www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 FUSSİLET Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

FUSSİLET Suresi Meali Empty
MesajKonu: FUSSİLET Suresi Meali   FUSSİLET Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 26, 2009 6:42 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm





41 / FUSSİLET - 1Hâ mîm.

Hâ, mîm.

41 / FUSSİLET - 2Tenzîlun miner rahmânir rahîm(rahîmi).

Rahmân ve Rahîm (olan Allah) tarafından indirilmiştir.

41 / FUSSİLET - 3Kitâbun fussilet âyâtuhu kur’ânen arabiyyen li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

(O), bilen bir kavim için, âyetleri tafsil edilmiş (fasıl fasıl açıklanmış) bir Kitap olan Arapça Kur'ân'dır.

41 / FUSSİLET - 4Beşîren ve nezîrâ(nezîren), fe a’rada ekseruhum fehum lâ yesmeûn(yesmeûne).

Müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Fakat onların çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar işitmezler.

41 / FUSSİLET - 5Ve kâlû kulûbunâ fî
ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi ve fî âzâninâ vakrun ve min beyninâ ve
beynike hicâbun fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne).


Ve dediler ki: “Bizi kendisine davet ettiğin şeye karşı, kalplerimizde
(idrak etmeyi önleyen) ekinnet, kulaklarımızda (işitmeyi engelleyen)
vakra ve seninle bizim aramızda bir perde var. Artık (sen dilediğini)
yap! Muhakkak ki biz de dilediğimizi yapacak olanlarız.”

41 / FUSSİLET - 6Kul innemâ ene beşerun
mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi
vestagfirûh(vestagfirûhu), ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne).


De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek
bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O'na yönelin (O'na doğru
istikamet alın) ve O'ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!”

41 / FUSSİLET - 7Ellezîne lâ yû’tûnez zekâte ve hum bil âhireti hum kâfirûn(kâfirûne).

Onlar zekât vermezler. Ve onlar, onlar ahireti (ruhun hayattayken Allah'a ulaştırılmasını) inkâr edenlerdir.

41 / FUSSİLET - 8İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum ecrun gayru memnûn(memnûnin).

Muhakkak ki âmenû
olanlar (hayattayken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefs
tezkiyesi) işleyenler, onlar için kesintisiz ecir (mükâfat) vardır.

41 / FUSSİLET - 9Kul e innekum le tekfurûne billezî halakal arda fî yevmeyni ve tec’alûne lehû endâdâ(endâden), zâlike rabbul âlemîn(âlemîne).
De
ki: “Gerçekten siz, arzı iki günde halkedeni mi inkâr ediyorsunuz? Ve
O'na eşler mi kılıyorsunuz? İşte O, âlemlerin Rabbidir.”

41 / FUSSİLET - 10Ve ceale fîhâ revâsiye min
fevkıhâ ve bâreke fîhâ ve kaddere fîhâ akvâtehâ fî erbeati
eyyâm(eyyâmin), sevâen lis sâilîn(sâilîne).


Ve orada, onun üzerinde sabit dağlar oluşturdu. Ve orayı bereketli
kıldı. Orada (arzda) bulunanların besinlerini (rızıklarını), dileyenler
için eşit olarak dört günde takdir etti.

41 / FUSSİLET - 11Summestevâ iles semâi ve hiye duhânun fe kâle lehâ ve lil ardı’tiyâ tav’an ev kerhâ(kerhen), kâletâ eteynâ tâiîn(tâiîne).
Sonra
duman halinde olan semaya yöneldi. Sonra da ona (semaya) ve arza:
“İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.”
dediler.

41 / FUSSİLET - 12Fe kadâhunne seb’a semâvâtin
fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi
mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).


Böylece onları iki günde yedi kat gök olarak kaza etti (yarattı,
tamamladı). Her gök katına kendi emrini vahyetti. Ve dünya semasını
kandillerle muhafaza ederek süsledik. İşte bu, Azîz ve Alîm olan
(Allah'ın) takdiridir.

41 / FUSSİLET - 13Fe in a’radû fe kul enzertukum sâıkaten misle sâıkati âdin ve semûd(semûde).

Eğer hâlâ yüz çevirirlerse, o taktirde de ki: “Adn ve Semud'un yıldırımı gibi bir yıldırımla sizi uyardım.”

41 / FUSSİLET - 14İz câethumur rusulu min
beyni eydîhim ve min halfihim ellâ ta’budû illallâh(illallâhe), kâlû
lev şâe rabbunâ le enzele melâiketen fe innâ bimâ ursiltum bihî
kâfirûn(kâfirûne).


Onlara önlerinden ve arkalarından (kendilerinden önce ve sonra)
Allah'tan başkasına kul olmamaları için resûller geldiği zaman dediler
ki: “Eğer Rabbimiz dileseydi, mutlaka melekleri indirirdi. Bu sebeple
gerçekten biz, sizin, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz.”

41 / FUSSİLET - 15Fe emmâ âdun festekberû fîl
ardı bi gayril hakkı ve kâlû men eşeddu minnâ kuvveh(kuvveten), e ve
lem yerev ennellâhellezî halakahum huve eşeddu minhum kuvveh(kuvveten)
ve kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).


Fakat Adn kavmi daha sonra yeryüzünde haksız yere kibirlendi. Ve
dediler ki: “Kuvvet bakımından bizden daha güçlü kim vardır?” Onları
yaratan Allah'ın kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlü olduğunu
görmediler mi? Ve âyetlerimizi bilerek inatla inkâr ediyorlardı.

41 / FUSSİLET - 16Fe erselnâ aleyhim rîhan
sarsaran fî eyyâmin nahisâtin li nuzîkahum azâbel hizyi fîl hayâtid
dunyâ, ve le azâbul âhireti ahzâ ve hum lâ yunsarûn(yunsarûne).


Bunun üzerine, dünya hayatında, zillet azabını onlara tattırmamız için,
uğursuz günlerde onların üzerine şiddetli sesle gelen soğuk bir fırtına
gönderdik. Ve ahiret azabı mutlaka daha çok rezil edicidir. Ve onlara
yardım olunmaz.

41 / FUSSİLET - 17Ve emmâ semûdu fe hedeynâhum festehabbûl amâ alel hudâ fe ehazethum sâıkatul azâbil hûni bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Ve Semud (kavmine) gelince, o zaman onları hidayete erdirdik. Buna rağmen hidayete
karşı âmâ olmayı sevdiler (tercih ettiler). Bu sebeple kazanmış
olduklarından dolayı onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakaladı.

41 / FUSSİLET - 18Ve necceynellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).

Ve âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) kurtardık. Ve (böylece) onlar, takva sahibi olmuşlardı.

41 / FUSSİLET - 19Ve yevme yuhşeru a’dâullâhi ilen nâri fe hum yûzeûn(yûzeûne).

Allah'ın düşmanları o gün ateşe haşrolunurlar. Böylece onlar (öncekiler ve sonrakiler) biraraya getirilirler.

41 / FUSSİLET - 20Hattâ izâ mâ câûhâ şehide aleyhim sem’uhum ve ebsâruhum ve culûduhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Hatta
ona (ateşe) geldikleri zaman yapmış oldukları şeylere, onların gözleri,
kulakları ve derileri (uzuvları), (hayat filmlerinde) onların aleyhine
şahitlik etti.

41 / FUSSİLET - 21Ve kâlû li culûdihim lime
şehidtum aleynâ, kâlû entakanallâhullezî entaka kulle şey’in ve huve
halakakum evvele merretin ve ileyhi turceûn(turceûne).


Ve kendi ciltlerine (uzuvlarına): “Niçin bizim aleyhimize şahitlik
ettiniz?” dediler. (Onlar da) dediler ki: “Bizi, herşeyi söyleten Allah
söyletti. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürüleceksiniz.”

41 / FUSSİLET - 22Ve mâ kuntum testetirûne en
yeşhede aleykum sem’ukum ve lâ ebsârukum ve lâ culûdukum ve lâkin
zanentum ennellâhe lâ ya’lemu kesîren mimmâ ta’melûn(ta’melûne).


Kulaklarınızın, gözlerinizin ve cildinizin (uzuvlarınızın) sizin
aleyhinize şahitlik etmesinden (edeceğinden) sakınmıyordunuz. Ve lâkin
yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmediğini zannediyordunuz.

41 / FUSSİLET - 23Ve zâlikum zannukumullezî zanentum bi rabbikum erdâkum fe asbahtum minel hâsirîn(hâsirîne).

Ve işte Rabbiniz hakkındaki sizin bu zannınız, sizi helâka sürükledi. Böylece hüsrana düşenlerden oldunuz.

41 / FUSSİLET - 24Fe in yasbirû fen nâru mesven lehum ve in yesta’tibû fe mâ hum minel mu’tebîn(mu’tebîne).
Artık
sabredebilirlerse artık ateş onların kalacakları yerdir. Ve eğer onlar
affedilmek isterlerse, onlar affedilecek olanlardan değillerdir.

41 / FUSSİLET - 25Ve kayyadnâ lehum kurenâe fe
zeyyenû lehum mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve hakka aleyhimul kavlu
fî umemin kad halet min kablihim minel cinni vel ins(insi), innehum
kânû hâsirîn(hâsirîne).


Onlara yakın arkadaşlar musallat ettik. Böylece önlerinde ve
arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) onlara süslediler.
Cinlerden ve insanlardan, onlardan önce gelmiş geçmiş ümmetlerinde
üzerine (azap) sözü hak oldu. Muhakkak ki onlar, hüsrana düşmüş
olanlardır.

41 / FUSSİLET - 26Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzel kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn(taglibûne).

Kâfirler: “Bu Kur'ân'ı dinlemeyin, (okuma süresi) içinde gürültü yapın. Umulur ki böylece siz gâlip olursunuz.” dediler.

41 / FUSSİLET - 27Fe le nuzîkannellezîne keferû azâben şedîden ve le necziyennehum esveellezî kânû ya’melûn(ya’melûne).

Bundan sonra inkâr edenlere, mutlaka şiddetli azabı tattıracağız. Ve onları yaptıklarının en kötüsüyle mutlaka cezalandıracağız.

41 / FUSSİLET - 28Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nârun), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâkânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).
İşte
bu Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bilerek inkâr
etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu
vardır.

41 / FUSSİLET - 29Ve kâlellezîne keferû
rabbenâ erinellezeyni edallânâ minel cinni vel insi nec’al humâ tahte
akdâminâ li yekûnâ minel esfelîn(esfelîne).


Kâfirler dediler ki: “Rabbimiz, insanlardan ve cinlerden bizi
saptıranları bize göster. Onları ayaklarımızın altına alalım ki en
aşağıda kalanlardan olsunlar.”

41 / FUSSİLET - 30İnnellezîne kâlû
rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû
ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn(tûadûne).


Muhakkak ki: “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere
olanlara (Allah'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler:
“Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaadolunduğunuz cennetle sevinin!”
(derler).

41 / FUSSİLET - 31Nahnu evliyâukum fîl hayâtid
dunyâ ve fîl âhireh(âhireti), ve lekum fîhâ mâ teştehî enfusukum ve
lekum fîhâ mâ teddeûn(teddeûne).


Biz dünyada ve ahirette sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın istediği ve talep ettiğiniz (her)şey vardır.

41 / FUSSİLET - 32Nuzulen min gafûrin rahîm(rahîmin).

Gafûr (mağfiret eden) ve Rahîm olan (Rahîm esmasıyla tecelli eden) (Allah) tarafından ziyafet (ikram) olarak.

41 / FUSSİLET - 33Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne).

Allah'a davet eden ve salih amel (nefs tasfiyesi) yapan ve: “Muhakkak
ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?

41 / FUSSİLET - 34Ve lâ testevîl hasenetu ve
les seyyieh(seyyietu), idfa’ billetî hiye ahsenu fe izellezî beyneke ve
beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun).


Hasene (iyilik) ve seyyie (kötülük), müsavi (eşit) değildir. (Kötülüğü)
en güzel şekilde karşıla. O zaman seninle arasında düşmanlık olan kişi,
samimi bir dost gibi olur.

41 / FUSSİLET - 35Ve mâ yulakkâhâ illellezîne saberû, ve mâ yulakkâhâ illâ zû hazzın azîm(azîmin).

Ona (kötülüğü iyilikle karşılama hasletine), sabredenlerden ve hazzul azîm (en büyük haz) sahiplerinden başkası ulaştırılmaz.

41 / FUSSİLET - 36Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeız billâh(billâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu).

Ama şeytandan sana mutlaka vesvese gelecektir. O zaman Allah'a sığın. Muhakkak ki O, en iyi işiten, en iyi bilendir.

41 / FUSSİLET - 37Ve min âyâtihil leylu ven
nehâru veş şemsu vel kamer(kameru), lâ tescudû liş şemsi ve lâ lil
kameri vescudû lillâhillezî halakahunne in kuntum iyyâhu
ta’budûn(ta’budûne). (SECDE ÂYETİ)


Gece ve gündüz, Güneş ve Ay, Allah'ın âyetlerindendir. Güneş'e ve Ay'a
secde etmeyin. Eğer sadece O'na (Allah'a) kul olduysanız, onları
yaratan Allah'a secde edin.

41 / FUSSİLET - 38Fe inistekberû fellezîne inde rabbike yusebbihûne lehu bil leyli ven nehâri ve hum lâ yes’emûn(yes’emûne).
Eğer
onlar hâlâ kibirleniyorlarsa, (bilsinler ki) Rab'lerinin katında
bulunanlar, gece ve gündüz, O'nu tesbih ederler ve onlar bıkmazlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

FUSSİLET Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: FUSSİLET Suresi Meali   FUSSİLET Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 26, 2009 6:42 pm

41 / FUSSİLET - 39Ve min âyâtihî enneke terel
arda hâşiaten fe izâ enzelnâ aleyhel mâehtezzet ve rebet, innellezî
ahyâhâ le muhyîl mevtâ, innehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Ve onun âyetlerindendir ki, arzı gerçekten kurumuş görürsün. Onun
üzerine su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır. Muhakkak ki ona
(arza) hayat veren (Allah), elbette ölülere de hayat verendir. Muhakkak
ki O, herşeye kaadirdir.

41 / FUSSİLET - 40İnnellezîne yulhıdûne fî
âyâtinâ lâ yahfevne aleynâ, e fe men yulkâ fîn nâri hayrun em men ye’tî
âminen yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), i’melû mâ şi’tum innehu bimâ ta’melûne
basîr(basîrun).


Muhakkak ki, âyetlerimizde saptırma yapanlar, Bize gizli kalmazlar.
Kıyâmet günü ateşin içine konulanlar mı yoksa Bize emin olarak gelenler
mi hayırlıdır? Dilediğinizi yapın. Muhakkak ki O, yaptıklarınızı en iyi
görendir.

41 / FUSSİLET - 41İnnellezîne keferû biz zikri lemmâ câehum, ve innehu le kitâbun azîz(azîzun).
Gerçekten
onlar, kendilerine zikir (Kur'ân) geldiği zaman (O'nu) inkâr ettiler.
Ve muhakkak ki O, Azîz (yüce ve şerefli) bir Kitap'tır.

41 / FUSSİLET - 42Lâ ye’tîhil bâtılu min beyni yedeyhi ve lâ min halfih(halfihî), tenzîlun min hakîmin hamîd(hamîdin).
Bâtıl,
onun önünden ve arkasından O'na ulaşamaz. Hakîm (hüküm ve hikmet
sahibi) ve Hamîd (Kendisine hamdedilen) (Allah) tarafından
indirilmiştir.

41 / FUSSİLET - 43Mâ yukâlu leke illâ mâ kad kîle lir rusuli min kablik(kablike), inne rabbeke le zû magfiretin ve zû ikâbin elîm(elîmin).
Sana
söylenen, senden öncekilere söylenmiş olandan başka bir şey değildir.
Muhakkak ki senin Rabbin, mağfiretin ve elîm azabın sahibidir.

41 / FUSSİLET - 44Ve lev cealnâhu kur’ânen
a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve
arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne
lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike
yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).


Ve eğer O'nu (Kitab'ı), yabancı dil bir Kur'ân kılsaydık, mutlaka:
“O'nun âyetleri açıklanmalı değil miydi?” derlerdi. Araba yabancı dil
mi? De ki: “O, âmenû olanlar için hidayet ve şifadır. Ve mü'min olmayanların kulaklarında vakra vardır. O (Kur'ân), onlara karşı körlüktür (şifa ve hidayet değildir). İşte onlara uzak bir yerden seslenilir.

41 / FUSSİLET - 45Ve lekad âteynâ mûsel kitâbe
fahtulife fîh(fîhi), ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kudıye
beynehum, ve innehum lefî şekkin minhu murîb(murîbin).


Ve andolsun ki Musa (A.S)'a kitap verdik. Fakat onun hakkında ihtilâf
ettiler. Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, onların arasında (hemen)
hüküm verilirdi. Ve muhakkak ki onlar, ondan mutlaka şek ve şüphe
içinde olanlardır.

41 / FUSSİLET - 46Men amile sâlihan fe li nefsihî ve men esâe fe aleyhâ, ve mâ rabbuke bi zallâmin lil abîd(abîdi).
Kim
salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, kendisi içindir. Ve kim kötülük
yaparsa, o da onun aleyhinedir. Ve senin Rabbin kullar(ın)a zulmedici
değildir.

41 / FUSSİLET - 47İleyhi yureddu ilmus
sâah(sâati), ve mâ tahrucu min semerâtinmin ekmâmihâ ve mâ tahmilu min
unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmih(ilmihî), ve yevme yunâdîhim eyne şurekâî
kâlû âzennâke mâ minnâ min şehîd(şehîdin).


O saatin (kıyâmetin) ilmi O'na döndürülür (O'na aittir). O'nun ilmi
olmadan, hiçbir meyve, tomurcuğundan çıkmaz. Hiçbir kadın, hamile
kalmaz ve doğum yapamaz. Onlara “Benim ortaklarım nerede?” diye
seslenileceği gün “Sana arzettik, bizden bir şahit yoktur.” dediler
(derler).

41 / FUSSİLET - 48Ve dalle anhum mâ kânû yed’ûne min kablu ve zannû mâ lehum min mahîs(mahîsın).
Ve
daha önce tapmış oldukları şeyler, onlardan uzaklaşıp gittiler
(giderler). Ve onlar için kaçacak bir yer olmadığını anladılar.

41 / FUSSİLET - 49Lâ yes’emul insânu min duâil hayri ve in messehuş şerru fe yeûsun kanût(kanûtun).

İnsan, hayır duasından (istemekten) usanmaz. Eğer ona şerr dokunursa, o zaman yeise kapılır ve ümitsiz olur.

41 / FUSSİLET - 50Ve le in ezaknâhu rahmeten
minnâ min ba’di darrâe messethu le yekûlenne hâzâ lî ve mâ ezunnus
sâate kâimeten ve le in ruci’tu ilâ rabbî inne lî indehu lel husnâ, fe
le nunebbiennellezîne keferû bimâ amilû ve le nuzîkannehum min azâbin
galîz(galîzin).


Ve eğer ona bir zarar dokunduktan sonra Bizden bir rahmet tattırırsak,
mutlaka “Bu benimdir (hakkımdır). Ve ben, o saatin kaim olacağını
(kıyâmet saatinin geleceğini) zannetmiyorum. Ve eğer gerçekten Rabbime
geri döndürülsem bile, muhakkak ki O'nun (Allah'ın) yanında mutlaka
güzellikler vardır.” der. O zaman kâfirlere, yaptıkları şeyleri elbette
haber vereceğiz. Ve mutlaka dehşetli azaptan onlara tattıracağız.

41 / FUSSİLET - 51Ve izâ en’amnâ alel insâni a’rada ve neâ bi cânibih(cânibihî), ve izâ messehuş şerru fe zû duâin arîd(arîdın).
Ve
insana ni'met verdiğimiz zaman yüz çevirdi ve yan çizdi (şükürden
uzaklaştı). Ve ona bir şerr dokunduğu zaman artık çok dua eder.

41 / FUSSİLET - 52Kul e reeytum in kâne min indillâhi summe kefertum bihî men edallu mimmen huve fî şikâkın baîd(baîdin).
De
ki: “Gördünüz mü? Eğer O (Kur'ân), Allah'ın indinden ise sonra da siz
O'nu inkâr ettinizse, uzak bir ayrılığın içinde olandan daha çok dalâlette kim vardır?”

41 / FUSSİLET - 53Se nurîhim âyâtinâ fîl âfâkı
ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakk(hakku), e ve lem
yekfi bi rabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).


Âyetlerimizi afakta (ruhumuzun baş gözüyle) ve enfüste (nefsimizin kalp
gözüyle) onlara göstereceğiz. O'nun hak olduğu onlara tebeyyün etsin
(açıkça belli olsun) diye. Rabbinin herşeye şahit olması kâfi değil mi?

41 / FUSSİLET - 54E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhît(muhîtun).
Onlar
gerçekten Rab'lerine mülâki olacaklarından (ruhlarını hayatta iken
Allah'a ulaştıracaklarından) şüphe içindeler, öyle değil mi? O (Allah),
herşeyi ihata etmiştir (ilmiyle kuşatmıştır), öyle değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
FUSSİLET Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» VEL ASR Suresi Meali
» TUR Suresi Meali
» KAF Suresi Meali
» Nas Suresi Meali
» HAC Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: