www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ZUHRUF Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ZUHRUF Suresi Meali Empty
MesajKonu: ZUHRUF Suresi Meali   ZUHRUF Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:59 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm





43 / ZUHRUF - 1Hâ mim.

Hâ, Mim.

43 / ZUHRUF - 2Vel kitâbil mubîni.

“Kitab-ı Mübin (Apaçık Kitap)'e andolsun ki!

43 / ZUHRUF - 3İnnâ cealnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).

Muhakkak ki Biz, O'nu Arapça Kur'ân kıldık. Umulur ki böylece akıl edersiniz.

43 / ZUHRUF - 4Ve innehu fî ummil kitâbi ledeynâ le alîyyun hakîm(hakîmun).

Ve muhakkak ki O (Kur'ân), katımızda Ümmülkitap'tadır. Gerçekten Âli'dir (yücedir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir).

43 / ZUHRUF - 5E fe nadribu ankumuz zikre safhan en kuntum kavmen musrifîn(musrifîne).

Öyleyse zikri size (beyandan) vazgeçip bırakalım mı? Siz müsrif (haddi aşan) bir kavim oldunuz diye.

43 / ZUHRUF - 6Ve kem erselna min nebîyin fîl evvelîn(evvelîne).

Ve sizden evvelki (ümmetlerin) içinde nice nebîler (peygamberler) gönderdik.

43 / ZUHRUF - 7Ve mâ yetîhim min nebîyin illâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Ve onlara hiçbir peygamber gelmez ki (gelmemiştir ki), onunla alay etmiş olmasınlar.

43 / ZUHRUF - 8Fe ehleknâ eşedde minhum batşen ve medâ meselul evvelîn(evvelîne).

Bu sebeple (Mekkelilerden) daha güçlü olanları da şiddetle yakalayarak
helâk ettik. Evvelki (ümmetlere) ait misaller (daha önce) geçmişti.

43 / ZUHRUF - 9Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunne halakahunnel azîzul alîm(alîmu).
Ve
muhakkak ki onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan,
mutlaka: “Onları, Azîz (yüce ve üstün) ve Alîm (en iyi bilen) yarattı.”
derler.

43 / ZUHRUF - 10Ellezî cealekumul arda mehden ve cealelekum fîhâ subulen leallekum tehtedûn(tehtedûne).

Size yeryüzünü döşek kılan ve sizin için orada yollar yapan O'dur. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.

43 / ZUHRUF - 11Vellezî nezzele mines semâi mâenbi kader(kaderin), fe enşernâ bihî beldetenmeyten, kezâlike tuhrecûn(tuhrecûne).
Suyu
semadan bir kader ile (taktir edilmiş bir ölçü ile) indiren O'dur.
Böylece onunla ölü beldeyi dirilttik (kuru topraktan bitkiler
çıkardık). İşte bunun gibi (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.

43 / ZUHRUF - 12Vellezî halakal ezvâce kullehâve ceale lekum minel fulki vel enâmi mâ terkebûn(terkebûne).
Onların
(bitkilerin) hepsinden çiftler (dişi ve erkek olarak) yaratan O'dur.
Sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyler kıldı.

43 / ZUHRUF - 13Li testevû alâ zuhûrihî
summe tezkurû ni’mete rabbikum izesteveytum aleyhi, ve tekûlû
subhânellezî sehhare lenâ hâzâ ve mâ kunnâ lehu mukrinîn(mukrinîne).


Onların sırtlarına yerleşmeniz için. Sonra onun üzerine yerleştiğiniz
zaman Rabbinizin ni'metini zikredin! Ve: “Bunu bize musahhar (emrimize
amade) kılan (Allah) Sübhan'dır. Ve biz, O'na (kendimiz) güç
yetiremezdik.” deyin!

43 / ZUHRUF - 14Ve innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).

Muhakkak ki biz, Rabbimize mutlaka dönecek olanlarız.

43 / ZUHRUF - 15Ve cealû lehu min ibâdihî cuz’â(cuz’en), innel insâne le kefûrun mubîn(mubînun).

Ve O'na, kullarından bir kısmını isnad ettiler. Muhakkak ki insan, mutlaka apaçık inkâr edicidir.

43 / ZUHRUF - 16Emittehaze mimmâ yahluku benâtin ve asfâkum bil benîn(benîne).

Yoksa O, yarattıklarından kızları kendisine seçti ve oğlanları size mi ayırdı?

43 / ZUHRUF - 17Ve izâ buşşire ehaduhum bi mâ darabe lir rahmâni meselen zalle vechuhu musvedden ve huve kezîm(kezîmun).

Onlardan birisi, Rahmân'a isnad ettikleri (kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman hiddetlenerek, yüzü gölgelenir ve kararır.

43 / ZUHRUF - 18E ve men yuneşşeu fîl hılyeti ve huve fîl hısâmi gayru mubîn(mubînin).

Ziynet için yetiştirilen ve mücâdeleye gücü yetmeyeni mi (Allah'a isnad ediyorlar)?

43 / ZUHRUF - 19Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne).
Ve
Rahmân'ın kulları olan melekleri, dişi saydılar. Onların yaratılışına
şahit mi oldular? Onların şahadetleri yazılacak ve sorgulanacaklar.

43 / ZUHRUF - 20Ve kâlû lev şâer rahmânu mâ abednâhum, mâ lehum bi zâlike min ilmin in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).
Ve
(onlar): “Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara tapmazdık.” dediler.
Onların bu konuda bir ilimleri (bilgileri) yoktur. Onlar sadece yalan
söylüyorlar.

43 / ZUHRUF - 21Em âteynâhum kitâben min kablihî fe hum bihî mustemsikûn(mustemsikûne).

Yoksa ondan önce, onlara kitap verdik de böylece onlar, ona (o kitaba) mı sarıldılar?

43 / ZUHRUF - 22Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muhtedûn(muhtedûne).
Hayır,
(onlar) dediler ki: “Gerçekten biz, babalarımızı bir ümmet (dîn)
üzerinde bulduk. Ve muhakkak ki biz, onların izi üzerinde hidayete erenleriz.”

43 / ZUHRUF - 23Ve kezâlike mâ erselnâ min
kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ vecednâ âbâenâ
alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne).


Ve tıpkı bunun gibi, senden önce bir ülkeye bir nezir göndermiş olmadık
ki, onun (o ülkenin) refah içinde olanları: “Muhakkak ki biz,
babalarımızı bir ümmet (dîn) üzerinde bulduk. Ve mutlaka biz, onların
izlerine tâbî olanlarız.” dememiş olsunlar.

43 / ZUHRUF - 24Kâle e ve lev ci’tukum bi ehdâ mimmâ vecedtum aleyhi âbâekum, kâlû innâ bi mâ ursıltum bihî kâfirûn(kâfirûne).

(Nezirlerin hepsi): “Size babalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden (dînden) daha çok hidayete
erdirecek olanı getirmiş olsam da mı?” dediler. (Onlar da): “Muhakkak
ki biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz.”
dediler.

43 / ZUHRUF - 25Fentekamnâ minhum fanzur keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).

Bunun üzerine onlardan intikam aldık. İşte bak, yalanlayanların akıbeti (sonu) nasıl oldu!

43 / ZUHRUF - 26Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi ve kavmihî innenî berâun mimmâ ta’budûn(ta’budûne).

Ve Hz. İbrâhîm, babasına ve kavmine: “Muhakkak ki ben, sizin taptığınız şeylerden uzağım.” demişti.

43 / ZUHRUF - 27İllellezî fataranî fe innehu se yehdîn(yehdîne).

Ancak beni yaratan hariç. Çünkü muhakkak ki O, beni hidayete erdirecektir.

43 / ZUHRUF - 28Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn(yerciûne).

Ve onu, zürriyeti içinde bâki (kalıcı) bir kelime kıldı. Umulur ki böylece onlar (putlardan) dönerler.

43 / ZUHRUF - 29Bel metta’tu hâulâi ve âbâehum hattâ câehumul hakku ve resûlun mubîn(mubînun).

Hayır, ben onları ve babalarını, onlara Hakk (Kur'ân) ve O'nu açıklayan bir resûl gelinceye kadar metalandırdım.

43 / ZUHRUF - 30Ve lemmâ câe humul hakku kâlû hâzâ sihrun ve innâ bihî kâfirûn(kâfirûne).

Ve onlara Hakk (Kur'ân) geldiği zaman: “Bu bir sihirdir ve şüphesiz biz, onu inkâr edenleriz.” dediler.

43 / ZUHRUF - 31Ve kâlû lev lâ nuzzile hâzel kur’ânu alâ raculin minel karyeteyni azîm(azîmin).

Ve dediler ki: “Bu Kur'ân'ın, iki beldeden, bir büyük adama indirilmesi gerekmez miydi?”

43 / ZUHRUF - 32E hum yaksimûne rahmete
rabbik(rabbike), nahnu kasemnâ beynehum maîşetehum fîl hayâtid dunyâve
refa’nâ ba’dahum fevka ba’dın derecâtin li yettehıze ba’duhum ba’dan
suhriyyâ(suhriyyen), ve rahmetu rabbike hayrun mimmâ yecmaûn(yecmaûne).


Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Biz onların dünya
hayatında maişetlerini (geçimlerini) aralarında taksim ettik. Onların
bir kısmının derecelerini, diğerlerinin üzerine yükselttik (üstün
kıldık). Onların bir kısmı diğerlerini emrinde çalıştırsın diye. Ve
senin Rabbinin rahmeti, onların topladığı şeylerden (başka insanları
çalıştırmayıp biriktirdikleri paradan) daha hayırlıdır.

43 / ZUHRUF - 33Ve lev lâ en yekûnen nâsu
ummeten vâhıdeten le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim
sukufen min fıddatin ve meârice aleyhâ yazherûne.


Eğer insanlar tek bir ümmet haline gelecek olmasaydı, Rahmân'ı inkâr
edenlerin evlerine mutlaka gümüşten tavanlar ve üzerinde yükseldikleri
merdivenler yapardık.

43 / ZUHRUF - 34Ve li buyûtihim ebvâben ve sururen aleyhâ yettekiûn(yettekiûne).

Ve onların evlerine kapılar ve de üzerine yaslandıkları koltuklar (onları da gümüşten yapardık).

43 / ZUHRUF - 35Ve zuhrufâ(zuhrufen), ve in kullu zâlike lemmâ metâul hayâtid dunyâ, vel âhiretu inde rabbike lil muttekîn(muttekîne).
Ve
(üstlerine) süsler (mücevherler yapardık). Ve bunların hepsi sadece
dünya hayatının meta'ıdır. Ve ahiret ise Rabbinin katındadır ve takva
sahiplerinindir.

43 / ZUHRUF - 36Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).

Ve kim Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.

43 / ZUHRUF - 37Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).

Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka (Allah'ın) yolundan men ederler (alıkoyarlar). Ve onlar kendilerinin hidayette olduğunu sanırlar.

43 / ZUHRUF - 38Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn(karînu).
O
(onlardan biri), sonunda (kıyâmet günü) bize geldiği zaman: “Keşke
benimle senin aran, iki doğu kadar uzak olsaydı.” dedi (der). İşte bu
kötü bir yakınlık.

43 / ZUHRUF - 39Ve len yenfeakumul yevme iz zalemtum ennekum fîl azâbi muşterikûn(muşterikûne).

Bugün size asla (hiçbir şey) fayda vermez. Siz zulmetmiştiniz. Muhakkak ki azapta ortaksınız.

43 / ZUHRUF - 40E fe ente tusmius summe ev tehdîl umye ve men kâne fî dalâlin mubîn(mubînin).

Yoksa sağırlara sen mi işittireceksin? Veya körleri ve apaçık dalâlette olanları sen mi hidayete erdireceksin?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

ZUHRUF Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: ZUHRUF Suresi Meali   ZUHRUF Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:59 pm

43 / ZUHRUF - 41Fe immâ nezhebenne bike fe innâ minhum muntekımûn(muntekımûne).

Fakat seni de aralarından mutlaka gidereceğiz (hayatına son vereceğiz).
İşte o zaman mutlaka biz, onlardan intikam alacak olanlarız.

43 / ZUHRUF - 42Ev nuriyennekellezî vaadnâhum fe innâ aleyhim muktedirûn(muktedirûne).
Ya
da onlara vaadettiğimizi (azabı) sana mutlaka göstereceğiz. Çünkü Biz,
onların üzerinde mutlaka muktedir olanlarız (gücü yetenleriz).

43 / ZUHRUF - 43Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).

Artık sana vahyedilene sarıl. Muhakkak ki sen, Sıratı Mustakîm üzerindesin.

43 / ZUHRUF - 44Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).
Muhakkak
ki O (Kur'ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir
(öğüttür). Ve siz, (Kur'ân'dan) sorumlu olacaksınız.

43 / ZUHRUF - 45Ves’el men erselnâ min kablike min rusulinâ e cealnâ min dûnir rahmâni âliheten yu’bedûn(yu’bedûne).

Ve senden önce gönderdiğimiz resûllerimizden sor (bakalım), Rahmân'dan başka tapılacak ilâhlar kıldık mı?

43 / ZUHRUF - 46Ve lekad erselnâ mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihî fe kâle innî resûlu rabbil âlemîn(âlemîne).
Ve
andolsun ki Musa (A.S)'ı âyetlerimizle (mucizelerimizle), firavuna ve
onun (kavminin) ileri gelenlerine gönderdik. (O zaman onlara):
“Muhakkak ki ben, âlemlerin Rabbinin Resûl'üyüm.” dedi.

43 / ZUHRUF - 47Fe lemmâ câehum bi âyâtinâ izâhum minhâ yadhakûn(yadhakûne).
Fakat
(Musa A.S), onlara âyetlerimizle (mucizelerimizle) gelince, onlar o
zaman onlara (mucizelere) gülüyorlardı (alay ediyorlardı).

43 / ZUHRUF - 48Ve mâ nurîhim min âyetin illâ hiye ekberu min uhtihâ ve ehaznâhum bil azâbi leallehum yerciûn(yerciûne).
Biri
diğerinden daha büyük olmadıkça, onlara bir âyet (mucize) göstermedik.
Ve onları azapla yakaladık ki, böylece belki onlar (Allah'a) dönerler
diye.

43 / ZUHRUF - 49Ve kâlû yâ eyyuhes sâhırud’u lenâ rabbeke bimâ ahide ındeke innenâ le muhtedûn(muhtedûne).

Ve (onlar): “Ey sihirbaz, senin Allah'a olan ahdin hürmetine, Rabbine bizim için dua et (bu azabı kaldırsın)! ( O taktirde) gerçekten biz, mutlaka hidayet üzere oluruz.” dediler.

43 / ZUHRUF - 50Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne).

Fakat onlardan azabı kaldırınca, o zaman onlar (verdikleri sözleri) bozuyorlar.

43 / ZUHRUF - 51Ve nâdâ fir’avnu fî kavmihî kâle yâ kavmi e leyse lî mulku mısra ve hâzihil enhâru tecrî min tahtî, e fe lâ tubsirûn(tubsirûne).
Ve
firavun, kavmi içinde seslendi: “Ey kavmim, bütün Mısır benim mülküm
değil mi? Ve altımdan akan bu nehirler? Hâlâ görmüyor musunuz?” dedi.

43 / ZUHRUF - 52Em ene hayrun min hâzellezî huve mehînun ve lâ yekâdu yubîn(yubînu).

Yoksa ben, o acizden daha hayırlı (değil miyim) ki, o neredeyse sözü açıklayamıyor (normal konuşamıyor).

43 / ZUHRUF - 53Fe lev lâ ulkıye aleyhi esviretun min zehebin ev câe meahul melâiketu mukterinîn(mukterinîne).

“Öyleyse ona takılmış altından bilezikler olmalı veya onunla beraber ona yakın olan melekler gelmeli değil miydi?”

43 / ZUHRUF - 54Festehaffe kavmehu fe atâûh(atâûhu), innehum kânû kavmen fâsikîn(fâsikîne).
Böylece
(firavun) kavmini hafife aldı (küçümsedi). Bunun üzerine (kavmi) ona
itaat etti. Muhakkak ki onlar fasık bir kavim oldular.

43 / ZUHRUF - 55Fe lemmâ âsefûnentekamnâ minhum fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne).

Bunun üzerine, bizi eseflendirdiler (üzdüler), biz de onlardan intikam aldık. Bu sebeple onların hepsini boğduk.

43 / ZUHRUF - 56Fe cealnâhum selefen ve meselen lil âhırîn(âhırîne).

Böylece onları sonraki (ümmetler) için bir selef (gelip geçmiş bir kavim) ve örnek (ibret) kıldık.

43 / ZUHRUF - 57Ve lemmâ duribebnu meryeme meselen izâ kavmuke minhu yasıddûn(yasıddûne).

Meryemoğlu (Hz. İsa) misal verilince, o zaman senin kavmin (alay ederek) bağırıyorlardı.

43 / ZUHRUF - 58Ve kâlû e âlihetunâ hayrun em huve, mâ darebûhu leke illâ cedelâ(cedelen), bel hum kavmun hasımûn(hasımûne).
Ve:
“Bizim ilâhlarımız mı hayırlı yoksa o mu?” dediler. Sana bu örneği,
seninle mücâdeleden başka bir şey için söylemediler. Hayır, onlar
düşman bir kavimdir.

43 / ZUHRUF - 59İn huve illâ abdun en’amnâ aleyhi ve cealnâhu meselen li benî isrâîl(isrâîle).

O (Hz. İsa), sadece ni'metlendirdiğimiz bir kuldur. Ve onu İsrailoğullarına örnek (ibret) kıldık.

43 / ZUHRUF - 60Ve lev neşâu le cealnâ minkum melâiketen fîl ardı yahlufûn(yahlufûne).

Eğer biz dileseydik mutlaka sizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık (yaratırdık).

43 / ZUHRUF - 61Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve
muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir
(bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî
olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.

43 / ZUHRUF - 62Ve lâ yasuddennekumuş şeytân(şeytânu), innehu lekum aduvvun mubîn(mubînun).

Ve şeytan sakın sizi, (Sıratı Mustakîm'den) men etmesin. Muhakkak ki o, sizin için apaçık düşmandır.

43 / ZUHRUF - 63Ve lemmâ câe îsâ bil
beyyinâti kâle kad ci’tukum bil hikmeti ve li ubeyyine lekum ba’dellezî
tahtelifûne fîh(fîhi), fettekûllâhe ve etîûni.


Ve Hz. İsa, beyyineler (mucizeler, deliller) ile geldiği zaman: “Ve
hakkında ihtilâf ettiğiniz şeyin bir kısmını size açıklamak için size
hikmeti getirdim. Öyleyse Allah'a karşı takva sahibi olun ve bana itaat
edin!” dedi.

43 / ZUHRUF - 64İnnellâhe huve rabbî ve rabbukum fa’budûh(fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).

Muhakkak ki Allah, O benim de sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kul olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.

43 / ZUHRUF - 65Fahtelefel ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne zalemû min azâbi yevmin elîm(elîmin).

Sonra gruplar kendi aralarında ihtilâf etti. Artık elîm günün azabından, zulmedenlerin vay haline!

43 / ZUHRUF - 66Hel yenzurûne illes sâate en te’tiyehum bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

O saatin (kıyâmetin) onlar farkında değilken, ansızın onlara gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

43 / ZUHRUF - 67El ehillâu yevme izin ba’duhum li ba’dîn aduvvun illel muttekîn(muttekîne).

İzin günü, takva sahipleri hariç, samimi dostlar birbirine düşmandır.

43 / ZUHRUF - 68Yâ ibâdi lâ havfun aleykumul yevme ve lâ entum tahzenûn(tahzenûne).

Ey kullarım! O gün size korku yoktur ve siz mahzun (da) olmayacaksınız.

43 / ZUHRUF - 69Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn(muslimîne).

Onlar ki âyetlerimizle âmenû olmuşlardır ve (Allah'a) teslim olmuşlardır.

43 / ZUHRUF - 70Udhulûl cennete entum ve ezvâcukum tuhberûn (tuhberûne).

Siz ve zevceleriniz (eşleriniz) cennete girin! (Orada) ferahlatılacaksınız.

43 / ZUHRUF - 71Yutâfu aleyhim bi sıhâfin
min zehebin ve ekvâb(ekvâbin), ve fîhâ mâ teştehîhil enfusu ve telezzul
a’yun(a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).


Onların etrafında altından tepsiler ve kadehlerle (bardaklarla)
dolaşılır. Ve orada nefslerin iştahlandığı ve gözlerin lezzet aldığı
şeyler vardır. Ve siz orada ebediyyen kalacak olanlarsınız.

43 / ZUHRUF - 72Ve tilkel cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

İşte bu, amellerinizden dolayı varis kılındığınız cennet.

43 / ZUHRUF - 73Lekum fîhâ fâkihetun kesîretun minhâ te’kulûn(te’kulûne).

Sizin için orada, yiyeceğiniz pekçok meyve vardır.

43 / ZUHRUF - 74İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Muhakkak ki mücrimler (suçlular), cehennem azabı içinde ebediyyen kalacak olanlardır.

43 / ZUHRUF - 75Lâ yufetteru anhum ve hum fîhi mublisûn(mublisûne).

(Azap) onlardan hafifletilmez. Ve onlar, orada (Allah'ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlardır.

43 / ZUHRUF - 76Ve mâ zalemnâhum ve lâkin kânû humuz zâlimîn(zâlimîne).

Ve Biz onlara zulmetmedik. Ve lâkin onlar zalimler oldular.

43 / ZUHRUF - 77Ve nâdev yâ mâliku li yakdi aleynâ rabbuk(rabbuke), kâle innekum mâkisûn(mâkisûne).

Ve (mücrimler): “Ey malik
(ey cehennem bekçisi)! Rabbin bizim üzerimize hüküm versin (bizi
öldürsün).” diye seslendiler. (Malik): “Muhakkak ki siz, (bu azabın
içinde) kalacak olanlarsınız.” dedi.

43 / ZUHRUF - 78Lekad ci’nâkum bil hakkı ve lâkinne ekserekum lil hakkı kârihûn(kârihûne).

Andolsun ki size hakkı getirdik. Ve lâkin sizin çoğunuz hakkı kerih görenlerdir.

43 / ZUHRUF - 79Em ebremû emren fe innâ mubrimûn(mubrimûne).

Yoksa onlar işi sağlam mı tuttular? Muhakkak ki asıl biz, işi sağlam tutanlarız.

43 / ZUHRUF - 80Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrehum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn(yektubûne).
Yoksa
onların sırlarını ve fısıltılarını işitmeyeceğimizi mi zannediyorlar?
Hayır, onların yanında resûllerimiz (elçilerimiz) (herşeyi) yazıyorlar.

43 / ZUHRUF - 81Kul in kâne lir rahmâni veledun fe enâ evvelul âbidîn(âbidîne).

De ki: “Eğer Rahmân'ın çocuğu olsaydı, o zaman O'na kul olanların ilki ben olurdum.”

43 / ZUHRUF - 82Subhâne rabbis semâvâti vel ardı rabbil arşi ammâ yasıfûn(yasıfûne).

Göklerin ve yerin de Rabbi olan arşın Rabbi, onların vasıflandırdıkları şeylerden münezzehtir.

43 / ZUHRUF - 83Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yû’adûn(yû’adûne).

Artık onları bırak! Vaadolundukları güne mülâki oluncaya (kavuşuncaya) kadar boş şeylere dalsınlar ve oynasınlar.

43 / ZUHRUF - 84Ve huvellezî fîs semâi ilâhun ve fîl ardı ilâh(ilâhun), ve huvel hakîmul alîm(alîmu).

Ve O, gökte İlâh'tır ve yerde İlâh'tır. Ve O, Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alîm'dir (en iyi bilendir).

43 / ZUHRUF - 85Ve tebârekellezî lehu mulkus semâvâti vel’ardı ve mâ beynehumâ, ve indehu ilmus sâah(sâati), ve ileyhi turceûn(turceûne).
O,
öyle yüce ve mübarektir ki, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin
mülkü O'nundur. O saatin (kıyâmet vaktinin) ilmi, O'nun indindedir. Ve
O'na döndürüleceksiniz.

43 / ZUHRUF - 86Ve lâ yemlikullezîne yed’ûne min dûnihiş şefâte illâ men şehide bil hakkı ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).

Ve onların, O'ndan (Allah'tan) başka taptıkları şeyler şefaate malik değildir. Hakk'a şahit olanlar hariç ve onlar (Hakk'ı) bilirler.

43 / ZUHRUF - 87Ve le in se’eltehum men halakahum le yekûlunnallahu fe ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).
Ve
eğer gerçekten onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye sorarsan,
mutlaka “Allah” diyeceklerdir. Buna rağmen (Hakk'tan) nasıl
döndürülüyorlar?

43 / ZUHRUF - 88Ve kîlihi yâ rabbi inne hâulâi kavmun lâ yu’minûn(yu’minûne).

O'nun (Hz. Muhammed (S.A.V)'in): “Ey Rabbim, bunlar gerçekten mü'min olmayan bir kavimdir.” demesine andolsun.

43 / ZUHRUF - 89Fasfah anhum ve kul selâm(selâmun), fe sevfe ya’lemûn(ya’lemûne).

Bundan sonra onlardan vazgeç ve: “Selâm olsun.” de. Artık yakında bilecekler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
ZUHRUF Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nas Suresi Meali
» HAC Suresi Meali
» Tin Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: