www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ANKEBUT Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ANKEBUT Suresi Meali Empty
MesajKonu: ANKEBUT Suresi Meali   ANKEBUT Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:57 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm

29 / ANKEBUT - 1Elif lâm mîm.

Elif, Lâm, Mîm.

29 / ANKEBUT - 2E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne).

İnsanlar, "amenna (îmân ettik)" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?

29 / ANKEBUT - 3Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn(kâzibîne).

Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da
(doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka
bilir.

29 / ANKEBUT - 4Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).

Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!

29 / ANKEBUT - 5Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).
Kim
Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o
taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir
(ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en
iyi bilendir.

29 / ANKEBUT - 6Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).
Ve
kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder.
Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı
yoktur).

29 / ANKEBUT - 7Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nukeffiranne anhum seyyiâtihim ve le necziyennehum ahsenellezî kânû ya’melûn(ya’melûne).

Ve âmenû
olanlar (hayattayken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs
tezkiyesi) yapanlar, onların seyyiatlerini (günahlarını) mutlaka
örteceğiz ve onları mutlaka yaptıklarının daha ahseni (güzeli) ile
mükâfatlandıracağız.

29 / ANKEBUT - 8Ve vassaynel insâne bi
vâlideyhi husnâ(husnen), ve in câhedâke li tuşrike bî mâ leyse leke
bihî ilmun fe lâ tutı’humâ, ileyye merciukum fe unebbiukum bimâ kuntum
ta’melûn(ta’melûne).


Ve Biz insana, anne ve babasına güzel davranmasını vasiyet ettik
(emrettik). Ve eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şey ile Bana
şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse o taktirde, o ikisine itaat
etme. Dönüşünüz, Banadır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber
vereceğim.

29 / ANKEBUT - 9Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nudhılennehum fîs sâlihîn(sâlihîne).

Ve âmenû olanları (salâh makamına ulaşanları) ve salih amel (nefs tasfiyesi) yapanları, mutlaka salihlerin arasına dahil edeceğiz.

29 / ANKEBUT - 10Ve minen nâsi men yekûlu
âmennâ billâhi fe izâ ûziye fîllâhi ceale fitneten nâsi ke
azâbillâh(azâbillâhî), ve le in câe nasrun min rabbike le yekûlunne
innâ kunnâ meakum, e ve leysallâhu bi a’leme bi mâ fî sudûril
âlemîn(âlemîne).


Ve insanlardan, “biz Allah'a îmân ettik” diyenlere Allah yolunda eziyet
edildiği zaman, insanlara Allah'ın azabıymış gibi fitne çıkardılar.
Eğer Rabbinden yardım gelirse, muhakkak: “Biz sizinle gerçekten
beraberdik.” derler. Allah, âlemlerin sinesinde olanları en iyi bilen
değil mi?

29 / ANKEBUT - 11Ve le ya’lemennallâhullezîne âmenû ve le ya’lemennel munâfikîn(munâfikîne).

Ve muhakkak ki Allah, âmenû olanları ve münafıkları mutlaka bilir.

29 / ANKEBUT - 12Ve kâlellezîne keferû
lillezîne âmenûttebiû sebîlenâ velnahmil hatâyâkum, ve mâ hum bi
hâmilîne min hatâyâhum min şey’(şey’in), innehum le kâzibûn(kâzibûne).


Ve inkâr edenler, âmenû
olanlara: "Bizim yolumuza tâbî olun. Sizin hatalarınızı (günahlarınızı)
yüklenelim." dediler. Onlar, diğerlerinin hatalarından bir şey
yüklenecek değiller. Muhakkak ki onlar, yalancılardır.

29 / ANKEBUT - 13Ve le yahmilunne eskâlehum ve eskâlen mea eskâlihim ve le yus’elunne yevmel kıyâmeti ammâ kânû yefterûn(yefterûne).
Ve
(yalancılar) kendi yükleri (günahları) ile beraber, onların yüklerini
(günahlarını) da mutlaka yüklenecekler. Kıyâmet günü onlar,
uydurdukları şeylerden mutlaka sorgulanacaklar.

29 / ANKEBUT - 14Ve lekad erselnâ nûhan ilâ
kavmihî, fe lebise fîhim elfe senetin illâ hamsîne âmâ(âmen), fe
ehazehumut tûfânu ve hum zâlimûn(zâlimûne).


Ve andolsun ki Biz, Nuh (A.S)'ı kavmine (Resûl olarak) gönderdik.
Böylece onların arasında 1000 seneden 50 yıl eksik olarak (950 yıl)
kaldı. Sonra onları (Nuh (A.S)'ın kavmini) tufan aldı. Ve onlar
zalimlerdi.

29 / ANKEBUT - 15Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemîn(âlemîne).

Böylece onu ve gemi halkını kurtardık. Ve onu, âlemlere âyet (ibret) kıldık.

29 / ANKEBUT - 16Ve ibrâhîme iz kâle li kavmihî’budûllâhe vettekûh(vettekûhu), zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve
İbrâhîm (A.S), kavmine: "Allah'a kul olun ve O'na karşı takva sahibi
olun. Eğer siz biliyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır." demişti.

29 / ANKEBUT - 17İnnemâ ta’budûne min
dûnillâhi evsânen ve tahlukûne ifkâ(ifken), innellezîne ta’budûne min
dûnillâhi lâ yemlikûne lekum rızkân, febtegû indallâhir rızka va’budûhu
veşkurû leh(lehu), ileyhi turceûn(turceûne).


Fakat siz, Allah'tan başka putlara tapıyorsunuz ve yalan
uyduruyorsunuz. Muhakkak ki sizin, Allah'tan başka taptıklarınız, size
rızık vermeye malik değillerdir. Öyleyse rızkı, Allah'ın katından isteyin ve O'na kul olun ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz.

29 / ANKEBUT - 18Ve in tukezzibû fe kad kezzebe umemun min kablikum, ve mâ aler resûli illel belâgul mubîn(mubînu).

Ve eğer tekzip ederseniz (yalanlarsanız), sizden önceki ümmetler de
tekzip etmiştiler. Resûllerin üzerine apaçık tebliğden başka bir
(sorumluluk) yoktur.

29 / ANKEBUT - 19E ve lem yerev keyfe yubdiullâhul halka, summe yuîduh (yuîduhu), inne zâlike alallâhi yesîr(yesîrun).

Allah'ın ilk yaratışını görmüyorlar mı? Sonra onu geri iade edecek. Muhakkak ki bu, Allah için kolaydır.

29 / ANKEBUT - 20Kul sîrû fîl ardı fânzurû
keyfe bedeel halka, summallâhu yunşîun neş’etel âhıreh(âhırete),
innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


"Yeryüzünde dolaşın ve böylece ilk yaratılışın nasıl olduğuna bakın.
Sonra Allah, ahiretin yaratılışını inşa edecek (gerçekleştirecek).
Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir." de.

29 / ANKEBUT - 21Yuazzibu men yeşâu ve yerhamu men yeşâ’(yeşâu), ve ileyhi tuklebûn(tuklebûne).
(Allah),
dilediği kişiye azap eder ve dilediği kişiye rahmet eder (Rahîm
esmasıyla tecelli eder). Ve O'na, (halden hale çevrilip)
döndürüleceksiniz.

29 / ANKEBUT - 22Ve mâ entum bi mu’cizîne fîl ardı ve lâ fîs semâi ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Ve siz, (Allah'ı) yerde ve gökte aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah'tan başka velîniz (dostunuz) ve yardımcınız yoktur.

29 / ANKEBUT - 23Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun).
Allah'ın
âyetlerini ve O'na (Allah'a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatta iken
Allah'a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi
kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.

29 / ANKEBUT - 24Fe mâ kâne cevâbe kavmihî
illâ en kâlûktulûhu ev harrýkûhu fe encâhullâhu minen nâr(nâri), inne
fî zâlike le âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).


Buna rağmen onun kavminin (İbrâhîm (A.S)'a) cevabı: "Onu öldürün veya
yakın!" demekten başka bir şey olmadı. Bunun üzerine Allah, onu ateşten
kurtardı. Bunda muhakkak ki mü'min kavim için elbette âyetler
(ibretler) vardır.

29 / ANKEBUT - 25Ve kâle innemettehaztum min
dûnillâhi evsânen meveddete beynikum fîl hayâtid dunyâ, summe yevmel
kıyâmeti yekfuru ba’dukum bi ba’dın ve yel’anu ba’dukum ba’dan ve
me’vâkumun nâru ve mâ lekum min nâsırîn(nâsırîne).


Ve (İbrâhîm A.S): “Muhakkak ki siz, dünya hayatında aranızda sevgi
oluşan Allah'tan başka putlar edindiniz. Sonra kıyâmet günü, bir
kısmınız bir kısmınızı inkâr edecek ve bir kısmınız da bir kısmınızı
lânetleyecek. Sizin dönüş yeriniz ateştir. Ve sizin için bir yardımcı
yoktur.” dedi.

29 / ANKEBUT - 26Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Bundan
sonra Lut (A.S), O'na (İbrâhîm (A.S)'a) îmân etti (tâbî oldu) ve dedi
ki: "Muhakkak ki ben, Rabbime hicret edecek olanım (ruhumu yaşarken
Allah'a ulaştıracağım). Muhakkak ki O; Azîz'dir (çok yüce), Hakîm'dir
(hüküm sahibi)."

29 / ANKEBUT - 27Ve vehebnâ lehû ishâka ve
ya’kûbe ve cealnâ fî zurriyyetihin nubuvvete vel kitâbe, ve âteynâhu
ecrehu fîd dunyâ, ve innehu fîl âhıreti le mines sâlihîn(sâlihîne).


Ve Biz O'na İshak'ı, Yâkub'u vehbî olarak verdik. O'nun zürriyetine
peygamberlik ve kitap verdik. Dünyada O'nun ücretini verdik. O,
ahirette şüphesiz salihlerden olacaktır.

29 / ANKEBUT - 28Ve lûtan iz kâle li kavmihî innekum le te’tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn(âlemîne).
Ve
Lut (A.S), kavmine şöyle demişti: "Muhakkak ki siz, mutlaka sizden önce
geçmiş olan âlemlerden hiçbirinin yapmadığı kötülüğe (fahişeliğe)
geliyorsunuz."

29 / ANKEBUT - 29E innekum le te’tûner ricâle
ve taktaûnes sebîle ve te’tûne fî nâdîkumulmunker(munkere), fe mâ kâne
cevâbe kavmihî illâ en kâlû’tinâ bi azâbillâhi in kunte mines
sâdikîn(sâdikîne).


Gerçekten siz erkeklere gelecek, yol kesecek ve toplantılarınızda
hayasızlık mı yapacaksınız? Bunun üzerine onun kavminin cevabı: "Eğer
sadıklardansan, bize Allah'ın azabını getir." demekten başka bir şey
olmadı.

29 / ANKEBUT - 30Kâle rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn(mufsidîne).

(İbrâhîm A.S): "Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana yardım et." dedi.

29 / ANKEBUT - 31Ve lemmâ câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ, kâlû innâ muhlikû ehli hâzihil karyeh(karyeti), inne ehlehâ kânû zâlimîn(zâlimîne).
Ve
Bizim resûllerimiz İbrâhîm'e müjde ile geldikleri zaman, dediler ki:
"Muhakkak ki biz, bu ülkenin halkını helâk edeceğiz. Çünkü bu belde
halkı zalim oldular."

29 / ANKEBUT - 32Kâle inne fîhâ lûtâ(lûten),
kâlû nahnu a’lemu bi men fîhâ le nunecciyennehu ve ehlehû illemreetehu
kânet minel gâbirîn(gâbirîne).


(İbrâhîm A.S): "Orada Lut (A.S) var." dedi. (Resûller): "Orada kim var,
biz daha iyi biliriz. O'nu ve O'nun hanımı hariç, ailesini mutlaka
kurtaracağız. (O'nun hanımı) geride kalanlardan olacak." dediler.

29 / ANKEBUT - 33Ve lemmâ en câet rusulunâ
lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’ân, ve kâlû lâ tehaf ve lâ tahzen,
innâ muneccûke ve ehleke illemreeteke kânet minel gâbirîn(gâbirîne).


Ve resûllerimiz Lut (A.S)'a geldiği zaman üzüldü, telâşlandı ve onlarla
içi daraldı. (Resûller): "Korkma ve mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki
biz, seni ve hanımın hariç, aileni mutlaka kurtaracağız. (Senin
hanımın) geride kalanlardan olacak." dediler.

29 / ANKEBUT - 34İnnâ munzilûne alâ ehli hâzihil karyeti riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne).

Muhakkak ki biz, fısk yapmış oldukları şey (ahlâksızlık) sebebiyle bu beldenin halkı üzerine semadan ricz (azap) indirecek olanlarız.

29 / ANKEBUT - 35Ve lekad tereknâ minhâ âyeten beyyineten li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).

Ve andolsun ki Biz, akıl edecek kavim için, ondan (indirdiğimiz riczten) açıkça âyet (delil) bıraktık..

29 / ANKEBUT - 36Ve ilâ medyene ehâhum şuayben fe kâle yâ kavmi’budûllâhe vercûl yevmel âhıre ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
Ve
Medyen (halkına), onların kardeşi Şuayb'ı (gönderdik). O zaman onlara:
"Ey kavmim! Allah'a kul olun ve ahiret gününü (Allah'a ulaşma gününü)
dileyin. Yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak azgınlık etmeyin (Allah'a
ulaşmaya mani olmayın)." dedi.

29 / ANKEBUT - 37Fe kezzebûhu fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn(câsimîne).
Fakat
onu yalanladılar. Bu sebeple onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı.
Böylece kendi diyarlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar (helâk
oldular).

29 / ANKEBUT - 38Ve âden ve semûde ve kad
tebeyyene lekum min mesâkinihim, ve zeyyene lehumuş şeytânu a’mâlehum
fe saddehum anis sebîli ve kânû mustebsırîn(mustebsırîne).


Ve Ad ve Semud kavmi, size beyan edildi (gösterildi). Onların
meskenlerinden (bahsedilerek) ve şeytan onlara amellerini süsledi.
Böylece onları (Allah'ın) yolundan alıkoydu. Ve onlar görebilenlerdi
(görerek inkâr edenlerdi).

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ANKEBUT Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: ANKEBUT Suresi Meali   ANKEBUT Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:57 pm

29 / ANKEBUT - 39Ve kârûne ve fir’avne ve hâmâne ve lekad câehum mûsâ bil beyyinâti festekberû fîl ardı ve mâ kânû sâbikîn(sâbikîne).
Ve
andolsun ki Karun, firavun ve Haman'a, Musa (A.S) beyyinelerle (açık
delillerle) geldi. Fakat onlar, yeryüzünde kibirlendiler. Ve onlar,
(azabımızdan) kurtulanlar olmadılar.

29 / ANKEBUT - 40Fe kullen ehaznâ bi
zenbih(zenbihi), fe minhum men erselnâ aleyhi hâsıbâ(hâsıben), ve
minhum men ehazethussayhah(sayhatu), ve minhum men hasefnâbihil
ard(arda), ve minhum men agraknâ, ve mâ kânâllâhu li yazlimehum ve
lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).


Bunun üzerine hepsini günahlarıyla yakaladık. Böylece onların bir
kısmının üzerine kasırga gönderdik. Ve bir kısmını sayha (şiddetli ses
dalgası) yakaladı, bir kısmını yerin dibine geçirdik ve bir kısmını da
(suda) boğduk. Allah, onlara zulmedici olmadı.

29 / ANKEBUT - 41Meselullezînettehazû min
dûnillâhi evliyâe ke meselil ankebût(ankebûti), ittehazet beytâ(beyten)
ve inne evhenel buyûti le beytul ankebût(ankebûti), lev kânû
ya’lemûn(ya’lemûne).


Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, (kendisine) ev edinen
örümceğin hali gibidir. Ve muhakkak ki evlerin en dayanıksızı örümceğin
yuvasıdır. Keşke onlar bilselerdi.

29 / ANKEBUT - 42İnnallâhe ya’lemu mâ yed’ûne min dûnihî min şey’(şey’in), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Muhakkak
ki Allah, onların, O'ndan (Kendinden) başka taptıkları şeyleri bilir.
Ve O; Azîz'dir (çok yüce) Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibi).

29 / ANKEBUT - 43Ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâs(nâsi) ve mâ ya’kıluhâ illel âlimûn(âlimûne).

Ve işte bu örnekleri insanlar için veriyoruz. Ve onu, âlimlerden başkası akıl (idrak) edemez.

29 / ANKEBUT - 44Halakallâhus semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), inne fî zâlike le âyeten lil mu’minîn(mu’minîne).

Allah, semaları ve arzı hak ile halketti. Muhakkak ki bunda, mü'minler için mutlaka deliller vardır.

29 / ANKEBUT - 45Utlu mâ ûhıye ileyke minel
kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel
munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ
tasneûn(tasneûne).


Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl).
Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder).
Ve Allah'ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri
bilir.

29 / ANKEBUT - 46Ve lâ tucâdilû ehlel kitâbi
illâ billetî hiye ahsenu illellezîne zalemû minhum ve kûlû âmennâ
billezî unzile ileynâ ve unzile ileykum ve ilâhunâ ve ilâhukum vâhıdun
ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).


Ve kitap ehli ile onlardan zulmedenler hariç, en güzel olandan başka
bir şekilde mücâdele etmeyin. Ve "Biz, bize indirilene ve size
indirilene îmân ettik. Bizim İlâhımız ve sizin İlâhınız birdir
(aynıdır). Ve biz, O'na teslim olanlarız." deyin.

29 / ANKEBUT - 47Ve kezâlike enzelnâ ileykel
kitâb(kitâbe), fellezîne âteynâ humul kitâbe yu’minûne bih(bihî), ve
min hâulâi men yu’minu bih(bihî), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illel
kâfirûn(kâfirûne).


Ve iþte böylece sana Kitab'ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz
O'na inanırlar. Ve bunlardan O'na (Kur'ân-ı Kerim'e) inananlar,
kâfirler hariç, âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.

29 / ANKEBUT - 48Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne).
Ve
sen, bundan önce kitap okumadın. Ve sen, O'nu elinle de yazmıyorsun.
Öyle olsaydı, batılda olanlar (boş konuşanlar) elbette şüphe ederlerdi.

29 / ANKEBUT - 49Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne).
Hayır
O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan
âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr
etmezler.

29 / ANKEBUT - 50Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi
âyâtun min rabbih(rabbihî), kul innemel âyâtu indallâh(indallâhi), ve
innemâ ene nezîrun mubîn(mubînun).


Ve: "Ona Rabbinden âyetler (mucizeler) indirilseydi olmaz mıydı?"
dediler. De ki: "Muhakkak ki âyetler (mucizeler), ancak Allah'ın
katındadır. Ve ben, sadece apaçık bir nezirim (uyarıcıyım)."

29 / ANKEBUT - 51E ve lem yekfihim ennâ enzelnâ aleykel kitâbe yutlâ aleyhim, inne fî zâlike le rahmeten ve zikrâ li kavmin yu’minûn(yu’minûne).
Onlara
okunmakta olan Kitab'ı, sana nasıl indirdiğimiz kendilerine kâfi
gelmedi mi? Muhakkak ki mü'min olan bir kavim için bunda elbette rahmet
ve zikir vardır.

29 / ANKEBUT - 52Kul kefâ billâhi beynî ve
beynekum şehîdâ(şehîden), ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı),
vellezîne âmenû bil bâtılı ve keferû billâhi ulâike humul
hâsirûn(hâsirûne).


De ki: "Sizinle benim aramda şahit olarak Allah, kâfidir. Göklerde ve
yerde ne varsa bilir." Bâtıla inananlar ve Allah'ı inkâr edenler, işte
onlar hüsranda olanlardır.

29 / ANKEBUT - 53Ve yesta’cilûneke bil
azâb(azâbi), ve lev lâ ecelun musemmen le câehumul azâb(azâbu), ve le
ye’tiyennehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Ve azabı senden acele istiyorlar. Eğer zamanı belirlenmiş olmasaydı,
azap onlara mutlaka (hemen) gelirdi. Ve (azap), onlara mutlaka ansızın
ve onlar farkında değilken gelecek.

29 / ANKEBUT - 54Yesta’cilûneke bil azâb(azâbi), ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfirîn(kâfirîne).

Azabı senden acele istiyorlar. Muhakkak ki cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir (kuşatıcıdır).

29 / ANKEBUT - 55Yevme yagşâhumul azâbu min fevkıhim ve min tahti erculihim ve yekûlu zûkû mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
O
gün azap, üstlerinden ve ayaklarının altından onları kaplayacak. Ve
(Allah), "Yapmış olduğunuz şeyleri (cezasını) tadın!" diyecek.

29 / ANKEBUT - 56Yâ ıbâdıyellezîne âmenû inne ardî vâsiatun fe iyyâye fa’budûn(a’budûni).

Ey âmenû olan (Bana ulaşmayı dileyen) kullarım, muhakkak ki Benim arzım geniştir. Öyleyse yalnız Bana kul olun!

29 / ANKEBUT - 57Kullu nefsin zâikatul mevti summe ileynâ turceûn(turceûne).

Bütün nefsler ölümü tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.

29 / ANKEBUT - 58Vellezîne âmenû ve amilûs
sâlihâti le nubevviennehum minel cenneti gurafan tecrîmin tahtihel
enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecrul âmilîn(âmilîne).


Ve onlar ki âmenû
oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler) ve salih amel (nefs tezkiyesi)
işlediler. Onları mutlaka, altından nehirler akan cennette köşklere
yerleştireceğiz. Orada ebediyyen kalıcıdırlar. Salih (nefsi ıslâh
edici) amel işleyenlerin ecri (mükâfatı) ne güzel!

29 / ANKEBUT - 59Ellezîne saberû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).

Onlar, sabrın sahipleri ve Rab'lerine tevekkül edenlerdir.

29 / ANKEBUT - 60Ve keeyyin min dâbbetin lâ tahmilu rızkahâ allâhu yerzukuhâ ve iyyâkum ve huves semîul alîm(alîmu).
Ve
hayvanlardan niceleri vardır ki kendi rızkını taşımaz. Allah, onları
rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir.

29 / ANKEBUT - 61Ve le in seeltehum men
halakas semâvâti vel arda ve sehhareş şemse vel kamere le
yekûlunnallâh(yekûlunnallâhu), fe ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).


Ve muhakkak ki eğer sen onlara, "Gökleri ve yerleri kim yarattı, Güneş
ve Ay'ı kim (size) musahhar (emre amade) kıldı?" diye sorarsan mutlaka,
"Allah" derler. O halde nasıl (haktan bâtıla) döndürülüyorlar?

29 / ANKEBUT - 62Allâhu yebsutur rızka li men yeşâu min ibâdihî ve yakdiru leh(lehu), innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Allah,
kullarından dilediğinin rızkını genişletir. Ve onun için taktir eder
(daraltır). Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir.

29 / ANKEBUT - 63Ve le in seeltehum men
nezzele mines semâi mâen fe ahyâ bihil arda min ba’di mevtihâ le
yekûlunnallâh(yekûlunnallâhu), kulil hamdu lillâh(lillâhi), bel
ekseruhum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).


Ve eğer onlara: "Semadan suyu indiren ve böylece onunla arza ölümünden
sonra hayat veren kimdir?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. De
ki: "Hamd, Allah'a aittir." Hayır, onların çoğu akıl etmezler.

29 / ANKEBUT - 64Ve mâ hâzihil hayâtud dunyâ
illâ lehvun ve laib(laibun), ve inned dârel âhırete le hiyel
hayevân(hayevânu), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muhakkak
ki ahiret yurdu, elbette o gerçek hayattır. Keşke bilselerdi.

29 / ANKEBUT - 65Fe izâ rakibû fîl fulki deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum ilel berri izâ hum yuşrikûn(yuşrikûne).
Gemiye
bindikleri zaman, dîni O'na halis kılarak Allah'a dua ederler. Fakat,
onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman, onlar hemen şirk koşarlar.

29 / ANKEBUT - 66Li yekfurû bimâ âteynâhum ve li yetemettaû, fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).

Onlara verdiğimiz şeyleri inkâr etsinler (nankörlük etsinler) ve metalansınlar (faydalansınlar) diye. Ama yakında bilecekler.

29 / ANKEBUT - 67E ve lem yerev ennâ cealnâ
haramen âminen ve yutehattafun nâsu min havlihim, e fe bil bâtılı
yu’minûne ve bi ni’metillâhi yekfurûn(yekfurûne).


Onun etrafındaki insanlar (zorla) kapılıp götürülürken (esir alınıp)
malları alınırken, onu (Mekke'yi) haram (hürmet edilen, kargaşadan
yasaklanan) ve emin bir yer kıldığımızı görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı
inanıyorlar ve Allah'ın ni'metini inkâr mı ediyor?

29 / ANKEBUT - 68Ve men azlemu mimmenifterâ
alallâhi keziben ev kezzebe bil hakkı lemmâ câeh(câehu), e leyse fî
cehenneme mesven lil kâfirîn(kâfirîne).


Ve Allah'a yalanla iftira edenden veya kendisine hak geldiği zaman onu
tekzip edenden (yalanlayandan) daha zalim kim vardır? Kâfirler için
barınacak yer cehennemde değil mi?

29 / ANKEBUT - 69Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ ve innallâhe le meal muhsinîn(muhsinîne).

Ve
Bizim uğrumuzda (nefsleri ile ve Allah'ın düşmanları ile) cihad
edenleri, mutlaka Bizim yollarımıza (Sıratı Mustakîmler'e) hidayet
ederiz (ulaştırırız). Ve muhakkak ki Allah, mutlaka muhsinlerle
beraberdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
ANKEBUT Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nur Suresi Meali
» EN'AM Suresi Meali
» VEL ASR Suresi Meali
» TUR Suresi Meali
» KAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: