www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 TEVBE Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

TEVBE Suresi Meali Empty
MesajKonu: TEVBE Suresi Meali   TEVBE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:09 pm

9 / TEVBE - 1Berâetun minallâhi ve resûlihî ilellezîne âhedtum minel muşrikîn (muşrikîne).

Müşriklerden, ahd aldığınız kimselere Allah'tan ve O'nun resûlünden bir beraattir (bir ihtardır).

9 / TEVBE - 2Fesîhû fil ardı erbeate eşhurin va'lemû ennekum gayru mu'cizîllâhi ve ennallâhe muhzîl kâfirîn(kâfirîne).

Artık yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve muhakkak ki siz, Allah'ı aciz
bırakamayacağınızı ve Allah'ın kâfirleri alçaltıcı olduğunu biliniz.

9 / TEVBE - 3Ve ezanun minallâhi ve
resûlihî ilen nâsi yevmel haccıl ekberi ennallâhe berîun minel
muşrikîne ve resûluh (resûluhu), fe in tubtum fe huve hayrun lekum, ve
in tevelleytum fa'lemû ennekum gayru mu'cizîllâh (mu'cizîllâhi), ve
beşşirillezîne keferû bi azâbin elîm(elîmin).


Ve büyük hac (Hacc'ul ekber) günü, Allah'tan ve O'nun resûlünden
insanlara bir bildiridir (ilândır). Muhakkak ki; Allah ve O'nun resûlü,
müşriklerden berîdir (uzaktır). Bundan sonra eğer tövbe ederseniz,
artık o (tövbe etmeniz) sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz
çevirirseniz, siz Allah'ı aciz bırakamayacağınızı biliniz. Ve kâfir
kimseleri elîm bir azap ile uyar (ikaz et).

9 / TEVBE - 4İllellezîne âhedtum minel
muşrikîne summe lem yankusûkum şey'en ve lem yuzâhirû aleykum ehaden fe
etimmû ileyhim ahdehum ilâ muddetihim, innallâhe yuhıbbul muttekîn
(muttekîne).


Müşriklerden ahd
aldığınız kimselerden, sonradan sizden bir şey eksiltmeyenler ve size
karşı birisiyle (hiç kimseyle) yardımlaşmayanlar müstesna. O taktirde
onlara, onların müddetine kadar ahdlerini tamamlayın. Muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever.

9 / TEVBE - 5Fe izenselehal eşhurul
hurumu faktulûl muşrikîne haysu vecedtumûhum ve huzûhum vahsurûhum
vak'udû lehum kulle marsad (marsadin), fe in tâbû ve ekâmûs salâte ve
âtûz zekâte fe hallû sebîlehum, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).


Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde
öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın).
Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan
sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o
taktirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur,
Rahîm'dir.

9 / TEVBE - 6Ve in ehadun minel
muşrikînestecâreke fe ecirhu hattâ yesmea kelâmallâhi summe eblighu
me'meneh(me'menehu), zâlike bi ennehum kavmun lâ ya'lemûn(ya'lemûne).


Ve eğer müşriklerden birisi senden yardım isterse, o taktirde, Allah'ın
kelâmını işitinceye kadar onu himaye et. Sonra onu emin olduğu yere
ulaştır. İşte bu, onların bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.

9 / TEVBE - 7Keyfe yekûnu lil muşrikîne
ahdun ındallâhi ve ınde resûlihî illellezîne âhedtum ındel mescidil
harâm(harâmi), fe mestekâmû lekum festekîmû lehum, innallâhe yuhıbbul
muttekîn(muttekîne).


Allah'ın ve O'nun resûlünün yanında müşriklerin nasıl bir ahdi olur? Mescid-i Haram yanında ahd
aldığınız kimseler müstesna. Artık sizin için ikâme ettikleri şeyde
(ahdlerini tutarlarsa) siz de onlar için ikâme edin (ahdinizi yerine
getirin). Muhakkak ki Allah; takva sahiplerini sever.

9 / TEVBE - 8Keyfe ve in yazherû aleykum
lâ yerkubû fîkum illen ve lâ zimmeh (zimmeten), yurdûnekum bi efvâhihim
ve te'bâ kulûbuhum, ve ekseruhum fâsikûn(fâsikûne).


Nasıl (ahdleri) olabilir ki? Eğer size karşı kuvvetlenirlerse
(birbirlerine arka çıkarlarsa) sizin hakkınızda bir yakınlık
(akrabalık) ve bir zimmet (ahdlerinizden dolayı sahip olduğunuz
hakları) gözetmezler ve onların kalpleri direndiği halde sizi
ağızlarıyla (sözleriyle) razı ederler ve onların çoğu fasıklardır.

9 / TEVBE - 9İşterev bi âyâtillâhi semenen kalîlen fe saddû an sebîlih(sebîlihî),innehum sâe mâ kânû ya'melûn(ya'melûne).
Allah'ın
âyetlerini az bir bedele sattılar. Böylece O'nun (Allah'ın) yolundan
(insanları) men ettiler (Sıratı Mustakîm'e insanların ulaşmasına mani
oldular). Muhakkak ki; onların yapmış oldukları kötü (fena) bir şey
(muhakkak ki; onlar, kötü bir şey yapmış oldular).

9 / TEVBE - 10Lâ yerkubûne fî mu'minin illen ve lâ zimmeh(zimmeten), ve ulâike humul mu'tedûn(mu'tedûne).
Mü'minler
hakkında bir yakınlık ve bir zimmet gözetmezler (mü'minlerin
alacaklarını ödemezler). İşte onlar, onlar hakka tecavüz edenler (haddi
aşanlar)dır.

9 / TEVBE - 11Fe in tâbû ve ekâmus salâte ve âtuz zekâte fe ıhvânukum fîd dîn (dîni), ve nufassılul âyâti li kavmin ya'lemûn(ya'lemûne).
Bundan
sonra eğer onlar, (resûlün önünde Allah'a ulaşmayı dileyerek) tövbe
ederlerse ve namazı ikâme ederlerse (kılarlarsa) ve zekâtı verirlerse
artık (onlar), sizin dînde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir kavim
(topluluk) için âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz.

9 / TEVBE - 12Ve in nekesû eymânehum min
ba'di ahdihim ve ta'anû fî dînikum fe kâtilû eimmetel kufri innehum lâ
eymâne lehum leallehum yentehûn(yentehûne).


Ve ahdlerinden sonra şâyet yeminlerini
bozarlarsa ve dîniniz hakkında dil uzatırlarsa o taktirde küfrün
önderleri ile savaşın. Çünkü onların (muhakkak ki; onların), yeminleri yoktur. Böylece (umulur ki) vazgeçerler.

9 / TEVBE - 13E lâ tukâtilûne kavmen
nekesû eymânehum ve hemmû bi ihrâcir resûli ve hum bedeûkum evvele
merreh(merretin), e tahşevnehum, fallâhu ehakku en tahşevhu in kuntum
mu'minîn(mu'minîne).


Yeminlerini bozan bir kavimle savaşmayacak mısınız? Ve (onlar) resûlü
(yurdundan) çıkarmaya kalkıştılar (karar verdiler) ve sizinle (savaşa)
ilk defa başlayanlar onlardır. Onlardan korkuyor musunuz? (Halbuki)
Allah, şâyet mü'minlerseniz, O'ndan korkmanız için daha çok hak
sahibidir.

9 / TEVBE - 14Kâtilûhum yuazzibhumullâhu bi eydîkum ve yuhzihim ve yansurkum aleyhim ve yeşfi sudûre kavmin mu'minîn(mu'minîne).
Onlarla
savaşın. Allah sizin ellerinizle onları azaplandırır ve onları
alçaltır. Ve onlara karşı size yardım eder (zafere ulaştırır). Ve
mü'minler kavminin göğüslerine şifa verir (iyileştirir, ferahlatır).

9 / TEVBE - 15Ve yuzhib gayza kulûbihim, ve yetûbullâhu alâ men yeşâ'u, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Ve
onların kalplerindeki öfkeyi giderir. Ve Allah, dilediği kimsenin
tövbesini kabul eder. Ve Allah; Alîm'dir (bilen), Hakîm'dir (hikmet
sahibi, hüküm sahibi).

9 / TEVBE - 16Em hasibtum en tutrekû ve
lemmâ ya'lemillâhullezîne câhedû minkum ve lem yettehızû min dûnillâhi
ve lâ resûlihî ve lel mu'minîne ve lîceh(lîceten), vallâhu habîrun bi
mâ ta'melûn(ta'melûne).


Yoksa siz Allah'ın, sizden savaşanları ve Allah'tan ve O'nun resûlünden
ve mü'minlerden başkasını dost edinmeyenleri bilmesine rağmen,
bırakılacağınızı mı sandınız? Ve Allah, yaptığınız şeylerden
haberdardır.

9 / TEVBE - 17Mâ kâne lil muşrikîne en
ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike
habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne).


Müşriklerin, Allah'ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin
(nefslerinin) küfürlerine (inkârlarına, kâfirliklerine) şahitler iken.
İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar, ateşte ebedî kalacak
olanlardır.

9 / TEVBE - 18İnnemâ ya'muru mesâcidallâhi
men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve ekâmes salâte ve âtez zekâte ve
lem yahşe illâllâhe fe asâ ulâike en yekûnû minel muhtedîn(muhtedîne).


Allah'ın mescidlerini ancak, Allah'a ve ahiret gününe (ruhu ölmeden
evvel Allah'a ulaştırma gününe) îmân eden ve namazı ikame eden ve zekât
veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte
onların böylece hidayete erenlerden olması umulur.

9 / TEVBE - 19E cealtum sikâyetel hâcci ve
ımâretel mescidil harâmi ke men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve
câhede fî sebilillâh(sebilillâhi), lâ yestevûne ındallâh(ındallâhi),
vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).


Siz hac edenlere su verilmesini, Mescid-i Haram'ın imar edilmesini,
Allah'a ve yevm'il âhire îmân eden ve Allah yolunda cihad eden kimse
gibi (onunla bir) mi tuttunuz? (Onlar) Allah katında müsavi (eşit)
değildir. Ve Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez.

9 / TEVBE - 20Ellezîne amenû ve hâcerû ve
câhedû fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim a'zamu dereceten
ındallâh(ındallâhi) ve ulâike humul fâizûn (fâizûne).


Âmenû olan ve hicret (göç) eden kimselerin, malları ve canları ile
Allah yolunda cihad eden kimselerin, Allah'ın katında en büyük
dereceleri vardır. Ve işte onlar, onlar kurtuluşa erenlerdir.

9 / TEVBE - 21Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetin minhu ve rıdvânin ve cennâtin lehum fîhâ naîmun mukîm(mukîmun).
Rab'leri,
kendinden (O'ndan) bir rahmet ile ve bir rıdvan (razı oluş ile) ve
cennetler ile onları müjdeler. Onlar için, orada devamlı (daimî)
ni'metler vardır.

9 / TEVBE - 22Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), innallâhe indehû ecrun azîm (azîmun).

(Onlar), orada ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar. Muhakkak o Allah ki; O'nun katında, ecrul azîm (büyük bir ecir, bedel) vardır.

9 / TEVBE - 23Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tettehızû âbâekum ve ihvânekum evliyâe inistehabbûl kufre alel îmâni,
ve men yetevellehum minkum fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).


Ey âmenû
olanlar! Îmâna karşı (îmânın üstüne), îmândan üstün tutarak şâyet küfrü
severlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Ve sizden
kim onlara dönerse işte onlar, onlar zalimlerdir.

9 / TEVBE - 24Kul in kâne âbâukum ve
ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve
emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu
terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî
fe terabbesû hattâ ye' tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl
kavmel fasikîn(fasikîne).


De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve
zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada
uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı
olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah'tan ve O'nun resûlünden ve
O'nun (Allah'ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık
Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini
(topluluğunu) hidayete erdirmez.

9 / TEVBE - 25Lekad nasarakumullâhu fî
mevâtıne kesîretin ve yevme huneynin iz a'cebetkum kesretukum fe lem
tugni ankum şey'en ve dâkat aleykumul ardu bi mâ rehubet summe
velleytum mudbirîne.


Andolsun ki; Allah, size birçok savaş yerinde ve Huneyn günü yardım
etti. Çokluğunuz hoşunuza gittiği halde (hoşunuza gitmesine rağmen)
artık size bir fayda (bir şey) vermedi. Yeryüzünün genişliğine rağmen
size dar geldi. Sonra arkanıza geri döndünüz.

9 / TEVBE - 26Summe enzelallâhu sekînetehu
alâ resûli-hî ve alel mu'minîne ve enzele cunûden lem terev-hâ ve
azzebellezîne keferû ve zâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne).


Sonra Allah, resûlünün ve mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi. Ve
sizin onu göremediğiniz bir ordu indirdi ve kâfirleri azaplandırdı. Ve
işte bu, kâfirlerin cezasıdır.

9 / TEVBE - 27Summe yetûbullâhu min ba'di zâlike alâ men yeşâ'u, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Daha
sonra da bunun ardından Allah, dilediği kimsenin tövbesini kabul eder.
Ve Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir) ve Rahîm'dir (rahmet nurunu
yollayandır).

9 / TEVBE - 28Yâ eyyuhellezîne âmenû
innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrebul mescidel harâme ba’de âmihim
hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe,
innallâhe alîmun hakîm(hakîmun).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Müşrikler sadece bir necistir
(pisliktir). Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve
eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah şâyet dilerse (Kendi) fazlından
sizi yakında zenginleştirecektir. Muhakkak ki Allah; Alîm'dir,
Hakîm'dir.

9 / TEVBE - 29Kâtilûllezîne lâ yu’minûne
billâhi ve lâ bil yevmil âhıri ve lâ yuharrimûne mâ harremallâhu ve
resûluhu ve lâ yedînûne dînel hakkı minellezîne ûtûl kitâbe hattâ
yu’tûl cizyete an yedin ve hum sâgirûn(sâgirûne).


Kitap verilenlerden, Allah'a ve yevm'il âhire (Allah'a ulaşma gününe)
inanmayan kimselerle ve Allah'ın ve O'nun Resûl'ünün haram ettiğini
haram etmeyenlerle ve hak dîni, dîn edinmeyenlerle, onlar küçük düşüp,
cizyeyi elleriyle verinceye kadar savaşın.

9 / TEVBE - 30Ve kâletil yahûdu
uzeyrunibnullâhi ve kâletin nasârel mesîhubnullâh(mesîhubnullâhi)
zâlike kavluhum bi efvâhihim yudâhiûne kavlellezîne keferû min
kabl(kablu) kâtelehumullâh(kâtelehumullâhu) ennâ yu'fekûn(yu'fekûne).


Ve yahudiler: “Üzeyir Allah'ın oğludur.” dediler ve nasraniler: “Mesih
Allah'ın oğludur.” dediler. Onların ağızlarıyla söylediği bu sözler,
daha önce inkâr eden kimselerin sözlerine benziyor. Allah onları
öldürsün. Nasıl da döndürülüyorlar.

9 / TEVBE - 31İttehazû ahbârehum ve
ruhbânehum erbâben min dûnillâhi vel mesîhabne meryem(meryeme), ve mâ
umirû illâ li ya'budû ilâhen vâhidâ (vâhiden),lâ ilâhe illâ huve,
subhânehu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).


Onlar, ahbarları (dîn adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem
oğlu Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler. Tek bir ilâha kul
olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur.
(Onların) şirk koştukları şeylerden O (Allah), münezzehtir.

9 / TEVBE - 32Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye'ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).
(Onlar)
ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler
kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.

9 / TEVBE - 33Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).

Resûl'ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen odur.

9 / TEVBE - 34Yâ eyyuhellezîne âmenû inne
kesîren minel ahbâri ver ruhbâni le ye'kulûne emvâlen nâsi bil bâtıli
ve yasuddûne an sebîlillâh(sebîlillâhi), vellezîne yeknizûnez zehebe
vel fıddate ve lâ yunfikûnehâ fî sebîlillâhi fe beşşirhum bi azâbin
elîm(elîmin).


Ey âmenû
olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Muhakkak ki;
ahbarlardan (yahud âlimlerden) ve ruhbanlardan (rahiplerden) çoğu,
mutlaka insanların mallarını bâtılla (boş yere, haksız olarak) yerler
ve Allah'ın yolundan engellerler (mani olurlar). Ve altın ve gümüşü
biriktiren ve onu Allah yolunda infâk etmeyen kimseler; artık onlara
elîm azabı haber ver.

9 / TEVBE - 35Yevme yuhmâ aleyhâ fî nâri
cehenneme fe tukvâ bihâ cibâhuhum ve cunûbuhum ve zuhûruhum, hâzâ mâ
keneztum li enfusikum fe zûkû mâ kuntum teknizûn(teknizûne).


Cehennem ateşinde üzerlerinde (demir) kızdırıldığı gün, böylece onunla,
onların alınları, yanları, sırtları dağlanır. Bu, kendiniz (nefsiniz)
için biriktirdiğiniz şeylerdir. Böylece biriktirmiş olduğunuz şeyleri
tadın!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

TEVBE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: TEVBE Suresi Meali   TEVBE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:09 pm

9 / TEVBE - 36İnne iddeteş şuhûri
indallâhisnâ aşere şehren fî kitâbillâhi yevme halakas semâvâti vel
arda minhâ erbeatun huruma(hurumun) zâliked dînul kayyimu fe lâ tazlimû
fîhinne enfusekum ve kâtilûl muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum
kâffeh(kâffeten), va'lemû ennallâhe meal muttekîn(muttekîne).


Muhakkak ki; Allah'ın kitabında (ifade edildiği üzere) ayların adedi,
Allah'ın indinde semaların (göklerin) ve yerin yaratıldığı gün (zaman)
12'dir (12 olarak dizayn edilmiştir). Onlardan dördü haram (aylar)dır.
Bu (dîn), kayyum olan dîndir. Artık onların içinde (o aylarda)
nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin
hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak Allah, takva sahipleri ile
beraberdir.

9 / TEVBE - 37İnnemen nesîu ziyâdetun fîl
kufri yudallu bihillezîne keferû yuhillûnehu âmen ve yuharrimûnehu âmen
li yuvâtiû iddete mâ harremallâhu fe yuhillû mâ
harremallâh(harremallâhu), zuyyine lehum sûu a'mâlihim, vallâhu lâ
yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).


(Haram ayları) terketmek (ertelemek) ancak küfürde artıştır. Kâfirler
onunla saptırılır. Allah'ın haram ettiği şeyin (haram ayların) adedinin
(müddetinin) uyması için onu (tehir edilen, ertelenen ayı) bir yıl
helâl sayarlar ve onu (tehir edilen, ertelenen ayı) bir yıl haram
sayarlar. Böylece Allah'ın haram ettiği şeyi helâl sayarlar. Onların
kötü amelleri onlara süslendi (güzel gösterildi). Ve Allah, kâfir kavmi hidayete erdirmez.

9 / TEVBE - 38Yâ eyyuhellezîne âmenû mâ
lekum izâ kîle lekumunfirû fî sebîlillâhissâkaltum ilel ard(ardi), e
radîtum bil hayâtid dunyâ minel âhireh(âhireti), fe mâ metâul hayâtid
dunyâ fîl âhireti illâ kalîl(kalîlun).


Ey âmenû
olanlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya inananlar)! Sizene oldu? Size,
“Allah'ın yolunda cihada çıkın (nefsinizle cihad ederek, ruhunuzu
Allah'a ulaştırın) (düşmanlarınızla, kâfirlerle cihad edin).” denildiği
zaman, siz (bulunduğunuz) yere meyledip kaldınız (ruhunuz Allah'a doğru
yola çıkmadı) (İslâm ordusu içinde savaşa katılmadınız). Ahiretten
(ruhunuzu Allah'a ulaştırmaktan) (vazgeçip) dünya hayatına mı razı
oldunuz? Dünya hayatının metaı, (malı, faydası) ahiretten (ruhu Allah'a
ulaştırmaktan) daha azdır.

9 / TEVBE - 39İllâ tenfirû yuazzibkum
azâben elîmen ve yestebdil kavmen gayrekum ve lâ tedurrûhu şey'â
(şeyen), vallâhu alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).


Sefere çıkmanız (Allah'a ulaşmak için ruhunuzu Sıratı Mustakîm'e
ulaştırmanız) hariç, (savaşa gönüllü olarak katılmadığınız taktirde)
size elîm bir azapla azap eder. Ve sizden başka bir kavimle (sizi)
değiştirir. O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Ve Allah, herşeye
kaadirdir.

9 / TEVBE - 40İlla tensurûhu fe kad
nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri
iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu
sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale
kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu
azîzun hakîm (hakîmun).


O'na sizin yardım etmeniz dışında (etmediğinizde) o zaman Allah, O'na
(Resûl'e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, O'nu (Mekke'den) çıkardığı
(çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi
mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki;
Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekînetini
indirdi.Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin
sözünü sufli kıldı. Ve Allah'ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah;
Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).

9 / TEVBE - 41İnfirû hıfâfen ve sikâlen ve
câhidû bi emvâlikum ve enfusikum fî sebîlillâh(sebîlillâhi), zâlikum
hayrun lekum in kuntum ta'lemûn(ta'lemûne).


Hafif ve ağır (süvari ve piyade) olarak (sefere) çıkın ve mallarınızla
ve canlarınızla (nefslerinizle) Allah yolunda cihad edin (savaşın).
İşte bu, eğer bilmiş olsanız, sizin için daha hayırlıdır.

9 / TEVBE - 42Lev kâne aradan karîben ve
seferen kâsıden lettebeûke ve lâkin beudet aleyhimuş şukkah(şukkatu),
ve seyahlifûne billâhi levisteta'nâ leharecnâ meakum, yuhlikûne
enfusehum, vallâhu ya'lemu innehum le kâzibûn(kâzibûne).


Eğer yakın olan bir dünya malı (ganimet) ve rahat bir sefer olsaydı,
elbette sana tâbî olurlardı ve lâkin meşakkatli (sefer) onlara uzak
geldi. “Şâyet gücümüz yetseydi elbette sizinle beraber çıkardık” diye
Allah'a yemin edeceklerdir. Kendilerini (nefslerini) helâk ediyorlar. Ve Allah, onların gerçekten yalancılar olduğunu bilir.

9 / TEVBE - 43Afallâhu ank(anke), lime ezinte lehum hattâ yetebeyyene lekellezîne sadakû ve ta'lemel kâzibîn(kâzibîne).

Allah seni affetti, sadık olanlar sana belli oluncaya ve yalancıları
bilinceye (öğreninceye) kadar niçin (beklemeyip) onlara izin verdin?

9 / TEVBE - 44Lâ yeste'zinukellezîne
yu'minûne billâhi vel yevmil âhiri en yucâhidû bi emvâlihim ve
enfusihim,vallâhu alîmun bil muttekîn(muttekîne).


Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaşma gününe) îmân
eden kimseler, malları ve canları ile cihad etmek konusunda senden izin
istemezler. Ve Allah, takva sahiplerini bilir.

9 / TEVBE - 45İnnemâ yeste'zinulkellezîne
lâ yu'minûne billâhi vel yevmil âhiri vertâbet kulûbuhum fe hum fî
reybihim yetereddedûn(yetereddedûne).


Senden sadece Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar ve kalpleri şüpheye
düşmüş olanlar izin isterler. Artık onlar, kendi şüpheleri içinde
tereddüt ederler (bocalarlar).

9 / TEVBE - 46Ve lev erâdûl hurûce le eaddû lehû uddeten ve lâkin kerihallâhunbiâsehum fe sebbetahum ve kîlak'udû meal kâidîn (kâidîne).
Ve
eğer çıkmak isteselerdi onun (savaş) için elbette bir hazırlık
yaparlardı. Ve fakat Allah, onların durumunu kerih gördü. Böylece
onları alıkoydu ve onlara: “Geri kalanlarla (oturanlarla) beraber
oturun.” dendi.

9 / TEVBE - 47Lev harecû fîkum mâ zâdûkum
illâ habâlen ve lâ evdaû hılâlekum yebgûnekumul fitneh(fitnete), ve
fîkum semmâûne lehum, vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne).


Eğer sizin aranızda (savaşa) çıksalardı, size kötülüğü arttırmalarından
başka bir şey yapmazlardı. Sizin içinizde fitne çıkmasını isterler ve
mutlaka sizin aranızda gayret gösterirler. Sizin aranızda onları
dinleyecek olanlar var ve Allah zalimleri bilendir.

9 / TEVBE - 48Lekadibtegûl fîtnete min kablu ve kallebû lekel umûre hattâ câel hakku ve zahere emrullâhi ve hum kârihûn(kârihûne).
Andolsun
ki; daha önce de fitne çıkarmak istediler ve hak gelinceye kadar sana
(birtakım) işler çevirdiler. Ve onlar, kârihûn (kerih görenler)
olmalarına rağmen (istememelerine rağmen) Allah'ın emri zahir oldu
(açığa çıktı, belli oldu).

9 / TEVBE - 49Ve minhum men yekûlu'zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fîl fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bil kâfîrin(kâfîrine).
Ve
onlardan biri: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.” der. Onlar
fitneye düşmüş değiller mi? Ve muhakkak ki; cehennem, kâfirleri mutlaka
ihata edicidir (kuşatıcıdır).

9 / TEVBE - 50İn tusıbke hasenetun
tesu'hum, ve in tusıbke musîbetun yekûlû kad ehaznâ emrenâ min kablu ve
yetevellev ve hum ferihûn(ferihûne).


Eğer sana bir hasene isabet ederse (bu), onları üzer ve eğer sana bir
musîbet isabet ederse: “Biz daha önce tedbirimizi almıştık.” derler ve
sevinerek dönüp giderler.

9 / TEVBE - 51Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).
De
ki: “Allah'ın bize yazdığı şeyden başkası, bize asla isabet etmez. O,
bizim Mevlâ'mızdır.” Ve artık mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler.

9 / TEVBE - 52Kul hel terabbesûne binâ
illâ ıhdel husneyeyn(husneyeyni) ve nahnu neterabbesu bikum en
yusîbekumullâhu bi azâbin min indihî ev bi eydînâ, fe terabbasû innâ
meakum muterabbisûn(muterabbisûne).


De ki: “Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz?
Ve biz (de) Allah'ın, O'nun katından veya bizim elimizle size bir azap
isabet ettirmesini bekliyoruz. Artık siz (de) bekleyin! Muhakkak ki;
biz de sizinle beraber bekleyenleriz.

9 / TEVBE - 53Kul enfikû tav’an ev kerhen len yutekabbele minkum, innekum kuntum kavmen fâsikîn(fâsikîne).

De ki: “Kerih görerek veya gönül rızası ile de infâk etseniz, sizden asla kabul edilmez. Çünkü siz fasık bir kavim oldunuz.”

9 / TEVBE - 54Ve mâ meneahum en tukbele
minhum nefekâtuhum illâ ennehum keferû billâhi ve bi resûlihî ve lâ
ye’tûnes salâte illâ ve humkusâlâ ve lâ yunfikûne illâ ve hum
kârihûn(kârihûne).


Ve onların infâklerinin, onlardan kabul edilmesine mani olan şey, ancak
Allah'ı ve O'nun resûllerini inkâr etmeleri ve namaza üşenerek
gelmeleri ve onların ancak kerih görerek infâk etmeleridir.

9 / TEVBE - 55Fe lâ tu’cibke emvâluhum ve
lâ evlâduhum, innemâ yurîdullâhu li yuazzibehum bihâ fîl hayâtid dunyâ
ve tezheka enfusuhum ve hum kâfirûn(kâfirûne).


Artık onların malları ve evlâtları (da) senin hoşuna gitmesin. Allah
dünya hayatında onları, onunla (onlarla) azaplandırmayı ve onların
nefslerinin (canlarının), kâfir olarak çıkmasını ister.

9 / TEVBE - 56Ve yahlifûne billâhi innehum le minkum, ve mâ hum minkum ve lâkinnehum kavmun yefrekûn(yefrekûne).

Onlar, sizden olmadıkları halde mutlaka sizden olduklarına Allah'a yemin ederler. Onlar, korkak bir kavimdir (topluluktur).

9 / TEVBE - 57Lev yecidûne melce’en ev magârâtin ev muddehalen le vellev ileyhi ve hum yecmehûn(yecmehûne).
Eğer
onlar, sığınacak bir yer veya mağara(lar) veya girilecek bir yer
bulsalardı, mutlaka oraya yönelip, süratle koşarlardı (kaçarlardı).

9 / TEVBE - 58Ve minhum men yelmizuke fis sadakât(sadakâti), fe in u’tû minhâ radû ve in lem yu’tav minhâ îzâ hum yeshatûn(yeshatûne).
Ve
onlardan, sadakalar konusunda seni ayıplayan kimseler vardır. Öyle ki
eğer ondan (sadakadan, ganimetten) onlara verilirse razı olurlar ve
ondan verilmezse, o zaman kızarlar.

9 / TEVBE - 59Ve lev ennehum radû mâ
âtâhumullâhu ve resûluhu ve kâlû hasbunâllâhu se yu’tinâllâhu min
fadlihî ve resûluhû innâ ilâllâhi râgıbûn(râgıbûne).


Ve eğer onlar, gerçekten Allah'ın ve O'nun resûlünün onlara verdiği
şeye (ganimet payına) razı olsalardı: “Allah bize kâfidir, Allah ve
O'nun resûlü bize yakında fazlından verecek. Muhakkak ki; biz Allah'a
rağbet edenleriz.” derlerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

TEVBE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: TEVBE Suresi Meali   TEVBE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:09 pm

9 / TEVBE - 60İnnemas sadakâtu lil fukarâi
vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi
vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnissebîl(vebnissebîli), farîdaten
minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).


Muhakkak ki; sadaka, Allah'tan bir farz olarak fakirler ve miskinler
(yoksullar) ve memurlar (zekât toplayıcılar) içindir. Ve kalpleri
(İslâm'a) ısındırılacak olanlara ve kölelere (harcamaya) ve borçlulara
ve Allah yolunda (olanlara) ve yolculara aittir. Ve Allah, bilendir,
hüküm sahibidir.

9 / TEVBE - 61Ve minhumullezîne yu’zûnen
nebiyye ve yekûlûne huve uzun(uzunun), kul uzunu hayrin lekum yu’minu
billâhi ve yu’minu lil mu’minîne ve rahmetun lillezîne âmenû minkum,
vellezîne yu’zûne resûlallâhi lehum azâbun elîm(elîmun).


Onlardan nebîye eza (eziyet) eden kimseler: “O bir kulak (gibi)dir,
(her söyleneni dinler, inanır).” diyorlar. De ki: “O, sizin için hayrın
kulağıdır (sözünüzü işitir, kabul eder; bilmemesinden değil, sizi
tekzip etmemesinden dolayı hayrın kulağıdır). Ve Allah'a inanır ve
mü'minlere inanır. Ve sizden âmenû
olanlar için bir rahmettir. Allah'ın resûlüne eza edenlere (ona
yakışıksız söz söyleyenlere, ayıplayanlara), onlara, elîm bir azap
vardır.

9 / TEVBE - 62Yahlifûne billâhi lekum li yurdûkum, vallâhu ve resûluhû ehakku en yurdûhu in kânû mu’minîn(mu’minîne).

Sizi razı etmek için Allah'a yemin ederler ve eğer mü'minlerse (mü'min olsalardı), Allah ve resûlü, razı edilmeleri için daha çok hak sahibidir.

9 / TEVBE - 63E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu).
Allah
ve O'nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka
orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı?
İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir).

9 / TEVBE - 64Yahzerul munâfikûne en
tunezzele aleyhim sûretun tunebbiuhum bi mâ fî kulûbihim, kulistehziu,
innallâhe muhricun mâ tahzerûn(tahzerûne).


Münafıklar, onların kalplerinde olan şeyi onlara haber veren bir
surenin onlara indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: “Alay edin.
Muhakkak ki Allah, çekindiğiniz (gizlediğiniz) şeyi açığa çıkarandır.”

9 / TEVBE - 65Ve lein se’eltehum le
yekûlunne innemâ kunnâ nahûdu ve nel’ab(nel’abu), kul e billâhi ve
âyâtihî ve resûlihî kuntum testehziûn (testehziûne).


Ve eğer onlara sorarsan mutlaka: “Biz sadece lâfa dalmıştık ve
eğleniyorduk.” diyecekler. De ki: “Siz, Allah ile O'nun âyetleri ve
O'nun resûlü ile mi alay ediyordunuz?”

9 / TEVBE - 66Lâ ta’tezirû kad kefertum ba’de îmânikum, in na’fu an tâifetin minkum nuazzib tâifeten bi ennehum kânû mucrimîn(mucrimîne).
Özür
beyan etmeyin. Siz, îmânınızdan sonra inkâr etmiştiniz. Eğer sizden bir
grubu affetsek de suçlu olmalarından dolayı bir (diğer) gruba da azap
edeceğiz.

9 / TEVBE - 67El munâfikûne vel munâfikâtu
ba’duhum min ba’d(ba’din), ye’murûne bil munkeri ve yenhevne anil
ma’rûfi ve yakbidûne eydiyehum nesûllâhe fe nesiyehum innel munâfıkîne
humul fâsikûn(fâsikûne).


Münafık erkekler ve münafık kadınlar, birbirlerindendir. Münkeri
(kötülüğü) emrederler ve ma'ruftan (iyilikten) nehyederler
(yasaklarlar) ve ellerini sıkarlar (cimrilik ederler). (Onlar), Allah'ı
unuttular böylece (O da) onları unuttu. Muhakkak ki münafıklar,
fasıklardır.

9 / TEVBE - 68Vaadallâhul munâfikîne vel
munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve
leanehumullâh(leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun).


Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere, orada ebedî
kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve
Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikâme edilmiş olan (devamlı
kılınan) bir azap vardır.

9 / TEVBE - 69Kellezîne min kablikum kânû
eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâ(evlâden), festemteû
bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemastemteallezîne min kablikum
bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’mâluhum fid dunyâ
vel âhıreh(âhıreti), ve ulâike humul hâsirûn (hâsirûne).


Sizden önceki kimseler gibisiniz. Kuvvet olarak, mal ve evlât olarak
daha çoktular, sizden daha kuvvetli idiler (oldular). Böylece nasipleri
kadar faydalandılar (metalandılar), sizden önceki kimselerin kendi
nasipleri kadar faydalandığı gibi siz de nasibiniz kadar faydalandınız.
Ve (dünya metaına) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onlar, onların
amelleri heba oldu (boşa gitti). İşte onlar, hüsrana uğrayanlardır.

9 / TEVBE - 70E lem ye’tihim nebeullezîne
min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi
medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil
beyyinat(beyyinati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû
enfusehum yazlimûn(yazlimûne).


Onlardan öncekilerin; Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve İbrâhîm
kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi gelmedi mi?
Onlara (kendi) resûlleri, beyyineler (açık deliller) getirdi. Öyleyse
Allah, onlara zulmetmedi. Ve lâkin onlar, kendilerine zulmettiler.

9 / TEVBE - 71Vel mu’minûne vel mu’minâtu
ba’duhum evlîyâu ba’d(ba’din), ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil
munkeri ve yukîmûnas salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve
resûleh(resûlehu), ulâike se yerhamuhumullâh(yerhamuhumullâhu),
innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).


Ve mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır.
Ma'ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı
ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O'nun resûlüne itaat
ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah;
Azîz'dir, Hakîm'dir.

9 / TEVBE - 72Vaadallâhul mu’minîne vel
mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine
tayyibeten fî cennâti adn(adnin), ve rıdvânun minallâhi ekber(ekberu),
zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).


Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara orada ebedî kalacakları,
altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel
meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah'tan bir rızadır
(Allah'ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük
kurtuluştur).

9 / TEVBE - 73Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).
Ey
nebî (peygamber)! Münafıklarla ve kâfirlerle cihad et (savaş). Ve
onlara sert (katı) davran. Ve onların barınacağı yer cehennemdir ve
gidilen yer (dönüş yeri), ne kötü.

9 / TEVBE - 74Yahlifûne billâhi mâ kâlû,
ve lekad kâlû kelimetel kufri ve keferû ba’de islâmihim ve hemmû bi mâ
lem yenâlû, ve mâ nekamû illâ en egnâhumullâhu ve resûluhu min
fadlih(fadlihi), fe in yetûbû yeku hayren lehum, ve in yetevellev
yuazzibhumullâhu azâben elîmen fid dunyâ vel âhıreh(âhıreti), ve mâ
lehum fîl ardı min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).


Andolsun ki; “küfür” kelimesini söyledikleri halde, Allah'a söylemediklerine yemin
ederler. Ve İslâmlıklarından sonra inkâr ettiler. Nail olamayacakları
(yapamayacakları) ve intikam almak istedikleri şey sadece Allah'ın ve
Resûl'ünün onları, fazlından zenginleştirmiş olması. Artık tövbe
ederlerse onlar için hayırlı olur. Ve şâyet dönerlerse (îmândan geri),
Allah onları elîm azapla dünyada ve ahirette azaplandırır. Ve onların,
yeryüzünde bir dostu ve yardımcısı yoktur.

9 / TEVBE - 75Ve minhum men âhedallâhe le in âtânâ min fadlihî Le nessaddekanne ve le nekûnenne mines sâlihîn(sâlihîne).
Onlardan
(bazı) kimseler: “Eğer (Allah), Kendi fazlından bize verirse, elbette
mutlaka sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz.” diye, Allah'a ahd verdiler.

9 / TEVBE - 76Fe lemmâ âtâhum min fadlihî bahılû bihî ve tevellev ve hum mu’ridûn(mu’ridûne).

Bundan sonra onlara (Allah), Kendi fazlından verince, onunla (verdiği
şeyle) cimri oldular. Ve onlar, yüz çeviren kimseler olarak
(ahdlerinden) döndüler.

9 / TEVBE - 77Fe a’kabehum nifâkan fî kulûbihim ilâ yevmi yelkavnehu bi mâ ahlefullâhe mâ vaadûhu ve bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne).
Böylece
O'na (Allahû Tealâ'ya) vaadettikleri şeyi, Allah'a karşı yerine
getirmediklerinden ve yalan söylemiş olduklarından dolayı, (onların bu
yaptıklarının) sonucunda (Allah), onların kalplerine, onunla
karşılaşacakları güne kadar nifak duygusu verdi.

9 / TEVBE - 78E lem ya’lemû ennallâhe ya’lemu sırrehum ve necvâhum ve ennallâhe allamul guyûb(guyûbi).
Allah'ın,
onların sırlarını ve fısıldaşmalarını bildiğini bilmiyorlar mı? Ve
muhakkak ki; Allah, gaybte olanları (gayb bilgilerini) çok iyi bilir.

9 / TEVBE - 79Ellezîne yelmizûnel
muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ
cuhdehum fe yesharûne minhum sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun
elîm(elîmun).


Onlar (o kimseler), mü'minlerden zengin olanları (zekâttan fazla olarak
gönüllü teberruda bulunan kişileri) ve cehdlerinden (emek ve
çabalarından) başka bir şey bulamayanları, sadaka konusunda
ayıplıyorlar. Böylece onlarla alay ediyorlar. Allah da onlarla alay
etti. Ve onlar için elîm azap vardır.

9 / TEVBE - 80İstagfir lehum ev lâ
testagfir lehum, in testagfir lehum seb’îne merreten fe len
yagfirallâhu lehum, zâlike bi ennehum keferû billâhi ve
resûlih(resûlihi), vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne).


Onlar için mağfiret dile veya onlar için mağfiret dileme. Eğer yetmiş
kere mağfiret dilesen de Allah, onları asla mağfiret etmez. İşte bu,
Allah'ı ve O'nun Resûl'ünü inkâr etmeleri sebebiyledir. Ve Allah, fasık
kavmi hidayete erdirmez.

9 / TEVBE - 81Ferihal muhallefûne bi
mak’adihim hılâfe resûlillâhi ve kerihûen yucâhidû bi emvâlihim ve
enfusihim fî sebîlillâhi ve kâlû lâ tenfirû fîl harr(harri), kul nâru
cehennemeeşeddu harrâ(harren), lev kânû yefkahûn(yefkahûne).


Geri kalanlar (münafıklar), Allah'ın Resûl'üne muhalefet ederek
(hilâfında olarak) kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda
malları ve nefsleri (canları) ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve:
“Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha
şiddetli sıcaktır.” Keşke idrak etmiş olsalardı.

9 / TEVBE - 82Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâ(kesîren), cezâen bi mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Artık kesbettikleri (kazandıkları) şeyler dolayısıyla ceza (bedel, karşılık) olarak az gülsünler ve çok ağlasınlar.

9 / TEVBE - 83Fe in receakallâhu ilâ
tâifetin minhum feste’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû maiye ebeden
ve len tukâtilû maiye aduvv(aduvven), innekumradîtum bil ku’ûdi evvele
merretin fak’udû meal hâlifîn(hâlifîne).


Bundan sonra Allah, seni onlardan (geri kalan münafıklardan) bir grubun
yanına döndürdüğü zaman senden (cihada) çıkmak için izin isterlerse o
zaman onlara de ki: “Benimle beraber ebediyyen asla çıkamazsınız ve
benimle beraber asla düşmanla savaşamazsınız. Çünkü siz, ilk defa
oturmaya (geri kalmaya) razı oldunuz. Artık geri kalanlarla beraber
oturun.

9 / TEVBE - 84Ve lâ tusalli alâ ehadin
minhum mâte ebeden ve lâ tekum alâ kabrih(kabrihi), innehum keferû
billâhi ve resûlihî ve mâtû ve hum fâsikûn (fâsikûne).


Onlardan ölen bir kimsenin üzerine, namazı ebediyyen (hiçbir zaman)
kılma ve onun kabri başında durma. Çünkü onlar, Allah'ı ve O'nun
Resûl'ünü inkâr ettiler ve onlar fasık(lar) olarak öldüler.

9 / TEVBE - 85Ve Lâ tu’cibke emvâluhum ve
evlâduhum, innemâ yurîdullâhu en yuazzibehum bihâ fîd dunyâ ve tezheka
enfusuhum ve hum kâfirûn(kâfirûne).


Ve onların malları ve evlâtları, senin hoşuna gitmesin (seni
imrendirmesin). Allah dünya hayatında, onlarla (onların malları ve
evlâtları ile) onlara azap etmek ister ve onların nefslerinin
(canlarının) kâfir olarak çıkmasını ister.

9 / TEVBE - 86Ve izâ unzilet sûretun en
âminû billâhi ve câhidû mearesûlihiste’zeneke ulût tavli minhum ve
kâlûzernâ nekun meal kâ’ıdîn(kâ’ıdîne).


Ve Allah'a âmenû
olmak (Allah'a ulaşmayı dilemek) ve O'nun Resûl'ü ile beraber cihad
etmek (için) bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahipleri
senden izin istediler. Ve (şöyle) dediler: “Bizi bırak, kalanlarla
(oturanlarla) beraber olalım.”

9 / TEVBE - 87Radû bi en yekûnû meal havâlifi ve tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefkahûn(yefkahûne).

Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular. Ve onların kalplerinin üzeri tabedildi (mühürlendi). Artık onlar fıkıh edemezler.

9 / TEVBE - 88Lâkinir resûlu vellezîne
âmenû meahu câhedû bi emvâlihim ve enfusihim, ve ulâike lehumul hayrâtu
ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).


Fakat Resûl ve âmenû
olanlar, malları ve nefsleri (canları) ile onunla beraber cihad
ettiler. Ve işte onlar; (bütün) hayırlar, onlarındır. Ve işte onlar;
onlar, felâha (kurtuluşa) erenlerdir.

9 / TEVBE - 89Eaddallâhu lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, zâlikel fevzul azîm(azîmu).

Allah, onlar için altından nehirler akan cennetler hazırladı. Orada
ebediyyen kalıcıdırlar. İşte bu “fevz-ül azîm” dir (en büyük kurtuluş,
mükâfat).

9 / TEVBE - 90Ve câel muazzirûne minel
a’râbi lî yu’zene lehum ve ka’adellezîne kezebûllâhe ve
resûleh(resûlehu), se yusîbullezîne keferû minhum azâbun elîm(elîmun).


Ve bedevî Araplar'dan onlara izin verilmesi için özür beyan edenler ve
Allah'a ve O'nun Resûl'üne yalan söyleyerek oturup, (geri) kalan
kimseler geldiler. Onlardan kâfir olanlara elîm (acı) azap isabet
edecek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

TEVBE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: TEVBE Suresi Meali   TEVBE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:10 pm

9 / TEVBE - 91Leyse alâd duafâi ve lâ alel
merdâ ve lâ alellezîne lâ yecidûne mâ yunfikûne haracun izâ nasahû
lillâhi ve resûlih(resûlihî), mâ alel muhsinîne min sebîl(sebîlin),
vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).


Allah ve O'nun Resûl'ü için nasihat (öğüt) verdikleri (sadık
kaldıkları) taktirde zayıf ve güçsüz olanların ve hasta olanların ve
infâk edecek (verecek) bir şey bulamayanların da üzerinde bir günah
yoktur. Muhsinlerin üzerine (aleyhlerinde) bir yol yoktur. Ve Allah;
Gafur'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

9 / TEVBE - 92Ve lâ alellezîne izâ mâ
etevke li tahmilehum kulte lâ ecidu mâahmilukum aleyhi tevellev ve
a'yunuhum tefîdu mined dem'i hazenen ellâ yecidû mâ yunfikûn(yunfikûne).


Onları taşıman (bindirip, sevketmen) için sana geldikleri zaman, senin:
“Sizi üzerinde taşıyacak (bindirecek) bir şey bulamadım.”dediğin, infâk
edecek bir şey bulamadıkları için hüzünlenerek, gözlerinden kanlı
yaşlar akarak dönen kimselere de (bir günah) yoktur.

9 / TEVBE - 93İnnemes sebîlu alellezîne
yeste'zinûneke ve hum agniyâ’(agniyâu), radû bi en yekûnû meal havalifi
ve tabeallâhu alâ kulûbihim fe hum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).


Fakat zengin oldukları halde senden izin isteyip, geride kalanlarla
beraber olmaya razı olan kimselere yol (günaha vesile) vardır. Ve
Allah, onların kalplerinin üzerini tabetti (mühürledi). Artık onlar
bilemezler.

9 / TEVBE - 94Ya'tezirûne ileykum izâ
reca'tum ileyhim, kul lâ ta'tezirû len nu'mine lekum kad nebbe enallâhu
min ahbârikum, ve se yerallâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ
âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum
ta'melûn(ta'melûne).


Onlara geri döndüğünüz zaman size mazeret (özür) beyan ederler. “Özür
beyan etmeyin size asla inanmayız.” de. Allah, sizin haberlerinizi
(durumunuzu) bana bildirmişti. Ve Allah ve O'nun Resûl'ü, sizin
amellerinizi görecek. Sonra gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilene
döndürüleceksiniz. Böylece yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.

9 / TEVBE - 95Se yahlifûne billâhi lekum
izenkalebtum ileyhim li tu'ridû anhum, fe a'rıdû anhum, innehum ricsun
ve me’vâhum cehennem (cehennemu), cezâen bi mâ kânû
yeksibûn(yeksibûne).


Onlara döndüğünüz zaman onlardan yüz çevirirsiniz diye, size Allah'a karşı yemin
edeceklerdir. Artık onlardan yüz çevirin! Çünkü onlar, murdardır ve
kesbetmiş oldukları (kazanmış oldukları) şeyler sebebiyle barınacakları
yer cehennemdir.

9 / TEVBE - 96Yahlifûne lekum li terdav anhum, fe in terdav anhum fe innallâhe lâ yerdâ anil kavmil fâsikîn(fâsikîne).

Onlardan razı olmanız için size yemin ederler. Eğer siz onlardan razı olursanız (razı olsanız bile) muhakkak ki Allah, fasık kavimden razı olmaz.

9 / TEVBE - 97El a'râbu eşeddu kufren ve
nifâkan ve ecderu ellâ ya'lemû hudûdemâ enzelallâhu alâ
resûlih(resûlihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).


Bedevî Araplar, küfür (inkâr) ve nifak bakımından daha şiddetlidir.
Allah'ın Resûl'üne indirdiği şeylerin sınırlarını bilmemeye daha
yatkındırlar. Ve Allah; Alîm (en iyi bilen)'dir, Hakîm (hikmet sahibi,
hüküm sahibi)'dir.

9 / TEVBE - 98Ve minel a'râbi men
yettehızu mâ yunfiku magremen ve yeterabbesu bi kumud devâir(devâire),
aleyhim dâiretussev’ (dâiretussev’i), vallâhu semîun alîm(alîmun).


Ve bedevî Araplar'dan, infâk ettiği şeyi zarar kabul eden kimseler
vardır. Ve devrin değişmesini, size (başınıza) kötü devirlerin
(felâketlerin) gelmesini beklerler. Kötü dönemler (felâketli olaylar)
onların üzerine olsun! Ve Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir.

9 / TEVBE - 99Ve minel a'râbî men yu'minu
billâhi vel yevmil âhıri ve yettehızu mâ yunfiku kurubâtin indallâhi ve
salavâtir resûl(resûli), e lâ innehâ kurbetunlehum, se yudhıluhumullâhu
fî rahmetih(rahmetihî), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).


Ve bedevî Araplar'dan Allah'a ve ahiret gününe (Allah'a ölmeden evvel
ulaşma gününe) inananlar vardır. Ve infâk ettikleri şeyleri Allah'ın
indinde ve Resul'ün dualarında bir (yakınlık) vesile kabul ederler.
Muhakkak ki; o, onlar için bir yakınlık vesilesidir, (öyle) değil mi?
Allah, onları rahmetinin içine dahil edecek. Muhakkak ki Allah;
Gafur'dur (mağfiret edendir) ve Rahîm (rahmet nurunu gönderen)'dir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

TEVBE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: TEVBE Suresi Meali   TEVBE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 8:10 pm

9 / TEVBE - 100Ves sâbikûnel evvelûne minel
muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum
ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne
fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).


O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında
iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar):
Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir
kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara
(ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına
sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar
da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan
cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük
(azîm) mükâfattır.

9 / TEVBE - 101Ve mimmen havlekum minel
a’râbi munâfikûn(munâfikûne), ve min ehlil medîneti meredû alen nifâkı
lâ ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merreteyni summe
yureddûne ilâ azâbin azîm(azîmin).


Ve sizin etrafınızda olan bedevî Araplar'dan, münafık olanlar ve şehir
halkından nifak üzerinde olmaya alışmış olanlar var. Onları, sen
bilmezsin. Onları, Biz biliriz. Onları, iki kere azaplandıracağız sonra
(onlar), azîm (büyük) azaba döndürülecekler.

9 / TEVBE - 102Ve âharûna’terefû bi
zunûbihim haletû amelen sâlihan ve âhare seyyiâ(seyyien), asâllâhu en
yetûbe aleyhim, innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).


Ve diğerleri (savaştan geri kalanların bir kısmı), günahlarını itiraf
ettiler. Salih ameli, diğer kötü (amel)le karıştırdılar. Umulur ki;
Allah, onların tövbelerini kabul eder, muhakkak ki; Allah, Gafur'dur
(mağfiret edendir), Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir.

9 / TEVBE - 103 Huz min emvâlihim sadakaten
tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun
lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun).


Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve
tezkiye et ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için bir
sekînedir (sukûnettir). Ve Allah; Sem'î (en iyi işiten)dir, Alîm (en
iyi bilen)dir.

9 / TEVBE - 104E lem ya’lemû ennallâhe huve yakbelut tevbete an ibâdihî ve ye’huzus sadakâti ve ennallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).
Allah'ın
kullarından, tövbeleri kabul ettiğini ve sadakaları aldığını (kabul
ettiğini) bilmiyorlar mı? Ve muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve
Rahîm (rahmet nuru gönderen)'dir.

9 / TEVBE - 105Ve kuli’melû fe se yerallâhu
amelekum ve resûluhu vel mu’minûn(mu’minûne), ve se tureddûne ilâ
âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum
ta’melûn(ta’melûne).


De ki: “(İstediğinizi) yapın. Allah ve O'nun Resûl'ü ve mü'minler sizin
amellerinizi görecek. Gaybı (görünmeyeni) ve müşahade edileni
(görüneni) bilene, döndürüleceksiniz. O zaman, sizin yapmış olduğunuz
şeyleri size haber verecek.”

9 / TEVBE - 106Ve âharûne murcevne li emrillâhi immâ yuazzibuhum ve immâ yetûbu aleyhim, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Ve
diğerleri, Allah'ın emri için ertelenmiştir. Onları ya azaplandırır ya
da onların tövbesini kabul eder. Ve Allah; Alîm'dir (en iyi bilen),
Hakîm'dir (hüküm veren, hikmet sahibi).

9 / TEVBE - 107Vellezînettehazû mesciden
dırâren ve kufren ve tefrîkan beynel mu’minîne ve irsâden li men
hâreballâhe ve resûlehu min kabl(kablu), ve le yahlifunne in erednâ
illelhusnâ, vallâhu yeşhedu innehum le kâzibûn(kâzibûne).


Ve onlar, zarar vermek, küfrü (kuvvetlendirmek) ve mü'minlerin arasını
açmak ve daha önce Allah ve resûlüne karşı harbeden (savaşan) kişiyi
beklemek (gözlemek) için bir mescid edindiler (mescidi dirar). Ve
mutlaka:
“Biz ancak iyilikler (güzellikler) isteriz.” diye yemin ederler. Ve
Allah, onların kesinlikle yalancılar olduğuna şahitlik eder.

9 / TEVBE - 108Lâ tekum fîhi ebedâ(ebeden),
le mescidun ussise alet takvâ min evveli yevmin ehakku en tekûme
fîh(fîhi), fîhi ricâlun yuhıbbûne en yetetahherû, vallâhu yuhıbbul
muttahhirîn(muttahhirîne).


Ebediyyen orada namaz kılma (ikâme etme). İlk günden takva üzerine
tesis edilen (kurulan) mescid, orada namaz kılmak için elbette daha
lâyıktır. Orada temizlenmeyi (kalbini temizlemeyi, arınmayı) seven
adamlar vardır. Ve Allah, temizlenmiş (arınmış) olanları sever.

9 / TEVBE - 109E fe men essese bunyânehu
alâ takvâ minallâhi ve rıdvânin hayrun em men essese bunyânehu alâ şefâ
curufin hârin fenhâre bihî fî nâri cehennem(cehenneme), vallâhu lâ
yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).


Artık binasını Allah'tan takva ve rıza üzerine kuran mı, daha
hayırlıdır, yoksa binasını kayan (düşen) bir çamur yığını kenarına
kuran (tesis eden) kimse mi? Böylece cehennem ateşinin içine onunla
beraber (kendisi de) göçer. Ve Allah, zalimler kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

9 / TEVBE - 110Lâ yezâlu bunyânuhumullezî benev rîbeten fî kulûbihim illâ en tekattaa kulûbuhum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Onların yapmış oldukları bina, kalplerinde, kalpleri parçalanana kadar,
bir nifak ve şüphe olarak devam edecek (zail olmayacak). Ve Allah; Alîm
(en iyi bilen)''dir, Hakîm (hüküm veren ve hikmet sahibi)''dir.

9 / TEVBE - 111İnnallâheşterâ minel
mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(cennete),
yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi
hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi
ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bih (bihî), ve
zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).


Allah muhakkak ki; Allah yolunda savaşan, böylece öldüren ve öldürülen
mü'minlerden onlara verilecek cennet karşılığında, canlarını ve
mallarını satın almıştır. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'ân'da, O'nun
(Allah'ın)
üzerine hak olan vaaddir. Allah'tan daha çok ahdine vefa eden kimdir?
O'nunla yaptığınız alışveriş ile sevinin! Ve işte o, en büyük fevz
(mükâfat)dir.

9 / TEVBE - 112Ettâibûnel âbidûnel
hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne
anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril
mu’minîn (mu’minîne).


Tövbe edenleri, (Allah'a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları
veya seyahat edenleri (Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için
veya Allah'ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah
yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları,
Allah'a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle
gezip tefekkür edenleri); rükû ve secde edenleri, ma'rufla emredenleri,
münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah'ın hudutlarını muhafaza
edenleri ve mü'minleri müjdele!

9 / TEVBE - 113Mâ kâne lin nebiyyi
vellezîne âmenû en yestagfirû lil muşrikîne ve lev kânû ulî kurbâ min
ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîm(cahîmi).


Bir nebînin ve âmenû
olan kimselerin, müşrikler için, cehennem ehli oldukları onlara açıkça
belli olduktan sonra yakınları bile olsa mağfiret dilemeleri olmaz
(uygun değildir).

9 / TEVBE - 114Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme
li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ tebeyyene
lehû ennehuaduvvun lillâhi teberre’e minh(minhu), inne ibrâhîme le
evvâhun halîm(halîmun).


Ve İbrâhîm'in babası için mağfiret dilemesi olamaz (olmaz). Yalnız ona
vaadettiği vaad hariç. Fakat onun (babasının), Allah'ın düşmanı olduğu,
ona belli olduğu (beyan edildiği) zaman, ondan uzaklaştı. İbrâhîm
muhakkak ki evvah (yüreği çok sızlayan)tır, halîm (çok merhametli)dir.

9 / TEVBE - 115Ve mâ kânallâhu lî yudılle
kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yubeyyine lehum mâ yettekûn(yettekûne),
innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun).


Allah,
bir kavmi hidayete erdirdikten sonra, takva sahibi olacakları şeyler
onlara açıklanıncaya kadar (açıklanmadıkça) (o kavmi), dalâlete
düşürecek (saptıracak) değildir. Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi
bilendir.

9 / TEVBE - 116İnnallâhe lehu mulkus
semâvâti vel ard(ardı), yuhyî ve yumît(yumîtu), ve mâ lekum min
dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).


Semaların ve yerin mülkü muhakkak ki; Allah'ındır. Yaşatır (hayat
verir) ve öldürür. Sizin için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı
yoktur.

9 / TEVBE - 117Lekad tâballâhu alen nebiyyi
vel muhâcirîne vel ensârillezînet tebeûhu fî sâatil usreti min ba’di mâ
kâde yezîgu kulûbu ferîkın minhum summe tâbe aleyhim, innehu bihim
raûfun rahîm(rahîmun).


Andolsun ki; Allah, nebîye ve muhacirlere (hicret edenlere, göç
edenlere) tövbeyi nasip etti. O zor zamanda kalpleri meyletmek (îmândan
dönmek) üzere iken; ona tâbî olan ensara ve onlardan bir gruba tövbe
etmeyi nasip etti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O
(Allah); onlara Rauf'tur (çok şefkatli), Rahîm'dir (rahmet nuru
gönderen).

9 / TEVBE - 118Ve ales selâsetillezîne
hullifû, hattâ izâ dâkat aleyhimul ardu bimâ rehubet ve dâkat aleyhim
enfusuhum ve zannû en lâ melcee minallâhi illâ ileyh(ileyhi), summe
tâbe aleyhim li yetûbû, innallâhe huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).


Ve geri bırakılan (âyet-106: gazadan geri kalıp, haklarındaki hüküm
ertelenen) üç kişinin de (tövbeleri kabul edildi: âyet 117). Hatta
yeryüzü geniş olmasına rağmen onlara dar gelmişti. Ve nefsleri de
kendilerine dar geldi. Kendilerine Allah'tan başka bir melce (sığınak)
olmadığını anladılar (kesin olarak idrak ettiler). Sonra (tövbeleri
kabul edilerek) ruhlarını yeniden Allah'a ulaştırsınlar diye
tövbelerini kabul etti. Muhakkak ki Allah, O; Tevvab'tır (tövbeleri
kabul eden), Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen).

9 / TEVBE - 119Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn (sâdikîne).

Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler)! Allah'a karşı takva sahibi olun ve sadıklarla beraber olun.

9 / TEVBE - 120Mâ kâne li ehlil medîneti ve
men havlehum minel a’râbi en yetehallefû an resûlillâhi ve lâ yergabû
bi enfusihim an nefsih(nefsihî), zâlike bi ennehum lâ yusîbuhum zameun
ve lâ nasabun ve lâ mahmesatun fî sebîlillâhi ve lâ yetaûne mevtıan
yagîzul kuffâre ve lâ yenâlûne min aduvvin neylen illâ kutibe lehum
bihî amelun sâlih(sâlihun), innallâhe lâ yudîu ecrel
muhsinîn(muhsinîne).


Medine (şehir) halkı ve bedevî Araplar'dan onun çevresinde olanlar için
Allah'ın Resûl'ünden geri kalmaları ve kendi nefslerini, onun nefsinden
üstün tutmaları (rağbet etmeleri) olmaz. Çünkü böylece onlara, Allah
yolunda (aşırı) bir susuzluk, bir yorgunluk (bitkinlik) ve şiddetli
açlık isabet etmesi, küffarı (kâfirleri) öfkelendirecek bir yere ayak
basarak (işgal ederek), düşmana karşı bir zafere nail olmaları yoktur
ki; onunla, onlara salih amel yazılmış olmasın. Muhakkak ki Allah,
muhsinlerin ecrini zayi etmez.

9 / TEVBE - 121Ve lâ yunfikûne nefakaten
sagîreten ve lâ kebîreten ve lâ yaktaûne vâdien illâ kutibe lehum lî
yeczîyehumullâhu ahsene mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).


Ve küçük ve büyük bir nafaka, infâk etmezler (vermezler) ve bir vadiyi
geçmezler ki; Allah'ın, onların yaptıklarını en ahsen (en güzel)
şekilde mükâfatlandırması için onların üzerine yazılmış olmasın.

9 / TEVBE - 122Ve mâ kânel mu’minûne li
yenfirû kâffeh(kâffeten), fe lev lâ nefere min kulli firkatin minhum
tâifetun li yetefekkahû fîd dîni ve li yunzirû kavmehum izâ receû
ileyhim leallehum yahzerûn(yahzerûne).


Mü'minlerin hepsinin birden sefere çıkması gerekmez (uygun olmaz).
Böylece, her fırkadan bir grup sefere çıkmayıp, kendi kavimlerini,
onlara geri döndükleri zaman, onları inzar etmeleri (uyarmaları) için,
dîni çok iyi fıkıh etsinler! Böylece onlar hazer ederler (Allah'tan
çekinirler).

9 / TEVBE - 123Yâ eyyuhellezîne âmenû
kâtilûllezîne yelûnekum minel kuffâri vel yecidû fîkum
gilzah(gilzaten), va’lemû ennallâhe meal muttekîn(muttekîne).


Ey âmenû
olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Küffardan
(kâfirlerden) size en yakın olanlarla savaşın ve sizde bir kuvvet
(azîm) bulsunlar! Ve biliniz ki; Allah, muhakkak takva sahipleriyle
beraberdir.

9 / TEVBE - 124Ve îzâ mâ unzilet sûretun fe
minhum men yekûlu eyyukum zâdethu hâzihî îmânâ(îmânen), fe emmellezîne
âmenû fe zâdethum îmânen ve hum yestebşirûn(yestebşirûne).


Ve sure olarak bir şey indirildiği zaman onlardan birisi: “Bu hanginizin îmânını arttırdı?” der. Ama âmenû
olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler; (var ya, bu
sureler) onların îmânını arttırır ve onlar, birbirlerini müjdelerler
(sevinirler).

9 / TEVBE - 125Ve emmellezîne fî kulûbihim maradun fe zâdethum ricsen ilâ ricsihim ve mâtû ve hum kâfirûn(kâfirûne).
Ve
fakat; kalplerinde hastalık (nifak, şüphe, inkâr) olanların ise böylece
murdarlıklarına (inkârlarına, şüphelerine ve pisliklerine) murdarlık
katar (daha da artırır). Ve onlar, kâfir olarak ölürler.

9 / TEVBE - 126E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve
onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı?
Sonra tövbe etmiyorlar (Allah'a yönelmiyorlar) ve onlar zikir
yapmıyorlar (Allah'ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).

9 / TEVBE - 127Ve îzâ mâ unzilet sûretun
nazara ba’duhum ilâ ba’d(ba’din), hel yerâkum min ehadin summensarafû,
sarafallâhu kulûbehum bi ennehum kavmun lâ yefkahûn(yefkahûne).


Ve sure olarak bir şey indirildiği zaman: “Sizi gören bir kimse var
mı?” diye onlar birbirlerine bakarlar sonra giderler. Allah, onların
kalplerini, fıkıh etmeyen bir kavim olmaları sebebiyle çevirdi.

9 / TEVBE - 128Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).
Andolsun
ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey,
O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü'minlere şefkatli ve
merhametlidir.

9 / TEVBE - 129Fe in tevellev fe kul hasbîyallâh(hasbîyallâhu), lâ ilâhe illâ hûv(hûve), aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).
Bundan
sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah
yeter (kâfidir), O'ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah'a tevekkül ettim
(güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
TEVBE Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tin Suresi Meali
» A'RAF Suresi Meali
» SAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: