www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 BAKARA Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:47 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm

2 / BAKARA - 1Elif, lâm, mim.

Elif, Lâm, Mim.

2 / BAKARA - 2Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).

İşte bu Kitap; O'nda hiç(bir açıdan) şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.

2 / BAKARA - 3Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar (takva sahipleridir) ki; gaybe (gaybte Allah'a) îmân ederler,
namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk
ederler (başkalarına verirler).

2 / BAKARA - 4Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik(kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn(yûkınûne).
Onlar
(takva sahipleridir) ki; sana indirilene ve senden önce indirilenlere
(bütün semavî kitaplara) îmân ederler ve onlar ahirete (ruhlarını
Allah'a ulaştıracaklarına) yakîn hasıl ederler (yakîn seviyesinde
inanırlar).

2 / BAKARA - 5Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).

İşte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler. Ve işte onlar, muflihundurlar (felâha, kurtuluşa erenlerdir).

2 / BAKARA - 6İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir, onlar mü'min olmazlar.

2 / BAKARA - 7Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah
onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının üzerini
mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti.
Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

2 / BAKARA - 8Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn(mu’minîne).
Ve
insanlardan bir kısmı derler ki: “Biz, Allah'a ve ahiret gününe
(hayatta iken ruhun Allah'a ulaşacağı güne) îmân ettik.” Ve onlar
mü'min değillerdir.

2 / BAKARA - 9Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne).

(Zannederler ki) Allah'ı ve âmenû olanları aldatırlar. Halbuki onlar, ancak kendilerini aldatırlar ve farkına varmazlar.

2 / BAKARA - 10Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne).
Onların
kalplerinde maraz (hastalık) vardır. Allah da bu sebeple onların
hastalığını artırmıştır. Tekzip etmeleri (Allah'a ulaşmayı
yalanlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azap vardır.

2 / BAKARA - 11Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).

Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten
men ettikleri için Allah'ın hastalıklarını artırdığı insanlara):
“Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men
etmeyin).” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz (dîn
öğreticileri, nefs tezkiyecileriyiz).” dediler.

2 / BAKARA - 12E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Muhakkak ki onlar, (evet) onlar fesat çıkaranlardır ve lâkin (şuurunda) bilincinde olmazlar, (öyle) değil mi?

2 / BAKARA - 13Ve izâ kîle lehum âminû kemâ
âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus
sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah'a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi âmenû mu olalım?” dediler. Muhakkak ki onlar, (evet) onlar sefihlerdir fakat bilmezler, (öyle) değil mi?

2 / BAKARA - 14Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn(mustehziûne).

Ve âmenû
olanlarla buluştukları zaman: “Biz îmân ettik.” dediler. Şeytanlarıyla
yalnız kaldıkları zaman: “Muhakkak ki biz, sizinle beraberiz. Biz
(onlarla) sadece alay eden kimseleriz.” dediler.

2 / BAKARA - 15Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).

Allah da onlarla istihza (alay) eder ve onlara mühlet verir. Kendi azgınlıkları (isyanları) içinde bocalarlar.

2 / BAKARA - 16Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

İşte onlar, o kimselerdir ki; hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.

2 / BAKARA - 17Meseluhum ke
meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu
bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(yubsirûne).


Onların durumu, ateş yakıp böylece çevresindeki şeyleri aydınlattığı
zaman Allah'ın nurlarını giderdiği ve onları karanlıklar içinde
bıraktığı kimselerin durumu gibidir. (Artık) onlar göremezler.

2 / BAKARA - 18Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne).

Sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar, (Rab'lerine) dönmezler.

2 / BAKARA - 19Ev ke sayyibin mines semâi
fîhi zulumâtun ve ra’dun ve berk(berkun), yec’alûne esâbiahum fî
âzânihim mines savâiki hazaral mevt(mevti), vallâhu muhîtun bil
kâfirîn(kâfirîne).


Veya (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve
şimşek bulunan bir yağmura (tutulmuş) gibidirler. Yıldırımların
(dehşetinden) ölüm korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Ve
Allah, kâfirleri kuşatandır.

2 / BAKARA - 20Yekâdul berku yahtafu
ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve
lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli
şey’in kadîr(kadîrun).


Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her
aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine
karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah dileseydi, onların
duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah,
herşeye kaadirdir (herşeye gücü yeter).

2 / BAKARA - 21Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).

Ey insanlar! Rabbinize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz.

2 / BAKARA - 22Ellezî ceale lekumul arda
firâşen ves semâe binââ(binâen), ve enzele mines semâi mâen fe ahrece
bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec’alû lillâhi endâden ve
entum ta’lemûn(tâ’lemune).


O (Allah) ki; yeryüzünü sizin için döşek ve göğü de bina kıldı. Ve
gökten su indirdi. Ve böylece onunla mahsullerden sizin için rızık
çıkardı. Öyleyse bile bile Allah'a eşler kılmayın.

2 / BAKARA - 23Ve in kuntum fî reybin mimmâ
nezzelnâ alâ abdinâ fe’tû bi sûretin min mislihî, ved’û şuhedâekum min
dûnillâhi in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).


Eğer kulumuza indirdiğimiz şeyden (Kur'ân'dan) şüphe içindeyseniz, o
zaman O'nun mislinden bir sure getirin ve Allah'tan başka şahitlerinizi
de davet edin, eğer siz sadıklarsanız.

2 / BAKARA - 24Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirîn(kâfirîne).
Fakat,
eğer yapamazsanız ki asla yapamazsınız, o taktirde kâfirler için
hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının.

2 / BAKARA - 25Ve beşşirillezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru),
kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min
kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun
mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).


Ve îmân edip, ıslâh edici (nefsi tezkiye ve tasfiye edici) amelde
bulunanlar için altlarından nehirler akan cennetler olduğunu müjdele.
Oradaki meyvelerden ve mahsullerden bir rızıkla her
rızıklandırılışlarında: “İşte bu bizim daha önce de
rızıklandırıldığımız (yediğimiz) şeydir.” dediler. (Evet) ona
(dünyadaki rızıklarına) benzeri (lezzet ve nefaset bakımından çok
farklısı) verilmiştir. Onlar için orada temiz eşler vardır ve onlar
orada devamlı kalacak olanlardır.

2 / BAKARA - 26İnnallâhe lâ yestahyî en
yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe
ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne
mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî
bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn(fâsıkîne).


Hiç şüphesiz Allah, bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal vermekten çekinmez. Fakat âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), onun Rab'lerinden bir hak
olduğunu muhakkak ki bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler)
ise: “Allah, bu misalle ne demek istedi?” derler. (Allah) onunla
birçoğunu dalâlette bırakır, birçoğunu da onunla hidayete erdirir. Ve fasıklardan başkasını dalâlette bırakmaz.

2 / BAKARA - 27Ellezîne yenkudûne ahdallâhi
min ba’di mîsâkıh(mîsâkıhî), ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale
ve yufsidûne fîl ard(ardı) ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).


O (fasıklar) ki; (kalû belâ günü Allah'a verdikleri) MİSAK'ten sonra Allah'ın ahdini
bozarlar. Ve Allah'ın O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi
keserler. (Başka insanların, ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına mani
olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar
(kazandıkları pozitif dereceler negatif derecelerden az olanlar)
hüsranda olanlardır.

2 / BAKARA - 28Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne).
Allah'ı
nasıl inkâr edersiniz? (Kıyâmet günü sur'a üfürüldükten sonra) siz ölü
idiniz. Sonra sizi (kıyâmet günü zaman tersine çalıştığı için)
diriltti. Sonra sizi (sur'a ikinci üfürülüşünde yeniden) öldürecek.
Sonra (sur'a üçüncü üfürülüşünde tekrar) diriltecek. Sonra da (İndi
İlâhi'de) O'na döndürüleceksiniz.

2 / BAKARA - 29Huvellezî halaka lekum mâ
fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a
semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun).


O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı. Sonra
(kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak
düzenledi. Ve O, herşeyi en iyi bilen (Alîm)'dir.

2 / BAKARA - 30Ve iz kâle rabbuke lil
melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ
men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike
ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).


Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben, yeryüzünde bir halife
kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan
dökecek birisini mi (halife) kılacaksın? Biz Seni, hamdinle tesbih ve
Seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki Ben, sizin
bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.

2 / BAKARA - 31Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne).
Ve
Allah, Âdem'e O'nun (Allah'ın) bütün isimlerini (bu isimlerdeki
hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi
sadıklardan iseniz bunları isimleri ile Bana haber verin (söyleyin).”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:47 pm

2 / BAKARA - 32Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu).
(Melekler):
“Seni tenzih ederiz.” dediler. “Senin bize öğrettiğinden başka (hiç)bir
ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm'sin (en iyi bilensin), Hakîm'sin
(hikmet sahibisin).”

2 / BAKARA - 33Kâle yâ âdemu enbi’hum bi
esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî
a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum
tektumûn(tektumûne).


(Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).”
dedi. Âdem, onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah,
meleklere): “Ben size, Ben muhakkak ki, göklerin ve yerin
bilinmeyenlerini bilirim. Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde)
gizlemekte olduğunuz şeyleri de bilirim, demedim mi?” dedi.

2 / BAKARA - 34Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
Ve
meleklere: “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman iblis hariç, (onlar)
hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden
oldu.

2 / BAKARA - 35Ve kulnâ yâ âdemuskun ente
ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ ve lâ takrabâ
hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne).


Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Ondan (ondaki
yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve şu ağaca
yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

2 / BAKARA - 36Fe ezellehumâş şeytânu anhâ
fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din
aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).


Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de
içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman
olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde
oturma ve faydalanma vardır (geçimini temin etme ve faydalanma
vardır).” dedik.

2 / BAKARA - 37Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).
Sonra
Âdem, Rabbinden kelimeler aldı (ve Rabbine tövbe etti.) Bunun üzerine
(Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab'tır,
Rahîm'dir (tövbeleri kabul eden, merhametli ve rahmet nuru
gönderendir).

2 / BAKARA - 38Kulnâhbitû minhâ
cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe
lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Biz
dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet
gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku
yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”

2 / BAKARA - 39Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır.

2 / BAKARA - 40Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn(ferhebûne).

Ey
İsrailoğulları! Sizi ni'metlendirdiğim o ni'metimi hatırlayın ve ahdimi
yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine getireyim
(sizleri vaadettiğim cennetime alayım). Ve (ahdinize sadık kalmakta)
sadece Benden korkun.

2 / BAKARA - 41Ve âminû bi mâ enzeltu
musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ
teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.


Sizin yanınızda olanı (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye
(Kur'ân'a) îmân edin ve O'nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ve
(sakın) âyetlerimi az bir bedelle satmayın. Ve sadece Bana karşı takva
sahibi olun.

2 / BAKARA - 42Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn(ta’lemûne).

Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.

2 / BAKARA - 43Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn(râkiîne).

Ve namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin ve rükû edenlerle beraber rükû edin.

2 / BAKARA - 44E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da kendinizi
unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor
musunuz?

2 / BAKARA - 45Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).

(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane
(yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a
ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette
ağır gelir.

2 / BAKARA - 46Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O
(huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak
mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn
derecesinde inanırlar.

2 / BAKARA - 47Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne).

Ey İsrailoğulları! Size en'am ettiğim o ni'metimi ve Benim sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

2 / BAKARA - 48Vettekû yevmen lâ teczî
nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu
minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).


Ve hiç kimseden bir kimseye bir şeyin ödenmediği ve ondan (hiç
kimseden) bir şefaatin kabul olunmadığı ve hiç kimseden bir fidye
alınmadığı ve onlara yardım da edilmediği günden sakının.

2 / BAKARA - 49Ve iz necceynâkum min âli
fir’avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne
nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîm(azîmun).


Ve sizi firavun ailesinden kurtarmıştık ki (onlar), size kötü azap
ediyorlar, oğullarınızı kesip kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve
bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.

2 / BAKARA - 50Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûn(tenzurûne).

Ve sizin için denizi yardık. Böylece sizi kurtarıp firavun ailesini boğduk. Ve siz de (bunu) görüyordunuz.

2 / BAKARA - 51Ve iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne).
Ve
Musa'ya (Tur Dağı'nda) kırk gece (beraberlik) vaadetmiştik. Sonra siz,
hemen onun ardından (Samiri'nin altından yaptığı) buzağıyı (tanrı)
edindiniz. Ve (böylece) zalimler oldunuz.

2 / BAKARA - 52Summe afevnâ ankum min ba’di zâlike leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Sonra sizi, bunun (buzağıyı ilâh edinmenin) ardından affettik. Umulur ki böylece siz şükredersiniz.

2 / BAKARA - 53Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn(tehtedûne).

Ve Musa'ya, hidayete eresiniz diye kitap ve furkan vermiştik.

2 / BAKARA - 54Ve iz kâle mûsâ li kavmihî
yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ
bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe
aleykum innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).


Ve Musa kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki
siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız'a tövbe edin.
Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin
için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.
Muhakkak ki O; O, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.

2 / BAKARA - 55Ve iz kultum yâ mûsâ len nu’mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûn(tenzurûne).
Ve:
“Ya Musa! Biz, Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız.”
demiştiniz. Sizi bunun üzerine yıldırım yakaladı. Ve siz de (bunu)
görüyordunuz.

2 / BAKARA - 56Summe beasnâkum min ba’di mevtikum leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Sonra umulur ki siz şükredersiniz diye ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik.

2 / BAKARA - 57Ve zallelnâ aleykumul gamâme
ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum
ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).


Ve bulutu sizin üstünüze gölgeledik. Size kudret helvası ve bıldırcın
indirdik. Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin. Ve onlar, bize
zulmetmediler, fakat kendi nefslerine zulmediyorlardı.

2 / BAKARA - 58Ve iz kulnâdhulû hâzihil
karyete fe kulû minhâ haysu şi’tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve
kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinîn(muhsinîne).


Ve o zaman demiştik ki: “Bu kasabaya girin, böylece onun
(ni'metlerinden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Secde ederek kapıdan
girin ve “hıtta (günahlarımızın bağışlanmasını diliyoruz)” deyin. Biz
de sizlere mağfiret edelim (günahlarınızı sevaba çevirelim). Ve
muhsinlerin (ni'metlerini daha da) artıracağız.”

2 / BAKARA - 59Fe beddelellezîne zalemû
kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines
semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).


Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de o zaman fıska düştüklerinden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir azap indirdik.

2 / BAKARA - 60Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî
fe kulnâdrib bi asâkel hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete
aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min
rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).


Ve Musa, kavmi için suya kavuşmayı istemişti. Biz de o zaman: “Asanla
kayaya vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı.
İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmişti. Allah'ın
rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar
olmayın.

2 / BAKARA - 61Ve iz kultum yâ mûsâ len
nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ
tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ,
kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû
mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel
meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû
yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı),
zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).


Ve siz: “Ey Musa! Biz bir tek yemek (yemeye) sabredemeyiz. Bizim için
Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği sebze, hıyar, sarımsak,
mercimek ve soğan çıkarsın.” demiştiniz. Musa: “Bir hayır olan bunu,
daha değersiz olan bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise)
Mısır'a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti.
(Sonra da) onların üzerlerine fakirlik ve sefalet (damgası) vuruldu. Ve
onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar. Muhakkak ki bu, Allah'ın
âyetlerini inkâr ettikleri ve peygamberleri haksız yere öldürdükleri
içindi. İşte bu (ceza) isyan edip, haddi aşmakta oldukları içindi.

2 / BAKARA - 62İnnellezîne âmenû vellezîne
hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile
sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum
yahzenûn(yahzenûne).


Şüphesiz ki; âmenû
olanlar, yahudiler, hristiyanlar ve sabiiler, bunlardan her kim,
Allah'a ve yevm'il âhire inanır ve ıslâh edici ameller işlerse (nefsini
tezkiye ederse), bu durumda onların mükâfatları Rab'lerinin katındadır.
Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

2 / BAKARA - 63Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve
refa’nâ fevkakumut tûr(tûra) huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ
fîhi leallekum tettekûn(tettekûne).


Sizin misakinizi
(yeminlerinizi) aldığımız zaman Tur Dağı'nı üstünüze kaldırmıştık. Size
verdiğimiz şeylere kuvvetle sarılın ve onun içindeki şeyleri hatırlayın
ki; böylece takva sahibi olasınız.

2 / BAKARA - 64Summe tevelleytum min ba’di zâlik(zâlike), fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn(hâsirîne).
Siz
bundan (bu sözü verdikten) sonra döndünüz. Eğer Allah'ın fazlı ve O'nun
rahmeti sizin üzerinize olmasaydı, siz muhakkak ki hüsrandaki
(kimse)lerden olurdunuz.

2 / BAKARA - 65Ve lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hasiîne).
Andolsun
ki sizden cumartesi günündeki (avlanma yasağını) çiğneyenleri
biliyordunuz. O zaman onlara: “Kovulmuş maymunlar olun.” dedik.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:48 pm

2 / BAKARA - 66Fe cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev’ızaten lil muttakîn(muttakîne).

Böylece onu (cezayı) hayatta olanlara ve onların ardından geleceklere bir ibret ve takva sahipleri için bir öğüt kıldık.

2 / BAKARA - 67Ve iz kâle mûsâ li kavmihî
innallâhe ye’murukum en tezbehû bakarah(bakaraten), kâlû e tettehızunâ
huzuvâ(huzuven), kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîn(câhilîne).


Musa kavmine: “Muhakkak ki Allah, sizin bir inek kesmenizi emrediyor.”
demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa) onlara:
“Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.” demişti.

2 / BAKARA - 68Kâlûd’u lenâ rabbeke
yubeyyin lenâ mâ hiy(hiye), kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ
fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun beyne zâlik(zalike) fef’alû mâ
tu’merûn(tu’merune).


(Onlar da) dediler ki: “Bizim için Rabbine dua et, onun ne (evsafta)
olduğunu bize açıklasın.” (Musa) dedi ki: “Hiç şüphesiz O buyuruyor ki;
muhakkak o ne genç ne de yaşlı, ikisinin ortası yaşta bir inek (olsun).
Öyleyse emrolunduğunuz şeyi yapın.”

2 / BAKARA - 69Kâlûd’u lenâ rabbeke
yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu,
fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırîn(nâzirîne).


(Onlar da) dediler ki: “(Öyle ise) bizim için Rabbine dua et de onun
rengi nedir, bize açıklasın.” (Musa): “Şüphesiz O, buyuruyor ki; o
muhakkak görenlerin hoşuna gidecek parlak, sarı renkte bir inektir.”
dedi.

2 / BAKARA - 70Kâlûd’u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne).
(Onlar
da) dediler ki: “(Öyle ise) bizim için Rabbine dua et, onun nasıl bir
şey olduğunu bize açıklasın. Muhakkak ki bu inek, bize (diğer
ineklerin) benzeri gibi geliyor. Eğer Allah dilerse, muhakkak ki biz
(kesilmesi emrolunan sığıra) ulaşırız.”

2 / BAKARA - 71Kâle innehu yekûlu innehâ
bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars(harse),
musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk(hakkı), fe
zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn(yef’alûne).


(Hz. Musa) dedi ki: “Şüphesiz O, buyuruyor ki; muhakkak ki o henüz
boyunduruk altına alınmamış bir inektir. Yeri sürmez, ekin sulamaz.
Salmadır, hiç alacası, lekesi yoktur.” Dediler ki: “İşte şimdi
hakikatle (gerçekle) geldin.” Böylece onu (o evsafta bir inek)
kestiler. Az kalsın bunu yapamayacaklardı.

2 / BAKARA - 72Ve iz kateltum nefsen feddâre’tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûn(tektumûne).
Ve
siz, bir adam öldürmüştünüz de (katilini saklayarak) onun hakkındaki
(suçu) birbirinize yüklemiştiniz. Oysa Allah, gizlemiş olduğunuz şeyi
(açığa) çıkarandır.

2 / BAKARA - 73Fe kulnâdribûhu bi ba’dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
O
zaman Biz: “Onun (ineğin) bir kısmıyla ona (öldürülen adama) vurun.”
demiştik. (Vurunca ölü adam dirildi), işte böylece Allah ölüleri
diriltir ve size âyetlerini (kudretinin ispatını) gösterir. Umulur ki;
aklınızı kullanırsınız (akıl edersiniz).

2 / BAKARA - 74Summe kaset kulûbukum min
ba’di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasveh(kasveten), ve inne
minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhâr(enhâru), ve inne minhâ
lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min
haşyetillâh(haşyetillâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ
ta’melûn(ta’melûne).


Sonra yine kalpleriniz kasiyet bağladı (katılaştı ve karardı), taş
gibi, hatta daha da kasvetli oldu. Ve muhakkak ki taşlardan öyleleri
vardır ki, ondan ırmaklar kaynar. Ve muhakkak ki ondan (taştan)
öyleleri vardır ki; yarılır da içinden su çıkar. Ve şüphesiz öyleleri
vardır ki; Allah'a öyle huşû duyar ki aşağıya düşer. Ve Allah,
yaptıklarınızdan gâfil değildir.

2 / BAKARA - 75E fe tatmeûne en yu’minû
lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe
yuharrifûnehu min ba’di mâ akalûhu ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).


(Ey mü'minler)! Şimdi bunların size inanacaklarını umuyor musunuz?
Onlardan bir fırka (grup) vardı ki; Allah'ın kelâmını işitip ona arif
olduktan (öğrendikten) sonra onu bile bile tahrif ederlerdi.

2 / BAKARA - 76Ve izâ lekûllezîne âmenû
kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû e tuhaddisûnehum bi
mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ
ta’kılûn(ta’kılûne).


Ve onlar, âmenû
olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) karşılaştıkları (mülâki
oldukları) zaman “Âmenû olduk.” dediler. Yalnız kaldıkları zaman
onlardan bazıları bazılarına: “Allah'ın size açıkladığı şeyleri
(Resûlallah'a ait evsafı) onlara (mü'minlere) Rabbinizin katında size
karşı hüccet (delil) göstersinler diye mi açıklıyorsunuz? Hâlâ akıl
etmiyor musunuz?” dediler.

2 / BAKARA - 77E ve lâ ya’lemûne ennallâhe ya’lemu mâ yusirrûne ve mâ yu’linûn(yu’linûne).

Ve onlar, gizlenen ve açıklanan şeyleri Allah'ın biliyor olduğunu bilmiyorlar mı?

2 / BAKARA - 78Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).
Onlardan
bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitabı'nı bilmezler, sadece
emaniyyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve onlar sadece
zannediyorlar.

2 / BAKARA - 79Fe veylun lillezîne
yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li
yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet
eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).


Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazarlar, sonra da (emaniyye
bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında
satmak için: “Bu, Allah'ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara,
elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı. Yazıklar olsun onlara,
kazandıkları şeyler sebebiyle.

2 / BAKARA - 80Ve kâlû len temessenen nâru
illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len
yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ
ta’lemûn(ta’lemûne).


Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün
dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De
ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allah'ın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?

2 / BAKARA - 81Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini
kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı
kalacaklardır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:48 pm

2 / BAKARA - 82Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ve âmenû
olup (Allah'a ulaşmayı dileyip), ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel
işleyenler, işte onlar, cennet halkıdır ve içinde (cennette) devamlı
kalacaklardır.

2 / BAKARA - 83Ve iz ehaznâ mîsâka benî
isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel
yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz
zekât(zekâte), summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum
mu’ridûn(mu’ridûne).


Biz, İsrailoğulları'ndan: “Allah'tan başkasına kul olmayın, ana-babaya,
yakınlara, (akrabaya) yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun,
insanlara güzel söz söyleyin, namazı (hakkıyla) kılın, zekâtı verin.”
diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç, yüz çevirdiniz. (Zaten) siz döneklersiniz.

2 / BAKARA - 84Ve iz ehaznâ mîsâkakum lâ
tesfikûne dimâekum ve lâ tuhricûne enfusekum min diyârikum summe
ekrartum ve entum teşhedûn(teşhedûne).


Ve
“Birbirinizin kanlarını dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan çıkarmayın.”
diye sizden misak almıştık. Siz de bunu (misakinizi) ikrar etmiştiniz.
Sizler (buna) şahadet edersiniz.

2 / BAKARA - 85Summe entum hâulâi taktulûne
enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim
bil ismi vel udvân(udvâni), ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve
muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive
tekfurûne bi ba’d(ba’dın), fe mâ cezâu men yef’alu zâlike minkum illâ
hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil
azâb(azâbi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne).


Sonra siz (o kişilersiniz ki); birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden bir
grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve düşmanlıkta
yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelecek olsalar (yine
de onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı
değiştirirsiniz. Oysa o, onların (yurtlarından) çıkarılması size haram
kılınmıştı. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı
ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası; dünya hayatında ancak
rezilliktir. Kıyâmet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine maruz
bırakılır. Allah, yaptığınız şeylerden gâfil değildir.

2 / BAKARA - 86Ulâikellezîneşteravul hayâted dunyâ bil âhireti, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
İşte
onlar öyle kimselerdir ki, dünya hayatını ahirete karşı satın
almışlardır. Bu sebeple azap onlardan hiç hafifletilmeyecek ve onlara
yardım da olunmayacaktır.

2 / BAKARA - 87Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe
ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti
ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ
lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan
taktulûn(taktulûne).


Andolsun ki Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri
ardından (araları kesilmeksizin, peşpeşe) resûller gönderdik. Ve
Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu Ruh'ûl
Kudüs ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin
hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bu
sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz.

2 / BAKARA - 88Ve kâlû kulûbunâ gulf(gulfun), bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu’minun(yu’minûne).
Ve
dediler ki: “Bizim kalplerimiz kılıflıdır.” Hayır, Allah, küfürleri
(sebebi) ile onları lânetledi. Bu sebeple ne kadar az îmân ediyorlar.

2 / BAKARA - 89Ve lemmâ câehum kitâbun min
indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne
alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe
la’netullâhi alel kâfirîn(kâfirîne).


Onlara, Allah katından onların beraberindeki şeyi (Tevrat'ı) tasdik
eden bir Kitap, (Kur'ân) geldiği zaman (O'nu kabul etmediler). Oysa
(Kur'ân gelmeden) önce kâfirlere karşı (zor durumda kaldıklarında,
Tevrat'ta bahsi geçen ahir zaman Peygamberi adına) fetih
ve zafer için (Allah'tan) yardım isteyip dururlardı. O (Tevrat'ta
vasfını) bildikleri (Peygamber) onlara gelince O'nu inkâr ettiler. Bu
yüzden Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerindedir.

2 / BAKARA - 90Bi’semeşterav bihî enfusehum
en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ
men yeşâu min ibâdih(ibâdihî), fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve
lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun).


Onların, Allah'ın kullarından dilediği kimse üzerine, fazlından
indirmekte olduğuna (vahye), haset ederek Allah'ın indirdiği şeyi inkâr
etmeleri ve bununla kendilerini satmaları ne kadar kötü şey. Böylece
gazaptan gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azap var.

2 / BAKARA - 91Ve izâ kîle lehum âminû bi
mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ
verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne
enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn(mu’minîne).


Onlara: “Allah'ın indirdiğine îmân edin.” denildiği zaman: “Biz, bize
indirilene îmân ederiz.” dediler. Ve onun arkasındakini (ondan sonra
geleni) inkâr ederler. Ve o haktır. Ve onların yanındakini tasdik
edicidir. De ki: “Eğer siz, mü'minler iseniz bundan önce niye Allah'ın
peygamberlerini öldürüyordunuz?”

2 / BAKARA - 92Ve lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne).
Andolsun
ki; Musa size beyyineler (açık deliller) ile geldi. Sonra siz onun
ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz ve siz zalimlersiniz.

2 / BAKARA - 93Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve
refa’nâ fevkakumut tûr(tûra), huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû
semi’nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi’se
mâ ye’murukum bihî îmânukum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).


Sizden, misak
almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. Size verdiğimiz (Tevrat'ı) şeyi,
kuvvetle alın ve (emirlerimizi) işitin (demiştik). “İşittik ve isyan
ettik.” dediler. Küfürleri sebebiyle onların kalpleri içine buzağı(ya
tapmanın) küfrü içirildi (yerleştirildi). De ki: “Eğer siz mü'min
(kimse)ler iseniz îmânınız size onunla ne kötü şeyler emrediyor.”

2 / BAKARA - 94Kul in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
De
ki: “Allah katındaki ahiret yurdu (gerçekten dediğiniz gibi) eğer başka
insanların değil de sadece sizin için ise (ve bu iddianızda) eğer
sadıklarsanız haydi (o zaman) ölümü temenni edin.”

2 / BAKARA - 95Ve len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne).

Ve elleriyle takdim ettikleri (günahları) sebebiyle bunu (ölümü), ebediyyen asla temenni etmezler. Ve Allah, zalimleri bilir.

2 / BAKARA - 96Ve le tecidennehum ahrasan
nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru
elfe seneh(senetin), ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en
yuammer(yuammere), vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne).


Ve onları hayata karşı mutlaka insanların en hırslısı bulursun. (Hatta)
o müşriklerden herbiri şâyet bin sene ömürlendirilse; (yaşamayı) sever
(arzu eder). Oysa onun ömürlendirilmesi, onu azaptan uzaklaştırıcı
değildir. Allah yaptıklarınızı görendir.

2 / BAKARA - 97Kul men kâne aduvven li
cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ
beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).


De ki: “Kim Cibril'e düşmansa o zaman (bilsin ki) muhakkak ki O,
ellerindeki (daha önceki kitapları) tasdik eden (Kur'ân'ı), Allah'ın
izniyle senin kalbine indirdi. (O Kur'ân), mü'minler için bir hidayet (rehberi) ve müjdedir.”

2 / BAKARA - 98Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne).

Kim, Allah'a ve O'nun meleklerine ve O'nun resûllerine ve Cebrail'e ve
Mikail'e düşman olursa, o taktirde muhakkak ki Allah kâfirlere
düşmandır.

2 / BAKARA - 99Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne).

Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. Ve bunları fasıklardan başka kimse inkâr etmez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:48 pm

2 / BAKARA - 100E ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu’minûn(yu’minûne).

Bir ahd
yaptıkları zaman, her defasında onlardan bir kısmı onu nakzettiler mi
(bozdular mı)? Evet, (bozdular). Onların çoğu îmân etmezler.

2 / BAKARA - 101Ve lemmâ câehum resûlun min
indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl
kitâb(kitâbe), kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve onlara ne zaman Allah katından beraberlerindeki şeyi (Kitap'ı)
tasdik eden (doğrulayan) bir resûl gelse; kitap verilenlerden bir
kısmı, sanki hiç bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitap'ını arkalarına
atıverdiler.

2 / BAKARA - 102Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu
alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş
şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi
bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ
yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ
yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne
bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ
yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl
âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû
ya’lemûn(ya’lemûne).


Onlar, Süleyman (A.S)'ın mülkü üzerine şeytanların okuduğu (anlattığı,
tilâvet ettiği) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (A.S), inkâr
etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara,
sihri ve Babil Şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen
şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Oysa onlar: “Biz sadece bir fitneyiz
(sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek)
kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o
ikisinden, erkek ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve
de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar
verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar
veren şeyleri öğreniyorlar. Andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait
bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin
olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini
sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

2 / BAKARA - 103Ve lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).

Şâyet onlar âmenû
olup (Allah'a ulaşmayı dileyip) takva sahibi olsalardı; Allah katından
(kendilerine verilecek) sevap, elbette daha hayırlı (olacaktı), eğer
biliyor olsalardı.

2 / BAKARA - 104Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Ey
îmân edenler! “Raina (bizi gözet)” demeyin. ve “unzurna (bize bak)”
deyin ve (Allah'ın hükmünü) dinleyin (işitin). Ve kâfirler için elîm
bir azap vardır.

2 / BAKARA - 105Mâ yeveddullezîne keferû min
ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min
rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil
azîm(azîmi).


Ehli kitaptan kâfir olanlar ve müşrikler, Rabbinizden sizin üzerinize
hayırdan (rahmet ve fazl) indirilmesini sevmezler (istemezler). Ve
Allah, rahmetini dilediği kimseye tahsis eder. Ve Allah, fazlıl azîmin
sahibidir.

2 / BAKARA - 106Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ ne’ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta’lem ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Biz
bir âyetten neyi nesheder (kaldırır, değiştirir)sek veya neyi
unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun mislini getiririz.
Bilmez misin? Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir.

2 / BAKARA - 107E lem ta’lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Bilmez
misiniz? Muhakkak ki göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, O'nundur. Ve
sizin için Allah'tan başka dost ve yardımcı da yoktur.

2 / BAKARA - 108Em turîdûne en tes’elû
resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl(kablu), ve men yetebeddelil kufra
bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).


Yoksa siz de, daha önceden Musa'ya sorulduğu gibi, resûlünüzü (ondan
şüpheye düşerek) sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Kim îmânı küfür ile
değiştirirse andolsun ki; doğru yoldan sapmıştır.

2 / BAKARA - 109Vedde kesîrun min ehlil
kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâ(kuffâran), haseden
min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hakk(hakku), fa’fû
vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrih(emrihî), innallâhe alâ kulli şey’in
kadîr(kadîrun).


Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan edildikten (belli
olduktan) sonra nefslerinin içindeki hasetten dolayı, sizin îmânınızdan
sonra kâfir olmanızı (fıska düşmenizi) arzu ederler. Ta ki; Allah'ın
(bu husustaki) emri gelinceye kadar bağışlayıp, hoşgörün. Hiç şüphesiz
Allah, herşeye kaadirdir.

2 / BAKARA - 110Ve ekîmus salâte ve âtûz
zekât(zekâte), ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu
indallâh(indallâhi) innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).


Namazı (gereği üzere) kılın, zekâtı verin. Nefsleriniz için hayır
olarak takdim ettiğiniz (sunduğunuz) şey (ne ise) Allah'ın indinde onu
bulursunuz. Muhakkak ki Allah, amellerinizi görücüdür.

2 / BAKARA - 111Ve kâlû len yedhulel cennete
illâ men kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû
burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).


Dediler ki: “Cennete yahudi veya hristiyan olan kişinin dışında kimse
girmeyecektir.” Bu, onların emaniyye (zan ve kuruntularına ait
bilgi)leridir. De ki: “Eğer siz (iddianızda) sadıklar iseniz delilinizi
getirin.”

2 / BAKARA - 112Belâ men esleme vechehu
lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun
aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Hayır, (öyle değil), kim vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim ederse
o, muhsinlerden (olur). Artık onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Onlara
(onların üzerine) korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

2 / BAKARA - 113Ve kâletil yahûdu leysetin
nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve
hum yetlûnel kitâb(kitâbe), kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle
kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi
yahtelifûn(yahtelifûne).


Yahudiler dedi ki: “Hristiyanlar bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.”
Hristiyanlar dedi ki: “Yahudiler bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.”
Halbuki onlar (her iki taraf da) Kitap'ı okuyorlar (tilâvet ediyorlar).
Tıpkı onlar gibi (bu hususta) bilgisi olmayanlar da (taklit yolunu
seçerek) onların dediklerine benzer (sözler söylediler). Böylece Allah,
ihtilâf içinde oldukları o şey hakkında, kıyâmet günü, onların
aralarında hükmünü verecektir.

2 / BAKARA - 114Ve men azlemu mimmen menea
mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne
lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum
fîl âhireti azâbun azîm(azîmun).


Allah'ın mescidlerinde O'nun adının zikredilmesini men eden (engelleyip
yasaklayan) ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışan kimseden
daha zalim kim vardır? Bunlar için mescidlere girmek yoktur. Ancak
(endişe ve) korku içinde (oraya o mescidlere girebilirler). Onlar için
dünyada rezillik, ahirette de azîm azap (azabın en büyüğü) vardır.

2 / BAKARA - 115Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).
Doğu
da Allah'ındır batı da (doğu da batı da Allah içindir). Artık hangi
tarafa dönerseniz dönün, Allah'ın Vechi (Zat'ı) oradadır. Çünkü Allah,
herşeyi kuşatan (Vâsiun Alîm)dir.

2 / BAKARA - 116Ve kâlûttehazellâhu veleden, subhâneh(subhânehu), bel lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne).
“Allah
çocuk edindi.” dediler. (Haşa!) O, (bundan) münezzehtir (berîdir).
Hayır, göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) O'nundur (O'nun içindir).
Hepsi de O'na boyun eğmiş (emrine amade bir vaziyette)dir.

2 / BAKARA - 117Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Gökleri
ve yeri, eşsiz, örneksiz (ilâhi bir tarzda ilk olarak) yaratandır. O,
emir olarak bir şeyi kaza etmek (irade etmek, ifa etmek) istediği zaman
o şeye muhakkak ki (sadece) “Ol!” der. O da hemen oluverir.

2 / BAKARA - 118Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne
lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne
min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti
li kavmin yûkınûn(yûkınûne).


(Gerçeği) bilmeyenler dediler ki: “Allah bizimle konuşsa ya.” veya
“Bize de bir âyet gelse ya.” Bunlar gibi bundan öncekiler de onların
dediklerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri (de ne kadar)
birbirine benzer. Âyetlerimizi yakîne ulaşan (üst seviyede hakikati
bilip şüpheden kurtulan) bir kavim (topluluk) için beyan etmişizdir
(açıklamışızdır).

2 / BAKARA - 119İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an ashâbil cahîm(cahîmi).
Hiç
şüphesiz Biz seni, hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Ashabı cehîm (cehennemlikler)den sana sual etmeyiz (sen cehenneme
gideceklerden sorumlu değilsin).

2 / BAKARA - 120Ve len terdâ ankel yahûdu ve
len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve
leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi
min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).


Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de
hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a
ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.”
Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun
ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

2 / BAKARA - 121Ellezîne âteynâhumul kitâbe
yetlûnehu hakka tilâvetih(tilâvetihî) ulâike yu’minûne bih(bihî), ve
men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).


Kendilerine kitap verdiğimiz (nebîler ve resûller) kimseler, onu hakiki
bir tilâvet ile tilâvet ederler (okuyup açıklarlar). İşte onlar, buna
îmân ederler. Kim de onu (inkâr edip) kâfir olursa işte onlar da
hasirundur (hüsrana düşenlerdir).

2 / BAKARA - 122Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne).
Ey
İsrailoğulları! Sizin üzerinize en'am ettiğim o ni'metimi hatırlayın.
Muhakkak ki Ben, (bir zamanlar) sizi âlemlere üstün kılmıştım.

2 / BAKARA - 123Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
Kimseden
kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul
edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım
da olunmayacağı bir günden sakının.

2 / BAKARA - 124Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu
bi kelimâtin fe etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi
imâmâ(imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz
zâlimîn(zâlimîne).


Hani o zaman ki; Rabbi İbrâhîm'i (birtakım) kelimelerle imtihan etti.
Nihayet imtihan tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki
Ben, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm A.S): “Benim
zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zalimler nail olamaz.” diye buyurdu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:49 pm

2 / BAKARA - 125Ve iz cealnâl beyte
mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme
musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye
lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).


Hani Biz Beyt'i (Kâbe'yi) insanlar için sevap (kazanılacak) ve emin
(bir yer) kılmıştık. Siz de İbrâhîm'in makamından bir namaz yeri
ittihaz
edin (edinin) ve Biz, İbrâhîm ve İsmail'e de şöyle ahd (emr) etmiştik:
“Tavaf edenler, akifler (ibadet için kalanlar), rükû ve secde edenler
için Beytim'i tertemiz tutun.”

2 / BAKARA - 126Ve iz kâle ibrâhîmu
rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene
minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu
kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru).


İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun halkından
Allah'a ve yevm'il âhire îmân edenleri semerelerinden (türlü çeşit
meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir
olan kimseyi de (yaşadığı) az bir süre geçindirir ve sonra onu ateş
azabına maruz bırakırım. Orası ne kötü bir dönüş yeridir.”

2 / BAKARA - 127Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu).
Hani
o zaman ki; İbrâhîm ve İsmail, Beyt'in (Kâbe'nin) temellerini
yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): “Rabbimiz, bizden (bunu)
kabul buyur. Muhakkak ki Sen, (evet) Sen, (herşeyi işiten ve bilen)
Semîul Alîm'sin.”

2 / BAKARA - 128Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni
leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve
tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm(rahîmu).


Rabbimiz, bizim ikimizi sana teslim olanlardan kıl, zürriyetimizden de
sana teslim olan bir (topluluk) ümmet (kıl). Bize (hac) ibadetinin
yerlerini (ve kurallarını) göster. Tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen,
(evet) Sen, Tevvabür Rahîm'sin (tövbeleri kabul eden ve rahmet
gönderensin).

2 / BAKARA - 129Rabbenâ veb’as fîhim resûlen
minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve
yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).


Rabbimiz, onların içinden (birini), onların içinde (arasında) onlara
Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitab'ı ve
hikmeti öğretecek ve onları (nefslerini) tezkiye (ve tasfiye) edecek
resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, (evet) Sen, Azîzül
Hakîm'sin.

2 / BAKARA - 130Ve men yergabu an milleti
ibrâhîme illâ men sefihe nefseh(nefsehu), ve lekadistafeynâhufîd dunyâ,
ve innehu fîlâhireti le mines sâlihîn(sâlihîne).


Nefsini sefih kılan (kendi kendini bilmeyen) kişi hariç, kim İbrâhîm'in
dîninden (yüz çevirir) uzaklaşır? Andolsun ki; Biz, onu dünyada seçtik.
Muhakkak ki o, ahirette de salihlerdendir.

2 / BAKARA - 131İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne).

Hani Rabbi ona: “Teslim ol!” dediği zaman “Âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi.

2 / BAKARA - 132Ve vassâ bihâ ibrâhîmu
benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ
temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).


İbrâhîm de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yâkub da: “Ey oğullarım!
Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz ölmeyin. Ancak
Allah'a teslim olarak (ölün).” dedi.

2 / BAKARA - 133Em kuntum şuhedâe iz hadara
ya’kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta’budûne min ba’dî kâlû na’budu
ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen
vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).


Yoksa Yâkub, ölüme hazır olduğu zaman: “(Ey yahudiler)! Siz orada şahit
miydiniz?” Hani Yâkub, o zaman oğullarına: “Ben öldükten sonra kime kul
olacaksınız?” dedi. Onlar da: “Senin ilâhına, ataların İbrâhîm, İsmail
ve İshak'ın ilâhı olan Tek İlâh'a kul olacağız. Zaten biz, O'na teslim
olanlarız.” dediler.

2 / BAKARA - 134Tilke ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İşte
onlar bir ümmetti ki geldi, geçti. Onların kazandığı şeyler
kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Onların yapmış
olduklarından siz sorumlu değilsiniz.

2 / BAKARA - 135Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).

Ve
dediler ki: “Yahudi veya hristiyan olun ki; hidayete eresiniz.” De ki:
“Hayır. İbrâhîm'in milleti haniftir (hidayete ermiştir). (Çünkü o);
müşriklerden olmadı.

2 / BAKARA - 136Kûlû âmennâ billâhi ve mâ
unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe
vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim,
lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).


Deyin ki: “Biz Allah'a, bize indirilenlere, İbrâhîm'e İsmail'e,
İshak'a, Yâkub ve torunlarına indirilenlere, Musa ve İsa'ya verilenlere
ve (diğer) nebîlere, Rab'leri (tarafı)ndan verilenlere (sahife, kitap
ve vahiylere) îmân ettik. Onların arasında hiçbir ayırım yapmayız (fark
gözetmeyiz). Zaten biz, O'na teslim olanlarız.”

2 / BAKARA - 137Fe in âmenû bi misli mâ
âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî
şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul
alîm(alîmu).


Eğer onlar da sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi, muhakkak ki hidayete
ererlerdi. Ve eğer (yüz çevirirlerse) dönerlerse, mutlaka bir ayrılık
içindedirler (Allah'ın yolundan ayrılmışlardır). Allah, (onlara karşı)
sana kâfi (yeterli)dir. O, (herşeyi işiten ve bilen) Semîul Alîm'dir.

2 / BAKARA - 138Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn(âbidûne).

Allah'ın boyası (ile boyan). Allah'ın boyası ile boyanandan daha güzel (ahsen) olan kimdir? Ve (işte) biz, O'na kul olanlarız.

2 / BAKARA - 139Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).
De
ki: “Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de
Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin
amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (muhlis)
(kul)larız.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:49 pm

2 / BAKARA - 140Em tekûlûne inne ibrâhîme ve
ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e
entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten
indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ
ta’melûn(ta’melûne).


Yoksa siz: “Muhakkak ki; İbrâhîm, İsmail, İshak, Yakup ve torunları
yahudi veya hristiyan idiler mi?” diyorsunuz. De ki: “Sizler mi daha
iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” Allah'tan (verilen) Allah'ın
katındaki şahitliği gizleyen kimseden daha zalim olan kimdir? Allah,
yaptıklarınızdan gâfil değildir.

2 / BAKARA - 141Tilke ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus’elûne ammâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
İşte
onlar bir ümmetti ki geldi, geçti. Onların kazandığı şeyler
kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış
olduklarından siz sorumlu değilsiniz.

2 / BAKARA - 142Se yekûlus sufehâu minen
nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku
vel magrıb(magrıbu), yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).


İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: “Onları, üzerinde bulundukları
kıbleden çeviren nedir?” De ki: “Doğu da batı da Allah'ındır. O,
dilediğini Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.”

2 / BAKARA - 143Ve kezâlike cealnâkum
ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum
şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li
na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve
in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ
kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun
rahîm(rahîmun).


İşte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz, sizi
vasat (hayırlı, üstün ve faziletli) bir ümmet kıldık. Resûl de sizin
üzerinize şahit olsun. Biz sadece Resûl'e uyanı, topuğu üzerinde geriye
dönenden ayırıp bilmeniz için, halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz
(Kâbe'yi) kıble yaptık. Bu elbette zor bir iştir, ancak Allah'ın hidayete
erdirdiği kimseler hariç (bu onlara zor gelmez). Allah sizin îmânınızı
zayi edecek değildir. Muhakkak ki Allah, insanlara (çok şefkatli ve
merhametli) Rauf'ur Rahîm'dir.

2 / BAKARA - 144Kad nerâ tekallube vechike
fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke
şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum
şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku
min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne).


Andolsun ki Biz, senin (ilâhi emri bekleyerek), yüzünü göğe çevirip
durduğunu görüyoruz. Artık seni razı (hoşnut) olacağın kıbleye
döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram'a (tarafına) çevir.
Siz de (Ey mü'minler)! Nerede iseniz (olursanız olun) (namazda)
yüzlerinizi o yöne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler bunun
Rab'lerinden (gelme) bir hak olduğunu elbette bilirler. Allah onların
yaptıklarından habersiz değildir.

2 / BAKARA - 145Ve le in eteytellezîne ûtûl
kitâbe bi kulli âyetin mâ tebiû kıbletek(kıbleteke) ve mâ ente bi
tâbîın kıbletehum, ve mâ ba’duhum bi tâbîın kıblete ba’d(ba’dın), ve le
initteba’te ehvâehum min ba’di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez
zâlimîn(zâlimîne).


Andolsun ki; kendilerine kitap verilenlere âyetlerin (kanıt, belge)
hepsini getirsen yine de senin kıblene tâbî olmazlar (uymazlar).
(Elbette) sen de onların kıblesine uymazsın. (Zaten) onlar da
birbirlerinin kıblesine uymazlar. Andolsun ki; sana gelen bunca ilimden
sonra onların hevalarına uyacak olursan; hiç şüphesiz o zaman sen de,
elbette zalimlerden olursun.

2 / BAKARA - 146Ellezîne âteynâhumul kitâbe
ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le
yektumûnel hakka ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).


Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Hz. Muhammed (S.A.V)'e) kendi
oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftir (tanıyıp
bilir)ler. Ama muhakkak ki onlardan bir kısmı (bir fırka), bile bile
hakkı gizlerler.

2 / BAKARA - 147El hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).

Hak, Rabbinden (sana gelen)dir. Sakın şüpheye düşenlerden olma!

2 / BAKARA - 148Ve li kullin vichetun huve
muvellîhâ festebikûl hayrât(hayrâti), eyne mâ tekûnû ye’ti bikumullâhu
cemîâ(cemîan), innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Hepsinin (bütün milletlerin, ümmetlerin) bir yönü vardır ki; ona doğru
dönerler (yönelirler). Siz ise (ey Muhammed ümmeti!) hayırlarda
(birbirinizle) yarışın. (O zaman, o taktirde) nerede olursanız olun,
Allah sizleri biraraya getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir.

2 / BAKARA - 149Ve min haysu harecte fe
velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve innehu lel hakku min
rabbik(rabbike), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne).


Nereden yola çıkarsan çık. (Namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram
yönüne çevir. Bu, hiç şüphesiz Rabbinden elbette bir hak (emir)dir.
Allah yaptıklarınızdan gâfil (habersiz) değildir.

2 / BAKARA - 150Ve min haysu harecte fe
velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe
vellûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum
hucceh(huccetun), illellezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve
li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne).


Nereden (yola) çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede
olursanız olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki; insanların sizin
aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasın. Onlardan zulmedenler
hariç. Öyleyse onlardan korkmayın. Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin
azalacağından) korkun ki; sizin üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayım da
böylece hidayete eresiniz.

2 / BAKARA - 151Kemâ erselnâ fîkum resûlen
minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel
hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).


Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber)
gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve
sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve
(hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

2 / BAKARA - 152Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn(tekfurûni).

Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve sakın küfür üzerine olmayın.

2 / BAKARA - 153Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).

Ey îmân edenler! Sabır ve namazla istiane isteyin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

2 / BAKARA - 154Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât(emvâtun), bel ehyâun ve lâkin lâ teş’urûn(teş’urûne).

Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız.

2 / BAKARA - 155Ve le nebluvennekum bi
şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves
semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).


Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.

2 / BAKARA - 156Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).

Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki
Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak
O'na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.

2 / BAKARA - 157Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).
Onlar
(dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar var ya),
Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, hidayette olanlardır.

2 / BAKARA - 158İnnes safâ vel mervete min
şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha
aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe
şâkirun alîm(alîmun).


Safa ile Merve, Allah'ın (ibadet yerlerini gösterir dîni)
şiarlarındandır (nişanlarındandır). Artık kim Beyt'i (Kâbe'yi) hacceder
ve umre (niyetiyle ziyaret ederse), bu ikisini tavaf etmesinde bir
günah yoktur. Her kim de kendiliğinden (vacip olmadığı halde) hayır
yaparsa mutlaka Allah da şakir (şükrün karşılığını veren) ve Alîm
(herşeyi bilen)'dir.

2 / BAKARA - 159İnnellezîne yektumûne mâ
enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl
kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).


İndirdiğimiz o beyyinelerden olan şeyleri ve hidayeti
(ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta Allah insanlara
açıkladıktan sonra gizleyenler (var ya), onlara, hem Allah lânet eder
hem de lânet ediciler lânet eder.

2 / BAKARA - 160İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm(rahîmu).
(Ancak)
tövbe edenler, ıslâh (tezkiye) olanlar ve beyan edenler (açıklayıp
ortaya koyanlar) hariç. (Onlara lânet olunmaz), bu taktirde artık
onların tövbelerini kabul ederim. Çünkü; (tövbeleri kabul eden, Rahîm
esmasıyla tecelli eden) Tevvabür Rahîm, Benim.

2 / BAKARA - 161İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).

Muhakkak ki (Allah'a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti)
küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah'ın,
meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir.

2 / BAKARA - 162Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).

(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

2 / BAKARA - 163Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm(rahîmu).

Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân'dır, Rahîm'dir.

2 / BAKARA - 164İnne fî halkıs semâvâti vel
ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ
yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda
ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir
riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin
ya’kılûn(ya’kılûne).


Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri
ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayarak denizde akıp giden o
gemilerde, O'nun (Allah'ın) gökten su indirip böylece onunla, ölümünden
sonra yeryüzünü diriltmesinde, orada bütün hayvanlardan yaymasında,
rüzgârların (değişik yönlerden) esmesinde ve yerle gök arasında
musahhar (emre amade) kılınmış bulutlarda akıl eden kavim için mutlaka
âyetler (deliller) vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:50 pm

2 / BAKARA - 165Ve minen nâsi men yettehızu
min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi), vellezîne
âmenû eşeddu hubben lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz
yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul
azâb(azâbi).


Ve insanlardan bir kısmı, Allah'tan başka “eş ve ortak (putlar)”
edinenler, onları (eş ve ortak edindikleri şeyleri), Allah'ı sever gibi
severler. (Oysa) âmenû
olanların Allah'a olan sevgileri çok daha kuvvetlidir. Ve zulmedenler,
azap görecekleri (azaba uğrayacakları) zaman, bütün kuvvetin tamamen
Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın şiddetli azabı olduğunu keşke
görselerdi (bilselerdi).

2 / BAKARA - 166İz teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâb(esbâbu).
O
zaman tâbî olunanlar, (kendilerine) tâbî olanlardan berî oldular
(uzaklaştılar) ve azabı gördüler. (Artık) onlarla (aralarındaki) bütün
sebepler (bağlar) koparıldı.

2 / BAKARA - 167Ve kâlellezînettebeû lev
enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike
yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen
nâr(nâri).


Ve o (Allah'tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için
(dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları
gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin
hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten
çıkacak da değiller.

2 / BAKARA - 168Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ
fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni),
innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).


Ey insanlar! Yeryüzündeki helâl ve temiz şeylerden yeyin. Ve şeytanın
adımlarına tâbî olmayın (izinden gitmeyin). Muhakkak ki o, sizin için
apaçık bir düşmandır.

2 / BAKARA - 169İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

O size sadece kötülüğü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah'a karşı (Allah hakkında) bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

2 / BAKARA - 170Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ
enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne
âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).


Ve onlara: “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” denildiğinde; “Hayır!
Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yola) tâbî oluruz.” dediler. Ve
eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?

2 / BAKARA - 171Ve meselullezîne keferû ke
meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ(nidâen), summun
bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).


O inkâr edenlerin (kâfirlerin) hali, haykırması sebebiyle bağırıp
çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir.
(Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl edemezler
(idrak edemezler).

2 / BAKARA - 172Yâ eyyuhellezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta’budûn(ta’budûne).

Ey âmenû olanlar! Sizi rızıklandırdığımız temiz (helâl) şeylerden yeyin. Ve eğer sadece O'na kul olduysanız, Allah'a şükredin.

2 / BAKARA - 173İnnemâ harrame aleykumul
meytete ved deme ve lahmel hınzîri ve mâ uhille bihî li
gayrillâh(gayrillâhi), fe menidturra gayra bâgin ve lâ âdin fe lâ isme
aleyh(aleyhi), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).


Fakat (Allah) size, sadece ölü hayvan etini, kanı, domuz etini haram
kıldı. Ve Allah'tan başkası için olanı (putlar ve şahıslar adına
kesilen hayvanı) helâl kılmadı. Ama kim zarurette (açlıkta ve zor
durumda) kalırsa, o taktirde (başkasının) hakkına el uzatmamak ve
zaruret miktarını aşmamak (şartıyla) onun üzerine günah yoktur.
Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.

2 / BAKARA - 174İnnellezîne yektumûne mâ
enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ
ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel
kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun).


Muhakkak ki onlar, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyleri gizlerler
ve onu az bir bedelle satarlar. İşte onların yedikleri (bu rüşvet),
karınlarında ateşten başka bir şey olmaz. Ve kıyâmet günü Allah,
onlarla konuşmayacak ve onları tezkiye de etmeyecek (temize de
çıkarılmayacaklar). Ve onlar için elîm bir azap vardır.

2 / BAKARA - 175Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri).

İşte onlar ki hidayet karşılığında dalâleti; mağfiret karşılığında da azabı satın alanlardır. Öyleyse onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?

2 / BAKARA - 176Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakk(hakkı), ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin).
İşte
bu (azap), Allah'ın, Kitap'ı hak ile indirmiş olması sebebiyledir. Ve
muhakkak ki Kitap hakkında ihtilâfa düşenler, mutlaka uzak bir ayrılık
içindedirler.

2 / BAKARA - 177Leysel birre en tuvellû
vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene
billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven
nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ
vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes
salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû),
ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne
sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).


Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan)
BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin,
Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet
gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi
ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine), yetimlere,
miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış
yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere
vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah'a ve insanlara) ahd ahdlerine
vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli
savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar
muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).
verdikleri zaman
2 / BAKARA - 178Yâ eyyuhellezîne âmenû
kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi
vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil
ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum
ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun
elîm(elîmun).


Ey âmenû
olanlar! Katl (öldürülme) konusunda kısas üzerinize yazıldı (size farz
kılındı). Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi (kısas olunur), fakat kim,
onun (öldürülenin) kardeşi tarafından bir şey ile (bir diyet karşılığı)
affolunursa (bağışlanırsa), o taktirde gereken, örfe tâbî olunması ve
ona (affedene), (diyetin) ihsanla ödenmesidir. İşte bu, Rabbinizden bir
hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa
(saldırıya kalkarsa) o zaman onun için elîm bir azap vardır.

2 / BAKARA - 179Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne).

Ey ulûl'elbab! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur böylece ki siz, takva sahibi olursunuz.

2 / BAKARA - 180Kutibe aleykum izâ hadara
ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni
vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn(muttekîne).


Sizden birinize ölüm geldiği zaman eğer bir hayır (mal vs.) bırakırsa,
anne-babaya ve yakınlarına (akrabalarına) marufla (örf ve adete uygun
olarak) vasiyet etmek, siz muttekilerin (takva sahiplerinin) üzerine
(yerine getirilmesi gereken) bir hakk (bir borç) olarak farz kılındı.

2 / BAKARA - 181Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Artık
kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, o taktirde onun
günahı (vebali), sadece onu değiştirenlerin üzerinedir. Muhakkak ki
Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).

2 / BAKARA - 182Fe men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyh(aleyhi), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Fakat
kim, vasiyet edenin, bir haktan uzaklaşacağından veya günaha
gireceğinden korkarsa, bu sebeple onların aralarını ıslâh ederse
(düzeltirse), bu durumda, onun üzerine bir günah (vebal) yoktur.
Muhakkak ki Allah, bağışlayan ve merhamet eden Gafur'dur (mağfiret
edendir), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli edendir).

2 / BAKARA - 183Yâ eyyuhellezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).

Ey âmenû
olanlar! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (farz kılındığı)
gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki böylece siz
takva sahibi olursunuz.

2 / BAKARA - 184Eyyâmen
ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe
iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu
miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve
en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).


(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya
yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer
(başka) günlerden (oruç tutarak) tamamlanır. (İhtiyarlıktan veya
iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) ona (oruç tutmaya) güç
yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak (kadar) bir
fidye vermesi (gerekir). Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır
yaparsa (orucunu veya fidyeyi artırırsa), işte o, kendisi için bir
hayırdır. Oruç tutmak sizi için daha hayırlıdır, keşke bilseydiniz.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:50 pm

2 / BAKARA - 185Şehru ramadânellezî unzile
fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel
furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve
men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara)
yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl
iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum
teşkurûn(teşkurûne).


Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete
erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık
deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak
Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden
kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu,
oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde
(tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır.
Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. (Size bu kolaylık)
sayıyı tamamlamanız ve sizi hidayet
erdirdiği şeye karşılık (sizin de) Allah'ı tekbir etmeniz (yüceltmeniz)
içindir. Umulur ki böylece siz (bütün bu kolaylıklara) şükredersiniz.

2 / BAKARA - 186Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe
innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel
yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).


Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara)
yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet
ederim.
O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû
olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada
ulaşırlar (irşad olurlar).

2 / BAKARA - 187Uhılle lekum leyletes
sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun
lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe
aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum,
ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl
esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ
tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi
fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum
yettekûn(yettekûne).


Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar sizin
için, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah, sizin nefslerinize
ihanet ettiğinizi bildi. Bunun üzerine tövbelerinizi kabul etti ve sizi
affetti. Şimdi artık onlara (eşlerinize) yaklaşın ve Allah'ın sizin
için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin. Fecr vaktinde beyaz
iplik, siyah iplikten tebeyyün edinceye (size belli oluncaya, gündüzün
aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıncaya) kadar yeyin ve için.
Sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikâfta iseniz
geceleri onlarla (kadınlarınızla) mübaşeret etmeyin. Bu Allah'ın
hudududur (yasaklarıdır). Artık ona (yasaklara) yaklaşmayın. Allah,
âyetlerini insanlara işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece onlar
takva sahibi olurlar.

2 / BAKARA - 188Ve lâ te’kulû emvâlekum
beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min
emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn(ta’lemûne).


Ve birbirinizin mallarınızı aranızda bâtıl ile (haksızlıkla) yemeyin.
Ve insanların mallarından bir kısmını, bildiğiniz halde günahla yemeniz
için, onu hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.

2 / BAKARA - 189Yes’elûneke anil
ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve
leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre
menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum
tuflihûn(tuflihûne).


Sana hilâllerden (Ay'ın hilâle dönüşen hallerinden) soruyorlar. De ki:
“O, insanlar için vakitleri ve hac zamanını bildiren bir vakit
ölçüsüdür.” Birr (kişiyi ebrar yapan güzel davranışlar), (cahiliyet
devrinde olduğu gibi) evlere arkalarından girmek değildir. Oysa birr,
kişinin takva sahibi olmasıdır. Evlere kapılarından girin. Ve Allah'a
karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

2 / BAKARA - 190Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu’tedîn(mu’tedîne).

Ve sizinle savaşanlarla (sizi öldürenlerle), Allah'ın yolunda savaşın
(siz de öldürün) ve aşırı gitmeyin. Muhakkak ki Allah, aşırı gidenleri
(haddi aşanları) sevmez.

2 / BAKARA - 191Vaktulûhum haysu
sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel
katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum
fîh(fîhî), fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne).


Onları (size savaş açanları), bulduğunuz (yakaladığınız) yerde öldürün.
Sizi çıkardıkları yerden (Mekke'den) siz de onları çıkarın. Fitne
(çıkarmak), (adam) öldürmekten daha şiddetlidir (kötüdür). Mescid-i
Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla orada
savaşmayın. Fakat eğer (orada) sizi öldürmeye (kalkarlarsa) o taktirde
(siz de) onları öldürün. Kâfirlerin cezası işte böyledir.

2 / BAKARA - 192Fe inintehev fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Bundan
sonra eğer (inkârdan ve savaştan) vazgeçerlerse, o taktirde muhakkak ki
Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir (mağfiret edendir, rahmet sahibidir).

2 / BAKARA - 193Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâh(lillâhi), fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimîn(zâlimîne).
Ve
fitne kalmayıncaya ve dîn, Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın
(onları öldürün). Bundan sonra eğer vazgeçerlerse o zaman zalimlerden
başkasına karşı düşmanlık yoktur.

2 / BAKARA - 194Eş şehrul harâmu biş şehril
harâmi vel hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi
bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal
muttekîn(muttekîne).


Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (yasaklar) karşılıklıdır. O
halde kim size saldırırsa o zaman onun size saldırdığı kadar siz de ona
saldırın. Allah'a karşı takva sahibi olun ve Allah'ın takva
sahipleriyle beraber olduğunu bilin!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:50 pm

2 / BAKARA - 195Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).

(Mallarınızı) Allah yolunda infâk edin (başkalarına verin), Ve kendi
elinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın. Ahsen olun! Muhakkak ki Allah,
muhsinleri sever.

2 / BAKARA - 196Ve etimmûl hacce vel umrete
lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû
ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum
marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin
ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı
fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin
fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun),
zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâm(harâmi),
vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâb(ikâbi).


Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir)
alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban
yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta
olan veya başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine
varmadan önce traş olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan,
sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye vermesi (gerekir). Artık emin
olduğunuzda (güvene kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına) kadar
umreden faydalanırsa, o taktirde kolayına gelen kurbandan (keser).
Fakat kim bunu bulamazsa, o zaman üç gün hacta, (evine) döndüğünüz
zaman da yedi (gün) oruç tutması gerekir ki bunların tamamı on
(gündür). Bu, ailesi Mescid-i Haram'da hazır olmayan (oturmayan)
kimseler içindir. Ve Allah'a (karşı) takva sahibi olun. Ve Allah'ın
ikabının (cezasının) şiddetli olduğunu bilin!

2 / BAKARA - 197El haccu eşhurun
ma’lûmât(ma’lûmâtun), fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ
fusûka ve lâ cidâle fîl hacc(haccı), ve mâ tef’alû min hayrın
ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ,
vettekûni yâ ulîl elbâb(elbâbi).


Hac, bilinen aylardır. İşte kim onlarda (o aylarda), (ihrama girerek)
haccı (kendine) farz edinirse artık hacta kadına yaklaşmak (ve benzeri
davranışlar), fasıklık (günaha sapmak), cedelleşmek (sürtüşmek, kavga
etmek) yoktur. Siz hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir. (Salih
amellerle) (kendinize) azık hazırlayın. Fakat azığın en hayırlısı,
muhakkak ki takva sahibi olmaktır. Ve ey ulûl'elbab! Bana karşı takva
sahibi olun.

2 / BAKARA - 198Leyse aleykum cunâhun en
tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe
indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min
kablihî le mined dâllîn(dâllîne).


Rabbinizden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın
akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve
sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O'nu zikredin. Doğrusu siz ondan önce (hidayetten önce) elbette dalâlette olanlardandınız.

2 / BAKARA - 199Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Sonra insanların akın akın geldikleri yerden, akın akın gelin ve
Allah'a istiğfar edin (mağfiret dileyin). Muhakkak ki Allah, Gafur'dur,
Rahîm'dir (mağfiret edendir, Rahîm esması ile tecelli edendir).

2 / BAKARA - 200Fe izâ kadaytum menâsikekum
fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi
men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min
halâk(halâkın).


Böylece (hacca ait) ibadetlerinizi tamamladığınız zaman, artık
atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha da şiddetli (bir zikirle)
Allah'ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.”
derse, ahirette onun bir nasibi yoktur.

2 / BAKARA - 201Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr(nâri).
Ve
onlardan (insanlardan) kim: “Rabbimiz bize dünyada hasene (güzellik ve
iyilikler) ver ve ahirette de hasene (güzellik ve iyilikler) ver. Bizi
ateşin azabından koru.” derse...

2 / BAKARA - 202Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâb(hısâbi).

İşte onlar ki, onların, kazandıklarından (kazandıkları derecelerden dolayı) nasibi vardır. Ve Allah, hesabı çabuk görendir.

2 / BAKARA - 203Vezkurûllâhe fî eyyâmin
ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme
aleyh(aleyhi), ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ
vettekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).


Ve sayılı günlerde Allah'ı (tekbir ile) zikredin. Fakat kim, iki gün
içinde (Mina'dan dönmek için) acele ederse, bundan sonra onun üzerine
bir günah yoktur. Kim de tehir ederse (geriye kalırsa), o taktirde de
onun üzerine bir günah yoktur. (Tabii bu) takva sahibi (olan) kimseler
içindir. Ve, Allah'a karşı takva sahibi olun. Ve O'na (Allah'a)
haşrolunacağınızı bilin!

2 / BAKARA - 204Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâm(hısâmi).
Ve
insanlardan, dünya hayatında sözü senin hoşuna giden kimseler vardır.
Ve kalbinde olana, Allah'ı şahit tutar. Oysa o, hasımların
(düşmanların) en azılısıdır.

2 / BAKARA - 205Ve izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul fesâd(fesâda).
Ve
dönüp (gittiği) zaman; yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli helâk
etmek (yok etmek) için çalışır. Ve Allah fesadı sevmez.

2 / BAKARA - 206Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu).
Ve
ona: “Allah'a karşı takva sahibi ol.” denildiği zaman izzet (nefsin
gururu) onu günahla tutar (mani olup onu günaha sokar). Artık ona
cehennem yeter ve elbette (o) kötü bir döşektir.

2 / BAKARA - 207Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).
Ve
insanlardan, Allah'ın rızasını dileyerek (Allah'ın rızası karşılığında)
kendi nefsini satan kimseler vardır. Ve Allah, kullarına Rauf'tur (çok
şefkatlidir).

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:51 pm

2 / BAKARA - 208Yâ eyyuhellezîne âmenûdhulû
fîs silmi kâffeh(kâffeten), ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni),
innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).


Ey âmenû
olanlar! Hepiniz SİLM'e dahil olun (teslim olma dairesi içine girin).
Ve şeytanın adımlarına (izlerine) tâbî olmayın. Muhakkak ki o, size
apaçık düşmandır.

2 / BAKARA - 209Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Artık
size beyyineler geldikten sonra eğer hâlâ (Allah'a ulaşan yoldan)
saparsanız, o zaman Allah'ın Azîz (üstün), Hakîm (hüküm sahibi)
olduğunu bilin!

2 / BAKARA - 210Hel yenzurûne illâ en
ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel
emr(emru), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru).


Onlar mutlaka Allah'ın ve meleklerin kendilerine buluttan gölgeler
içinde gelmesini ve emrin (işin) bitirilmesini mi gözlüyorlar? (Oysa)
bütün emirler (işler) Allah'a döndürülür.

2 / BAKARA - 211Sel benî isrâîle kem
âteynâhum min âyetin beyyineh(beyyinetin), ve men yubeddil ni’metallâhi
min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).


Onlara nice açık âyetler (deliller, mucizeler) verdiğimizi
İsrailoğulları'na sor. Ve kim, kendisine (açık âyetler) geldikten sonra
Allah'ın ni'metini değiştirirse, o taktirde muhakkak ki Allah, cezası
şiddetli olandır.

2 / BAKARA - 212Zuyyine lillezîne keferûl
hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum
yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), vallâhu yerzuku men yeşâu bi
gayrihisâb(hisâbin).


İnkâr edenlere, dünya hayatı müzeyyen kılındı (süslü gösterildi) ve onlar, âmenû
olanların bir kısmı ile alay ediyorlar (fakir olanları küçümsüyorlar).
(Oysa) takva sahibi olanlar, kıyâmet günü onların üstündedir. Ve Allah,
dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.

2 / BAKARA - 213Kânen nâsu ummeten vâhıdeten
fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul
kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve
mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu
bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel
hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın
mustakîm(mustakîmin).


İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı
peygamberler beas etti (hayata getirdi, gönderdi). Ve onlarla birlikte
insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey hakkında hüküm vermeleri
için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler)
geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden)
onun hakkında ayrılığa düşenler, sadece kendilerine (kitap)
verilenlerdir. Bu sebeple âmenû
olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin haktan yana ayrılığa
düştükleri
şeyi (hidayeti) açıklamaları için Allah, Kendi izniyle onları hidayete
erdirdi. Allah, dilediği kimseyi Sıratı Mustakîm'e iletir.

2 / BAKARA - 214Em hasibtum en tedhulûl
cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul
be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu
metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun).


Yoksa siz, kendinizden önce geçenlerin başına gelenlerin, sizin de
başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara
öylesine şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve
onun
yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar
sarsıldılar. Allah'ın yardımı mutlaka yakındır, (öyle) değil mi?

2 / BAKARA - 215Yes’elûneke mâzâ
yunfikûn(yunfikûne), kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel
akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîl(sebîli), ve mâ tef’alû
min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).


Sana (Allah yolunda) ne infâk edeceklerini soruyorlar. De ki: “Hayır
olarak ne infâk ederseniz (Allah yolunda verirseniz) işte o, anne-baba,
akrabalar, yetimler, yoksullar ve (yolda kalmış) yolcular içindir. Ve
hayır olarak ne yaparsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi
bilendir.”

2 / BAKARA - 216Kutibe aleykumul kitâlu ve
huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve
asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ
ta’lemûn(ta’lemûne).


Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz
kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o, sizin için bir
hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o, sizin için bir şerrdir. Ve
(bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

2 / BAKARA - 217Yes’elûneke aniş şehril
harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an
sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu
ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ
yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men
yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat
a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri),
hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).


Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar.
De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır). (Fakat insanları)
Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O'nu inkâr etmek, (mü'minlere)
Mescid-i Haram'ı (yasaklamak) ve onun halkını oradan (Mekke'den sürüp)
çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günahtır). Ve fitne, (adam)
öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günahtır). Eğer onların güçleri
yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle
savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden dönerse, o taktirde o,
kâfir olarak ölür. Bu sebeple işte onlar, onların amelleri dünyada ve
ahirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar, orada
ebediyyen kalacak olanlardır.”

2 / BAKARA - 218İnnellezîne âmenû vellezîne
hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne
rahmetallâh(rahmetallâhi), vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).


Muhakkak ki âmenû
olanlar ve hicret (göç) edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini dilerler. Ve Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.

2 / BAKARA - 219Yes’elûneke anil hamri vel
meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve
ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne)
kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum
tetefekkerûn(tetefekkerûne).


Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: “O ikisinde de hem büyük
günah hem de insanlar için (bazı) faydalar vardır. (Fakat) onların
günahları, faydalarından daha büyüktür.” Ve sana (Allah için) neyi
infâk edeceklerini (vereceklerini) soruyorlar. De ki: “Afv
ettiklerinizi (vazgeçtiklerinizi, ihtiyaç fazlasını) (infâk edin).”
Allah, âyetleri size işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz
tefekkür edersiniz (bunlardaki hikmetleri düşünürsünüz).

2 / BAKARA - 220Fîd dunyâ vel
âhirah(âhirati) ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum
hayr(hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside
minel muslih(muslihi) ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun
hakîm(hakîmun).


Dünya ve ahiret hakkında ve yetimlerden sana soruyorlar. De ki: “Onları
ıslâh etmek (durumlarını düzeltmek) hayırlıdır. Eğer onlara
karışırsanız (birarada yaşarsanız), artık onlar sizin kardeşlerinizdir.
Ve Allah, fesat çıkaranı, ıslâh edenden (ayırıp) bilir. Eğer Allah
dileseydi, elbette sizi sıkıntıya sokardı. Muhakkak ki Allah, Azîz'dir
(üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibidir).

2 / BAKARA - 221Ve lâ tenkihûl muşrikâti
hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin
ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun
mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen
nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi),
ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).


Müşrik (Allah'a ortak koşan) kadınlarla, (onlar) mü'min oluncaya kadar
nikâhlamayın. Mü'min bir cariye müşrik (hür) bir kadından elbette
hayırlıdır, hoşunuza gitse bile. (Kadınlarınızı da) müşrik erkeklerle,
(onlar) mü'min oluncaya kadar nikâhlamayın. Mü'min bir köle, müşrik
(hür) birinden hoşlansanız bile elbette hayırlıdır. İşte onlar, (sizi)
ateşe davet ederler. Allah ise kendi izni ile (sizi) cennete ve
mağfirete davet ediyor ve insanlar için âyetlerini açıklıyor. Umulur ki
onlar böylece tezekkür ederler.

2 / BAKARA - 222Ve yes’elûneke anil
mahîd(mahîdi), kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ
takrabûhunne hattâ yathurn(yathurne) fe izâ tetahherne fe’tûhunne min
haysu emerekumullâh(emerekumullâhu) innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve
yuhibbul mutetahhirîn(mutetahhirîne).


Sana hayz halinden (kadınların belirli günlerinden) soruyorlar. De ki:
“O bir ezadır. Bu yüzden hayz zamanında (belirli günlerinde)
kadınlardan (cinsel olarak) uzak durun ve temizleninceye kadar onlara
yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman ise artık Allah'ın emrettiği yerden
onlarla biraraya gelin. Muhakkak ki Allah, tevvabin olanları (tövbe
edenleri) sever ve temizlenenleri sever.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:51 pm

2 / BAKARA - 223Nisâukum harsun lekum, fe’tû
harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû
ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve beşşiril mu’minîn(mu’minîne).


Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz
öyle yaklaşın. Kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim
edin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na mülâki olacağınızı
(kavuşacağınızı) bilin. Ve mü'minleri müjdele.

2 / BAKARA - 224Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâs(nâsi), vallâhu semîun alîm(alîmun).

Ebrar olmanız, takva sahibi olmanız ve insanların arasını ıslâh etmeniz için (sizi alıkoyan) yeminleriniz
sebebiyle, Allah'ı engel kılmayın (Allah'ı kendinize siper etmeyin).
Allah Sem'î'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).

2 / BAKARA - 225Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîm(halîmun).

Allah sizi, yeminlerinizdeki
boş sözlerden dolayı muaheze etmez (sorumlu tutmaz). Fakat,
kalplerinizin kazandığı şeylerden (negatif derecelerden, şerrlerden,
günahlardan) sizi muaheze eder (sorumlu tutar). Ve Allah, Gafur'dur,
Halîm'dir.

2 / BAKARA - 226Lillezîne yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhur(eşhurin), fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Kadınlarına (yaklaşmamaya) yemin
edenler, dört ay (ayrı kalıp) beklerler. Fakat eğer (erkekler, bu süre
dolmadan kefaret verip de kadınlarına) dönerlerse, o taktirde muhakkak
ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.

2 / BAKARA - 227Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîm(alîmun).

Ve (bu tür yemin edenler), eğer boşamaya azmederlerse (kesin karar verirlerse), o taktirde muhakkak ki Allah Sem'î'dir, Alîm'dir.

2 / BAKARA - 228Vel mutallakâtu yeterabbasne
bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ
halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil
âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû
ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi),
ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun
hakîm(hakîmun).


Boşanmış kadınlar üç kur (üç ay hali müddeti) kendi kendilerine
beklerler (hamile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il
âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi
gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak
(arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar
geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin,
kadınları üzerinde (hakları olduğu) gibi kadınların da erkekleri
üzerinde maruf (hakları vardır). Erkeklerin, kadınların üzerindeki
(hakkı) bir derece daha üstündür. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.

2 / BAKARA - 229Et talâku
merratân(merratâni), fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi
ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne
şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), fe in hıftum
ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bih(bihî),
tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe
ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).


Boşanma iki keredir. Bundan sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete
uygun olarak) iyilikle tutulur veya ihsanla serbest bırakılır.
Kadınlarınıza bir şey almanız sizin için helâl olmaz. Ancak ikisi de
Allah'ın (evlilik hakkındaki) hududunu gereği üzere yerine
getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından) korkmaları hariç. O
zaman siz de, Allah'ın bu hududunu ikame edemeyeceklerinden (gereği
üzere yerine getirip ayakta tutamayacaklarından) eğer korkarsanız; bu
durumda kadının (ayrılmak için) verdiği fidye hakkından (vazgeçmesinde)
her ikisinin üzerine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın
hudutlardır. Artık onları (Allah'ın hudutlarını) aşmayın. Kim Allah'ın
hudutlarını aşarsa işte onlar, onlar zalimlerdir.

2 / BAKARA - 230Fe in tallakahâ fe lâ
tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in
tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ
hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin
ya’lemûn(ya’lemûne).


Bundan sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü
kere) boşarsa, artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça
(ve sonra da o nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için helâl olmaz. Eğer
(bu ikinci koca da) onu boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame
edeceklerini (gereği üzere yerine getirip ayakta tutacaklarını)
inanırlarsa eğer, (eski karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, o
taktirde onların üzerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın
hudutlarıdır. Allah, onları bilen bir kavim için açıklıyor.

2 / BAKARA - 231Ve izâ tallaktumun nisâe fe
belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi
ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al
zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi
huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum
minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû
ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).


Ve kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıktan sonra,
artık onları marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) tutun veya
onları marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) serbest bırakın.
Haklarına tecavüz için sakın zararlarına olarak onları tutmayın. Kim
bunu yaparsa, o taktirde kendisine zulmetmiştir. Allah'ın âyetlerini
alay konusu edinmeyin. Ve Allah'ın üzerinizdeki ni'metini, kitaptan
size indirdiğini ve hikmeti hatırlayın ki onunla, size öğüt veriyor. Ve
Allah'a karşı takva sahibi olun, Allah'ın herşeyi en iyi bildiğini
bilin!

2 / BAKARA - 232Ve izâ tallaktumun nisâe fe
belagne ecelehunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ
terâdav beynehum bil ma’rûf(ma’rûfi), zâlike yûazu bihî men kâne minkum
yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), zâlikum ezkâ lekum ve
ather(atheru), vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).


Ve kadınları boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıktan sonra
artık onlar kendi aralarında ma'rufla (örf ve adete uygun olarak
iyilikle) razı olurlarsa, o taktirde onların kendilerini eşlerine
nikâhlamalarına engel olmayın. İşte böyle sizden Allah'a ve yevm'il
âhire îmân etmiş olan kimseye bununla öğüt veriliyor (vazediliyor).
İşte bu, sizin daha çok tezkiye olmanız ve daha iyi temizlenmeniz
içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.

2 / BAKARA - 233Vel vâlidâtu yurdı’ne
evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer
radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil
ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun
bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu
zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe
lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha
aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe
va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).


Anneler, (nikâhlı olsun veya boşanmış olsun, doğan) çocuklarını tam iki
sene emzirirler. (Bu hüküm) süt emzirmeyi tamamlamak isteyen kimseler
içindir. (Annelerin) yiyecekleri ve giyecekleri marufla (örf ve adete
uygun olarak) kendisi için doğurulmuş olanın (babanın) üzerinedir.
(Hiç) kimse kendi gücünün yettiğinden fazlasıyla mükellef (sorumlu)
tutulmasın. Ne bir anne çocuğu ile ne de kendisi için doğurulmuş olan
(baba) çocuğu ile zarara uğratılmasın. Ve mirasçının üzerindeki
(sorumluluk) da bunun gibidir. Fakat eğer (ana ile baba) müşavere
ederek (görüşerek) rızalarıyla çocuğu sütten kesmek isterlerse, o
taktirde onların ikisi üzerine bir günah yoktur. Ve eğer çocuklarınızı
(süt anne tutup) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi (taktir ettiğiniz
emzirme ücretini), marufla (örf ve adete uygun olarak süt anneye)
teslim ettiğiniz zaman artık sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve
Allah'a karşı takva sahibi olun. Allah'ın yaptıklarınızı çok iyi
gördüğünü bilin!

2 / BAKARA - 234Vellezîne yuteveffevne
minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin
ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ
fealne fî enfusihinne bil ma’rûf(ma’rûfi), vallâhu bi mâ ta’melûne
habîr(habîrun).


Ve sizden vefat ettirilenlerin, geriye bıraktığı eşleri dört ay, on gün
kendi kendilerine beklerler. Böylece onların bekleme süresi
tamamlandığı zaman kendileri haklarında marufla (örf ve adete uygun
olarak) yaptıkları şeylerden artık sizin üzerinize bir günah yoktur.
Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

2 / BAKARA - 235Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ
arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu
ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en
tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ
yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu), va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî
enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).


(Bekleme süresi içindeki kadınlara), onlarla evlenme istediğinizi ima
etmenizde veya kendi içinizde (böyle bir arzuyu) gizlemenizde sizin
üzerinize günah yoktur. Allah, sizin onları daima hatırlayacağınızı
bildi. Fakat onlara (örf ve adete uygun) bir söz söylemeniz hariç (üstü
kapalı evlenme isteğiniz dışında), sakın onlarla gizlice sözleşmeyin.
Farz olan bekleme süresi sona erinceye kadar nikâh akdine azmetmeyin.
Ve Allah'ın içinizde olanı bildiğini bilin! Artık O'ndan sakının.
Allah'ın, Gafur (ve) Halîm olduğunu bilin!

2 / BAKARA - 236Lâ cunâha aleykum in
tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne
farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel muktiri
kaderuh(kaderuhu) metâan bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel
muhsinîn(muhsinîne).


Eğer henüz kendilerine dokunmadığınız veya kendileri için (farz olarak)
bir mehir takdir etmediğiniz kadınları boşarsanız sizin üzerinize günah
yoktur. Eli geniş (zengin) olanın kendi takdirine (kudretine), eli dar
(fakir) olanın da kendi takdirine (kudretine) göre marufla (örf ve
adete uygun) bir meta verererek faydalandırmaları, muhsinlerin üzerine
bir haktır.

2 / BAKARA - 237Ve in tallaktumûhunne min
kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ
faradtum illâen ya’fûne ev ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun
nikâh(nikâhı), ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla
beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).


Onlar için bir mehir taktir ettiyseniz ve eğer onlara dokunmadan önce
boşarsanız, o zaman onlar için (farz olarak) takdir edilen mehirin
yarısını vermek size farz kılınmıştır. (Kadınların) bunu affetmesi
(vazgeçmesi) veya nikâh ahdi
elinde bulunanın (erkeğin) affetmesi (diğer yarısını da kadına
bağışlaması) hariç. Sizin affetmeniz (diğer yarısını da vermeniz)
takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın. Muhakkak ki
Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir.

2 / BAKARA - 238Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).
Salâvât'a
(Allah'tan gelen nurlara ve namazlara) ve salat-ı vusta'ya hafîz olun
(koruyun, bu namaza kesintisiz devam edin). Ve kalkın, Allah için
kanitin olun (Allah'ın huzurunda huşû içinde ve saygı ile uzun süre
durun)!

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:51 pm

2 / BAKARA - 239Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânâ(rukbânen), fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).
Fakat
eğer (hayatî bir tehlikeden) korkarsanız, o zaman yaya yürürken veya
binekte iken (namazınızı kılın). Nihayet (korkuyu atıp da) emin
olduğunuz zaman (Allah'ı nasıl zikredeceğinizi) siz bilmiyorken size
öğrettiği şekilde artık siz de Allah'ı zikredin.

2 / BAKARA - 240Vellezîne yuteveffevne
minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel
havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ
fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun
hakîm(hakîmun).


Ve içinizden vefat ettirilen ve geriye eşler bırakanların
(vasilerinin), vasiyet olarak, onların eşlerinin (evlerinden)
çıkarılmaksızın bir seneye kadar geçimini sağlaması gerekir. Buna
rağmen eğer (eşleri, kendi arzularıyla evlerinden) çıkarlarsa, onlar
bunu, kendilerince maruftan (iyilikle örf ve adete uygun olarak)
yaptıkları şeylerde artık sizin üzerinize günah yoktur. Ve Allah,
Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibidir).

2 / BAKARA - 241Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûf(ma’rûfi) hakkan alel muttekîn(muttekîne).
Ve
boşanmış kadınlar için, marufla (iyilikle, örf ve adete uygun olarak)
metalandırılması (faydalandırılması), takva sahiplerinin üzerine bir
haktır (borçtur).

2 / BAKARA - 242Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).

Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.

2 / BAKARA - 243E lem tera ilellezîne haracû
min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû
summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi
lâ yeşkurûn(yeşkurûne).


Ölüm korkusuyla kendi diyarlarından çıkan binlerce kişiyi görmedin mi?
Oysa Allah onlara: “Ölün.” dedi (böylece öldüler). Sonra da onları
diriltti. Muhakkak ki Allah,insanlar üzerine elbette fazlın sahibidir.
Lâkin insanların çoğu şükretmezler.

2 / BAKARA - 244Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîm(alîmun).

Allah yolunda savaşın. Allah'ın Sem'î (en iyi işiten), Alîm (en iyi bilen) olduğunu bilin!

2 / BAKARA - 245Menzellezî yukridullâhe
kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu
yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve ileyhi turceûn(turceûne).


Kim Allah'a güzel bir borç verirse, o taktirde, o (verdiği) kendisine
kat kat çoğaltılarak ödenir. Ve Allah, (ilâhi kanun gereği kişinin
rızkını) daraltır ve genişletir. Ve O'na döndürüleceksiniz.

2 / BAKARA - 246E lem tera ilel melei min
benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ
meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe
aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile
fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe
aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz
zâlimîn(zâlimîne).


Hz. Musa'dan sonra İsrailoğulları'ndan ileri gelenleri görmedin mi?
Kendi peygamberlerine: “Bizim için bir melik beas et (görevlendir) de
Allah yolunda savaşalım.” demişlerdi. (O Peygamber de) dedi ki: “Eğer
savaş sizin üzerinize yazılırsa (farz kılınırsa) sizin savaşmamanızdan
korkulur.” (İleri gelenler): “Biz niçin Allah yolunda savaşmayalım?
Yurtlarımızdan ve oğullarımız (arasından) çıkarılmıştık.” dediler.
Fakat savaş onların üzerine yazılınca (farz kılınınca) onlardan pek azı
hariç, hepsi yüz çevirdiler. Ve Allah, zalimleri bilir.

2 / BAKARA - 247Ve kâle lehum nebiyyuhum
innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul
mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel
mâl(mâli), kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi
vel cism(cismi), vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).


Onların Peygamber'i onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizin için
melik olarak Talut'u beas etmişti (görevlendirmişti).” Dediler ki:
“Bizim üzerimize onun melikliği nasıl olur? Melikliğe biz ondan daha
çok hak sahibiyiz (daha çok lâyığız). Ve de ona maldan bir genişlik
(servetçe bolluk) verilmedi.” (Peygamber de) “Muhakkak ki Allah, onu
sizin üzerinize (melik) seçti ve onun ilmini (bilgisini) ve cismini
(kuvvetini) artırdı.” Ve Allah, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve
Allah, Vâsi'dir (rahmeti ve ilmi herşeyi ihata eder), Alîm'dir (en iyi
bilendir).

2 / BAKARA - 248Ve kâle lehum nebiyyuhum
inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum
ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul
melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum
mu’minîn(mu’minîne).


Ve onların Peygamber'i, onlara dedi ki: “Muhakkak ki onun melikliğinin
âyeti (delili), içinde Rabbinizden sekînet ve Hz. Musa ailesinin ve
Harun ailesinin bıraktığı şeylerden bakiye (kalıntı) bulunan,
meleklerin taşıdığı bir tabutun (tahta sandığın) size gelmesidir.
Muhakkak ki bunda, sizin için elbette âyet (delil) vardır, eğer siz
mü'minlerseniz.”

2 / BAKARA - 249Fe lemmâ fesale tâlûtu bil
cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe
minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ
menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen
minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate
lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne
ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten
bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).


Böylece Talut, askerlerle (ordu ile) (Kudüs'ten) ayrıldığı zaman dedi
ki: “Muhakkak ki Allah, sizi bir nehir ile imtihan edecek. Bundan sonra
kim ondan içerse, artık (o kimse) benden değildir. Ve kim ondan
(doyacak kadar) içmez ise sadece eliyle bir avuç avuçlayıp içen hariç,
o taktirde muhakkak ki o bendendir.” Fakat onlardan ancak pek azı
hariç, (o sudan doyasıya) içtiler. Nitekim o (Talut) ve îmân edenler
birlikte (nehri) geçtikleri zaman: “Bugün bizim, Calut ve onun
askerleri ile (ordusuyla) (savaşacak) takatimiz (gücümüz) yok.”
dediler. O kendilerinin muhakkak Allah'a mülâki olacaklarını kesin
olarak bilenler (yakîn hasıl edenler) ise şöyle dediler: “Nice az bir
topluluk, Allah'ın izniyle çok bir topluluğa gâlip gelmiştir. Ve Allah,
sabredenlerle beraberdir.”

2 / BAKARA - 250Ve lemmâ berazû li câlûte ve
cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ
alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).


Ve (Talut'un askerleri), Calut ve onun askerlerinin (ordusunun)
karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır
yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler kavmine
karşı bize yardım et.”

2 / BAKARA - 251Fe hezemûhum bi iznillâhi,
ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu
mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le
fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemîn(âlemîne).


Nihayet Allah'ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Ve Dâvud a.s.,
Calut'u öldürdü. Ve Allah ona (Dâvud a.s.'a), meliklik (hükümdarlık) ve
hikmet verdi ve ona dilediği şeylerden öğretti. Ve eğer Allah'ın,
insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, yeryüzünde mutlaka fesat
çıkardı (yeryüzünün düzeni bozulurdu). Lâkin Allah, âlemlerin üzerine
fazl sahibidir.

2 / BAKARA - 252Tilke âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), ve inneke le minel murselîn(murselîne).
İşte
bunlar, Allah'ın âyetleridir, O'nu sana, hak ile tilâvet ediyoruz
(okuyoruz). Ve muhakkak ki sen, elbette gönderilen resûllerdensin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:52 pm

2 / BAKARA - 253Tilker rusulu faddalnâ
ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum
derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi
rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktetelellezîne min
ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum
men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve
lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).


İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli
kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle
yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler verdik. Ve onu
Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah dileseydi,
onlardan sonra gelenler, kendilerine beyyineler (ispat vasıtaları)
geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O
zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah
dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah, dilediği şeyi
yapar.

2 / BAKARA - 254Yâ eyyûhellezîne âmenû
enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve
lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz
zâlimûn(zâlimûne).


Ey âmenû
olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir
şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz
rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar
zalimlerdir.

2 / BAKARA - 255Allâhu lâ ilâhe illâ huvel
hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu
mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi
iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne
bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel
ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu).


Allah ki, O'ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy'ul
Kayyum'dur. O'nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz.
Göklerde ve yerde olan herşey O'nundur. O'nun izni olmadan, O'nun
katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve
arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O'nun
ilminden, O'nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler
(kavrayamazlar). O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o
ikisini muhafaza etmek (koruyup gözetmek), kendisine zor gelmez ve O
Alâ'dır (çok yücedir), Azîm'dir (büyüktür).

2 / BAKARA - 256Lâ ikrâhe fîd dîni kad
tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min
billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu
semîun alîm(alîmun).


Dînde zorlama yoktur. İrşad yolu (hidayet yolu; Allah'a ulaştıran yol),
gayy yolundan (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan)
açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana
ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah'a îmân ederse (mü'min olur, Allah'a
ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah'tan) kopması mümkün
olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur.
Allah Sem'î'dir, Alîm'dir.

2 / BAKARA - 257Allâhu velîyyullezîne âmenû,
yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut
tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun
nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).


Allah, âmenû
olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların
nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları
taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz),
onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte
onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

2 / BAKARA - 258E lem tera ilellezî hâcce
ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu
rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle
ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel
magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez
zâlimîn(zâlimîne).


Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak)
Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? Hz. İbrâhîm
(ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.” demişti. (O da): “Ben
de diriltir ve öldürürüm.” dedi. Hz. İbrâhîm: “Öyleyse muhakkak ki
Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”
dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap
veremedi). Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

2 / BAKARA - 259Ev kellezî merra alâ
karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu
ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle
kem lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel
lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh,
venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi
keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu,
kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir karyeye uğrayan
kimsenin, “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?”
demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra da
diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?” dedi. (O da):
“Bir gün veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (Allah): “Hayır, yüz yıl
kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine
bak. (Bu), seni insanlara bir âyet (canlı bir ibret) kılmamız içindir.
Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz (kemikleri birleştirerek
iskeleti kuruyoruz), sonra ona et giydiriyoruz.” Böylece (merkep
dirilip, eski haline gelince ve herşey) ona açıkça belli olunca:
“Allah'ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.” dedi.

2 / BAKARA - 260Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî
erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li
yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke
summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke
sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).


Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.”
demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “Evet
(inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse
kuşlardan dört tane tut, sonra onları yanına al, parçala. Her dağ
üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak
gelirler. Ve Allah'ın, Azîz olduğunu, Hakîm olduğunu bil!

2 / BAKARA - 261Meselullezîne yunfikûne
emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî
kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu,
vallâhu vâsiun alîm(alîmun).


Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde
(başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak)
veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun
rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir.

2 / BAKARA - 262Ellezîne yunfikûne emvâlehum
fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum
ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum
yahzenûn(yahzenûne).


Mallarını Allah yolunda infâk ettikten (verdikten) sonra verdikleri
şeyin arkasından minnet ettirmeyenlerin (başa kakmayanların) ve onlara
eza etmeyenlerin ecirleri (mükâfatları), Rab'lerinin katındadır. Ve
onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

2 / BAKARA - 263Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).
Güzel
bir söz ve mağfiret (bağışlayıp iyi davranma), arkasından eza gelen bir
sadakadan daha hayırlıdır. Allah Gani'dir, Halîm'dir.

2 / BAKARA - 264Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen
nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke
meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu
saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl
kavmel kâfirîn(kâfirîne).


Ey âmenû
olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya
(gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle
(başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). İşte onun
durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuvvetli
bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın) gidip, onu
(tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar
kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler kavmini hidayete erdirmez.

2 / BAKARA - 265Ve meselullezîne yunfikûne
emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli
cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn(dı’feyni),
fe in lem yusıbhâ vâbilun fe tall(tallun), vallâhu bimâ ta’melûne
basîr(basîrun).


Allah'ın rızasını talep ederek (isteyerek) ve kendi nefslerinde (bunu)
sabit kılarak (sebat ederek) mallarını infâk edenlerin (verenlerin)
durumu, münbit bir tepe üzerinde bulunan bahçeye benzer ki, ona
kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece ürününü iki kat verir. Hatta
kuvvetli bir yağmur ona isabet etmese, çiselese bile. Ve Allah,
yaptıklarınızı en iyi görendir.

2 / BAKARA - 266E yeveddu ehadukum en tekûne
lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû
fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu
fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu
lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne).


Sizden biriniz temenni eder mi ki, onun altından nehirler akan hurmalık
ve üzümlükten bir bahçesi olsun onun, orada her türlü ürünü (meyvesi)
bulunsun ve ona yaşlılık isabet etsin (ihtiyarlasın) ve onun zayıf
(güçsüz) çocukları bulunsun. Sonra da ona (bahçeye), içinde ateş
bulunan bir kasırga isabet etsin, böylece onu yaksın. Allah size
âyetleri, işte böyle beyan ediyor (açıklıyor). Umulur ki böylece siz
tefekkür edersiniz.

2 / BAKARA - 267Yâ eyyuhellezîne âmenû
enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel
ard(ardı), ve lâ teyemmemûl habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı
illâ en tugmidû fîh(fîhî), va’lemû ennallâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).


Ey âmenû
olanlar! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın
temizlerinden infâk edin (başkalarına, ihtiyacı olanlara verin). Ve
sakın onun kötüsünden ve kendiniz için gözü kapalı (gönül rahatlığıyla)
alamayacağınız (ucuz ve düşük evsaflı şeyleri) infâk etmeye meyletmeyin
(kalkışmayın). Ve Allah'ın, Gani (ve) Hamîd olduğunu bilin!

2 / BAKARA - 268Eş şeytânu yeidukumul fakra
ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve
fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).


Şeytan size fakirlik vaadeder ve size fuhşuyatı emreder. Allah ise size
kendinden mağfiret ve fazl vaadediyor. Allah, Vâsi'dir, Alîm'dir.

2 / BAKARA - 269Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
(Allah)
hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır
verilmiştir, ulûl'elbabtan başkası tezekkür edemez.

2 / BAKARA - 270Ve mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya’lemuh(ya’lemuhu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârın).
Nafakadan
ne infâk ettinizse (verdinizse) veya adaktan ne adadınızsa, o taktirde
muhakkak ki Allah, onu bilir. Ve zalimler için bir yardımcı yoktur.

2 / BAKARA - 271İn tubdûs sadakâti fe niimmâ
hiy(hiye), ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve
yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).


Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o (davranışınız) ne güzel! Ve
eğer o (sadakaları) gizleyerek fakirlere verirseniz artık o sizin için
daha da hayırlıdır. (Böylece Allah), günahlarınızdan (bir kısmını)
örter (bağışlar). Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

BAKARA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: BAKARA Suresi Meali   BAKARA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:52 pm

2 / BAKARA - 272Leyse aleyke hudâhum ve
lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum,
ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min
hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne).


Onların hidayete ermesi senin üzerine (vazife) değildir. Fakat Allah, dilediği kimseyi hidayete
erdirir. Ve hayırdan ne infâk ederseniz, işte o sizin kendi nefsiniz
içindir. Siz (ey mü'minler), sadece Allah'ın vechini (Zat'ını, Allah'ın
Zat'ına ulaşmayı) dileyerek infâk edersiniz (verirsiniz). Ve hayır
olarak ne infâk ederseniz, (o) size tamamen ödenir ve siz
zulmedilmezsiniz (size haksızlık yapılmaz).

2 / BAKARA - 273Lil fukarâillezîne uhsirû fî
sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe
minet teaffuf(teaffufi), ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse
ilhâfâ(ilhâfen), ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî
alîm(alîmun).


(İnfâklarınız ve sadakalarınız), kendilerini Allah yoluna hasreden
(adayan), yeryüzünde dolaşmaya (ticaret yapıp kazanmaya) gücü yetmeyen
fakirler içindir. Onların durumlarını bilmeyen, onları iffetlerinden
(sabırlarından) dolayı zengin zanneder. Onları sen, yüzlerinden
tanırsın. Zorla insanlardan bir şey istemezler. Hayır olarak ne infâk
ederseniz (verirseniz), o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi
bilendir.

2 / BAKARA - 274Ellezîne yunfikûne emvâlehum
bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde
rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr (Allah yolunda) infâk edenler
(verenler), işte onların ecirleri (mükâfatları) Rab'leri katındadır.
Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

2 / BAKARA - 275Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ
yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel
mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve
ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî
fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men
âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).


Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan çarpmasından
hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. İşte bu, onların: “Fakat
alışveriş faiz gibidir.” demeleri sebebiyledir. Allah, alışverişi
helâl; faizi haram kılmıştır. Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt
gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş
olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun hakkındaki hüküm)
Allah'a aittir. Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş
ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır.

2 / BAKARA - 276Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin).
Allah,
ribayı eksiltir (onun bereketini giderir) ve sadakayı artırır (onu
bereketlendirir). Ve Allah günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez.

2 / BAKARA - 277İnnellezîne âmenû ve amilûs
sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim,
ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Muhakkak ki âmenû
olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) ve ıslâh edici (nefsi tezkiye
edici) amel işleyenlerin, namazı ikame edenlerin (yerine getirenlerin)
ve zekâtı verenlerin ecirleri (mükâfatları), Rab'leri katındadır. Ve
onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

2 / BAKARA - 278Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Ey âmenû
olanlar! Allah'a karşı takva sahibi olun. Eğer (gerçek) mü'minlerseniz,
ribadan (faizden) arta kalan şeyi (faizin bakiyesini) bırakın (bakiyeyi
almayın).

2 / BAKARA - 279Fe in lem tef’alû fe’zenû bi
harbin minallâhi ve resûlih(resûlihî), ve in tubtum fe lekum ruûsu
emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûn(tuzlemûne).


Bundan sonra eğer (bunu) yapmazsanız, o zaman Allah ve O'nun Resûl'ü
tarafından savaşa maruz kalacağınızı bilin (savaşa hazır olun). Ve
şâyet tövbe ederseniz, o taktirde ana malınız (sermayeniz) sizindir.
Zulmetmezsiniz ve zulmedilmezsiniz.

2 / BAKARA - 280Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meysereh(meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
Eğer
(borçlu) zor durumda ise (ödeyemeyecekse) o taktirde durumu
kolaylaşıncaya kadar beklenmelidir. Ve (alacağınızı) sadaka olarak
bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Keşke bilseydiniz.

2 / BAKARA - 281Vettekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
Allah'a
döndürüleceğiniz ve sonra herkese kazandığının (iktisap ettiği
derecelerin karşılığının) tam olarak ödeneceği günden sakının. Ve onlar
zulmedilmezler (haksızlığa uğramazlar).

2 / BAKARA - 282Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ
tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub
beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ
allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe
rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku
sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu
bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ
raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en
tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ
mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ
ecelih(ecelihî), zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve
ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ
beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ
tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîd(şehîdun), ve in tef’alû
fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâh(vettekûllâhe), ve
yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu), vallâhu bi kulli şey’in
alîm(alîmun).


Ey âmenû
olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu
yazın (senet yapın). Aranızda bir kâtip onu adaletle yazsın. Ve
Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde
yazsın. Üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan
Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan
bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi,
sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu
(söyleyip) yazdıramayacak bir durumda ise o taktirde velîsi onu
adaletle yazdırsın. Ve erkeklerinizden iki kişiyi şahit tutun. Fakat
eğer iki erkek bulunamıyorsa, o zaman şahitlerden razı olacağınız bir
erkek ve iki kadını (şahit) tutun ki, ikisinden biri unutursa o
taktirde, diğeri ona hatırlatır. Şahitler çağrıldıkları zaman
(şahitlikten) kaçınmasınlar. Borç büyük olsun, küçük olsun vadesine
kadar onu yazmaktan usanmayın. İşte bu, Allah'ın katında en adil ve
şahitlik için en sağlam, şüphe etmemeniz için en yakın olandır. Ancak
aranızda devretmeye hazır olan peşin bir ticaret (alım-satım) ise o
zaman bunu yazmamanızdan dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur.
Alım-satım yaptığınız zaman da şahit tutun. Kâtibe (yazıcıya) ve
şahitlere bir zarar verilmesin. Eğer bunu yaparsanız (bir zarar
verirseniz),
bundan sonra o mutlaka sizin için bir fısk olur. Allah'a karşı takva
sahibi olun. Allah size öğretiyor. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.

2 / BAKARA - 283Ve in kuntum alâ seferin ve
lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine
ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe
rabbeh(rabbehu), ve lâ tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe
innehû âsimun kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun).


Ve eğer siz yolculukta iseniz ve bir kâtip de bulamazsanız o zaman
(borçludan) alınan rehinler (yeter), birbirinizden emin olduğunuz
taktirde (güven duyuyorsanız), o halde güven duyulan kişi emanetini
(borcunu) ödesin. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve
sakınsın). Şahitliği de gizlemeyin. Ve kim onu (şahit olduğu şeyi)
gizlerse o taktirde muhakkak ki onun kalbi günahkârdır. Allah
yaptıklarınızı en iyi bilendir.

2 / BAKARA - 284Lillâhi mâ fîs semâvâti ve
mâ fîl ard(ardı), ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum
bihillâh(bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu,
vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Göklerde ve yerdeki (şey)ler Allah'a aittir. Nefsinizdekini (kendi
içinizdekini) açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba
çeker. O zaman dilediği kimseyi bağışlar, dilediği kimseyi de
azaplandırır. Allah herşeye KAADİR'dir.

2 / BAKARA - 285Âmener resûlu bimâ unzile
ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve
melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin
min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve
ileykel masîr(masîru).


Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi
Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O'nun
resûlleri arasından birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “İşittik ve itaat
ettik! Senin mağfiretini (dileriz). Rabbimiz, masîr (varış) Sanadır
(Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.

2 / BAKARA - 286Lâ yukellifullâhu nefsen
illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ
in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu
alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ
bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ
alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).


Allah, kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu
tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı
negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz!
Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak, bizi aheze etme (sorgulama).
Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük
yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve
bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli
et, rahmet nurunu gönder). Sen bizim Mevlâmız'sın. Artık kâfirler
kavmine karşı bize yardım et.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
BAKARA Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» RUM Suresi Meali
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali
» HUD Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: