www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Nur Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Nur Suresi Meali Empty
MesajKonu: Nur Suresi Meali   Nur Suresi Meali Icon_minitimeCuma Nis. 24, 2009 8:04 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
24 / NUR - 1Sûratun enzelnâhâ ve faradnâhâ ve enzelnâ fîhâ âyâtin beyyinâtin leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

(Bu), Bizim indirdiğimiz ve (bazı âyetlerini) farz kıldığımız bir
suredir. Ve onun içinde delillerle açıklanmış âyetler indirdik. Umulur
ki, böylece tezekkür edersiniz.

24 / NUR - 2Ez zâniyetu vez zânî feclidû
kulle vâhıdin min humâ miete celdetin ve lâ te’huzkum bi himâ ra’fetun
fî dînillâhi in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhır(âhırı), vel
yeşhed azâbehumâ tâifetun minel mu’minîn(mu’minîne).


Zaniye (zina yapan kadın) ve zani (zina yapan erkek); o zaman ikisinden
herbirine yüz celde (yalnız cilde tesir edecek sopa) vurun. Eğer
Allah'ın dînini (uygulama) konusunda, Allah'a ve ahiret gününe
inanıyorsanız; onlara merhamet sizi tutmasın (size mani olmasın). Ve
onların (ikisinin) azabına, mü'minlerden bir grup şahit olsun.

24 / NUR - 3Ez zânî lâ yenkihu illâ
zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev
muşrik(muşrikun), ve hurrime zâlike alel mu’minîn(mu’minîne).


Zani (zina yapan erkek), zaniyeden (zina yapan kadından) veya müşrik
olan kadından başkasını nikâhlayamaz. Ve zaniyeyi de, zani veya müşrik
olan erkekten başkası nikâhlayamaz. Ve bu, mü'minlere haram
kılınmıştır.

24 / NUR - 4Vellezîne yermûnel muhsanâti
summe lem ye’tû bi erbeati şuhedâe feclidûhum semânîne celdeten ve lâ
takbelû lehum şehâdeten ebedâ(ebeden), ve ulâike humul
fâsikûn(fâsikûne).


Ve muhsinlere (iffetli kadınlara), (zina suçu, iftira) atan sonra da
dört şahit getiremeyenlere, o taktirde seksen celde (yalnız cilde tesir
edecek sopa) vurun. Ve onların şehadetini (şahitliğini) ebediyyen kabul
etmeyin. Ve işte onlar, onlar fasıklardır.

24 / NUR - 5İllellezîne tâbû min ba’di zâlike ve aslehû, fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Bundan
sonra tövbe edip ıslâh olanlar (düzelenler) hariç. Muhakkak ki Allah,
Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli
edendir).

24 / NUR - 6Vellezîne yermûne ezvâcehum
ve lem yekun lehum şuhedâu illâ enfusuhum fe şehâdetu ehadihim erbeû
şehâdâtin billâhi innehû le mines sâdıkîn(sâdıkîne).


Ve zevcelerine (eşlerine) zina (iftirası) atanlar, kendilerinden başka
şahitleri yoksa o zaman onların herbirinin şahitliği; kendisinin,
muhakkak sadıklardan (doğru söyleyenlerden) olduğuna dair, dört defa
Allah'a şahitlik (yemin) etmesidir.

24 / NUR - 7Vel hâmisetu enne la’netallâhi aleyhi in kâne minel kâzibîn(kâzibîne).

Ve (yeminin) beşincisi, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasıdır.

24 / NUR - 8Ve yedraû anhel azâbe en teşhede erbea şehâdâtin billâhi innehu le minel kâzibîn(kâzibîne).
Ve
(zevcenin, kadın eşin), Allah'a dört defa onun (zevcin, erkek eşin)
mutlaka yalancılardan olduğuna dair şahitlik (yemin) etmesi, ondan
(kadından) azabı (cezayı) kaldırır.

24 / NUR - 9Vel hâmisete enne gadaballâhi aleyhâ in kâne mines sâdikîn(sâdikîne).
Ve
(yeminin) beşincisi eğer o (eşi), sadıklardan (doğru söyleyenlerden)
ise Allah'ın gadabının (azabının) kendi üzerine olmasıdır.

24 / NUR - 10Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennellâhe tevvâbun hakîm(hakîmun).
Ve
eğer sizin üzerinize Allah'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı (cezaya
uğrardınız). Ve muhakkak ki; Allah, tövbeleri kabul eden ve Hakîm'dir
(hüküm ve hikmet sahibidir).

24 / NUR - 11İnnellezîne câû bil ifki
usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerren lekum, bel huve hayrun lekum, li
kullimriin minhum mektesebe minel ism(ismi), vellezî tevellâ kibrehu
minhum lehu azâbun azîm(azîmun).


Muhakkak ki (Hz. Ayşe hakkında) ifk (iftira) ile gelenler, sizden bir
gruptur. Sizin için onun bir şerr olduğunu zannetmeyin. Hayır, o sizin
için hayırdır. Onlardan herbirinin günahtan kazandıkları (cezalar)
vardır. Ve onun büyüğünü yönetene (uydurup, yayana) büyük azap vardır.

24 / NUR - 12Lev lâ iz semi’tumûhu zannel mu’minûne vel mu’minâtu bi enfusihim hayran ve kâlû hâzâ ifkun mubîn(mubînun).
Mü'min
erkekler ve mü'min kadınlar, onu (bu iftirayı) işittikleri zaman kendi
içlerinde hayır zanda bulunsalardı ve “bu apaçık iftiradır” deselerdi
olmaz mıydı (demeleri gerekmez miydi)?

24 / NUR - 13Lev lâ câû aleyhi bi erbeati şuhedâ(şuhedâe), fe iz lem ye’tû biş şuhedâi fe ulâike indellâhi humul kâzibûn(kâzibûne).
Ona
dört şahit getirmeli değiller miydi? Öyleyse şahitleri
getiremediklerine göre bu taktirde işte onlar, onlar Allah'ın katında
yalancıdırlar.

24 / NUR - 14Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel âhırati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun azîm(azîmun).
Eğer
dünya ve ahirette Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı,
içine daldığınız şeyden (iftiradan, dedikodudan) dolayı size mutlaka
büyük azap dokunurdu.

24 / NUR - 15İz telâkkavnehu bi
elsinetikum ve tekûlûne bi efvâhikum mâ leyse lekum bihî ilmun ve
tahsebûnehu heyyinen ve huve indallâhi azîm(azîmun).


Onu (iftirayı) dillerinizle anlatıyordunuz (soruyordunuz) ve hakkında
sizin bilginiz olmayan bir şeyi ağızlarınızla söylüyordunuz. Ve o,
Allah'ın katında büyük (bir suç) olduğu halde siz, onu önemsiz
sandınız.

24 / NUR - 16Ve lev lâ iz semi’tumûhu kultum mâ yekûnu lenâ en netekelleme bi hâzâ subhâneke hâzâ buhtânun azîm(azîmun).
Ve
onu işittiğiniz zaman: “Bizim bunu konuşmamız olmaz (bize yakışmaz),
sen Sübhan'sın (Allah'ım Sana sığınırız). Bu büyük bir bühtan
(uydurulmuş bir iftira)dır.” deseydiniz olmaz mıydı (demeniz gerekmez
miydi)?

24 / NUR - 17Yeızukumullâhu en teûdû li mislihî ebeden in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Eğer mü'min iseniz ebediyyen onun gibi bir olaya dönmenize karşı (dönmemenizi) Allah size vaazediyor (emrediyor).

24 / NUR - 18Ve yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Ve Allah, size âyetlerini açıklıyor. Ve Allah, Alîm'dir (en iyi bilendir) Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

24 / NUR - 19İnnellezîne yuhıbbûne en
teşîal fâhışetu fîllezîne âmenû lehum azâbun elîmun fîd dunyâ vel
âhırah(âhırati), vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).


Muhakkak ki âmenû
olanlar arasında fahişeliğin (çirkin olayların, iftiranın, kötülüğün)
yayılmasını sevenlere, dünya ve ahirette elîm azap vardır. Ve Allah,
bilir ve siz bilmezsiniz.

24 / NUR - 20Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu ve ennallâhe raûfun rahîm(rahîmun).
Ve
eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (size azap
ederdi). Ve muhakkak ki Allah, Rauf'tur (çok merhametli, çok
şefkatlidir) Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli edendir).

24 / NUR - 21Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni
fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi
aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe
yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).


Ey âmenû
olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına
tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak
ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve
Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı
sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden
hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin
nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir
(en iyi bilendir).

24 / NUR - 22Ve lâ ye’teli ulul fadlı
minkum ves seati en yu’tû ulil kurbâ vel mesâkîne vel muhâcirîne fî
sebîlillâh(sebîlillâhi), vel ya’fû vel yasfehû, e lâ tuhıbbûne en
yagfirallâhu lekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).


Ve sizden (içinizden) fazilet ve servet sahibi olanlar, yakınlarına,
miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere vermeye karşı (vermemeye) yemin
etmesinler. Ve artık affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi
affetmesini sevmez misiniz? Ve Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir)
Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

24 / NUR - 23İnnellezîne yermûnel muhsanâtil gâfilâtil mu’minâti luınû fid dunyâ vel âhırati ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Muhakkak
ki gâfil (kendisinin haberi olmaksızın) muhsin (iffetli) kadınlara ve
mü'min kadınlara (iftira) atanlar, dünya ve ahirette lânetlenmiştir. Ve
onlara azîm azap vardır.

24 / NUR - 24Yevme teşhedu aleyhim elsinetuhum ve eydîhim ve erculuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

O gün onlara, onların dilleri, elleri ve ayakları (hayat filmleri) yapmış olduklarına şahitlik edecek.

24 / NUR - 25Yevme izin yuveffîhimullâhu dînehumul hakka ve ya’lemûne ennallâhe huvel hakkul mubîn(mubînu).
İzin
günü Allah onlara dînlerini (negatif ve pozitif derecelerin
karşılığını) hakkıyla ödeyecektir. Ve Allah'ın, Hakk Mübin (hakkı
açıklayan, yerine getiren) olduğunu bilecekler.

24 / NUR - 26El habîsâtu lil habîsîne vel
habîsûne lil habîsât(habîsâti), vet tayyibâtu lit tayyibîne vet
tayyibûne lit tayyibât(tayyibâti), ulâike muberraûne mimmâ
yekûlûn(yekûlûne), lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).


Kötü kadınlar, kötü erkekler içindir. Kötü erkekler, kötü kadınlar
içindir. Temiz kadınlar, temiz erkekler içindir. Temiz erkekler, temiz
kadınlar içindir. İşte onlar, (kendileri haklarında) söylenenlerden
berî (uzak) olanlardır. Onlar için mağfiret (günahların sevaba
çevrilmesi) ve kerim (Allah'tan ikram edilen) rızık vardır.

24 / NUR - 27Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tedhulû buyûten gayra buyûtikum hattâ teste’nisû ve tusellimû alâ
ehlihâ, zâlikum hayrun lekum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).


Ey âmenû
olanlar! Evlerinizden başka evlere, izin isteyip ev halkına selâm
vermedikçe (içeri) girmeyin. Bu, sizin için hayırdır. Umulur ki;
böylece tezekkür edersiniz.

24 / NUR - 28Fe in lem tecidû fîhâ ehaden
fe lâ tedhulûhâ hattâ yu’zene lekum ve in kîle lekumurciû ferciû huve
ezkâ lekum, vallâhu bimâ ta’melûne alîm(alîmun).


Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya
girmeyin. Ve eğer size “geri dönün” denirse o taktirde geri dönün. O,
sizin için daha temizdir (uygundur). Ve Allah, yaptığınız şeyleri en
iyi bilendir.

24 / NUR - 29Leyse aleykum cunâhun en
tedhulû buyûten gayre meskûnetin fîhâ metâun lekum, vallâhu ya’lemu mâ
tubdûne ve mâ tektumûn(tektumûne).


Meskûn olmayan (oturulmayan), içinde faydanız olan evlere girmenizde
size bir vebal yoktur. Ve Allah, sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz
şeyleri bilir.

24 / NUR - 30Kul lil mu’minîne yaguddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehum, zâlike ezkâ lehum, innellâhe habîrun bimâ yasneûn(yasneûne).
Mü'min
erkeklere söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan sakınsınlar),
ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Muhakkak ki Allah,
yaptıkları şeylerden haberdardır.

24 / NUR - 31Ve kul lil mu’minâti
yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne
zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ
cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev
âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev
ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev
mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit
tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi
erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû
ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).


Ve mü'min kadınlara söyle, bakışlarını indirsinler (haramdan
sakınsınlar) ve ırzlarını korusunlar. Zahir olan kısımlar (görünen el,
yüz ve ayaklar) hariç, ziynetlerini açmasınlar. Ve başörtülerini
yakalarının üzerine koysunlar (örtsünler). Ve ziynetlerini, kocaları
veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının
oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya
kız kardeşlerinin oğulları veya kadınlar veya ellerinin altında sahip
oldukları (cariyeler) veya erkeklerden, kadına ihtiyaç duymayan
hizmetliler veya kadının avret yerlerinin farkına varmayan çocuklar
hariç, açmasınlar. Ve gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını
vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tövbe edin! Umulur ki,
böylece felâha eresiniz.

24 / NUR - 32Ve enkihûl eyâmâ minkum ves
sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min
fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).


Ve sizden eşi olmayan erkekleri ve kölelerinizden salih olanları ve eşi
olmayan kadınlarınızı nikâhlayınız (evlendiriniz). Eğer onlar fakir
iseler Allah onları fazlından gani (zengin) kılar. Ve Allah, Vâsi'dir
(ihsanı, ni'meti çok olandır), Alîm'dir (en iyi bilendir).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Nur Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: Nur Suresi Meali   Nur Suresi Meali Icon_minitimeCuma Nis. 24, 2009 8:04 pm

24 / NUR - 33Velyesta’fifillezîne lâ
yecidûne nikâhan hattâ yugniyehumullâhu min fadlih(fadlihi), vellezîne
yebtegûnel kitâbe mimmâ meleket eymânukum fe kâtibûhum in alimtum fîhim
hayren, ve âtûhum min mâlillâhillezî âtâkum, ve lâ tukrihû feteyâtikum
alel bigâi in eradne tehassunen li tebtegû aradal hayâtid dunyâ ve men
yukrıhhunne fe innellâhe min ba’di ikrâhihinne gafûrun rahîm(rahîmun).


Ve
nikâha (imkân) bulamayanlar, Allah onları fazlından gani (zengin)
kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar! Ellerinizin altında malik
olduklarınızdan (kölelerinizden, cariyelerinizden) yazılı antlaşma
(mukatebe yapmak: para kazanıp, bedelini ödeyerek azad olmak)
isteyenlere, eğer onlarda hayır olduğunu bilirseniz, o zaman yazılı
antlaşma (mukatebe) yapınız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara
veriniz. Genç cariyelerinizi, eğer namuslarını korumak (iffetli kalmak)
isterlerse, dünya hayatının malını isteyerek fuhşa (zinaya)
zorlamayınız. Kim onları fuhşa (zinaya) zorlarsa, o taktirde muhakkak
ki Allah, onların zorlanmalarından sonra Gafur'dur (mağfiret edendir)
Rahîm'dir (rahmet esmasıyla tecelli edendir).

24 / NUR - 34Ve lekad enzelnâ ileykum âyâtin mubeyyinâtin ve meselen minellezîne halev min kablikum ve mev’izaten lil muttekîn(muttekîne).
Ve
andolsun ki size, açıklanmış âyetler ve sizden önce geçmiş
(nesillerden) örnek(ler) ve muttakiler (takva sahipleri) için öğütler
(emirler) indirdik.

24 / NUR - 35Allâhu nûrus semâvâti vel
ard(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu
fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu
min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin,
yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ
nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin
nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).


Allah, göklerin ve yerin nuru'dur. O'nun nuru, içinde misbah (lâmba)
bulunan kandil (ışık saçan bir kaynak) gibidir. Misbah, sırça (cam)
içindedir. Sırça (cam), inci gibi (parlayan) yıldız gibidir. Doğuda ve
batıda bulunmayan mübarek bir ağacın yağından yakılır. Onun yağı, ona
ateş değmese de kendi kendine ışık verir. Nur üzerine nurdur. Allah
dilediğini nuruna hidayet eder (ulaştırır). Ve Allah, insanlara örnekler verir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.

24 / NUR - 36Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).

Allah'ın, içinde İsmi'nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin
verdiği evlerin içinde (Allah'ın nuru) vardır. Orada O'nu, sabah akşam
tesbih ederler.

24 / NUR - 37Ricâlun lâ tulhîhim
ticâratun ve lâ bey’un an zikrillâhi ve ikâmis salâti ve îtâiz zekâti
yehâfûne yevmen tetekallebu fîhil kulûbu vel ebsâr(ebsâru).


Ticaretin ve alışverişin, onları Allah'ın zikrinden, namazı ikame
etmekten ve zekâtı vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalplerin
ve gözlerin (dehşetten) döneceği günden korkarlar.

24 / NUR - 38Li yecziyehumullâhu ahsene mâ amilû ve yezîdehum min fadlih(fadlihî), vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayri hisâb(hisâbin).
Allah,
onlara yaptıklarının karşılığını en güzel şekilde vermek için onlara
fazlından arttırır. Ve Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.

24 / NUR - 39Vellezîne keferû a’mâluhum
ke serâbin bi kîatin yahsebuhuz zam’ânu mâe(mâen), hattâ izâ câehu lem
yecidhu şey’en ve vecedallâhe indehu fe veffâhu hisâbeh(hisâbehu),
vallâhu serîul hısâb(hısâbi).


Ve kâfirlerin amelleri düz arazideki serap gibidir. Susamış olan, onu
su zannetti. Ona ulaştığı zaman, bir şey bulamadı. Ve yanında
(karşısında) Allah'ı buldu. Böylece (Allah), onun hesabını ona tam
olarak ödedi. Ve Allah, hesabı seri (çabuk) görendir.

24 / NUR - 40Ev ke zulumâtin fî bahrin
lucciyyin yagşâhu mevcun min fevkıhî mevcun min fevkıhî sehâb(sehâbun),
zulumâtun ba’duhâ fevka ba’d(ba’dın), izâ ahrace yedehu lem yeked
yerâhâ ve men lem yec’alillâhu lehu nûren fe mâ lehu min nûr(nûrin).


Veya derin denizdeki karanlıklar gibidir. Onun üstünü, dalga üstüne
dalga kaplar. Onun üzerinde de bulutlar vardır. Karanlık üstüne
karanlıktır, elini çıkarttığı zaman neredeyse onu göremez. Ve Allah,
kime nur kılmamışsa (vermemişse) artık onun için bir nur yoktur.

24 / NUR - 41E lem tera ennallâhe
yusebbihu lehu men fîs semâvâti vel ardı vet tayru sâffât(sâffâtin),
kullun kad alime salâtehu ve tesbîhah(tesbîhahu), vallâhu alîmun bimâ
yef’alûn(yef’alûne).


Semalarda ve arzda olanların ve saflar halindeki kuşların, Allah'ı
tesbih ettiğini görmedin mi? Hepsi, namazlarını (dualarını) ve
tesbihlerini bilmişlerdir. Ve Allah, onların yaptıklarını en iyi
bilendir.

24 / NUR - 42Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), ve ilallâhil masîr(masîru).

Ve semaların ve arzın mülkü Allah'ındır. Ve dönüş Allah'adır.

24 / NUR - 43E lem tera ennallâhe yuzcî
sehâben summe yuellifu beynehu summe yec'aluhu rukâmen fe teral vedka
yahrucu min hılâlih(hılâlihî), ve yunezzilu mines semâi min cibâlin
fîhâ min beredin fe yusîbu bihî men yeşâu ve yasrifuhu an men yeşâu,
yekâdu senâ berkıhî yezhebu bil ebsâr(ebsâri).


Allah'ın bulutları sevkettiğini, sonra onların aralarını
birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini görmüyor
musun? Böylece onların arasından yağmur çıkardığını görürsün.Ve
semadan, içinde dolu bulunan dağlar (dolu kümeler) indirir. Böylece onu
dilediğine isabet ettirir. Ve onu dilediğinden çevirir (uzaklaştırır).
Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse görmeyi giderir (gözleri kör gibi
yapar).

24 / NUR - 44Yukallibullâhul leyle ven nehâr(nehâre), inne fî zâlike le ibreten li ulil ebsâr(ebsâri).

Allah, geceyi ve gündüzü (birbirine) çevirir. Muhakkak ki bunda basiret sahipleri için elbette ibret vardır.

24 / NUR - 45Vallâhu halaka kulle
dâbbetin min mâin, fe minhum men yemşî alâ batnih(batnihi) ve minhum
men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain),
yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Ve Allah, bütün hayvanları sudan yarattı. Onların bir kısmı karnı
üzerinde, bir kısmı iki ayağı üzerinde, bir kısmı da dört ayağı
üzerinde yürür. Allah dilediği şeyi yaratır. Muhakkak ki Allah, herşeye
kaadirdir.

24 / NUR - 46Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât(mubeyyinâtin), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Andolsun biz, açıklayıcı âyetler indirdik. Allah, dilediğini Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

24 / NUR - 47Ve yekûlûne âmennâ billâhi
ve bir resûli ve ata’nâ summe yetevellâ ferîkun minhum min ba’di
zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne).


Ve: “Allah'a ve resûle îmân ettik ve itaat ettik.” derler. Sonra da
onların bir kısmı bundan sonra döner. Ve işte onlar, mü'min
değillerdir.

24 / NUR - 48Ve izâ duû ilallâhi ve resûlihî li yahkume beynehum izâ ferîkun minhum mu’ridûn(mu’ridûne).

Ve onların aralarında hüküm vermesi için Allah ve resûlüne davet olundukları zaman onların bir kısmı yüz çevirenlerdir.

24 / NUR - 49Ve in yekun lehumul hakku ye’tû ileyhi muz’ınîn(muz’ınîne).

Ve eğer hak onların ise (hak sahibi iseler) ona hemen (itaat ederek) gelirler.

24 / NUR - 50E fî kulûbihim maradun emirtâbû em yehâfûne en yehîfallâhu aleyhim ve resûluh(resûluhu), bel ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).
Onların
kalplerinde hastalık mı var yoksa şüphe mi ediyorlar veya Allah'ın ve
O'nun Resûl'ünün, onlara karşı taraf tutacağından (haksızlık
edeceğinden) mı korkuyorlar? Hayır, işte onlar, onlar zalimlerdir.

24 / NUR - 51İnnemâ kâne kavlel mu’minîne
izâ duû ilallâhi ve resûlihî li yahkume beynehum en yekûlû semi’nâ ve
ata’nâ ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).


Onların aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve resûlüne davet
edildikleri zaman mü'minlerin sözü “işittik ve itaat ettik”
demeleridir. Ve işte onlar, onlar felâha erenlerdir.

24 / NUR - 52Ve men yutıillâhe ve resûlehu ve yahşallâhe ve yettakhi fe ulâike humul fâizûn(fâizûne).

Ve kim Allah'a ve resûlüne itaat ederse ve Allah'a huşû duyar ve O'na
karşı takva sahibi olursa o taktirde işte onlar, onlar kurtuluşa
erenlerdir.

24 / NUR - 53Ve aksemû billâhi cehde
eymânihim le in emertehum le yahrucunn(yahrucunne), kul lâ tuksimû,
tâatun ma’rûfeh(ma’rûfetun), innellâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).


Ve
eğer sen onlara emretseydin (münafıklar), mutlaka (savaşa)
çıkacaklarına dair, Allah'a en kuvvetli yeminleri ile yemin ederler. De
ki: “Yemin etmeyin! (Bu), bilinen (takdir edilen) bir itaattir.
Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

24 / NUR - 54Kul atîullâhe ve atîur
resûl(resûle), fe in tevellev fe innemâ aleyhi mâ hummile ve aleykum mâ
hummiltum, ve in tutîûhu tehtedû, ve mâ aler resûli illel belâgul
mubîn(mubînu).


De ki: “Allah'a ve resûle itaat edin. Bundan sonra eğer dönerseniz
(itaat etmezseniz), ona (resûle) düşen (sorumluluk) sadece ona
yükletilen (tebliğ)dir.” Ve sizin üzerinize düşen (sorumluluk), size
yükletilendir. Ve eğer ona itaat ederseniz, hidayete erersiniz. Resûlün üzerinde açıkça tebliğden başka bir (sorumluluk) yoktur.

24 / NUR - 55Vaadallâhullezîne âmenû
minkum ve amilûs sâlihâti leyestahlifennehum fil ardı
kemestahlefellezîne min kablihim, ve leyumekkinenne lehum
dînehumullezîrtedâ lehum ve le yubeddilennehum min ba’di havfihim
emnâ(emnen), ya’budûnenî lâ yuşrikûne bî şey’â(şey’en), ve men kefere
ba’de zâlike fe ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).


Allah, sizden âmenû
olanlara ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyenlere, kendilerinden
öncekileri yeryüzünde halife kıldığı gibi mutlaka onları da halife
kılacağını ve onlara, onlar için razı olduğu dînlerini mutlaka
sağlamlaştıracağını ve korkularından sonra (korkularını) mutlaka
güvenliğe çevireceğini vaadetti. Bana kul olurlar, hiçbir şeyle (Bana)
şirk koşmazlar. Bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar, onlar
fasıklardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
Nur Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tin Suresi Meali
» A'RAF Suresi Meali
» SAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: