yapanlar) felâha ermez.”

10 / YUNUS - 78Kâlû e ci’tenâ li telfitenâ
ammâ vecednâ aleyhi âbâenâ ve tekûne lekumel kibriyâu fîl ard(ardı), ve
mâ nahnu lekumâ bi mu’minîn(mu’minîne).


Dediler ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için
ve yeryüzünde büyüklük (üstünlük, saltanat) sizin olsun diye mi bize
geldiniz? Ve biz siz ikinize îmân edecek (inanacak) değiliz.”

10 / YUNUS - 79Ve kâle fir’avnu’tûnî bi kulli sâhırin alîm(alîmin).

Ve firavun: “Bütün bilgin (usta) sihirbazları bana getirin!” dedi.

10 / YUNUS - 80Fe lemmâ câes seharetu kâle lehum mûsâ elkû mâ entum mulkûn(mulkûne).

Böylece sihirbazlar geldiği zaman Musa (A.S) onlara: “Siz atacağınız şeyleri atın.” dedi.

10 / YUNUS - 81Fe lemmâ elkav kâle mûsâ mâ
ci’tum bihis sihr(sihru), innallâhe se yubtiluh(yubtiluhu), innallâhe
lâ yuslihu amelel mufsidîn(mufsidîne).


Onlar attıkları zaman Musa (A.S) şöyle dedi: “Sizin getirdiğiniz şey
sihirdir. Muhakkak ki Allah, onu bâtıl (geçersiz) kılacaktır.” Allah,
muhakkak ki fesat çıkaranların amelini ıslâh etmez.

10 / YUNUS - 82Ve yuhikkullâhul hakka bi kelimâtihî ve lev kerihel mucrimûn(mucrimûne).

Ve mücrimler (suçlular) kerih görse de (istemese de) Allah hakkı gerçekleştirecektir.

10 / YUNUS - 83Fe mâ âmene li mûsâ illâ
zurriyyetun min kavmihî alâ havfin min fir’avne ve melâihim en
yeftinehum, ve inne fir’avne leâlin fîl ard(ardı) ve innehu le minel
musrifîn(musrifîne).


Bundan sonra, firavunun ve onun ileri gelenlerinin onları fitnelemesi
(belâya uğratması) korkusuyla, Musa (A.S)'a, (kendi) kavminden,
zürriyetinden (gençlerinden) başkası îmân etmedi. Ve muhakkak ki
firavun, yeryüzünde üstündü (zorbaydı). Ve gerçekten o müsriflerdendi
(haddi aşan azgınlardandı).

10 / YUNUS - 84Ve kâle mûsâ yâ kavmi in kuntum âmentum billâhi fe aleyhi tevekkelû in kuntum muslimîn(muslimîne).

Ve Musa (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Eğer siz, Allah'a âmenû olup (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler ve Allah'a), teslim olanlarsanız, artık O'na (Allah'a) tevekkül edin.”

10 / YUNUS - 85Fe kâlû alallâhi tevekkelnâ, rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne).

Bunun üzerine: “Biz Allah'a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizi zalim kavme fitne (konusu) kılma.” dediler.

10 / YUNUS - 86Ve neccinâ bi rahmetike minel kavmil kâfirîn(kâfirîne).

Ve bizi, Senin rahmetinle kâfirler kavminden kurtar.

10 / YUNUS - 87Ve evhaynâ ilâ mûsâ ve ahîhi
en tebevveâ li kavmikumâ bi mısra buyûten vec’alû buyûtekum kıbleten ve
akîmus sâlah(sâlate), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).


Musa (A.S) ve kardeşine vahyettik: “İkinizin kavmi için Mısır'a evler
yapın ve evlerinizi kıble kılın ve namazı ikame edin. Ve mü'minleri
müjdele!”

10 / YUNUS - 88Ve kâle mûsâ rabbenâ inneke
âteyte fir’avne ve melâhu zîneten ve emvâlen fîl hayâtid dunyâ rabbenâ
li yudıllû an sebîlik(sebîlike), rabbenatmis alâ emvâlihim veşdud alâ
kulûbihim fe lâ yu’minû hattâ yerevul azâbel elîm(elîme).


Ve Musa (A.S) şöyle dedi: “Rabbimiz, muhakkak ki Sen, firavun ve onun
ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet (süs eşyası) ve mallar verdin.
Rabbimiz, (o mallar) onları Senin yolundan saptırsın! Rabbimiz, onların
mallarını mahvet, onların kalplerini sıkıştır. Artık elîm azabı
görünceye kadar onlar, mü'min olmazlar.”

10 / YUNUS - 89Kâle kad ucîbet da’vetukumâ festekîmâ ve lâ tettebi ânni sebîlellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
(Allahû
Tealâ) şöyle buyurdu: “İkinizin duasına icabet edilmiştir (kabul
edilmiştir). Artık ikiniz de (kendinizi dîne) ikame edin (Allah'a
çağırmaya devam edin). Bilmeyen kimselerin Benden (uzaklaşan) yoluna
tâbî olmayın.” dedi.

10 / YUNUS - 90Ve câveznâ bi benî isrâîlel
bahre fe etbeahum fir’avnu ve cunûduhu bagyen ve advâ(adven), hattâ izâ
edrekehul gareku kâle âmentu ennehu lâ ilâhe illellezî âmenet bihî benû
isrâîle ve ene minel muslimîn(muslimîne).


Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Böylece firavun ve onun
ordusu, azgınlıkla (zulümle), düşmanlıkla onları takip etti. (Sular),
onu boğacak düzeye erişince, (firavun) o zaman: “İsrailoğullarının
kendisine (O'na) inandığı ilâhtan başka (ilâh) olmadığına ben de îmân
ettim. Ve ben (de), müslümanlardanım (teslim olanlardanım, İslâm'a
girenlerdenim).” dedi.

10 / YUNUS - 91Âl’âne ve kad asayte kablu ve kunte minel mufsidîn(mufsidîne).

Şimdi (mi) (teslim oldun, öyle mi?) Ve sen, daha önce asi olmuştun. Ve sen, fesat çıkaranlardan idin.

10 / YUNUS - 92Fel yevme nuneccîke bi
bedenike li tekûne limen halfeke âyeh(âyeten), ve inne kesîren minen
nâsi an âyâtinâ le gâfilûn(gâfilûne).


Böylece senden sonraki nesillere, bir delil (ibret) olman için, bugün
seni bedeninle kurtaracağız. Ve insanların çoğu, elbette âyetlerimizden
gâfillerdir.

10 / YUNUS - 93Ve lekad bevve’nâ benî
isrâîle mubevvee sıdkın ve razaknâhum minet tayyibât(tayyibâti),
femahtelefû hattâ câehumul ilm(ilmu), inne rabbeke yakdî beynehum
yevmel kıyâmeti fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).


Ve andolsun ki; İsrailoğullarını güzel bir yere yerleştirdik. Ve onları
tayyib (temiz, helâl) rızıktan rızıklandırdık. Bundan sonra onlara ilim
gelinceye kadar ihtilâfa düşmediler. Muhakkak ki senin Rabbin, kıyâmet
günü, hakkında ihtilâfa (anlaşmazlığa) düşmüş oldukları şeyde, onların
aralarında hüküm verir.

10 / YUNUS - 94Fe in kunte fî şekkin mimmâ
enzelnâ ileyke fes’elillezîne yakreûnel kitâbe min kablik(kablike),
lekad câekel hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel
mumterîn(mumterîne).


Bundan sonra eğer sana indirdiğimiz şey hakkında şüphe içinde olursan,
o zaman senden önce kitabı okuyan kimselere sor. Andolsun ki; sana
Rabbinden hak geldi. Öyleyse sakın şüphe edenlerden olma.

10 / YUNUS - 95Ve lâ tekûnenne minellezîne kezzebû bi âyâtillâhi fe tekûne minel hâsirîn(hâsirîne).

Ve sakın Allah'ın âyetlerini yalanlayan kimselerden olma. O taktirde hüsrana uğrayanlardan olursun.

10 / YUNUS - 96İnnellezîne hakkat aleyhim kelimetu rabbike lâ yu’minûn(yu’minûne).

Muhakkak ki onlar, Rabbinin sözünü üzerlerine hakettiler. Onlar, mü'min olmazlar.

10 / YUNUS - 97Ve lev câethum kullu âyetin hattâ yerevûl azâbel elîm(elîme).

Ve eğer onlara bütün âyetler gelse bile, elîm azabı görene kadar (onlar mü'min olmazlar - âyet 96).

10 / YUNUS - 98Fe lev lâ kânet karyetun
âmenet fe nefeahâ îmânuhâ, illâ kavme yûnus(yûnuse), lemmâ âmenû
keşefnâ anhum azâbel hızyi fîl hayâtid dunyâ ve metta’nâhum ilâ
hîn(hînin).


Bundan sonra keşke bir ülke âmenû olsaydı da böylece onun (ülke halkının) îmânı, ona (ülke halkına) fayda verseydi, olmaz mıydı? Ancak Yunus'un kavmi âmenû
olunca, onlardan dünya hayatında aşağılayıcı azabı kaldırdık ve onları
belli bir zamana kadar metalandırdık (geçimlerini sağladık).

10 / YUNUS - 99Ve lev şâe rabbuke le âmene men fîl ardı kulluhum cemîâ(cemîân), e fe ente tukrihun nâse hattâ yekûnu mu’minîn(mu’minîne).
Ve
şâyet senin Rabbin dileseydi, yeryüzünde olan kimselerin hepsi elbette
topluca îmân ederlerdi. Yoksa sen, insanları mü'min(ler) oluncaya kadar
zorlayacak mısın?

10 / YUNUS - 100Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve
Allah'ın izni olmaksızın, bir kimsenin (bir nefsin) mü'min olması
(mümkün) olamaz. Ve (Allah), akıl etmeyen kimselerin üzerine ceza
(azap, pislik) verir.

10 / YUNUS - 101Kulinzurû mâzâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve mâ tugnîl âyâtu ven nuzuru an kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

De ki: “Semalarda ve yeryüzünde ne(ler) var bakın! Âmenû olmayan bir kavme, âyetler (deliller) ve uyarılar fayda vermez.”

10 / YUNUS - 102Fe hel yentezırûne illâ misle eyyâmillezîne halev min kablihim, kul fentezırû innî meakum minel muntezirîn(muntezirîne).
Yoksa
onlardan önce geçmiş olan günlerin benzerinden başkasını mı
bekliyorlar? “Artık bekleyin, muhakkak ki ben de sizinle beraber
bekleyenlerdenim.” de.

10 / YUNUS - 103Summe nuneccî rusulenâ vellezîne âmenû kezâlik(kezâlike), hakkan aleynâ nuncil mu’minîn(mu’minîne).

Sonra Biz, resûllerimizi ve âmenû olan kimseleri böyle kurtarırız. Mü'minleri kurtarmamız üzerimize haktır.

10 / YUNUS - 104Kul yâ eyyuhen nâsu in
kuntum fî şekkin min dînî,fe lâ a’budullezîne ta’budûne min dûnillâhi,
ve lâkin a’budullâhellezî yeteveffâkum, ve umirtu en ekûne minel
mu’minîn(mu’minîne).


De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dînimden (dînim hakkında) şüphe içinde
oldunuzsa (olsanız da) ben, sizin Allah'tan başka taptıklarınıza
tapmam. Ve lâkin sizi vefat ettirecek olan Allah'a kulluk ederim. Ve
ben, mü'minlerden olmakla emrolundum.”

10 / YUNUS - 105Ve en ekim vecheke lid dîni hanîfâ, ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).

Ve yüzünü hanif olarak dîne yönelt. Ve sakın müşriklerden olma!

10 / YUNUS - 106Ve lâ ted’u min dûnillâhi mâ lâ yenfeuke ve lâ yadurruk(yadurruke), fe in fealte fe inneke izen minez zâlimîn(zâlimîne).
Allah'tan
başka sana fayda ve zarar vermeyen şeylere dua etme. Bundan sonra eğer
öyle yaparsan, o zaman sen mutlaka zalimlerden olursun.

10 / YUNUS - 107Ve in yemseskallâhu bidurrin
fe lâ kâşife lehu illâ hû(hûve), ve in yuridke bi hayrin fe lâ râdde li
fadlih(fadlihi), yusîbu bihî men yeşâu min ibâdih(ibâdihi), ve huvel
gafûrur râhîm(râhîmu).


Ve eğer Allah, sana bir zarar (bir darlık) dokundurursa, artık onu,
O'ndan (Allah'tan) başka giderecek kimse yoktur. Ve eğer sana (senin
için) bir hayır isterse, o taktirde O'nun fazlını geri çevirecek kimse
yoktur. O'nu kullarından dilediği kimseye isabet ettirir. Ve O;
Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nurunun sahibi).

10 / YUNUS - 108Kul yâ eyyuhen nâsu kad
câekumul hakku min rabbikum, fe men ihtedâ fe innemâ yehtedî li
nefsih(nefsihi), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve mâ ene
aleykum bi vekîl(vekîlin).


De ki: “Ey insanlar, Rabbinizden size hak gelmiştir! Kim hidayete erdiyse, muhakkak ki kendi nefsi için hidayete erer. Ve kim dalâlette olduysa (kaldıysa) ancak kendi aleyhine (sorumluluğu kendi üzerinde) dalâlette olur. Ve ben, sizin üzerinize vekil değilim.”

10 / YUNUS - 109Vettebi’ mâ yûhâ ileyke vasbir hattâ yahkumallâh(yahkumallâhu), ve huve hayrul hâkimîn(hâkimîne).

Ve sana vahyolunan şeye tâbî ol! Ve Allah, hükmedinceye (hüküm verene) kadar sabret! Ve O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.




[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
YUNUS Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali
» HUD Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: