www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 HAC Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

HAC Suresi Meali Empty
MesajKonu: HAC Suresi Meali   HAC Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 26, 2009 6:38 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm





22 / HAC - 1Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum, inne zelzeletes sâati şey’un azîm(azîmun).

Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun. O saatin (kıyâmetin)
zelzelesi (şiddetli sarsıntısı), muhakkak ki çok büyük bir şeydir.

22 / HAC - 2Yevme teravnehâ tezhelu
kullu murdıatin ammâ erdaat ve tedau kullu zâti hamlin hamlehâ ve teren
nâse sukârâ ve mâ hum bi sukârâ ve lâkinne azâballâhi şedîd(şedîdun).


Onu (kıyâmeti) gördüğünüz gün, emziren kadınların hepsi, emzirdiğini
unutup bırakır (ilgilenmez). Yük (bebek) taşıyan kadınların hepsi,
taşıdığı yükü (bebeğini) düşürür. Ve insanları, sarhoş olmadıkları
halde sarhoş görürsün. Ve lâkin Allah'ın azabı (çok) şiddetlidir.

22 / HAC - 3Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin).

Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; ilmi olmaksızın, Allah hakkında mücâdele eder ve bütün azgın şeytanlara tâbî olur(lar).

22 / HAC - 4Kutibe aleyhi ennehu men tevellâhu fe ennehu yudılluhu ve yehdîhi ilâ azâbis saîr(saîri).

Onun (şeytanın) üzerine yazıldı ki; kim, ona (şeytana) dönerse, o taktirde onu mutlaka dalâlete düşürür ve onu cehennem azabına götürür.

22 / HAC - 5Yâ eyyuhen nâsu in kuntum fî
raybin minel ba’si fe innâ halaknâkum min turâbin summe min nutfetin
summe min alakatin summe min mudgatin muhallekatin ve gayri
muhallekatin li nubeyyine lekum, ve nukırru fîl erhâmi mâ neşâu ilâ
ecelin musemmen summe nuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum ve
minkum men yuteveffâ ve minkum men yuraddu ilâ erzelil umuri li keylâ
ya’leme min ba’di ilmin şey’â(şey’an), ve terel arda hâmideten fe izâ
enzelnâ aleyhel mâehtezzet ve rabet ve enbetet min kulli zevcin
behîc(behîcin).


Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde
iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım)
diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir
nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir
noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve
şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve
(sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi,
ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir
kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir
şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve
arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman
hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.

22 / HAC - 6Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve ennehu yuhyil mevtâ ve ennehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Muhakkak ki Allah, işte O, Hakk'tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir.

22 / HAC - 7Ve ennes sâate âtiyetun lâ raybe fîhâ ve ennallâhe yeb’asu men fîl kubûr(kubûri).
Ve
onda (vuku bulacağında) şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka
gelecektir. Ve muhakkak ki Allah, kabirlerde olan kimseleri beas
edecektir (diriltecektir).

22 / HAC - 8Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).

Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.

22 / HAC - 9Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).
Allah'ın
yolundan saptırmak için onu (Allah'ın dînindeki esasları) eğip büker
(değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü
yakıcı bir azap tattıracağız.

22 / HAC - 10Zâlike bimâ kaddemet yedâke ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).
İşte
bu, senin ellerinle takdim edilen şeyler (yaptığın zulümler)
sebebiyledir. Ve muhakkak ki Allah, abidler (Allah'a kul olanlar) için
zulmedici değildir.

22 / HAC - 11Ve minen nâsi men
ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî),
ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel
âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).


İnsanlardan (öyle) kimseler vardır ki, Allah'a az (gönülsüz) ibadet
eder. Ona bir hayır isabet etse onunla tatmin olur. Ve bir fitne isabet
etse yüz geri döner. (Onlar), dünyada ve ahirette hüsrandadır. İşte o,
apaçık hüsrandır.

22 / HAC - 12Yed’û min dûnillâhi mâ lâ yedurruhû ve mâ lâ yenfeuh(yenfeuhu), zâlike huved dalâlul baîd(baîdu).

Kendilerine zarar ve fayda vermeyen, Allah'tan başka şeylere dua ederler. İşte bu, uzak bir dalâlettir.

22 / HAC - 13Yed’û le men darruhû akrabu min nef’ıh(nef’ıhî), le bi’sel mevlâ ve le bi’sel aşîr(aşîru).
Gerçekten,
zararı yararından daha yakın (daha fazla) olana dua ederler. (Onların
taptıkları şeyler), ne kötü dost (yardımcı) ve ne kötü arkadaştır.

22 / HAC - 14İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), innallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).

Muhakkak ki Allah, âmenû
olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat
(nefs tezkiyesi) yapanları, altından nehirler akan cennete dahil
edecektir. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.

22 / HAC - 15Men kâne yezunnu en len
yensurehullâhu fîd dunyâ vel âhıreti felyemdud bi sebebin iles semâi
summel yakta’ felyenzur hel yuzhibennekeyduhu mâ yagîz(yagîzu).


Kim Allah'ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini
zannediyorsa, o zaman semaya (gökyüzüne) bir sebep uzatsın. Sonra da
onu (o sebebi, irtibatı) kessin. O taktirde baksın, O'nun hilesi, onun
öfkelendiği şeyi (başına gelen musîbeti) giderir mi?

22 / HAC - 16Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu).

Ve işte böylece Biz, onu apaçık âyetler (halinde) indirdik. Ve muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir (Kendisine ulaştırır).

22 / HAC - 17İnnellezîne âmenû vellezîne
hâdû ves sâbiîne ven nasârâ vel mecûse vellezîne eşrekû innallâhe
yafsılu beynehum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innallâhe alâ kulli şey’in
şehîd(şehîdun).


Gerçekten âmenû
olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler ile haduların (yahudilerin),
sabiinlerin (yıldızlara tapanların), hristiyanların, mecusilerin (ateşe
tapanların) ve şirk koşanların (putlara tapanların); (onların) arasını
Allah, kıyâmet günü mutlaka (cennet ve cehennem ehli olarak)
ayıracaktır. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir.

22 / HAC - 18E lem tera ennallâhe yescudu
lehu men fis semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu
vel cibâlu veş şeceru ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve
kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min
mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ yeşâ’(yeşâu).(SECDE ÂYETİ)


Göklerde ve yeryüzünde olan kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar,
ağaçlar ve (yürüyen) hayvanlar ve insanlardan çoğu; görmüyor musun
(görmedin mi) ki Allah'a secde ediyorlar. (İnsanların) çoğunun üzerine
azap hak oldu ve Allah, kimi zayıf düşürürse (alçaltırsa) artık ona
ikram eden yoktur. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.

22 / HAC - 19Hâzâni hasmânihtesamû fî
rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu
min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).


Bu ikisi (mü'minler ve kâfirler), Rab'leri hakkında mücâdele eden iki
hasımdır. O inkâr edenler ki onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir.
Onların başlarının üzerinden kaynar su dökülecek.

22 / HAC - 20Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd(culûdu).

Onunla, onların karınlarındakiler (iç organları) ve ciltleri (derileri) eritilecek.

22 / HAC - 21Ve lehum makâmıu min hadîd(hadîdin).

Ve onlar için demirden kamçılar vardır.

22 / HAC - 22Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk(harîkı).
Izdıraptan
dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya (geri) iade edilirler.
Ve (kendilerine): “Yakıcı azabı tadın!” (denir).

22 / HAC - 23İnnallâhe yudhılullezîne
âmenû ve amilus sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru yuhallevne
fîhâ min esâvira min zehebin ve lu’luâ(lu’luen), ve libâsuhum fîhâ
harîr(harîrun).


Muhakkak ki Allah, âmenû
olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel işleyenleri (nefs
tezkiyesi yapanları) altından nehirler akan cennetlere dahil eder.
(Onlar), orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada
onların libası (elbiseleri) ipektendir.

22 / HAC - 24Ve hudû ilet tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd(hamîdi).
(Onlar),
sözün güzeline (Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dilemeye) yöneltildiler ve
Sıratı Hamîd'e (İslâm'ın 7 safhasından birincisinin yoluna) hidayet olundular (ulaştırıldılar).

22 / HAC - 25İnnellezîne keferû ve
yasuddûne an sebîlillâhi vel mescidil harâmillezî cealnâhu lin nâsi
sevâenil âkıfu fîhi vel bâd(bâdı), ve men yurid fîhi bi ilhâdin bi
zulmin nuzıkhu min âzâbin elîm(elîmin).


Muhakkak ki kâfir olanlara ve Allah'ın yolundan alıkoyanlara ve
yerlilere de dışarıdan gelenlere de eşit kıldığımız Mescid-i Haram'dan
men edenlere ve orada zulüm ile (Hakk yolundan) saptırmak isteyen
kimselere elîm azaptan tattıracağız.

22 / HAC - 26Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme
mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel
kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).


Hz. İbrâhîm'e Beyt'in mekânını (Kâbe'nin yerini) indirdiğimiz
(gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ve Beytim'i
(Evim'i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû edenler ve
secde edenler için temiz tut.” (dedik).

22 / HAC - 27Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın).

Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve develer üzerinde uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler.

22 / HAC - 28Li yeşhedû menâfia lehum ve
yezkurusmallâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin alâ mâ rezakahum min behîmetil
en’âm(en’âmi), fe kulû minhâ ve at’ımul bâisel fakîr(fakîre).


Kendilerinin menfaatlerine (faydalandıkları şeylere) şahit olsunlar. Ve
onları, rızıklandırdığı hayvanların üzerine belli günlerde Allah'ın
İsmi'ni ansınlar (kurban kessinler). Böylece ondan yeyiniz ve muhtaç
fakir(ler)i doyurunuz!

22 / HAC - 29Summel yakdû tefesehum vel yûfû nuzûrahum vel yettavvefû bil beytil atîk(atîkı).
Sonra
kirlerini gidersinler (ihrama girsinler). Ve nezirlerini (adaklarını)
ifa etsinler (yerine getirsinler). Ve Beyt-i Atik'i (ilk ev Kâbe'yi)
tavaf etsinler.

22 / HAC - 30Zâlike ve men yuazzım
hurumâtillâhi fe huve hayrun lehu inde rabbih(rabbihî), ve uhıllet
lekumul en’âmu illâ mâ yutlâ aleykum fectenibûr ricse minel evsâni
vectenibû kavlez zûr(zûri).


İşte böyle, kim Allah'ın haramlarına (yasaklarına) hürmet ederse, o
zaman bu, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Ve size okunanlar
(yasak olduğu bildirilen hayvanlar) hariç, hayvanlar size helâl
kılındı. Artık putların pisliğinden ve yalan sözden içtinap edin
(kaçının).

22 / HAC - 31Hunefâe lillâhi gayre
muşrikîne bih(bihî), ve men yuşrik billâhi fe ke ennemâ harre mines
semâi fe tahtafuhut tayru ev tehvî bihir rîhu fî mekânin sahîk(sahîkın).


Hanifler (tek Allah'a teslim olan kullar), onunla (putlarla), O'na şirk
koşmayanlardır. Ve kim Allah'a şirk koşarsa o taktirde sanki o,
gökyüzünden düşmüş de böylece onu, kuş kapmış gibi veya rüzgâr, onu
uzak bir mekâna (yere) atmış gibidir.

22 / HAC - 32Zâlike ve men yuazzım şeâirallâhi fe innehâ min takvâl kulûb(kulûbi).
Ve
işte kim, Allah'ın şiarlarına (emirlerine, farzlarına) hürmetle uyarsa
bunun sebebi muhakkak ki onların kalplerinin takva sahibi
olmasındandır.

22 / HAC - 33Lekum fîhâ menâfiu ilâ ecelin musemmen summe mahılluhâ ilel beytil atîk(atîki).
Onda,
sizin için belli bir süreye (kesilme zamanına) kadar menfaatler
(sütünde, yününde faydalar) vardır. Sonra onun yeri, Beyt-i Atik
(Kâbe)'dir.

22 / HAC - 34Ve li kulli ummetin cealnâ
menseken li yezkurûsmallâhi alâ mâ razakahum min behîmetil
en’âm(en’âmi), fe ilâhukum ilâhun vâhıdun fe lehû eslimû ve beşşiril
muhbitîn(muhbitîne).


Ve Biz, bütün ümmetler için (kurban konusunda aynı) usulleri tayin
ettik ki onlara, (Allah'ın) rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar
üzerine Allah'ın İsmi'ni zikretsinler (Allah'ın İsmi ile kurbanları
kessinler). O halde, sizin İlâhınız Tek Bir İlâh'tır. Öyleyse O'na
teslim olun! Ve muhbitleri müjdele.

22 / HAC - 35Ellezîne izâ zukirallâhu
vecilet kulûbuhum vas sâbirîne alâ mâ esâbehum vel mukîmis salâti ve
mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).


Onlar, Allah'ı zikrettikleri zaman kalpleri titreyenlerdir (Allah'tan
gelen bir cereyanla kalpleri ve vücutları sarsılanlardır). Onlara
isabet edenlere (musîbetlere) sabredenlerdir ve salâtı (namazı) ikame
edenlerdir. Ve onlar, onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk
ederler.

22 / HAC - 36Vel budne cealnâhâ lekum min
şeâirillâhi lekum fîhâ hayr(hayrun), fezkurûsmallâhi aleyhâ
savâff(savâffe), fe izâ vecebet cunûbuhâ fe kulû minhâ ve at’ımûl kânia
vel mu’terr(mu’terra), kezâlike sahharnâhâ lekum leallekum
teşkurûn(teşkurûne).


Bedeneleri (deve ve sığır cinsi hayvanları), sizin için Allah'ın
şiarlarından (emirlerinden, farzlarından) kıldık. Onda (onların kurban
edilmesinde) sizin için hayır vardır. Onların (kurbanlarının) üzerine
saf dururken (ayaktayken tekbir getirin), (kurban kesilirken) Allah'ın
İsmi'ni zikredin (besmele ile kesin). Yanları üzerine düşünce
(kesilince), artık ondan yeyin ve isteyeni de istemeyeni de doyurun.
İşte böylece onu, size musahhar kıldık (boyun eğdirdik). Umulur ki,
böylece siz şükredersiniz.

22 / HAC - 37Len yenâlellâhe luhûmuhâ ve
lâ dimâuhâ ve lâkin yenâluhut takvâ minkum, kezâlike sahharahâ lekum li
tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum, ve beşşiril muhsinîn(muhsinîne).


Onun (kurbanların), etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat
sizden O'na, takva (Allah'a teslim olma) ulaşır. İşte böylece size, onu
musahhar kıldı. Sizi hidayete
erdirdiği şey üzerine (hidayete erdirmesi sebebiyle) Allah'ı tekbir
etmeniz için. Ve muhsinleri (Allah'a fizik vücutlarını teslim edenleri)
müjdele!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

HAC Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: HAC Suresi Meali   HAC Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 26, 2009 6:39 pm

22 / HAC - 38
İnnallâhe yudâfiu anillezîne âmenû, innallâhe lâ yuhıbbu kulle havvânin kefûr(kefûrin).


Muhakkak ki Allah, âmenû
olanlardan (Allah'a ulaşmayı dileyenlerden) (belâları) defeder
(uzaklaştırır). Muhakkak ki Allah, hain ve kâfirlerin hiçbirini sevmez.

22 / HAC - 39
Uzine lillezîne yukâtelûne bi ennehum zulim(zulimû), ve innallâhe alâ nasrihim le kadîr(kadîrun).


Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara (savaşmaları için) izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma muhakkak ki kaadirdir.

22 / HAC - 40
Ellezîne uhricû min
diyârihim bi gayri hakkın illâ en yekûlû rabbunallâh(rabbunallâhu), ve
lev lâ def’ullâhin nâse ba’dahum bi ba’dın lehuddimet savâmıu ve biyaun
ve salavâtun ve mesâcidu yuzkeru fîhesmullâhi kesîrâ(kesîran), ve le
yansurennallâhu men yansuruh(yansuruhu), innallâhe le kaviyyun
azîz(azîzun).



Onlar, sadece “Rabbimiz Allah'tır” dedikleri için haksız yere
yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer, Allah'ın insanları birbiriyle
defetmesi olmasaydı, (rahiplerin) mabetleri, (hristiyanların)
kiliseleri, (yahudilerin) havraları ve içinde Allah'ın isminin çok
zikredildiği (müslümanların) mescidleri mutlaka harap olup yıkılırdı.
O'na (Allah'a) yardım edene, Allah mutlaka yardım eder. Muhakkak ki
Allah, elbette Kaviyy'dir (kuvvetli, güçlü) Azîz'dir (yüce).

22 / HAC - 41
Ellezîne in mekkennâhum fîl
ardı ekâmûs salâte ve âtevuz zekâte ve emerû bil ma’rûfi ve nehev anil
munker(munkeri), ve lillâhi âkıbetul umûr(umûri).



Yeryüzünde onlara imkânlar verseydik, namazı ikame ederler (kılarlar),
zekâtı verirler, maruf ile emrederler ve münkerden nehyederlerdi
(yasaklarlardı). Bütün işlerin akıbeti (sonucu), Allah'a aittir (hüküm
ve takdir Allah'ındır).

22 / HAC - 42
Ve in yukezzibûke fe kad kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve semûd(semûdun).


Ve eğer seni yalanlıyorlarsa (bil ki), onlardan önce Nuh kavmi, Adn kavmi ve Semud kavmi de (peygamberlerini) yalanlamışlardı.

22 / HAC - 43
Ve kavmu ibrâhîme ve kavmu lût(lûtın).


Ve İbrâhîm (A.S)'ın kavmi de ve Lut (A.S)'ın kavmi de (yalanlamıştı).

22 / HAC - 44
Ve ashâbu medyen(medyene), ve kuzzibe mûsâ fe emleytu lil kâfirîne summe ehaztuhum, fe keyfe kâne nekîr(nekîri).

Ve
Medyen halkı da (yalanladı) ve Musa (A.S) da yalanlandı. Fakat
kâfirlere, mühlet (zaman) verdim. Sonra (da) onları aldım. O zaman
benim cezalandırmam nasıl oldu?

22 / HAC - 45
Fe ke eyyin min karyetin
ehleknâhâ ve hiye zâlimetun fe hiye hâviyetun alâ urûşihâ ve bi’rin
muattalatin ve kasrın meşîd(meşîdin).



Böylece (halkı) zalim olan nice ülkeler gibi onu da helâk ettik. Artık
o (ülke), çatıları yıkılmış, kuyuları ve yüksek sarayları terkedilmiş
(bir halde)dir.

22 / HAC - 46
E fe lem yesîrû fîl ardı fe
tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev âzânunyesmeûne bihâ, fe innehâ
lâ ta’mal ebsâru ve lâkin ta’mal kulûbulletî fîs sudûr(sudûri).



Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki onların, onunla akıl ettikleri
kalpleri ve onunla işittikleri kulakları olsun. Fakat baş gözleri kör
olmaz. Lâkin sinelerdeki kalpler kör olur.

22 / HAC - 47
Ve yesta’cilûneke bil azâbi
ve len yuhlifallâhu va’deh(va’dehu), ve inne yevmen inde rabbike ke
elfi senetin mimmâ teuddûn(teuddûne).



Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve Allah, asla vaadinden dönmez. Ve
Rabbinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir.

22 / HAC - 48
Ve ke eyyin min karyetin emleytu lehâ ve hiye zâlimetun summe ehaztuhâ, ve ileyyel masîr(masîru).


(Halkı) zalim olan nice ülkeler gibi, ona mühlet verdim. Sonra onu aldım (yakaladım). Ve dönüş, Banadır.

22 / HAC - 49
Kul yâ eyyuhen nâsu innemâ ene lekum nezîrun mubîn(mubînun).


De ki: “Ey insanlar, sizin için ben sadece bir nezirim (uyarıcıyım)!”

22 / HAC - 50
Fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).

Âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi tezkiye
eden ameller) yapanlar; onlar için mağfiret (günahların sevaba
çevrilmesi) ve kerim bir rızık vardır.

22 / HAC - 51
Vellezîne seav fî âyâtinâ muâcizîne ulâike ashâbul cehîm(cehîmi).


Ve âyetlerimiz hakkında onları aciz bırakma gayretinde olanlar, işte onlar, ashabı cehîm (cehennem ehli)dir.

22 / HAC - 52
Ve mâ erselnâ min kablike
min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî
umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe
yuhkimullâhu âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).



Senden önce gönderdiğimiz (hiç)bir resûl ve nebî yoktur ki; (bir şey)
temenni ettiği (dilediği) zaman şeytan, onun temenni ettiği şeye,
(yalan) ilka etmemiş (ulaştırmamış) olsun. Fakat Allah, şeytanın ilka
ettiği şeyi nesheder (kaldırır, yok eder). Sonra Allah, âyetlerini
muhkem kılar (sağlamlaştırır). Ve Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir (ilim ve
hikmet sahibidir).

22 / HAC - 53
Li yec’ale mâ yulkış şeytânu
fitneten lillezîne fî kulûbihim maradun vel kâsiyeti kulûbuhum, ve
innez zâlimîne le fî şikâkın baîd(baîdin).



Kalplerinde maraz (hastalık) olan ve kalpleri kasiyet bağlamış
(kararmış ve sertleşmiş) olanlara, şeytanın ilka ettiği (ulaştırdığı)
şeyi fitne (imtihan) kılmak içindir. Ve muhakkak ki zalimler, elbette
uzak bir ayrılık içindedirler (Sıratı Mustakîm'den uzaklaşmışlardır,
ayrılmışlardır).

22 / HAC - 54
Ve li ya’lemellezîne ûtul
ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu
kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın
mustakîm(mustakîmin).



Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün,
Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri,
O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi
(kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin
mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.

22 / HAC - 55
Ve lâ yezâlullezîne keferû fî miryetin minhu hattâ te’tiyehumus sâatu bagteten ev ye’tiyehum azâbu yevmin akîm(akîmin).


Ve o saat (kıyâmet saati), ansızın onlara gelinceye veya akîm (hedefine
ulaşılamamış) günün (ölüm gününün) azabı onlara gelinceye kadar,
kâfirlerin ondan şüphesi zail olmaz (yok olmaz).

22 / HAC - 56
El mulku yevme izin lillâh(lillâhi), yahkumu beynehum, fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fî cennâtin naîm(naîmi).


Mülk, izin günü Allah'ındır. Onların arasında hüküm verecektir. Böylece âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih (nefsi tezkiye edici)
amel (salâh makamına ulaştıracak amel) yapanlar, naim
cennetlerindedirler.

22 / HAC - 57
Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ fe ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).


Ve âyetlerimizi inkâr edenler ve yalanlayanlar, işte onlar; onlar için alçaltıcı azap vardır.

22 / HAC - 58
Vellezîne hâcerû fî
sebîlillâhi summe kutilû ev mâtû le yerzukannehumullâhu rızkan
hasenâ(hasenen), ve innallâhe le huve hayrur râzikîn(râzikîne).



Ve Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen veya ölen kimseleri
Allah, mutlaka güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Ve muhakkak ki
Allah, rızık verenlerin mutlaka en hayırlısıdır.

22 / HAC - 59
Le yudhılennehum mudhalen yerdavneh(yerdavnehu), ve innallâhe le alîmun halîm(halîmun).


(Allah), onları mutlaka razı olacakları bir yere dahil edecektir. Ve şüphesiz ki Allah, mutlaka en iyi bilendir, Halim'dir.

22 / HAC - 60
Zâlik(zâlike), ve men âkabe
bi misli mâ ûkıbe bihî summe bugıye aleyhi le
yansurennehullâh(yansurennehullâhu), innallâhe le afuvvun
gafûr(gafûrun).



Ve işte böyle, kim maruz kaldığı şey kadarı ile ikab eder (karşılık,
ceza verir), sonra da ona azgınlık yapılırsa (haklarına tecavüz
edilirse) Allah ona mutlaka yardım eder. Muhakkak ki Allah, af ve
mağfiret edicidir (günahları sevaba çevirendir).

22 / HAC - 61
Zâlike bi ennallâhe yûlicul leyle fîn nehâri ve yûlicun nehâre fîl leyli ve ennallâhe semîun basîr(basîrun).

İşte
böyle, çünkü geceyi gündüzün içine ve gündüzü gecenin içine sokar
(katar). Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten, en iyi görendir.

22 / HAC - 62
Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve enne mâ yed’ûne min dûnihî huvel bâtılu ve ennallâhe huvel aliyyul kebîr(kebîru).

İşte
böyle, çünkü O, “Hakk”tır. Ve Muhakkak ki O'ndan (Allah'tan) başka dua
ettiğiniz (taptığınız) şeyler, onlar bâtıldır. Muhakkak ki Allah, O,
Âli (yüce)'dir, Kebir'dir (büyüktür).

22 / HAC - 63
E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen fe tusbihul ardu muhdarreh(muhdarreten), innallâhe latîfun habîr(habîrun).

Allah'ın
semadan su indirdiğini ve böylece yeryüzünün yeşerdiğini görmedin mi?
Muhakkak ki Allah, Lâtif'tir (lütûf sahibidir), Habîr'dir (herşeyden
haberdardır).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

HAC Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: HAC Suresi Meali   HAC Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 26, 2009 6:39 pm

22 / HAC - 64
Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve innallâhe le huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).

Semalarda
ve yeryüzünde olan herşey, O'nundur. Muhakkak ki Allah, O, mutlaka
Ganî'dir (mustağni, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır), Hamîd
(hamdedilen)'dir.

22 / HAC - 65
E lem tere ennallâhe sahhara
lekum mâ fîl ardı vel fulke tecrî fîl bahri bi emrih(emrihî), ve
yumsikus semâe en tekaa alel ardı illâ bi iznih(iznihî), innallâhe bin
nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).



Allah'ın yeryüzündeki herşeyi size musahhar (emrinize amade) kıldığını
görmedin mi? Ve gemiler, denizde onun emri ile akıp gider. Ve Allah'ın
izni olmadıkça semanın, arz üzerine (yeryüzüne) düşmesini önler (semayı
arzın üzerine düşmemesi için tutar). Muhakkak ki Allah, insanlara
Rauf'tur, Rahîm'dir.

22 / HAC - 66
Ve huvellezî ahyâkum summe yumîtukum summe yuhyîkum, innel insâne le kefûr(kefûrun).


Ve size hayat veren, sonra sizi öldürecek olan, sonra da sizi diriltecek olan, O'dur. Muhakkak ki insan, gerçekten nankördür.

22 / HAC - 67
Li kulli ummetin cealnâ
menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ
rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).



Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar,
onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda
seninle niza etmesinler (çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et.
Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.

22 / HAC - 68
Ve in câdelûke fe kulillâhu a’lemu bimâ ta’melûn(ta’melûne).


Ve eğer seninle mücâdele ederlerse o taktirde (onlara): “Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir.” de.

22 / HAC - 69
Allâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmeti fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).


Allah, kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyler konusunda sizin aranızda hükmedecek.

22 / HAC - 70
E lem ta’lem ennallâhe ya’lemu mâ fis semâi vel ard(ardı), inne zâlike fî kitâb(kitâbin), inne zâlike alâllâhi yesîr(yesîrun).


Allah'ın semalarda ve arzda olan şeyleri mutlaka bildiğini bilmiyor
musun? Muhakkak ki bunlar, Kitap'tadır. Muhakkak ki bunlar, Allah için
kolaydır.

22 / HAC - 71
Ve ya’budûne min dûnillâhi
mâ lem yunezzil bihî sultânen ve mâ leyse lehum bihî ılm(ılmun), ve mâ
liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).



Ve (onlar), kendilerine bir sultan (delil, yaptırım gücü) indirilmeyen
Allah'tan başka şeylere tapıyorlar. Ve onların, ona (taptıkları
şeylere) ait ilimleri yoktur. Ve zalimler için yardımcı da yoktur.

22 / HAC - 72
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ
beyyinâtin ta’rifu fî vucûhillezîne keferûl munker(munkere), yekâdûne
yestûne billezîne yetlûne aleyhim âyâtinâ, kul e fe unebbiukum bi
şerrin min zâlikum, en nâr(nâru), vaadehallâhullezîne keferû, ve bi’sel
masîr(masîru).



Onlara açıklanmış âyetlerimiz okunduğu zaman münkeri (inkârı, reddi),
inkâr edenlerin yüzlerinden tanırsın (farkedersin). Neredeyse,
âyetlerimizi onlara okuyanlara saldıracaklar. De ki: “Size bundan daha
şerrlisini haber vereyim mi?” Allah'ın kâfirlere vaadettiği o (şey),
ateştir. Ne kötü masir (gidilecek yer)dir.

22 / HAC - 73
Yâ eyyuhen nâsu duribe
meselun festemiû leh(lehu), innellezîne ted’ûne min dûnillâhi len
yahlukû zubâben ve levictemeû leh(lehu), ve in yeslubhumuz zubâbu
şey’en lâ yestenkızûhu minh(minhu), daufat tâlibu vel matlûb(matlûbu).



Ey insanlar! (Size), bir örnek verildi. Öyleyse onu dinleyin. Muhakkak
ki Allah'tan başka taptıklarınız, bir sinek dahi yaratamazlar, onun
için (onu yaratmak için) biraraya gelip toplansalar bile. Ve eğer
sinek, onlardan bir şey kapıp kaçsa, onu ondan (sinekten) alamazlar.
Talip (isteyen) de talep edilen (istenen) de aciz.

22 / HAC - 74
Mâ kaderûllâhe hakka kadrih(kadrihî), innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Allah'ın
kadrini de (kudretini de) hakkıyla takdir edemediler. Muhakkak ki
Allah, mutlaka Kaviyy'dir (kuvvetli), Azîz'dir (yüce).

22 / HAC - 75
Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs(nâsi), innallâhe semîun basîr(basîrun).


Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.

22 / HAC - 76
Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve ilallâhi turceul umûr(umûru).


O, onların önündekileri ve arkalarındakini (muhafız melekleri) bilir. Ve emirler Allah'a döndürülür.

22 / HAC - 77
Yâ eyyuhellezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayre leallekum tuflihûn(tuflihûne). (Secde Ayeti)


Ey âmenû olanlar! Rükû edin ve secde edin. Ve Rabbinize kulluk edin. Ve hayır işleyin. Umulur ki böylece siz felâha eresiniz.

22 / HAC - 78
Ve câhidû fillâhi hakka
cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min
harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul
muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve
tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte
va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men
nasîr(nasîru).



Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dînde sizin için bir
zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrâhîm (A.S)'ın dînidir. O, sizi daha
önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi.
Bunda da (Kur'ân-ı Kerim'de de), resûl size şahit olsun ve siz de
insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın),
zekâtı verin, Allah'a sarılın (Allah'ın Zat'ında yok olun). O, sizin
Mevlâ'nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
HAC Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali
» HUD Suresi Meali
» Nur Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: