www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ENFAL Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ENFAL Suresi Meali Empty
MesajKonu: ENFAL Suresi Meali   ENFAL Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:36 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm






8 / ENFAL - 1Yes’elûneke anil
enfâl(enfâli), kulil enfâlu lillâhi ver resûl(resûli), fettekullâhe ve
aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum
mu’minîn(mu’minîne).


Sana ganimetlerden sorarlar: “Ganimetler, Allah'ın ve Resûl'ündür.” de.
Artık Allah'a karşı takva sahibi olun ve aranızdaki durumu (sahip
olduğunuz hali) ıslâh edin (düzeltin)! Eğer mü'minlerseniz, Allah'a ve
O'nun Resûl'üne itaat edin.

8 / ENFAL - 2İnnemel mu'minûnellezîne izâ
zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aleyhim âyâtuhu zâdethum
îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).


Gerçek mü'minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer
(cezbelenir). Ve onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman onların
îmânlarını arttırır ve Rab'lerine tevekkül ederler.

8 / ENFAL - 3Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).

Onlar namazlarını ikame ederler (kılarlar) ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler.

8 / ENFAL - 4Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
İşte
onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında dereceleri
vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve
kerim bir rızık vardır.

8 / ENFAL - 5Kemâ ahreceke rabbuke min beytike bil hakkı ve inne ferîkan minel mu’minîne le kârihûn(kârihûne).

(Bu durum) Rabbinin seni, hak ile evinden çıkardığı zaman mü'minlerden bir kısmının kesinlikle kerih görmeleri gibi.

8 / ENFAL - 6Yucadilûneke fîl hakkı ba'de mâ tebeyyene ke ennemâ yusâkûne ilel mevti ve hum yanzurûn(yanzurûne).

Onlar sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, (durum) açığa çıktıktan sonra (da) hak hususunda seninle tartışıyorlar.

8 / ENFAL - 7Ve iz yaıdukumullâhu ihdet
tâifeteyni ennehâ lekum, ve teveddûne enne gayre zâtiş şevketi tekûnu
lekum, ve yurîdullâhu en yuhıkkal hakka bi kelimâtihî ve yaktaa dâbirel
kâfirîn(kâfirîne).


Ve Allah, iki taifeden birinin sizin olmasını, size vaadediyordu. Ve
siz, silâhsız olanın (silâh sahibi olmayanın) sizin olmasını temenni
ediyorsunuz. Ve Allah (da) O'nun (Kendi) sözleri ile hakkın
gerçekleşmesini ve kâfirlerin arkasının (neslin devamının) kesilmesini
istiyor.

8 / ENFAL - 8Li yuhıkkal hakka ve yubtılel bâtıle ve lev kerihel mucrimûn(mucrimûne).

Mücrimler kerih görse de hakkın gerçekleşmesi ve bâtılın yok olması için.

8 / ENFAL - 9İz testegîsûne rabbekum festecâbe lekum ennî mumiddukum bi elfin minel melâiketi murdifîn(murdifîne).
Rabbinizden
yardım istediğiniz zaman böylece O, size icabet etti. Muhakkak ki Ben,
birbirini izleyerek gelen bin melekle, size yardım edenim (yardım eden
Benim).

8 / ENFAL - 10Ve mâ cealehullâhu illâ
buşrâ ve li tatmainne bihî kulûbukum ve men nasru illâ min
indillâh(indillâhi), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).


Ve Allah, (bu yardımı) sadece bir müjde ve onunla kalplerinizin tatmin
(mutmain) olması için yaptı (başka bir şey için yapmadı). Allah'ın
katından başka yardım (yeri) yoktur (yardım ancak Allah'ın
katındandır). Muhakkak ki Allah, Azîz (üstün izzet sahibi) ve Hakîm'dir
(hikmet sahibi, hüküm sahibi).

8 / ENFAL - 11İz yugaşşîkumun nuâse
emeneten minhu ve yunezzilu aleykum mines semâi mâen li yutahhirekum
bihî ve yuzhibe ankum riczeş şeytâni ve li yerbıta alâ kulûbikum ve
yusebbite bihil akdâm(akdâme).


O'nun (Allahû Tealâ) tarafından, emin olmanız için sizi bir uyuklama
hali bürüyordu. Ve sizin, onunla temizlenmeniz ve şeytanın murdarlığını
(vesvesesini) sizden gidermek ve kalplerinizi bağlamak ve onunla
ayaklarınızı sağlamlaştırmak (sabit kılmak) için semadan su
indiriyordu.

8 / ENFAL - 12İz yûhî rabbuke ilel
melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, seulkî fî kulûbillezîne
keferûr ru'be fadribû fevkal a'nâkı vadribû minhum kulle
benân(benânin).


Senin Rabbin meleklere vahyetmişti: “Muhakkak ki; Ben, sizinle beraberim. Artık âmenû
olanlara (Allah'a ulaşmayı dileyenlere) sebat verin (destek olun).
Kâfirlerin kalplerine korku vereceğim. Artık boyunlarının üzerine
vurun. Ve onların bütün parmaklarına vurun.”

8 / ENFAL - 13Zâlike bi ennehum şâkkullâhe ve resûluh(resûlehu), ve men yuşâkıkıllâhe ve resûlehu fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).
Bu,
onların Allah'a ve O'nun (Allah'ın) Resûl'üne karşı gelmeleri sebebi
iledir. Ve kim Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelirse, (bu taktirde)
bundan sonra muhakkak ki; Allah'ın ikabı (azabı) şiddetlidir.

8 / ENFAL - 14Zâlikum fe zûkûhu ve enne lil kâfirîne azâben nâr(nâri).

İşte böylece artık onu tadın! Ve muhakkak ki kâfirlere, ateşin azabı vardır.

8 / ENFAL - 15Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ lekîtumullezîne keferû zahfen fe lâ tuvellûhumul edbâr(edbâre).

Ey âmenû olanlar! Kâfir olanlarla topluca karşılaştığınız zaman artık onlara arkanızı dönmeyin.

8 / ENFAL - 16Ve men yuvellihim yevmeizin
duburehû illâ muteharrifen li kıtâlin ev mutehayyizen ilâ fietin fe kad
bâe bi gadabin minallâhi ve me’vâhu cehennem(cehennemu), ve bi’sel
masîr(masîru).


Ve savaş için tekrar dönmek üzere veya bir gruba katılmak üzere dönmesi
hariç, kim o gün onlara arkasını dönerse, artık Allah'tan bir gazaba
uğramıştır (haketmiştir). Ve onun yeri cehennemdir. Ve ne kötü bir
dönüş yeridir.

8 / ENFAL - 17Fe lem taktulûhum ve
lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ,
ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun
alîm(alîmun).


Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da
sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü'minleri Kendisinden ahsen belâ
ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

8 / ENFAL - 18Zâlikum ve ennallâhe mûhinu keydil kâfirîn(kâfirîne).

İşte böyle ve muhakkak ki Allah, kâfirlerin tuzağını (hilesini) bozandır.

8 / ENFAL - 19İn testeftihû fe kad
câekumul feth(fethu), ve in tentehû fe huve hayrun lekum, ve in teûdû
naud, ve len tugniye ankum fietukum şey'en ve lev kesuret ve ennallâhe
meal mu'minîn(mu'minîne).


Şâyet fetih istiyorsanız, işte size fetih
(kerim olan orduya) gelmiştir. Ve şâyet vazgeçerseniz (harbetmekten,
karşı gelmekten), artık o (vazgeçmeniz), sizin için daha hayırlıdır. Ve
şâyet siz (harbe, inkâra) dönerseniz, Biz de döneriz. Ve grubunuz
(cemaatiniz) (sayıca) çok olsa bile size bir şey, bir fayda vermez. Ve
muhakkak ki Allah, mü'minlerle beraberdir.

8 / ENFAL - 20Yâ eyyuhellezîne âmenû etîullâhe ve resûlehu ve lâ tevellev anhu ve entum tesmeûn(tesmeûne).

Ey âmenû olanlar! Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat edin. Ve siz, (Kur'ân'ı) işitiyorken O'ndan yüz çevirmeyin.

8 / ENFAL - 21Ve lâ tekûnû kellezîne kâlû semi’nâ ve hum lâ yesmeûn(yesmeûne).

İşitmedikleri halde “işittik” diyenler gibi olmayın!

8 / ENFAL - 22İnne şerred devâbbi indallâhis summul bukmullezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Muhakkak ki; Allah katında, (yerde yürüyen) hayvanların en şerrlisi (kötüsü) akıl etmeyen sağır ve dilsizlerdir.

8 / ENFAL - 23Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûne(mu'ridûn).
Ve
Allah, onların (akıl etmeyen sağır ve dilsizlerin) içinde hayır
olduğunu bilse (görse) elbette onlara işittirirdi. Ve onlara işittirse
bile (onlar), mutlaka dönerlerdi ve onlar yüz çevirenlerdir.

8 / ENFAL - 24Yâ eyyuhellezîne
âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû
ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve kalbihî ve ennehû ileyhi
tuhşerûn(tuhşerûne).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl'ü sizi, size
hayat verecek şeylere davet ettiği zaman (davete) icabet edin! Ve
Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve muhakkak sizin O'na
haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah'ta toplanacak ve Allah,
ruhlarınıza meab olacak.)

8 / ENFAL - 25Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah(hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).
Ve
sizden (içinizden), sadece zalim kimselere isabet etmeyen, onlara has
(özel) olmayan (diğerlerine de isabet eden) fitneden sakının (takva
sahibi olun). Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu biliniz. (Biliniz
ki, muhakkak Allah'ın azabı çok şiddetlidir.)

8 / ENFAL - 26Vezkurû iz entum kalîlun
mustad'afûne fîl ardı tehâfûne en yetehattafekumun nâsu fe âvâkum ve
eyyedekum bi nasrihî ve rezekakum minet tayyibâtî leallekum
teşkurûn(teşkurûne).


Ve siz; yeryüzünde az (sayıda) olduğunuzu, aciz, güçsüz olduğunuzu
hatırlayın. İnsanların sizi yakalamasından korkuyordunuz. O zaman sizi
barındırdı (yer sahibi yaptı) ve sizi yardımı ile destekledi ve sizi
tayyib rızıkla (helâl, temiz rızıklardan) rızıklandırdı. Böylece
(umulur ki) siz şükredersiniz.

8 / ENFAL - 27Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tehûnûllâhe ver resûle ve tehûnû emânâtikum ve entum ta'lemûn(ta'lemûne).

Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah'a ve Resûl'üne ihanet
etmeyin! Ve siz, kendi emanetlerinize de bile bile ihanet etmiş
olursunuz.

8 / ENFAL - 28Va'lemû ennemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetun ve ennallâhe indehû ecrun azîm(azîmun).
Ve
biliniz ki; çocuklarınız ve mallarınız, sizin için sadece bir fitne
(imtihan)dır. Ve Allah ki; O'nun katında, (muhakkak) azîm bir ecir
(bedel, ücret) vardır.

8 / ENFAL - 29Yâ eyyuhellezîne âmenû in
tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve
yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).


Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan
(hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin)
günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba
çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

8 / ENFAL - 30Ve iz yemkuru bikellezîne
keferû li yusbitûke ev yaktulûke ev yuhricûk(yuhricûke) ve yemkurûne ve
yemkurullâh(yemkurullâhu), vallâhu hayrul mâkirîn(mâkirîne).


Ve o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek
(çıkarmak) için tuzak kuruyorlardı. Ve onlar, bu tuzağı kuruyorlarken;
Allah da tuzak kuruyordu. Ve Allah, tuzak kuranların (karşılık
verenlerin) en hayırlısıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ENFAL Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: ENFAL Suresi Meali   ENFAL Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:37 pm

8 / ENFAL - 31Ve iza tutlâ aleyhim âyâtunâ kâlû kad semi'nâ lev neşâu le kulnâ misle hâzâ in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).

Ve âyetlerimiz onlara okunduğu zaman, “Biz işittik. Şâyet biz
dileseydik, bunun gibisini elbette biz de söylerdik. Bu ise ancak
evvelkilerin masalıdır.” dediler.

8 / ENFAL - 32Ve iz kâlûllâhumme in kâne hâzâ huvel hakka min indike fe emtir aleynâ hıcâreten mines semâi evi'tinâ bi azâbin elîm(elîmin).
Ve
onlar: “Allah'ım şâyet bu (Kur'ân-ı Kerim), o hak olan (Kitap), Senin
indinden ise o zaman üzerimize semadan taş yağdır veya bize acı azabı
getir.” demişlerdi.

8 / ENFAL - 33Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn(yestagfirûne).
Ve
sen onların arasında iken; Allah, onları azaplandıracak değildir. Ve
onlar mağfiret diliyorken (de) Allah, onları azaplandıran değildir.

8 / ENFAL - 34Ve mâ lehum ellâ
yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû
evliyâehu, in evliyâuhû illel muttekûne ve lâkinne ekserehum lâ
ya'lemûn(ya'lemûne).


Ve onlar, Mecsid-i Haram'dan men ediyorlarken (engel oluyorlarken) ve
onlar, O'nun (Allah'ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap
etmesin? O'nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat,
onların çoğu bilmezler.

8 / ENFAL - 35Ve mâ kâne salâtuhum indel beyti illâ mukâen ve tasdiyeh(tasdiyeten), fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).
Ve
onların salâtları (duaları, ibadetleri) beytin (Allah'ın evinin)
yanında ıslık çalmak ve el çırpmadan başka birşey olmadı. Artık inkâr
etmiş olduğunuz şeyler sebebiyle azabı tadın!

8 / ENFAL - 36İnnellezîne keferû yunfikûne
emvâlehum li yesuddû an sebîlillâh(sebîlillâhi), fe seyunfikûnehâ summe
tekûnu aleyhim hasreten summe yuglebûn(yuglebûne), vellezîne keferû ilâ
cehenneme yuhşerûn(yuhşerûne).


Muhakkak ki kâfirler, Allah'ın yolundan alıkoymak (men etmek) için
mallarını infâk ederler (verirler). Bu şekilde (devam ederek) onu
(mallarını), infâk edecekler sonra (bu) onlara hasret (pişmanlık,
üzüntü) olacak. Sonra da onlara gâlip olunacak (mağlup olacaklar). Ve
kâfir olanlar, cehenneme haşrolunacaklar (toplanacaklar).

8 / ENFAL - 37Li yemîzallâhul habîse minet
tayyibi ve yec'alel habîse ba'dahu alâ ba'dın fe yerkumehu cemîan fe
yec'alehu fî cehennem(cehenneme), ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).


(Bu), Allah'ın habis (pis) ile tayyibi (temiz) birbirinden ayırması ve
habis olanları birbirinin üzerine koyup böylece hepsini yığarak, bu
şekilde onların (murdar olanların) cehennemde olması (cehenneme
atılması) içindir. İşte onlar, onlar hüsrana uğrayanlardır.

8 / ENFAL - 38Kul lillezîne keferû in yentehû yugfer lehum mâ kad selef(selefe), ve in yeûdû fe kad madat sunnetul evvelîn(evvelîne).
Kâfir
olan kimselere de ki: “Eğer vazgeçerseniz, geçmiş olanlar mağfiret
edilir. Ve eğer geri dönerlerse (küfür ve düşmanlığa avdet ederlerse),
o zaman evvelkilerin sünneti vuku bulmuş olur (önceki inkâr eden, isyan
eden ümmetlere uygulanan İlâhî kanun uygulanır).”

8 / ENFAL - 39Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya'melûne basîr(basîrun).
Ve
hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün dîn Allah için oluncaya kadar,
onlarla kıtalde bulunun (savaşın). Eğer onlar (küfürden) vazgeçerlerse
o taktirde muhakkak ki Allah, yaptığınız şeyleri en iyi görendir.

8 / ENFAL - 40Ve in tevellev fa'lemû ennallâhe mevlâkum, ni'mel mevlâ ve ni'men nasîr(nasîru).

Ve şâyet dönerlerse, Allah'ın sizin mevlânız olduğunu bilin. Ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!

8 / ENFAL - 41Va'lemû ennemâ ganimtum min
şey'in fe enne lillâhi humusehu ve lir resûli ve li zîl kurbâ vel
yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli in kuntum âmentum billâhi ve mâ
enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem'ân(cem'âni), vallâhu
alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).


Eğer Allah'a ve iki ordunun karşılaştığı gün, furkan
günü (hak ve bâtılın ayrıldığı gün) kulumuza indirdiğimiz şeye
inandıysanız, ganimet olarak bir şey aldığınız zaman artık onun beşte
birinin muhakkak ki Allah'ın ve Resûl'ün ve yakınlarının ve yetimlerin
ve miskinlerin ve yolculukta olanların olduğunu biliniz. Ve Allah,
herşeye kaadirdir (gücü yetendir).

8 / ENFAL - 42İz entum bil udvetid dunyâ
ve hum bil udvetil kusvâ verrekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum
lahteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li
yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an
beyyineh(beyyinetin), ve innallâhe le semî'un alîm(alîmun).


Siz vadinin yakın kenarında (Medine tarafı) idiniz ve onlar (da)
vadinin uzak tarafında (Mekke tarafı) idiler ve kervan, sizden daha
aşağıda idi. Ve şâyet sözleşseydiniz, zaman konusunda mutlaka
anlaşmazlığa düşerdiniz. Ve fakat yapılması gerekli olan bir işin
(emrin) yapılması, Allah'ın vukua getirmesi; helâk olanın bir
beyyineden helâk olması için yaşayanın bir beyyine üzerine yaşaması
içindir. Ve muhakkak ki Allah, mutlaka işitendir, bilendir.

8 / ENFAL - 43İz yurîkehumullâhu fî
menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîren le feşiltum ve le tenâza'tum
fîl emri ve lâkinnallâhe sellem(selleme), innehu alîmun bi zâtis
sudûr(sudûri).


Allah, sana uykuda onları az olarak gösteriyordu. Ve şâyet sana onları
çok gösterseydi mutlaka tedirgin olurdunuz ve elbette emir hakkında
nizaya (anlaşmazlığa) düşerdiniz. Ve fakat Allah, sizi (salim kıldı,
selâmete çıkardı). Muhakkak ki Allah, göğüslerde olanı bilendir.

8 / ENFAL - 44Ve iz yurîkumûhum
iziltekaytum fî a'yunikum kalîlen ve yukallilukum fî a'yunihim li
yakdıyallâhu emren kâne mef'ûlâ(mef'ûlen), ve ilallâhi turceul
umûr(umûru).


Ve yapılması gerekli olan emrin yapılmasını, Allah'ın vukua getirmesi
için karşılaştığınız zaman sizin gözlerinizde onları size az
gösteriyordu. Ve onların gözlerinde de sizi azaltıyordu. Ve işler
(emirler), Allah'a döndürülür.

8 / ENFAL - 45Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû vezkurullâhe kesîren leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar! Bir toplulukla karşılaştığınız zaman artık sebat edin ve Allah'ı çok zikredin ki; böylece felâha eresiniz.

8 / ENFAL - 46Ve etîullâhe ve resûlehu ve lâ tenâzeû fe tefşelû ve tezhebe rîhukum vasbirû, innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).
Allah'a
ve O'nun Resûl'üne itaat edin, niza etmeyin (anlaşmazlığa düşmeyin),
yoksa zayıf düşersiniz ve kuvvetiniz (elinizden) gider. Sabredin.
Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

8 / ENFAL - 47Ve lâ tekûnû kellezîne
harecû min diyârihim bataran ve riâen nâsi ve yasuddûne an
sebîlillâh(sebîlillâhi), vallâhu bimâ ya'melûne muhît(muhîtun).


Ve siz, diyarlarından (yurtlarından) kibirle (gururla, çalımla) ve
insanlara gösteriş yaparak çıkan kimseler ve Allah'ın yolundan
alıkoyanlar gibi olmayın. Ve Allah, yaptığımız şeyleri (ilmiyle,
hakimiyetiyle, hükmüyle) kuşatandır.

8 / ENFAL - 48Ve iz zeyyene lehumuş
şeytânu a'mâlehum ve kâle lâ gâlibe lekumul yevme minen nâsi ve innî
cârun lekum, fe lemmâ terâetil fietâni nekesa alâ akıbeyhi ve kâle innî
berîun minkum innî erâ mâ lâ terevne innî ehâfullâh(ehâfullâhe),
vallâhu şedîdul ıkâb(ıkâbi).


Ve şeytan, onlara amellerini süslemişti. Ve şöyle dedi: “Bugün
insanlardan size gâlip olacak yoktur. Ve muhakkak ki ben, size
müttefikim (yardımcıyım).” Fakat iki toplum, (birbirini) görünce iki
topuğu üzerinde arkasına dönüp kaçtı ve “Ben, sizden uzağım. Gerçekten
ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. Muhakkak ki ben, Allah'tan
korkarım.” dedi. Ve Allah, ikabı (azabı) şiddetli olandır.

8 / ENFAL - 49İz yekûlul munâfikûne
vellezîne fî kulûbihim maradun garrehâulâi dînuhum, ve men yetevekkel
alallâhi fe innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).


Münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler şöyle diyorlardı:
“Bunları, kendilerinin dîni aldattı.” Ve kim Allah'a tevekkül ederse o
taktirde Allah, muhakkak ki Azîz (en üstün) ve Hakîm'dir (hüküm sahibi)
dir.

8 / ENFAL - 50Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîk(harîkı).
Ve
kâfir olanları, vefat ettirilirken melekleri, onların yüzlerine ve
arkalarına vururken ve “Yakıcı azabı tadın!” (derken) görseydin.

8 / ENFAL - 51Zâlike bimâ kaddemet eydîkum ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).

İşte bu, ellerinizle takdim ettikleriniz (kendi yaptıklarınız) sebebiyledir. Ve muhakkak ki Allah, kullara zulmedici değildir.

8 / ENFAL - 52Ke de'bi âli fir'avne
vellezîne min kablihim, keferû bi âyâtillâhi fe ehazehumullâhu bi
zunûbihim, innallâhe kaviyyun şedîdul ıkâb(ıkâbi).


Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin adet haline getirdiği gibi
Allah'ın âyetlerini inkâr ettiler. Böylece Allah, günahlarından dolayı
onları aldı. Muhakkak ki Allah, kuvvetlidir ve azabı şiddetlidir.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ENFAL Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: ENFAL Suresi Meali   ENFAL Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Haz. 06, 2009 5:37 pm

8 / ENFAL - 53Zâlike biennallâhe lem yeku
mugayyiren ni'meten en'amehâ alâ kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim
ve ennallâhe semîun alîm(alîmun).


Bu, Allah'ın bir kavme ni'met olarak verdiğini (onunla ni'metlendirdiği
şeyi), onlar kendilerinde olan şeyi değiştirinceye kadar
(değiştirmedikçe) değiştirici olmadığından dolayıdır. Ve muhakkak ki
Allah; en iyi işitendir, en iyi bilendir.

8 / ENFAL - 54Ke de'bi âli fir'avne
vellezîne min kablihim, kezzebû biâyâti rabbihim, fe ehleknâhum bi
zunûbihim ve agraknâ âle fîr'avn(fîr'avne), ve kullun kânû
zâlimîn(zâlimîne).


(Onların, Bedir'de savaşan Kureyşlilerin) hali, firavunun (firavun
ordusunun) ve onlardan önceki kimselerin hali gibidir. Rab'lerinin
âyetlerini yalanladılar. Böylece günahları dolayısıyla onları helâk
ettik. Firavun topluluğunu (ordusunu) boğduk. Ve (onların) hepsi
zalimler (zulmeden kimseler) oldular.

8 / ENFAL - 55İnne şerred devâbbi indallâhillezîne keferû fe hum lâ yu'minûn(yu'minûne).
Allah
katında (yürüyen) hayvanların en şerrlisi, muhakkak inkâr eden
kimselerdir (kâfirlerdir). Artık onlar inanmazlar (mü'min olmazlar).

8 / ENFAL - 56Ellezîne âhedte minhum summe yenkudûne ahdehum fî kulli merretin ve hum lâ yettekûn(yettekûne).

Onlardan ahd aldığın kimseler, sonra ahdlerini her defasında bozarlar. Ve onlar, takva sahibi değildirler (olmazlar).

8 / ENFAL - 57Fe immâ teskafennehum fîl harbi feşerrid bihim men halfehum leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

Fakat onları, harpte yakaladığın zaman onları öyle yıldır (korkut ki); onların arkasındakiler, böylece tezekkür etsinler.

8 / ENFAL - 58Ve immâ tehâfenne min kavmin hiyâneten fenbiz ileyhim alâ sevâin, innallâhe lâ yuhıbbul hâinîn(hâinîne).

Ve
fakat bir kavmin, (ahde) ihanetinden kesinlikle korkarsan artık eşitlik
üzerine ahdlerini iptal et (onlara at). Muhakkak ki Allah, hainleri
(ihanet edenleri) sevmez.

8 / ENFAL - 59Ve lâ yahsebennellezîne keferû sebekû, innehum lâ yu'cizûn(yu'cizûne).

İnkâr edenler, sakın kurtulduklarını sanmasınlar. Muhakkak ki onlar, (Allah'ı) aciz bırakamazlar.

8 / ENFAL - 60Ve eıddû lehum mesteta'tum
min kuvvetin ve min rıbâtil hayli turhibûne bihî aduvvallâhi ve
aduvvekum ve âharîne min dûnihim, lâ ta'lemûnehum, allâhu ya'lemuhum,
ve mâ tunfikû min şey'in fî sebîlillâhi yuveffe ileykum ve entum lâ
tuzlemûn(tuzlemûne).


Onlara karşı kuvvetiniz (gücünüz) ne kadar yeterse ve bağlanan (savaş
için beslenen) atlardan (hazırlayın)! Onunla Allah'ın düşmanlarını ve
sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka diğerlerini korkutun. Siz onları
bilmezsiniz, Allah onları bilir. Allah'ın yolunda her ne infâk
ederseniz, size vefa edilir (ödenir) ve siz zulmedilmezsiniz
(haksızlığa uğratılmazsınız).

8 / ENFAL - 61Ve in cenehû lis selmi fecnah lehâ ve tevekkel alallâh(alallâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu).
Ve
eğer teslime (barışa) meylederlerse (yanaşırlarsa), o zaman (sen de)
ona meylet (onların teklifini kabul et) ve Allah'a tevekkül et.
Muhakkak ki O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

8 / ENFAL - 62Ve in yurîdû en yahdeûke feinne hasbekallâh(hasbekallâhu), huvellezî eyyedeke bi nasrihî ve bilmu'minîn(mu'minîne).
Ve
eğer sana hile yapmak isterlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, sana
kâfidir. Yardımı ile seni ve mü'minleri destekleyen, O'dur.

8 / ENFAL - 63Ve ellefe beyne kulûbihim,
lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve
lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun).


Ve onların kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer
yeryüzündeki şeylerin hepsini infâk etseydin (verseydin), onların
kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah, onların arasını
birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz'dir, Hakîm'dir.

8 / ENFAL - 64Yâ eyyuhennebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne).

Ey Peygamber! Allah, sana ve mü'minlerden sana tâbî olanlara kâfidir.

8 / ENFAL - 65Yâ eyyuhen nebiyyu harridıl
mu'minîne alel kıtâl(kıtâli), in yekun minkum işrûne sâbirûne yaglibû
mieteyn(mieteyni), ve in yekûn minkum mietun yaglibû elfen minellezîne
keferû bi ennehum kavmun lâ yefkahûn(yefkahûne).


Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et (isteklerini arttır). Eğer
sizden sabırlı olan 20 kişi olursa, 200 kişiye gâlip gelir. Ve şâyet
sizden 100 kişi olursa, onların fıkıh (idrak) edemeyen bir kavim
olmalarından dolayı, kâfir kimselerden 1000 kişiye gâlip gelir.

8 / ENFAL - 66El'âne haffefallâhu ankum ve
alime enne fîkum da'fâ(da'fen), fe in yekun minkum mietun sâbiretun
yaglibû mieteyn(mieteyni), ve in yekun minkum elfun yaglibû elfeyni bi
iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).


Şimdi Allah, içinizde zayıflık olduğunu bildi ve sizden hafifletti.
Bundan sonra eğer sabreden 100 kişi olursa, 200 kişiye gâlip gelir ve
şâyet sizden 1000 kişi olursa, Allah'ın izniyle 2000 kişiye gâlip
gelir. Ve Allah, sabredenlerle beraberdir.

8 / ENFAL - 67Mâ kâne li nebiyyin en
yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fîl ard(ardı), turîdûne aradad dunyâ,
vallâhu yurîdul ahıreh(ahırete), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).


Bir nebî (peygamber) için yeryüzünde kesin zafer kazanıncaya kadar onun
esirlerinin olması, olmaz (uygun değildir). Siz, dünya malını
istiyorsunuz ve Allah, ahireti istiyor. Ve Allah; Azîz'dir, Hakîm'dir.

8 / ENFAL - 68Lev lâ kitâbun minallâhi sebeka le messekum fîmâ ehaztum azâbun azîm(azîmun).
Daha
önce (geçmişte), Allah tarafından eğer yazılmış olmasaydı (Levh-i
Mahfuz'da) sizin almış olduğunuz şeyler (fidye) konusunda mutlaka size
büyük bir azap dokunurdu.

8 / ENFAL - 69Fe kulû mimmâ ganimtum halâlen tayyiben vettekullâh(vettekullâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Artık
ganimet olarak aldığınız şeylerden helâl ve temiz olarak yeyiniz! Ve
Allah'a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur (mağfiret
edendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

8 / ENFAL - 70Yâ eyyuhen nebiyyu kul li
men fî eydîkum minel esrâ in ya'lemillâhu fî kulûbikum hayren yu'tikum
hayren mimmâ uhıze minkum ve yagfirlekum, vallâhu gafûrun
rahîm(rahîmun).


Ey Nebî (Peygamber)! Esirlerden elinizin altında bulunanlara de ki:
“Eğer Allah, kalbinizde hayır olduğunu bilirse; size, sizden
alınanlardan daha hayırlısı verilir ve size mağfiret eder. Ve Allah;
Gafur'dur, Rahîm'dir.”

8 / ENFAL - 71Ve in yurîdû hıyâneteke fe kad hânullâhe min kablu fe emkene minhum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Ve
şâyet onlar, sana ihanet etmek isterlerse, bu şekilde daha önce de
Allah'a ihanet etmişlerdi, o zaman onlardan (onlara karşı) sana
imkânlar verdi. Ve Allah; Alîm (en iyi bilen) ve Hakîm'dir (hikmet
sahibidir).

8 / ENFAL - 72İnnellezîne âmenû ve hâcerû
ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve
nasarû ulâike ba'duhum evliyâu ba'd(ba'dın), vellezîne âmenû ve lem
yuhâcirû mâ lekum min velâyetihim min şey'in hattâ yuhâcirû, ve
inistensarûkum fîd dîni fe aleykumun nasru illâ alâ kavmin beynekum ve
beynehum mîsâk(mîsâkun), vallâhu bimâ ta'melûne basîr(basîrun).


Muhakkak ki; âmenû
olan ve hicret eden (göç eden kimseler) ve mallarıyla ve nefsleriyle
(canlarıyla) Allah yolunda cihad edenler (savaşanlar), (onları)
barındıran (himaye eden) ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin
dostlarıdır. Onlar hicret edinceye kadar, onların velâyeti için, sizin
üzerinizde bir şey (sorumluluk) yoktur. Ve eğer onlar dîn konusunda
sizden
yardım isterlerse, sizin ve onların arasında bir misak (durumu) olması
hariç, o zaman yardım (etmek) üzerinizedir (üzerinize farzdır). Ve
Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görendir.

8 / ENFAL - 73Vellezîne keferû ba'duhum evliyâu ba'd(ba'dın), illâ tef'alûhu tekun fitnetun fîl ardı ve fesâdun kebîr(kebîrun).

Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur.

8 / ENFAL - 74Vellezîne âmenû ve hâcerû ve
câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu'minûne
hakkâ(hakkân), lehum magfiretun ve rizkun kerîm(kerîmun).


Ve âmenû
olanlar ve hicret (göç) eden kimseler ve Allah'ın yolunda cihad (savaş)
eden kimseler ve barındıran (himaye eden) ve yardım eden kimseler, işte
onlar, onlar gerçek mü'minlerdir. Onlar için mağfiret ve kerim rızık
vardır.

8 / ENFAL - 75Vellezîne âmenû min ba'du ve
hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba'duhum evlâ
biba'dın fî kitâbillâh(kitâbillâhi), innallâhe bi kulli şey'in
alîm(alîmun).


Ve bundan sonra âmenû
olup hicret eden (göç) eden kimseler ve sizinle beraber cihad eden
kimseler, işte onlar sizdendir. Allah'ın Kitab'ında rahim sahipleri
(akrabalar), birbirlerine daha yakındır. Muhakkak ki Allah, herşeyi en
iyi bilendir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
ENFAL Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tin Suresi Meali
» A'RAF Suresi Meali
» SAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: