www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ŞURA Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ŞURA Suresi Meali Empty
MesajKonu: ŞURA Suresi Meali   ŞURA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:12 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm

42 / ŞURA - 1Hâ mim.

Hâ, Mim.

42 / ŞURA - 2Ayn sin kâf.

Ayn, Sin, Kâf.

42 / ŞURA - 3Kezâlike yûhî ileyke ve ilellezîne min kablikellâhul azîzul hakîm(hakîmu).

Azîz ve Hakîm olan Allah, işte böyle, sana ve senden öncekilere vahyeder.

42 / ŞURA - 4Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel aliyyul azîm(azîmu).

Göklerde ve yerde olan her şey, O'nundur. Ve O, Âli'dir (Yüce), Azîm'dir (Büyük).

42 / ŞURA - 5Tekâdus semâvâtu
yetefattarne min fevkıhinne vel melâiketu yusebbihûne bi hamdi rabbihim
ve yestagfirûne li men fîl ard(ardı), e lâ innellâhe huvel gafûrur
rahîm(rahîmu).


Gökler neredeyse üstlerinden parçalanacak. Ve melekler, Rab'lerini hamd
ile tesbih ederler, yeryüzündeki kişiler için mağfiret dilerler. Allah,
gerçekten Gafûr (mağfiret eden) ve Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli
eden), öyle değil mi?

42 / ŞURA - 6Vellezînettehazû min dûnihî evliyâllâhu hafîzun aleyhim ve mâ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin).
Ve
onlar, O'ndan (Allah'tan) başka dostlar edindiler. Allah, onların
üzerine Hafîz'dir (yaptıklarını hayat filmlerinde muhafaza eder). Ve
sen, onlara vekil değilsin.

42 / ŞURA - 7Ve kezâlike evhaynâ ileyke
kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ ve tunzire
yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs
saîr(saîri).


İşte böylece sana, Arapça Kur'ân'ı vahyettik, şehirlerin anasını (Mekke
halkını) ve onun etrafındakileri, hakkında şüphe olmayan toplanma günü
(kıyâmet günü) ile uyarman için. Onların bir kısmı cennette ve bir
kısmı alevli ateştedir (cehennemde)dir.

42 / ŞURA - 8Ve lev şâallâhu le cealehum
ummeten vâhıdeten ve lâkin yudhilu men yeşâu fî rahmetih(rahmetihî),
vez zâlimûne mâ lehum min velîyyin ve lâ nasîr(nasîrin).


Eğer Allah dileseydi, onları mutlaka tek bir ümmet kılardı. Ve lâkin
dilediği kimseyi rahmetinin içine koyar ve zalimler için bir velî
(dost) ve yardımcı yoktur.

42 / ŞURA - 9Emittehazû min dûnihî evliyâe, fallâhu huvel velîyyu ve huve yuhyîl mevtâ ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Yoksa O'ndan başka dostlar mı edindiler? İşte Allah; O, dosttur. Ve O, ölüleri diriltir. Ve O, herşeye kaadirdir.

42 / ŞURA - 10Ve mahteleftum fîhi min şey’in fe hukmuhû ilallâh(ilallâhi), zâlikumullâhu rabbî aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unîb(unîbu).
Birşey
hakkında ihtilâfa düşerseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte bu
Allah, benim Rabbimdir. O'na tevekkül ettim. Ve O'na yönelirim.

42 / ŞURA - 11Fâtırus semâvâti vel
ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi
ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves
semîul basîr(basîru).


Gökleri ve yeri yaratan, sizin nefslerinizden eşler kıldı ve
hayvanlardan da eşler kıldı. Orada sizi çoğaltır, yayar. Hiçbir şey,
O'nun gibi değildir. Ve O, en iyi işiten, en iyi görendir.

42 / ŞURA - 12Lehu mekâlîdus semâvâti vel ard(ardı), yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdir(yakdiru), innehu bi kulli şey’in alîm(alîmun).

Göklerin ve yerin anahtarları, O'nundur. Dilediğinin rızkını genişletir ve daraltır. Muhakkak ki O, herşeyi en iyi bilendir.

42 / ŞURA - 13Şerea lekum mined dîni mâ
vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve
mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel
muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve
yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).


(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi
(şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde)
fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya
vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin
onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere
zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni,
Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

42 / ŞURA - 14Ve mâ teferrekû illâ min
ba’di mâ câehumul ilmu bagyen beynehum, ve lev lâ kelimetun sebekat min
rabbike ilâ ecelin musemmen le kudıye beynehum, ve innellezîne ûrisûl
kitâbe min ba’dihim le fî şekkin minhu murîb(murîbin).


Kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azanlardan başkası
fırkalara ayrılmadı. Eğer Rabbinden “belirlenmiş bir zamana kadar
(bekletme)” sözü geçmemiş olsaydı, mutlaka onların arasında (hemen)
hüküm verilirdi. Muhakkak ki onlardan sonra Kitab'a varis kılınanlar,
gerçekten O'ndan şek ve şüphe içindedirler.

42 / ŞURA - 15Fe li zâlike fed’u vestekım
kemâ umirt(umirte), ve lâ tettebi’ ehvâehum, ve kul âmentu bi mâ
enzelallâhu min kitâb(kitâbin), ve umirtu li a’dile beynekum, allâhu
rabbunâ ve rabbukum, lenâ a’mâlunâ ve lekum a’mâlukum, lâ huccete
beynenâ ve beynekum, allâhu yecmeubeynenâ, ve ileyhil masîr(masîru).


İşte bunun için, artık sen onları davet et. Ve emrolunduğun gibi
istikamet üzere (Allah'a doğru) ol. Ve onların heveslerine tâbî olma.
Ve onlara de ki: “Allah'ın kitaptan indirdiği şeye îmân ettim. Ve sizin
aranızda adil (adaletli) olmakla emrolundum. Allah, sizin de Rabbiniz
bizim de Rabbimiz. Bizim amelimiz bize, sizin ameliniz size. Sizinle
bizim aramızda bir huccet (çekişme) yoktur. Allah, bizi biraraya
toplayacak. Ve dönüş, O'na (Allah'adır).

42 / ŞURA - 16Vellezîne yuhâccûne fîllâhi
min ba’di mestucîbe lehu huccetuhum dâhıdatun inde rabbihim ve aleyhim
gadabun ve lehum azâbun şedîd(şedîdun).


O'na (Allah'ın) davetine icabet edildikten sonra Allah hakkında
tartışanlar; onların huccetleri (delilleri), Rab'lerinin indinde
bâtıldır. Onların üzerinde (Allah'ın) gazabı ve şiddetli azap vardır.

42 / ŞURA - 17Allahullezî enzelel kitâbe bil hakkı vel mîzân(mîzâne) ve mâ yudrîke lealles sâate karîb(karîbun).

Allah, Kitab'ı ve mizanı hak ile indirdi. Ve sen idrak edemezsin (bilemezsin). Belki de o saat yakındır.

42 / ŞURA - 18Yesta’cilu bihellezîne lâ
yû’minûne bihâ, vellezîne âmenû muşfikûne minhâ ve ya’lemûne ennehel
hakk(hakku), e lâ innellezîne yumârûne fîs sâati le fî dalâlin
baîd(baîdin).


Ona (kıyâmet saatine) inanmayanlar, onu acele istiyorlar. Âmenû olanlar
(ise) ondan korkanlardır. Ve onun hak olduğunu bilirler. Muhakkak ki o
saat (kıyâmet) hakkında şüphe edip mücâdele edenler, gerçekten uzak bir dalâlet içindedirler, (öyle) değil mi?

42 / ŞURA - 19Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuku men yeşâu, ve huvel kavîyyul azîz(azîzu).

Allah, kullarına Lâtif'tir (lütufkâr). Dilediği kimseyi rızıklandırır. Ve O, Kaviyy'dir (kuvvetli), Azîz'dir (yüce ve şerefli).

42 / ŞURA - 20Men kâne yurîdu harsel
âhireti nezid lehu fî harsih(harsihî), ve men kâne yurîdu harsed dunyâ
nû’tihî minhâ ve mâ lehu fîl âhireti min nasîb(nasîbin).


Kim ahiret hasatını (mahsulünü, kazancını) isterse, Biz onun kazancını
artırırız. Kim dünya kazancını isterse, ona (da) ondan (dünya
kazancından) artırırız (veririz). Ve onun ahirette nasibi yoktur.

42 / ŞURA - 21Em lehum şurekâu şeraû lehum
mined dîni mâ lem ye’zen bihillâh(bihillâhu), ve lev lâ kelimetul faslı
le kudiye beynehum, ve innez zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).


Yoksa Allah'ın, dînde izin vermediği şeyleri, onlara şeriat kılan
ortakları mı var? Ve fasıl (ayırma) sözü geçmemiş olsaydı, mutlaka
onların arasında (hemen) hüküm verilirdi. Ve muhakkak ki zalimler,
onlar için elîm azap vardır.

42 / ŞURA - 22Terez zâlimîne muşfikîne
mimmâ kesebû ve huve vâkıun bihim, vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti
fî ravdâtil cennât(cennâti), lehum mâ yeşâûne inde rabbihim zâlike
huvel fadlul kebîr(kebîru).


Zalimlerin, kazandıklarından dolayı korkmuş olduklarını görürsün. Ve
korktukları şey, onlar için vuku bulacaktır (başlarına gelecektir). Ve âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs tezkiyesi)
işleyenler, cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rab'lerinin katında
diledikleri herşey vardır. İşte bu fazlul kebirdir (büyük fazl).

42 / ŞURA - 23Zâlikellezî yubeşşirullâhu
ibâdehullezîne âmenû ve amilûs sâlihât(sâlihâti), kul lâ es’elukum
aleyhi ecren illel meveddete fîl kurbâ ve men yakterif haseneten nezid
lehu fîhâ husnâ(husnen), innellâhe gafûrun şekûr(şekûrun).


İşte Allah'ın, âmenû
olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyen
kullarını müjdelediği budur. De ki: “Ben, ona (tebliğe) karşı bir ücret
istemiyorum, yakınlıkta sevgiden başka. Ve kim hasene işlerse onun için
güzellikleri artırırız. Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur (mağfiret eden),
Şükredilen'dir.

42 / ŞURA - 24Em yekûlûnefterâ alâllâhi
kezibâ(keziben), fe in yeşeillâhu yahtim alâ kalbik(kalbike), ve
yemhullâhul bâtıla ve yuhıkkul hakka bi kelimâtih(kelimâtihî), innehu
alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).


Yoksa Allah'a karşı yalanla iftira mı ediyorlar? Bununla birlikte eğer
Allah dilerse senin kalbini mühürler ve bâtılı yok eder. Kendi
kelimeleri ile hakkı gerçekleştirir. Muhakkak ki O, sinelerdekini en
iyi bilendir.

42 / ŞURA - 25Ve huvellezî yakbelut tevbete an ibâdihî ve ya’fû anis seyyiâti ve ya’lemu mâ tef’alûn(tef’alûne).

Ve O, kullarının tövbelerini kabul eden ve seyyielerini (günahlarını) affedendir. Ve yaptığınız şeyleri bilir.

42 / ŞURA - 26Ve yestecîbullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve yezîduhum min fadlih(fadlihî), vel kâfirûne lehum azâbun şedîd(şedîdun).

(Allah), âmenû
olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) ve salih amel (nefs
tezkiyesi) işleyenlerin (dualarına) icabet eder. Ve onlara fazlından
artırır. Ve kâfirler; onlar için şiddetli azap vardır.

42 / ŞURA - 27Ve lev besetallâhur rızka li
ibâdihî le begav fîl ardı ve lâkin yunezzilu bi kaderin mâ yeşâu,
innehu bi ibâdihî habîrun basîr(basîrun).


Ve eğer Allah, kullarına rızkı genişletseydi, yeryüzünde mutlaka
azarlardı. Fakat O, dilediği kadarını indirir. Muhakkak ki O,
kullarından haberdardır, (onları) görendir.

42 / ŞURA - 28Ve huvellezî yunezzilul gayse min ba’di mâ kanetû ve yenşuru rahmeteh(rahmetehu), ve huvel velîyyul hamîd(hamîdu).

(Onların) ümit kesmelerinden sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayan, O'dur. Ve O, Velî'dir (dost), Hamîd'dir (hamdedilen).

42 / ŞURA - 29Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı ve mâ besse fîhimâ min dâbbeh(dâbbetin), ve huve alâ cem’ihim izâ yeşâu kadîr(kadîrun).
Gökleri
ve yeri yaratması ve orada hayvanları çoğaltıp yayması, O'nun
âyetlerindendir. Ve O, dilediği zaman onları toplamaya kaadirdir.

42 / ŞURA - 30Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîr(kesîrin).
Size
bir musîbet isabet ettiği zaman işte o, ellerinizin kazandığı
(yaptıklarınız) sebebiyledir. (Musîbetlerin) çoğunu affeder
(gerçekleştirmez).

42 / ŞURA - 31Ve mâ entum bi mu’cizîne fîl ard(ardı), ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Yeryüzünde siz, aciz bırakabilecek olanlar değilsiniz. Ve sizin için Allah'tan başka bir dost ve yardımcı yoktur.

42 / ŞURA - 32Ve min âyâtihil cevâri fîl bahri kel a’lâm(a’lâmi).

Ve denizde yüksek dağlar gibi yüzen gemiler, O'nun (Allah'ın) âyetlerindendir.

42 / ŞURA - 33İn yeşe’ yuskinir rîha fe yazlelne revâkide alâ zahrih(zahrihi), inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr(şekûrin).
Eğer
O (Allah), dilerse rüzgârı durdurur. O zaman (gemiler) onun üzerinde
hareketsiz kalırlar. Muhakkak ki bunda, çok sabreden ve çok şükreden
herkes için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.

42 / ŞURA - 34Ev yûbıkhunne bimâ kesebû ve ya’fu an kesîr(kesîrin).

Veya kazandıkları (yaptıkları) sebebiyle onları helâke sürükler ve onların çoğunu (da) affeder.

42 / ŞURA - 35Ve ya’lemellezîne yucâdilûne fî âyâtinâ, mâ lehum min mahîs(mahîsin).

Ve âyetlerimiz hakkında mücâdele edenler, onlar için sığınacak bir yer olmadığını bilsinler.

42 / ŞURA - 36Fe mâ ûtîtum min şey’in fe
metâ’ul hayâtid dunyâ, ve mâ ındallahi hayrun ve ebkâ lillezîne âmenû
ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).


İşte böylece size verilen herşey dünya hayatının metaıdır. Ve amenû
olanlar için, Allah'ın indinde olanlar daha hayırlıdır ve bâkidir
(kalıcıdır). Ve onlar, Rab'lerine tevekkül ederler.

42 / ŞURA - 37Vellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe ve izâ mâ gadıbûhum yagfirûn(yagfirûne).

Ve onlar, günahların büyüğünden ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Ve öfkelendikleri zaman affederler.

42 / ŞURA - 38Vellezînestacâbû li rabbihim ve ekâmus salâte ve emruhum şûrâ beynehum ve mimmâ rezaknâhum yunfikûn(yunfikûne).
Ve
onlar, Rab'lerine icabet ederler ve namazı kılarlar. Ve onlar, işlerini
aralarında toplanıp istişare ederler. Ve onları rızıklandırdığımız
şeylerden infâk ederler.

42 / ŞURA - 39Vellezîne izâ esâbehumul bagyuhum yentesırûn(yentesırûne).

Ve onlar, kendilerine bir saldırı isabet ettiği zaman yardımlaşırlar.

42 / ŞURA - 40Ve cezâu seyyietin, seyyietun misluhâ, fe men afâ ve asleha fe ecruhu alâllâh(alâllâhi), innehu lâ yuhıbbuz zâlimîn(zâlimîne).
Bir
kötülüğün cezası onun misli kadar kötülüktür. Fakat kim affeder ve
ıslâh ederse artık onun ecri (mükâfatı) Allah'a aittir. Muhakkak ki O
(Allah), zalimleri sevmez.

42 / ŞURA - 41Ve le men intesare ba’de zulmihî fe ulâike mâ aleyhim min sebîl(sebîlin).

Ve gerçekten zulme uğradıktan sonra hakkını geri alan kimseler, işte onlar; onların üzerine (aleyhlerine) bir yol (ceza) yoktur.

42 / ŞURA - 42İnnemes sebîlu alellezîne yazlimûnen nâse ve yebgûne fîl ardı bi gayril hakk(hakkı), ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Fakat
insanlara zulmedenlerin ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanların
üzerine (aleyhlerine) yol (ceza) vardır. İşte onlar; onlar için elîm
bir azap vardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ŞURA Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: ŞURA Suresi Meali   ŞURA Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:13 pm

42 / ŞURA - 43Ve le men sabere ve gafere inne zâlike le min azmil umûr(umûri).

Ve elbette kim sabreder ve bağışlarsa muhakkak ki bu, gerçekten azîm (büyük) işlerdendir.

42 / ŞURA - 44Ve men yudlilillâhu fe mâ
lehu min velîyin min ba’dih(ba’dihi), ve terez zâlimîne lemmâ reevul
azâbe yekûlûne hel ilâ mereddin min sebîl(sebîlin).


Ve Allah kimi dalâlette
bırakırsa, o taktirde onun için, bundan sonra bir velî (dost) yoktur.
Zalimleri, azabı gördükleri zaman: “(Dünyaya) geri dönüşe bir yol var
mı?” derken görürsün.

42 / ŞURA - 45Ve terâhum yu’redûne aleyhâ
hâşiîneminez zulli yenzurûne min tarfin hafîy(hafîyyin), ve kâlellezîne
âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel
kıyâmeh(kıyâmeti), e lâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).


Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken,
gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler
ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve
ailelerini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm
(devamlı) azabın içindedirler, değil mi?

42 / ŞURA - 46Ve mâ kâne lehum min evliyâe yensurûnehum min dûnillâh(dûnillâhi). Ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min sebîl(sebîlin).

Ve
onların, kendilerine yardım edecek Allah'tan başka dostları yoktur. Ve
Allah kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir yol (kurtuluş)
yoktur.

42 / ŞURA - 47İstecîbû li rabbikum min
kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum
min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).


Rabbinize icabet edin (Allah'a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri
döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir
sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr
edemezsiniz).

42 / ŞURA - 48Fe in a’redû fe mâ erselnâke
aleyhim hafîzâ(hafîzan), in aleyke illel belâgu, ve innâ izâ ezaknal
insâne minnâ rahmeten feriha bihâ, ve in tusibhum seyyietun bi mâ
kaddemet eydîhim fe innel insâne kefûr(kefûrun).


Bundan sonra eğer yüz çevirirlerse, Biz seni onların üzerine muhafız
olarak göndermedik. Senin üzerine düşen sadece tebliğdir. Ve muhakkak
ki Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman onunla
ferahlanır (sevinir). Ve eğer elleriyle takdim ettikleri (yaptıkları)
sebebiyle bir kötülük isabet ederse, işte o zaman insan mutlaka kefûr
olur (inkâr eder, nankör olur).

42 / ŞURA - 49Lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), yahluku mâ yeşâu, yehebu li men yeşâu inâsen ve yehebu li men yeşâuz zukûr(zukûra).

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediği şeyi yaratır. Dilediğine kız (çocuk) ve dilediğine erkek (çocuk) bağışlar.

42 / ŞURA - 50Ev yuzevvicuhum zukrânen ve inâsâ(inâsen), ve yec’alu men yeşâu akîmâ(akîmen), innehu alîmun kadîr(kadîrun).
Veya
hem kız hem erkek olarak ikisini de verir. Ve dilediği kimseyi kısır
kılar. Muhakkak ki o, Alîm'dir (en iyi bilen), Kaadir'dir (herşeye gücü
yeten).

42 / ŞURA - 51Ve mâ kâne li beşerin en
yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe
yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun).


Allah'ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahyile veya perde
arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek)
göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.

42 / ŞURA - 52Ve kezâlike evhaynâ ileyke
rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu ve lâkin
cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le tehdî ilâ
sırâtın mustekîm(mustekîmin).


Ve işte böylece sana emrimizden bir ruh (Kur'ân-ı Kerim) vahyettik. Ve
sen, kitap nedir ve îmân nedir bilmiyordun. Ve lâkin O'nu “nur” kıldık.
Kullarımızdan
dilediğimizi O'nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka
Sıratı Mustakîm'e hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).

42 / ŞURA - 53Sırâtıllâhillezî lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), e lâ ilâllâhi tesîrul umûr(umûru).

O Allah'ın yolu ki, göklerde ve yerde ne varsa Kendisinindir. (Bütün) emirler (işler) Allah'a seyreder (döner), değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
ŞURA Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» RAD Suresi Meali
» Sad Suresi Meali
» NUH Suresi Meali
» HUD Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: