www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 MAİDE Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

MAİDE Suresi Meali Empty
MesajKonu: MAİDE Suresi Meali   MAİDE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:49 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
5 / MAİDE - 1Yâ eyyuhellezîne âmenû evfû
bil ukûd(ukûdi) uhıllet lekum behîmetul en’âmi illâ mâ yutlâ aleykum
gayre muhillîs saydi ve entum hurum(hurumun) innallâhe yahkumu mâ
yurîd(yurîdu).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşıp teslim olmayı dileyenler)! (Yaptığınız)
akidleri yerine getirin. Ve ihramda iken av'ı (avlanmayı) helâl
saymamakla beraber size okunacak olanların dışında kalan, dört ayaklı
hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Muhakkak ki Allah dilediği şeye
hükmeder.

5 / MAİDE - 2Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve
lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve
rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu
kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alel
birri vet takva ve lâ teâvenû alel ismi vel udvâni
vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşıp teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın (koyduğu)
şeriat hükümlerine, Haram ay'a, (hediye olarak Kâbe'ye gönderilen)
kurbanlıklara, gerdanlıklı (boyunları bağlı) kurbanlık develere,
Rabb'lerinden bir fazl ve (O'nun) rızasını isteyerek, Beyt-el Haram'a
gelenlerin güvenliğine saygısızlık etmeyin.Ve ihramdan çıktığınız zaman
avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-il Haram'dan alıkoymalarından
(çevirmelerinden) dolayı bir kavme beslediğiniz kin, sakın sizi haddi
aşmaya sevk etmesin. Birr ve takvâ üzerine yardımlaşın. Günah ve
düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'a karşı takvâ sahibi olun.
Muhakkak ki Allah ikâbı (azâbı) şiddetli olandır.

5 / MAİDE - 3Hurrimet aleykumul meytetu
veddemu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel
munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles
sebuu illâ mâ zekkeytum ve mâ zubiha alen nusubi ve en testaksimû bil
ezlâm(ezlâmi), zâlikum fisk(fiskun), elyevme yeisellezîne keferû min
dînikum fe lâ tahşevhum vahşevn(vahşevni) el yevme ekmeltu lekum
dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen)
fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâhe
gafûrun rahîm(rahîmun).


Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah'tan başkasının adına boğazlanan
(kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya
boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen
hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar
ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır.
Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar.
Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle
erdirdim. Ve üzerinizdeki ni'metimi tamamladım. Sizin için dîn olarak
İslâm'dan razı oldum. Artık kim açlık tehlikesiyle, günaha meyl
etmeksizin zarurette (yemek zorunda) kalırsa, muhakkak ki Allah
gafûrdur, rahîmdir

5 / MAİDE - 4Yes’elûneke mâ zâ uhılle
lehum kul uhılle lekumut tayyibâtu ve mâ allemtum minel cevârihi
mukellibîne tuallimûnehunne mimmâ allemekumullâhu fe kulû mimmâ emsekne
aleykum vezkurûsmellâhi aleyhi vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe
serîul hısâb(hısâbi).


Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki; “Sizin
için temiz ve iyi şeyler helâl kılındı. Allah'ın size öğrettiğinionlara
öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını
artık yiyin ve üzerine de Allah'ın adını anın. Ve Allah'a karşı takvâ
sahibi olun. Muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir.

5 / MAİDE - 5El yevme uhılle lekumut
tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve
taâmukum hıllun lehum vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min
ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne
muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân(ehdânin) ve men yekfur
bil îmâni fe kad habita ameluhu ve huve fîl âhıreti minel
hâsirîn(hâsirîne).


Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Ve kendilerine kitap
verilenlerin yemeği, size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. Ve
mü'minlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden iffetli kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın
namuslu bir biçimde mehirlerini verdiğiniz taktirde, sizlere helâldir.
Ve kim îmânı inkâr ederse artık onun ameli boşa gitmiştir. Ve o
âhirette hüsrana uğrayanlardandır.

5 / MAİDE - 6Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ
kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû
bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben
fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel
gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden
tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li
yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li
yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a yaşarken ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Namaza
kalktığınız zaman yüzlerinize ve dirseklerinize kadar ellerinizi
yıkayın ve başlarınıza meshedin ve ayaklarınızı da topuklarınıza kadar
yıkayın. Eğer cünüp iseniz o taktirde iyice yıkanıp temizlenin (boy
abdesti alın). Eğer hasta veya yolcu iseniz veya biriniz tuvaletten
gelmişse veya kadınlara dokunmuş (temas etmiş) ise, eğer su
bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa teyemmüm edin. Ve de ondan
yüzlerinize ve ellerinize mesh edin, (sürün). Allah size güçlük
çıkarmak istemez, sizi temizlemek ve sizin üzerinizdeki nimetini
tamamlamak ister. Umulur ki böylece siz şükredersiniz.

5 / MAİDE - 7Vezkurû ni’metellâhi aleykum
ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ
vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri).


Allah'ın, sizin üzerinizdeki ni'metini ve: “İşittik ve itaat ettik” dediğiniz zaman, onunla sizi bağladığı misakını hatırlayın. Allah'a karşı takvâ sahibi olun, muhakkak ki O, göğüslerde (sinelerde) olanı en iyi bilir.

5 / MAİDE - 8Yâ eyyuhellezîne âmenû kûnû
kavvâmîne lillâhi şuhedâe bil kıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin
alâ ellâ ta’dilû. I’dilû, huve akrabu lit takva
vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah için
kavvâmîn olun (hakkı ayakta tutun)! Adâletli şâhidler olun! Ve bir
topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil
davranın! O takvâya en yakın olandır. Allah'a karşı takvâ sahibi olun.
Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır.

5 / MAİDE - 9Veadellâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve ecrun azîm(azîmun).

Allah, âmenû
olup, ıslah edici ameller (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi) yapanlara vaad
etti, onlar için mağfiret ve “Ecrun Âzim (en büyük mükâfat)” vardır.

5 / MAİDE - 10Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbul cehîm(cehîmî).

Ve inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar alevli ateş (cehennem) halkıdır.

5 / MAİDE - 11Yâ eyyuhellezîne âmenûzkurû
ni’metallâhi aleykum iz hemme kavmun en yebsutû ileykum eydiyehum fe
keffe eydiyehum ankum, vettekûllâh(vettekûllâhe) ve alâllâhi fel
yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın sizin
üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; bir kavim size ellerini uzatmaya
kalktığı zaman (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Ve Allah'a
karşı takvâ sahibi olun (ruhunuzu, vechinizi (fizik vücudunuzu),
nefsinizi ve iradenizi Allah'a teslim edin)! Mü'minler artık Allah'a
tevekkül etsinler (güvensinler).

5 / MAİDE - 12Ve lekad ehazallâhu mîsâka
benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve
kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve
âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le
ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min
tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle
sevâes sebîl(sebîli).


Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları'ndan misâk almıştı. Ve onlardan on
iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme
ederseniz, zekât verirseniz ve Resûllerim'e îmân edip onlara yardım
ederseniz ve Allah'a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak
ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve
sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık,
bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah'a
ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yoldan sapmış olur.

5 / MAİDE - 13Fe bimâ nakdihim mîsâkahum
leannâhum ve cealnâ kulûbehum kâsiyet(kâsiyeten), yuharrifûnel kelime
an mevâdııhî ve nesû hazzan mimmâ zukkirû bih(bihî), ve lâ tezâlu
tettaliu alâ hâınetin minhum illâ kalîlen minhum fa’fu anhum vasfah
innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).


Misaklarını bozmaları sebebiyle biz de onları lânetledik, kalplerini de
(kapkaranlık) yaptık. Onlar, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler
(değiştirirler). Nasihat olundukları şeylerden nasiplerini almayı
unuttular. Onlardan pek azı hariç, devamlı onların hâinliklerine maruz
kalırsın.Yine de onları affet ve hoşgör.Muhakkak ki Allah muhsinleri
sever.

5 / MAİDE - 14Ve minellezîne kâlû innâ
nasârâ ehaznâ mîsâkahum fe nesû hazzan mimmâ zukkirû bihî fe agraynâ
beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) ve sevfe
yunebbiuhumullâhu bimâ kânû yasnaûn(yasnaûne).


Ve muhakkak ki biz “nasârâyız” diyenlerden mîsâklarını aldık, gene de
uyarıldıkları hususlardan (kendilerine hatırlatılan şeyden) bir pay
almayı (nasiplerini) unuttular.Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına
düşmanlık, kin ve nefret saldık. Allah yakında, onlara yapmış
olduklarını haber verecek.

5 / MAİDE - 15Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve
ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun
mubîn(mubînun).


Ey kitap ehli! (Kitap sahipleri), Kitap'tan çoğunu gizlemiş olduğunuz
ve çoğundan vazgeçtiğiniz şeyleri, size beyan eden bir Resûl'ümüz
gelmiştir. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.

5 / MAİDE - 16Yehdî bihillâhu menittebea
rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi
iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).


Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidâyet eder (ulaştırır).

5 / MAİDE - 17Lekad keferellezîne kâlû
innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) kul fe men yemliku minallâhi
şey’en in erâde en yuhlikel mesîhabne meryeme ve ummehu ve men fîl ardı
cemîa(cemîan) ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ.
Yahluku mâ yeşâ(yeşâu) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Andolsun ki “ Muhakkak ki Allah, Meryem oğlu Mesih'tir.” diyenler kâfir
olmuşlardır. De ki; “Öyle ise Allah, Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve
yeryüzünde bulunanların hepsini helâk etmek isterse, Allah'dan bir şeyi
(önlemeye) kimin gücü yeter? ” Göklerde, yerde ve ikisinin arasında
bulunan herşeyin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini yaratır. Allah
(c.c.), herşeye kaadirdir.

5 / MAİDE - 18Ve kâletil yahûdu ven nasârâ
nahnu ebnâullâhi ve ehıbbâuh(ehıbbâuhu) kul fe lime yuazzibukum bi
zunûbikul bel entum beşerun mimmen halak(halaka) yagfiru limen yeşâu ve
yuazzibu men yeşâ(yeşâu) ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ
beynehumâ ve ileyhil masîr(masîru).


Ve, Yahudiler ve Hristiyanlar; “Biz Allah'ın oğulları ve O'nun
sevdikleriyiz.” dediler. De ki; “O halde niçin Allah size
günahlarınızdan dolayı azap ediyor?” Hayır, siz O'nun yarattıklarından
bir beşersiniz (insansınız), O, dilediğini mağfiret eder, dilediğine de
azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin mülkü
Allah'ındır. Ve varış O'nadır (ulaşılacak makam O'nun Zat'ıdır).

5 / MAİDE - 19Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ
min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru)
vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının
kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl'ümüz (elçimiz)
gelmişti. "Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi" dersiniz diye
(dememeniz için). Oysa size "müjdeleyici ve uyarıcı" bir Resûl
gelmişti. Allah herşeye kadîrdir.

5 / MAİDE - 20Ve iz kâle mûsâ li kavmihî
yâ kavmizkurû ni’metallâhi aleykum iz ceale fîkum enbiyâe ve cealekum
mulûk(mulûken), ve âtâkum mâ lem yu’ti ehaden minel âlemîn(âlemîne).


Ve Hz. Musâ kavmine şöyle demişti; "Ey kavmim! Allah'ın sizin
üzerinizdeki nimetini, içinizden peygamberler kıldığını ve sizi
hükümdarlar yaptığını ve, âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size
verdiğini hatırlayın!

5 / MAİDE - 21Yâ kavmidhulûl ardal mukaddesetelletî keteballâhu lekum ve lâ terteddû alâ edbârikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne).
Ey
kavmim! Allah'ın sizin için farz kıldığı kutsal yere girin ve
(düşmandan kaçıp) arkanıza dönmeyin.İşte o zaman hüsrana uğrayanların
haline dönersiniz.

5 / MAİDE - 22Kâlû yâ mûsâ inne fîhâ
kavmen cebbârîn(cebbârîne), ve innâ len nedhulehâ hattâ yahrucû minhâ,
fe in yahrucû minhâ fe innâ dâhılûn(dâhılûne).


Dediler ki, "Ey Mûsâ! Şüphesiz orada zorba bir kavim var. Muhakkak ki
biz, onlar oradan çıkıncaya kadar asla oraya girmeyiz. Eğer oradan
çıkarlarsa, o zaman elbette biz oraya gireriz."

5 / MAİDE - 23Kâle raculâni minellezîne
yehâfûne en’amallâhu aleyhim edhulû aleyhimul bâb(bâbe), fe izâ
dehaltumûhu fe innekum gâlibûne ve alâllâhi fe tevekkelû in kuntum
mu’minîn(mu’minîne).


Allah'ın kendilerine nimet verdiği, korkanların arasından iki adam
şöyle dedi; “Onların üzerlerine kapıdan girin, böylece oradan (kapıdan)
girdiğiniz zaman muhakkak ki siz gâlip gelirsiniz. Eğer mü'minseniz,
artık Allah'a tevekkül edin (Allah'a güvenin).”

5 / MAİDE - 24Kâlû yâ mûsâ innâ len nedhulehâ ebeden mâ dâmû fîhâ fezheb ente ve rabbuke fe kâtilâ innâ hâhunâ kâıdûn(kâıdûne).
(Onlar);
“Ey Mûsâ, muhakkak ki biz onlar orada olduğu sürece ebediyen, asla
oraya girmeyiz. Artık Sen ve Rabbin gidin, böylece ikiniz savaşın, biz
mutlaka burada otururuz” dediler.

5 / MAİDE - 25Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn(fâsikîne).
(Hz.
Mûsa) Dedi ki; “Ey Rabb'im! Muhakkak ki ben, kendimden ve kardeşimden
başkasına sahip değilim. Artık fâsık kavimle bizim aramızı ayır.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

MAİDE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: MAİDE Suresi Meali   MAİDE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:51 pm

5 / MAİDE - 26Kâle fe innehâ muharremetun aleyhim erbaîne senet(seneten), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se alel kavmil fâsikîn(fâsikîne).
Allah
(cc.) buyurdu ki; "Artık muhakkak ki orası onlara kırk yıl haram
kılınmıştır (yasaklanmıştır). Onlar yeryüzünde şaşkın dolaşacaklar. Sen
artık fâsık kavim için üzülme!"

5 / MAİDE - 27Vetlu aleyhim nebeebney
âdeme bil hakkı iz karrebâ kurbânen fe tukubbile min ehadihimâ ve lem
yutekabbel minel âhar(âhari) kâle le aktulennek(aktulenneke) kâle
innemâ yetekabbelullâhu minel muttekîn(muttekîne).


Ve onlara Adem'in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen
olayı) hakkıyla oku, Allah'a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı, (Kurban)
ikisinin birinden kabul edilir ve diğerinden ise kabul edilmez.
(Kurbanı kabul edilmeyen) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. O da, “Allah
sadece takvâ sahiplerinden kabul eder.” dedi.

5 / MAİDE - 28Lein besadte ileyye yedeke
li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktulek(aktuleke), innî
ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).


Gerçekten, eğer sen, beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni
öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Muhakkak ki ben, âlemlerin
Rabb'i olan Allah'tan korkarım.

5 / MAİDE - 29İnnî urîdu en tebûe bi ismî ve ismike fe tekûne min ashâbin nâr(nâri), ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Gerçekten
ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni, böylece ateş
halkından olmanı dilerim.Ve zâlimlerin cezası, işte budur.

5 / MAİDE - 30Fe tavveat lehu nefsuhu katle ahîhi fe katelehu fe asbaha minel hâsirîn(hâsirîne).
Bunun
üzerine nefsi, onu, kardeşini öldürmeye kandırdı (kolay ve zevkli
gösterdi). Böylece onu öldürdü, sonra hüsrana uğrayanlardan oldu.

5 / MAİDE - 31Fe beasallâhu gurâben
yebhasu fîl ardı li yuriyehu keyfe yuvârî sev’ete ahîh(ahîhi) kâle yâ
veyletâ e aceztu en ekûne misle hâzel gurâbi fe uvâriye sev’ete ahî, fe
asbaha minen nâdimîn(nâdimîne).


Sonra, Allah, ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için
yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana, bu karga gibi
olup böylece kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum?" dedi Sonra
da pişman olanlardan oldu.

5 / MAİDE - 32Min ecli zâlik(zâlike),
ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev
fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ
fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil
beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le
musrifûn(musrifûne).


İşte bundan dolayı (Tevrat'ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir
kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata
karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkakki o bütün insanları öldürmüş
gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa
bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki Resûl'lerimiz onlara
apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu,bundan
sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.

5 / MAİDE - 33İnnemâ cezâûllezîne
yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû
ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev
minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati
azâbun azîm(azîmun).


Allah ve O'nun Resûlu ile harp edenlerin ve yeryüzünde fesat ve
bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya
asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya
bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rezilliğidir.
Ve ahirette ise, onlara “büyük azap” vardır.

5 / MAİDE - 34İllellezîne tâbû min kabli en takdirû aleyhim, fa’lemû ennallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Onları
sizin (yenerek) ele geçirmenizden önce tövbe edenler hariç. Artık
Allah'ın Gafûr (mağfiret eden) olduğunu, Rahîm (rahmet nuru gönderen)
olduğunu biliniz!

5 / MAİDE - 35Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı
takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun
yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

5 / MAİDE - 36İnnellezîne keferû lev enne
lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu li yeftedû bihî min azâbi
yevmil kıyâmeti mâ tukubbile minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).


Muhakkak ki o kâfir olanlar, eğer yeryüzünde olanların hepsi, ve onunla
birlikte bir misli daha onların olsa, kıyamet gününün azabından
kurtulmak için onları fedâ edecek olsalar (fidye olarak verseler),
onlardan kabul edilmez. Ve onlar için “acı azap” vardır.

5 / MAİDE - 37Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ, ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).

Ateşten çıkmak isterler ve onlar oradan çıkacak değillerdir. Ve, onlar için “daimi azap” vardır.

5 / MAİDE - 38Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Ve,
hırsızlık yapan erkek ve kadının yaptıklarına karşılık olmak üzere,
Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Ve Allah Azîz'dir, Hakîm 'dir
(hüküm ve hikmet sahibidir).

5 / MAİDE - 39Fe men tâbe min ba’di zulmihî ve aslaha fe innallâhe yetûbu aleyh(aleyhi) innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Artık
kim, yaptığı zulümden sonra tövbe ederse ve ıslah olursa, o taktirde,
muhakkak ki Allah onun tövbesini kabul eder. Muhakkak ki Allah,
Gafûr'dur, Rahîm'dir.

5 / MAİDE - 40E lem ta’lem ennallâhe lehu
mulkus semâvâti vel ardı yuazzibu men yeşâu ve yagfiru limen
yeşâ(yeşâu) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).


Göklerin ve yerin mülkünün Allah'ın olduğunu bilmiyor musun? Dilediğine
azap eder ve dilediğini mağfiret eder. Ve Allah herşeye kadirdir.

5 / MAİDE - 41Yâ eyyuher resûlu lâ
yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi
efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil
kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel
kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu
ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike
lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire
kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun
azîm(azîmun).


Ey Resûl! Ağızlarıyla iman ettik deyip, kalpleri iman etmeyenlerden
küfürde yarışanlar seni üzmesin. Ve yahudilerden dinleyenlerin bir
kısmı, sana gelmeyen başka bir kavme yalan söylemek için
dinleyenlerdir. Kelimeleri sonradan yerlerinden kaydırıp, değiştirirler
ve: “Eğer size bu verilirse o zaman onu alın, eğer (böyle) verilmezse o
taktirde kaçının.” derler. Ve Allâh, kimin fitne içinde kalmasını
dilerse, artık sen, onun için Allâh'tan birşeye asla mani olacak
değilsin. İşte onlar öyle kimselerdir ki Allâh, onların kalplerini
temizlemeyi dilemez. Onlar için, dünyada bir rezillik vardır, ahirette
de onlara “büyük azap” vardır.

5 / MAİDE - 42Semmâûne lil kezibi ekkâlûne
lis suht(suhti) fe in câuke fahkum beynehum ev a’rıd anhum, ve in
tu’rıd anhum fe len yedurrûke şey’â(şey’en) ve in hakemte fahkum
beynehum bil kıst(kıstı) innallâhe yuhıbbul muksıtîn(muksıtîne).


Yalan söylemek için dinleyenler, çok haram yiyenler, sonra da
(Tevrat'ın hükmüne razı olmayıp) eğer sana gelirlerse, o taktirde
onların arasında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Ve eğer, onlardan
yüz çevirecek olursan artık sana asla (hiç) birşeyle zarar veremezler.
Ve şayet, aralarında hükmedecek olursan, o taktirde adalet ile hükmet.
Muhakkak ki Allâh muksıtîn (âdil) olanları sever.

5 / MAİDE - 43Ve keyfe yuhakkimûneke ve
indehumut tevrâtu fîhâ hukmullâhi summe yetevellevne min ba’di
zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne).


Ve içinde Allâh'ın hükümleri bulunan Tevrat onların yanında iken,seni
nasıl hakem yapıyorlar. Sonra da bundan (verdiğin hükümden) dönüyorlar.
Ve işte onlar mümin değillerdir.

5 / MAİDE - 44İnnâ enzelnet tevrâte fîhâ
huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne
hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimestuhfizû min kitâbillâhi ve kânû
aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî
semenen kalîlâ(kalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike
humul kâfirûn(kâfirûne).


Muhakkak ki Tevrat'ı Biz indirdik, onda hidâyet ve nur vardır.
Kendileri (Hakk'a) teslim olmuş peygamberler, yahudilere, onunla
hükmeder. Rabbaniler (kendilerini Rabb'lerine adamış olanlar) ve Ahbar
olanlar da (zahidler, yahudi âlimler, hahamlar) Allâh'ın Kitab'ından
korumakla görevli oldukları ile hüküm verirler ve onlar, onun üzerine
şahidler oldular. Artık insanlardan korkmayın, Ben'den korkun ve Benim
âyetlerimi az bir değere satmayın. Ve kim, Allâh'ın indirdiği ile
hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar kâfirlerdir.

5 / MAİDE - 45Ve ketebnâ aleyhim fîhâ
ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel uzune bil
uzuni ves sinne bis sinni vel curûha kısâs(kısâsun) fe men tesaddeka
bihî fe huve keffâretun leh(lehu) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe
ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).


Onun içinde (Tevrat'ta) onlara, cana can ile, göze göz ile, buruna
burun ile, kulağa kulak ile, dişe diş ile ve yaralamalara karşı kısas
olduğunu yazıp farz kıldık. Kim onu bağışlar da (kısas hakkından
vazgeçerse) artık o kendisi için (günahlarına) kefâret olur. Ve kim,
Allâh'ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar
zâlimlerdir.

5 / MAİDE - 46Ve kaffeynâ alâ âsârihim bi
îsebni meryeme musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet tevrâti ve âteynâhul
incîle fîhi huden ve nûrun ve musaddıkan limâ beyne yedeyhi minet
tevrâti ve huden ve mev’ızeten muttekîn(muttekîne).


Onların izleri üzerine, Tevrat'tan ellerinde bulunanı tasdik edici
olarak Hz. Meryem'in oğlu İsâ'yı gönderdik. Ve ona, içinde bir hidâyet
ve bir nur olan, Tevrat'tan ellerinde bulunanı tasdik eden ve
müttekîler (takvâ sahipleri) için, hidâyete erdirici ve vaaz edici
(öğüt verici) olan İncil'i verdik.

5 / MAİDE - 47Vel yahkum ehlul incîli bimâ enzelallâhu fîh(fîhi) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul fâsıkûn(fâsıkûne).
Ve
İncil sahipleri, Allâh'ın onda (İncil'de) indirdiği (ahkâm) ile
hükmetsinler. Ve kim, Allâh'ın indirdiği ile hükmetmezse, o taktirde
işte onlar fâsıklardır.

5 / MAİDE - 48Ve enzelnâ ileykel kitâbe
bil hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi minel kitâbi ve muheyminen
aleyhi fahkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum ammâ
câeke minel hakk(hakkı) li kullin cealnâ minkum şir’aten ve
minhâcâ(minhâcen) ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve
lâkin li yebluvekum fî mâ âtâkum festebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi
merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi
tahtelifûn(tahtelifûne).


Ve, (Ey Muhammed) sana ellerindeki kitapları tasdik edici (doğrulayıcı)
ve onu koruyucu olarak bu Kitab'ı hakk ile indirdik. Artık onların
aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana Hakk'tan gelenden
ayrılıp da onların hevalarına uyma. Sizden hepiniz için (tek) bir
şeriat, ve açık bir yol belirlemiştik. Ve Allah dileseydi, elbette sizi
tek bir ümmet yapardı. Ancak bu sizi, verdikleri ile denemek içindir. O
halde hayırlarda yarışın! Sizin hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman
hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri,size haber verecek.

5 / MAİDE - 49Ve enıhkum beynehum bimâ
enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum vahzerhum en yeftinûke an ba’dı mâ
enzelallâhu ileyk(ileyke) fe in tevellev fa’lem ennemâ yurîdullâhu en
yusîbehum bi ba’dı zunûbihim ve inne kesîran minen nâsi le
fâsıkûn(fâsıkûne).


Ve, onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların hevâlarına
uyma. Allah'ın sana indirdiği şeylerin bir kısmından seni fitneye
düşürmelerinden sakın. Bundan sonra eğer (Hakk'tan) yüz çevirirlerse, o
taktirde bil ki artık Allah, bazı günahları sebebiyle, onları bir
musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu gerçekten
fâsıklardır.

5 / MAİDE - 50E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn(yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li kavmin yûkınûn(yûkınûne).
Onlar
hâlâ cahiliyyet devrine ait hükmü mü istiyorlar? Ve yakîn sahibi olan
bir kavim için, Allâh'tan daha güzel kim hüküm verir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

MAİDE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: MAİDE Suresi Meali   MAİDE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:53 pm

5 / MAİDE - 51Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve
men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez
zâlimîn(zâlimîne).


Ey amenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Yahudî ve Hristiyanları
dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara
dönerse (onları dost edinirse) artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak
ki Allah, zâlimler kavmini hidayete erdirmez.

5 / MAİDE - 52Fe terâllezîne fî kulûbihim
maradun yusâriûne fîhim yekûlûne nahşâ en tusîbenâ dâireh(dâiretun) fe
asâllâhu en ye’tiye bil fethi ev emrin min indihî fe yusbihû alâ mâ
eserrû fî enfusihim nâdimîn(nâdimîne).


Böylece, kalplerinde maraz (hastalık) bulunanların (yahudi ve
hristiyanları dost edinip), “olaylar (tersine) dönerse, bize bir
musibet isabet etmesinden korkuyoruz.” diyerek onların aralarında
koşuştuklarını görürsün. Oysa ki Allâh'ın katından bir fetih veya bir emir getirmesi umulur ki, böylece onlar da kendi içlerinde gizledikleri şeye pişman olurlar.

5 / MAİDE - 53Ve yekûlullezîne âmenû e
hâulâillezîne aksemû billâhi cehde eymânihim innehum le meakum habitat
a’mâluhum fe asbahû hâsirîn(hâsirîne).


Ve amenû olanlar (Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler);
"Kendilerinin mutlaka sizinle beraber olduğuna, Allâh'a kasem ederek
var güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların amelleri boşa gitti, böylece hüsrana uğrayan kimseler oldular.

5 / MAİDE - 54Yâ eyyuhellezîne âmenû men
yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve
yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne),
yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike
fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun).


Ey âmenû
olanlar (Allâh'a ulaşmayi dileyenler) ! Sizden kim dininden dönerse, o
zaman Allâh onun yerine (başka) bir kavim getirecektir öyle ki, (Allâh)
onları sever ve onlar da O'nu (Allâh'ı) severler. Mü'minlere karşı daha
alçak gönüllü, kâfirlere karşı daha izzetlidirler (başları dik,
vakarlı, şereflidirler). Allâh'ın yolunda cihad ederler. Hiçbir
kınayanın kınamasından korkmazlar.İşte bu, Allâh'ın fazlıdır, onu
dilediğine (lütfedip)verir. Allâh Vâsi'dir (fazlı ve lütfu geniştir),
Alîm'dir (herşeyi en iyi bilendir).

5 / MAİDE - 55İnnemâ veliyyukumullâhu ve resûluhu vellezîne âmenullezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum râkıûn(râkıûne).
Sizin
velîniz (dostunuz) sadece Allâh ve O'nun Resûlü ve amenû olup namazı
kılan, zekatı veren kimselerdir ve onlar rükû edenlerdir.

5 / MAİDE - 56Ve men yetevellallâhe ve resûlehu vellezîne âmenû fe inne hızbellâhi humul gâlibûn(gâlibûne).

Ve, Allâh'a ve O'nun Resûlüne ve âmenû olanlara dönen kimseler, artık muhakkak ki Allâh'ın taraftarlarıdır, onlar gâlip olanlardır.

5 / MAİDE - 57Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tettehızûllezînettehazû dînekum huzuven ve leiben min ellezîne ûtûl
kitâbe min kablikum vel kuffâra evliyâ(evliyâe), vettekûllâhe in kuntum
mu’minîn(mu’minîne).


Ey âmenû
olanlar (Allah'a ulaşmayi dileyenler)! Sizden önce kendilerine Kitap
verilmiş olanlardan, dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve de
kâfirleri velîler (dostlar) edinmeyin. Ve eğer mü'minlerseniz, Allah'a
karşı takva sahibi olun.

5 / MAİDE - 58Ve izâ nâdeytum iles salâtittehazûhâ huzuven ve leıbâ(leıben) zâlike bi ennehum kavmun lâ ya’kılûn(ya’kılûne).
Ve
namaza çağırdığınız (ezan okuduğunuz) zaman, onu oyun ve alay konusu
edindiler. Bu, onların akıl etmeyen (aklını kullanmayan) bir kavim
olmaları sebebiyledir.

5 / MAİDE - 59Kul yâ ehlel kitâbi hel
tenkımûne minnâ illâ en âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile
min kablu ve enne ekserekum fâsıkûn(fâsıkûne).


Onlara şöyle söyle: “Ey Kitap ehli! Bizi, sadece Allâh'a, bize
indirilene ve daha önce indirilene iman etmemizden dolayı mı
çekemiyorsunuz? Ve muhakkak ki sizin çoğunuz fâsıklarsınız.”

5 / MAİDE - 60Kul hel unebbiukum bi şerrin
min zâlike mesûbeten ındallâh(ındallâhi) men leanehullâhu ve gadıbe
aleyhi ve ceale min humul kıredete vel hanâzîre ve abedet tâgût(tâgûte)
ulâike şerrun mekânen ve edallu an sevâis sebîl(sebîli).


De ki; "Bundan daha şerli olup, Allâh'ın katında kesinleşmiş olan
cezayı, size haber vereyim mi? Onlar, Allâh'ın lanetlediği ve gadap
duyduğu ve onlardan maymunlar, domuzlar yaptığı ve tâguta kul ettiği
kimselerdir. İşte onlar, mekânı en kötü olanlar ve sevvâ edilmiş yoldan
en çok sapanlardır.

5 / MAİDE - 61Ve izâ câukum kâlû âmennâ ve kad dehalû bil kufri ve hum kad haracû bih(bihî) vallâhu a’lemu bimâ kânû yektumûn(yektumûne).
Ve
(onlar) size geldikleri zaman: "İman ettik." dediler. Oysa onlar,
küfürle girip, küfürle çıkmışlardır. Ve Allâh, onların gizlediklerini
çok iyi bilir.

5 / MAİDE - 62Ve terâ kesîran minhum yusâriûne fîl ismi vel udvâni ve eklihimus suht(suhti) lebi’se mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Ve onlardan bir çoğunun günahda, düşmanlıkta ve haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötü.

5 / MAİDE - 63Lev lâ yenhâhumur rabbaniyyûne vel ahbâru an kavlihimul isme ve eklihimus suht(suhti) lebi’se mâ kânû yasneûn(yasneûne).

Rabbanîler ve Hahamlar onları günah olan sözlerinden ve haram yemekten men etmeli değiller miydi? Yaptıkları şey ne kötü.

5 / MAİDE - 64Ve kâletil yehûdu yedullâhi
maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu
mebsûtatâni yunfıku keyfe yeşâ(yeşâû) ve leyezîdenne kesîran minhum mâ
unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ
beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ
evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı
fesâda(fesâden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne).


Yahudî'ler: "Allâh'ın eli bağlıdır (Allâh cimridir)" dediler. Onların
elleri bağlandı.Ve bu sözlerinden dolayı lânetlendiler. Hayır, bilâkis!
O'nun iki eli de açıktır. Nasıl isterse öyle infak eder (verir). Ve
Rabb'inden sana indirilen şey (ilahî buyruklar), mutlaka onlardan
birçoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Ve biz onların arasına
kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin ilka ettik (ulaştırdık). Her ne
zaman harb için bir ateş yaktılarsa, Allâh onu söndürdü.Ve onlar
yeryüzünde fesat çıkarmak için çalışırlar. Ve de Allâh , fesat
çıkaranları (bozgunculuk yapanları) sevmez.

5 / MAİDE - 65Ve lev enne ehlel kitâbi âmenû vettekav le keffernâ anhum seyyiâtihim ve le edhalnâhum cennâtin naîm(naîmi).

Eğer Kitap Ehli, âmenû
olup (Allah'a ulaşmayı dileyip), takvâ sahibi olsalardı, elbette
onların günahlarını örterdik ve onları mutlaka Naîm cennetlerine
koyardık.

5 / MAİDE - 66Ve lev ennehum ekâmût
tevrâte vel incîle ve mâ unzile ileyhim min rabbihim le ekelû min
fevkıhim ve min tahti erculihim. Minhum ummetun
muktesıdeh(muktesıdetun) ve kesîrun minhum sâe mâ ya’melûn(ya’melûne).


Ve eğer Kitap Ehli, Tevrat ve İncil'i ve Rabb'lerinden kendilerine
indirileni, gereği gibi uygulasalardı (yerine getirselerdi),mutlaka
onlar, hem üstlerinden hem de ayaklarının altından (nice nimetler)
yerlerdi. Onlardan bir kısmı (evliyalık mertebesine ulaşmış, henüz
daimi zikre ulaşmamış) muktesid olan bir ümmettir. Ve (fakat) onlardan
bir çoğunun yaptıkları şey ne kötü.

5 / MAİDE - 67Yâ eyyuherresûlu bellıg mâ
unzile ileyke min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte
risâleteh(risâletehu) vallâhu ya’sımuke minen nâs(nâsi) innallâhe lâ
yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).


Ey Resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et (duyur). Eğer bunu
yapmazsan, o taktirde O'nun Risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ
etmemiş (duyurmamış) olursun. Ve Allâh seni insanlardan korur. Muhakkak
ki Allâh, kâfirler kavmini hidâyete erdirmez.

5 / MAİDE - 68Kul yâ ehlel kitâbi! lestum
alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min
rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike
tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).


De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabb'iniz tarafından
indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz birşey (bir din) üzerinde
değilsiniz. Ve sana Rabb'inden indirilen, mutlaka onların bir çoğunun
azgınlık ve küfrünü artırır. Artık senkâfirler topluluğuna üzülme.

5 / MAİDE - 69İnnellezîne âmenû vellezîne
hâdû ves sâbiûne ven nasâra men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve amile
sâlihan fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).


Muhakkak ki, âmenû
olanlar (Allâh'a ulaşmayı dileyenler), ve Yahudiler, Sâbiiler ve
Nasrânilerden (Hristiyanlardan) kim Allâh'a ve âhir güne iman eder ve
nefsini ıslah edici ameller (nefs tezkiyesi ) yaparsa onlara artık
korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

5 / MAİDE - 70Lekad ehaznâ mîsâka benî
isrâîle ve erselnâ ileyhim rusulâ(rusulen) kullemâ câehum resûlun bimâ
lâ tehvâ enfusuhum ferîkan kezzebû ve ferîkan yaktulûn(yaktulûne).


Andolsun ki Biz, İsrailoğulları'ndan mîsak aldık ve onlara resûller
gönderdik. Onlara her resûl gelişinde,nefislerinin hevâlarına
uymadığından dolayı, bir kısmını yalanladılar ve bir kısmını da
öldürdüler.

5 / MAİDE - 71Ve hasibû ellâ tekûne
fitnetun fe amû ve sammû summe tâballâhu aleyhim summe amû ve sammû
kesîrun minhum vallâhu basîrun bimâ ya’melûn(ya’melûne).


Ve, yaptıklarının bir fitne olmayacağını sandılar böylece kör ve sağır
(hakkı görmez ve işitmez) oldular. Sonra, Allâh onların tövbesini kabul
etti. Sonra yine onlardan bir çoğu kör ve sağır oldular. Ve Allâh,
onların yaptıklarını en iyi görendir.

5 / MAİDE - 72Lekad keferallezîne kâlû
innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî
isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad
harremallâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne
min ensâr(ensârin).


Andolsun ki; “Muhakkak ki Allah, O, Meryem oğlu Mesih'tir.” diyenler
kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih (Hz. İsa, onlara) şöyle demişti; “Ey
İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allâh'a kul olun.
Muhakkak ki, kim Allâh'a şirk (eş, ortak) koşarsa, o taktirde Allâh ona
cenneti haram etmiştir ve onun varacağı yer ateştir. Ve zâlimler için
bir yardımcı yoktur.”

5 / MAİDE - 73Lekad keferellezîne kâlû
innallâhe sâlisu selâsetin ve mâ min ilâhin illâ ilâhun vâhid(vâhidun)
ve in lem yentehû ammâ yekûlûne le yemessennellezîne keferû minhum
azâbun elîm(elîmun).


Andolsun ki, "Allâh üçün, üçüncüsüdür (üç ilâh'tan biridir)." diyenler
kâfir olmuşlardır. Ve tek bir ilâhdan başka bir ilâh yoktur.Ve eğer bu
söyledikleri sözlerden vazgeçmezlerse, onlardan (bu sözlerinde ısrar
edip) kâfir olanlara, mutlaka “elîm azap” dokunacaktır.

5 / MAİDE - 74E fe lâ yetûbûne ilâllâhi ve yestagfirûneh(yestagfirûnehu) vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

Hâlâ, Allâh'a tövbe edip, O'ndan mağfiret dilemiyorlar mı? Ve Allâh Gafûr'dur, Rahîm'dir.

5 / MAİDE - 75Melmesîhubnu meryeme illâ
resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu
sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu
lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne).


Meryem oğlu Mesih (Hz. İsa) sadece bir Resûldür. Ondan önce de resûller
(elçiler) gelip geçmiştir.Ve onun annesi sıddîktır (çok doğru ve
iffetlidir). İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. Bak, onlara
âyetleri nasıl açıklayıp beyan ediyoruz. Sonra da bak, nasıl
(Allâh'dan) döndürülüyorlar.

5 / MAİDE - 76Kul e ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darran ve lâ nef’â(nef’an) vallâhu huves semîul alîm(alîmu).
De
ki; "Allâh'tan başka, size zarar ve fayda (yarar) vermeye gücü yetmeyen
(malik olmayan) şeylere mi kul oluyorsunuz?" Ve Allâh, O, en iyi
işitendir, en iyi bilendir.

5 / MAİDE - 77Kul yâ ehlel kitâbi, lâ
taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebi’û ehvâe kavmin kad dallû
min kablu ve edallû kesîran ve dallû an sevâis sebîl(sebîli).


De ki; "Ey Kitap Ehli! Dininizde haksız yere (taşkınlık yapıp) haddi aşmayın. Ve daha önce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da dalâlete düşürmüş ve de sevvâ edilmiş yoldan sapmış olan bir kavmin hevâlarına uymayın.

5 / MAİDE - 78Luinellezîne keferû min benî isrâîle alâ lisâni dâvude ve îsebni meryem(meryeme) zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).

İsrailoğulları'ndan inkâr edenler, Hz. Dâvud (a.s) ve Meryem oğlu
Îsâ'nın diliyle lânetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri, taşkınlık
yapıp haddi aşmaları sebebiyledir.

5 / MAİDE - 79Kânû lâ yetenâhevne an munkerin fealûh(fealûhu) lebi’se mâ kânû yef’alûn(yef’alûne).

Yaptıkları kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye (mani olmaya) çalışmıyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

MAİDE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: MAİDE Suresi Meali   MAİDE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:54 pm

5 / MAİDE - 80Terâ kesîran minhum
yetevellevnellezîne keferû lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en
sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne).


Onlardan bir çoğunun kâfirlere döndüğünü (dost olduğunu) görürsün.
Nefislerinin, onlar için takdim ettiği ise “Allâh'ın onlara
öfkelenmesi” ki ne kötü şey. Ve onlar azâb içinde devamlı kalacak
olanlardır.

5 / MAİDE - 81Ve lev kânû yu’minûne billâhi ven nebiyyi ve mâ unzile ileyhi mettehazûhum evliyâe ve lâkinne kesîren minhum fâsikûn(fâsikûne).
Ve
eğer Allâh'a ve Nebî'ye (Peygamber'e) ve ona indirilene iman etselerdi,
onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fâsıklardır.

5 / MAİDE - 82Le tecidenne eşedden nâsi
adâveten lillezîne âmenûl yehûde vellezîne eşrakû, ve le tecidenne
akrabehum meveddeten lillezîne âmenûllezîne kâlû innâ nasârâ zâlike bi
enne minhum kıssîsîne ve ruhbânen ve ennehum lâ
yestekbirûn(yestekbirûne).


Âmenû olanlara karşı, insanlardan en şiddetli düşman olarak mutlaka
Yahudileri ve (Allâh'a) şirk koşanları (müşrikleri) bulursun. Dostluk
bakımından âmenû
olanlara en yakın olarak da: “muhakkak ki biz nasrâniyiz." diyenleri
bulursun. Bu, onların arasında keşişler ve ruhbanların bulunması ve
onların kibirlenmemesi (büyüklenmemesi) sebebiyledir.

5 / MAİDE - 83Ve izâ semiû mâ unzile
ilerresûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arefû minel
hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).


Ve Resûl'e indirileni (Kur'ân'ı) işittikleri zaman, Hakk'tan olan
şeylere ârif olduklarından dolayı, onların gözlerinin yaşla dolup
taştığını görürsün. “Rabb'imiz, biz imân ettik (âmenu olduk), artık
bizi şâhidlerle beraber yaz...” derler.

5 / MAİDE - 84Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn(sâlihîne).
Ve,
Rabb'imizin bizi, sâlihler kavmi ile beraber (cennete) dahil etmesini
isterken, niçin biz, Allâh'a ve Hak'tan bize gelene (Kur'ân'a ve
Resûl'e) iman etmeyelim?"

5 / MAİDE - 85Fe esâbehumullâhu bimâ kâlû cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlike cezâûl muhsinîn(muhsinîne).
Böylece
onlara, söylediklerinden dolayı Allâh, altlarından ırmaklar akan ve
içlerinde devamlı kalacakları cennetler ihsan etti. Ve işte bu,
muhsinlerin mükâfatıdır.

5 / MAİDE - 86Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbul cahîm(cahîmi).

Ve, kâfirler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, Ashâb-ı Cahîmdir (cehennem ehlidir).

5 / MAİDE - 87Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tuharrimû tayyibâti mâ ehallallâhu lekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhibbul mu’tedîn(mu’tedîne).

Ey âmenû
olanlar! Allâh'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram
etmeyin. Aşırı gitmeyin. Muhakkak ki Allâh haddi aşanları sevmez.

5 / MAİDE - 88Ve kulû mimmâ razakakumullâhu halâlen tayyiben vettekûllâhellezî entum bihî mu’minûn(mu’minûne).

Allâh'ın size verdiği temiz, helâl rızıklardan yiyin ve kendisine iman ettiğiniz Allâh'a karşı takvâ sahibi olun.

5 / MAİDE - 89Lâ yuâhizukumullâhu bil
lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne),
fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum
ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu
selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû
eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum
teşkurûn(teşkurûne).


Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, akid yaptığınız yeminlerden
dolayı sorumlu tutar. Artık onun kefâreti (cezası), ev halkınıza
yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu yedirmeniz veya onları
giydirmeniz ya da bir köle azad etmenizdir. Fakat kim bunları
bulamazsa, o taktirde üç gün oruç tutsun.İşte bu, yeminlerinizi bozduğunuz zaman onların (yeminlerinizin) kefâretidir. Ve yeminlerinizi koruyun (onları bozmaktan sakının). Allah, âyetlerini size işte böyle açıklıyor, umulur ki böylece siz şükredersiniz.

5 / MAİDE - 90Yâ eyyuhellezîne âmenû
innemel hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş
şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(tuflihûne).


Ey âmenû
olanlar! Ancak şarap, kumar, (tapınmak için konulan) dikili taşlar
(putlar) ve fal okları, şeytanın işlerinden pis şeylerdir. Artık
bunlardan kaçının. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

5 / MAİDE - 91İnnemâ yurîduş şeytânu en
yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum
an zikrillâhi ve anis salâh(salâti), fe hel entum muntehûn(muntehûne).


Oysa ki şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve,
sizi Allâh'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Siz artık
(bunlara) son verdiniz mi?

5 / MAİDE - 92Ve etîûllâhe ve etîûr resûle vahzerû, fe in tevelleytum fa’lemû ennemâ alâ resûlinel belâgul mubîn(mubînu).
Ve,
Allâh'a itaat edin ve Resul'e itaat edin ve (onlara karşı gelmekten)
sakının. Eğer bundan sonra yüz çevirirseniz bilin ki Resul'ümüze düşen,
sadece açık bir tebliğdir (duyurmadır).

5 / MAİDE - 93Leyse alellezîne âmenû ve
amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs
sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul
muhsinîn(muhsinîne).


Amenû olanlar ve sâlih amel yapanlar (ıslâh edici amel, nefs tezkiyesi
yapanlar) üzerine, takvâ (1. tâkva) sahibi olmadıkları zaman
yediklerinden dolayı bir günah yoktur. Amenû olun ve amilûs sâlihat
yapın! Sonra da takvâ sahibi olun (3. takvâya ulaşın)! Amenû olun sonra
da takvâ sahibi olun (4. takvâya ulaşın) ve ahsen olun! Allâh
muhsinleri (ahsen olanları, 4. takvâya ulaşanları) sever.

5 / MAİDE - 94Yâ eyyuhellezîne âmenû le
yebluvennekumullâhu bi şey’in mines saydı tenâluhu eydîkum ve rimâhukum
li ya’lemallâhu men yahâfuhu bil gayb(gaybi), fe meni’tedâ ba’de zâlike
fe lehu azâbun elîm(elîmun).


Ey âmenû
olanlar! Allâh sizi, gıyabında kendisinden kimin korktuğunu bilmesi
(bilinip belli olması için) için ellerinizin ve mızraklarınızın
erişeceği av türünden bir şeyle sizi mutlaka imtihan eder. Artık, kim
bundan sonra yasak sınırını aşarsa, o taktirde onun için “elîm azap”
vardır.

5 / MAİDE - 95Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
taktulûs sayde ve entum hûrûm(hûrûmun) ve men katelehu minkum
muteammiden fe cezâun mislu mâ katele min en neami yahkumu bihî zevâ
adlin minkum hedyen bâligal ka’beti ev keffâratun taâmu mesâkîne ev
adlu zâlike siyâmen li yezûka vebâle emrih(emrihî) afâllâhu amma
selef(selefe) ve men âde fe yentakimullâhu minh(minhu) vallâhu azîzun
zûntikâm(zûntikâmin).


Ey iman edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden
kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün
dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi
olduğuna dair) içinizden, adîl iki kimse takdir edip karar verir.
Kâbe'ye ulaşacak (Kâbe'ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya
yoksulları yedirme şeklinde bir kefâret, ya da buna denk bir oruçtur ki
bu, böylece o yaptığı işin vebâlini tatması içindir. Allâh,
geçmiştekileri (işlenen bu tür cürümleri) bağışladı. Kim dönüp de (bir
daha) böyle yaparsa, o taktirde Allâh ondan intikam alır. Allâh
Azîz'dir, intikam sahibidir.

5 / MAİDE - 96Uhille lekum saydul bahri ve
taâmuhu metâan lekum ve lis seyyârah(seyyârati), ve hurrime aleykum
saydul berri mâ dumtum hurumâ(hurumen) vettekullâhellezî ileyhi
tuhşerûn(tuhşerûne).


Sizin için ve yolcular için, deniz avı ve onun yenmesi bir metâ olarak
(fayda sağlamak üzere) helâl kılındı. Ve kara avı ise, ihramda
olduğunuz süre içersinde size haram kılındı (yasaklandı). Ve huzurunda
haşrolunacağınız Allâh'a karşı takvâ sahibi olun.

5 / MAİDE - 97Cealallâhul ka’betel beytel
harâme kıyâmen lin nâsi veş şehral harâme vel hedye vel kalâid(kalâide)
zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fis semâvâti ve ma fîl ardı ve
ennellâhe bikulli şey’in alîm(alîmun).


Allâh, Beyt-i Haram olan Kâbe'yi, Haram ayını, hac kurbanını ve
gerdanlıklı (boynuna kurban nişanesi asılı) kurbanlıkları, insanların
yaşamlarını ayakta tutmak için yaptı (sebep kıldı). İşte bu, “Allâh'ın,
göklerde ve yerlerde olanı bildiğini ve Allâh'ın herşeyi en iyi bilen
olduğunu” bilmeniz içindir.

5 / MAİDE - 98I’lemû ennellâhe şedîdul ikâbi ve ennellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Allah'ın
cezasının şiddetli olduğunu ve Allah'ın Gafûr (mağfiret eden), Rahîm
(rahmet nurunu gönderen ve merhametli) olduğunu biliniz!

5 / MAİDE - 99Mâ aler resûli illel belâg(belâgu) vallâhu ya’lemu mâ tubdûne ve mâ tektumûn(tektumûne).

Resûl'ün üzerinde tebliğden (bildirmekten) başka bir sorumluluk yoktur. Ve Allâh, açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.

5 / MAİDE - 100Kul lâ yestevîl habîsu vet
tayyibu ve lev a’cebeke kesretul habîs(habîsi), fettekullâhe yâ ulîl
elbâbi leallekum tuflihûn(tuflihûne).


De ki; "Habîsin (haram, murdar ve fesadın...) çokluğu senin hoşuna
gitse bile, habîs (haram ve kötü olan) ile tayyîb (helâl ve temiz olan)
bir değildir. Ey Ulûl Elbâb! Artık Allâh'a karşı takvâ sahibi olun!
Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

MAİDE Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: MAİDE Suresi Meali   MAİDE Suresi Meali Icon_minitimeC.tesi Nis. 25, 2009 7:55 pm

5 / MAİDE - 101Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tes’elû an eşyâe in tubde lekum tesu’kum, ve in tes’elû anhâ hîne
yunezzelul kur’ânu tubde lekum afâllâhu anhâ vallâhu gafûrun
hâlîm(hâlîmun).


Ey âmenu olanlar (yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler)!
açıklandığında sizi üzecek şeylerden sormayın. Eğer, Kur'ân
indirilirken ondan sorarsanız, size açıklanır. Allâh, onlardan (bu
kuralı bilmeden önce sorduğunuz şeylerden) dolayı sizi affetti. Allâh
Gafûr'dur, Halîm'dir.

5 / MAİDE - 102Kad seelehâ kavmun min kablikum summe asbahû bihâ kâfirîn(kâfirîne).

Sizden önce de bir kavim onu sormuştu. Sonra onunla kâfir oldular.

5 / MAİDE - 103Mâ cealallâhu min bahîretin
ve lâ sâibetin ve lâ vasîletin ve lâ hâmin ve lâkinnellezîne keferû
yefterûne alâllâhi kezib(kezibe) ve ekseruhum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).


Allâh, ''bahîre, sâibe, vasîle ve hâm” diye bir şey yapmamıştır(meşru
kılmamıştır). Ama o kâfirler (inkâr edenler), Allâh'a karşı yalan
iftirada bulunuyorlar (uyduruyorlar). Onların çoğu aklını kullanmıyor.

5 / MAİDE - 104Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ
mâ enzelallâhu ve iler resûlî kâlû hasbunâ mâ vecednâ aleyhi âbâenâ e
ve lev kâne âbâuhum lâ ya’lemûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).


Ve onlara: “Allah'ın indirdiğine (Kur'ân'a) ve Resûl'e (itaate) gelin.”
denildiğinde; “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey (din) bize yeter
(kâfi)” derler. Ya onların babaları (bu gerçeklere ait) bir şey
bilmiyorlarsa ve hidayete ermemişlerse de mi...?

5 / MAİDE - 105Yâ eyyuhellezîne âmenû
aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi
merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).


Ey
âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu
üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size
bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allâh'adır. O zaman yapmış
olduğunuz şeyleri size haber verecek.

5 / MAİDE - 106Yâ eyyuhellezîne âmenû
şehâdetu beynikum izâ hadara ehadekumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ
adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe
esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe
yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî semenen ve lev kâne zâ
kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne).


Ey âmenû
olanlar! Sizden birinize ölüm hali gelince vasiyet sırasında sizin
içinizden iki adîl kişi, aranızda şahitlik etsin.Veya yeryüzünde
yolculuk ederken size ölüm olayı isabet ederse, sizden olmayan iki
kişiyi şâhid tutun. Eğer şüpheye düşerseniz,onları namazdan sonra
alıkoyun. O zaman Allâh'a şöyle yemin etsinler; ''Yakınımız bile olsa, yeminimizi
bir bedel ile değiştirmeyeceğiz ve Allâh'ın şehâdetini gizlemeyeceğiz.
Aksi takdirde biz, mutlaka günahkâr kimselerden oluruz.''

5 / MAİDE - 107Fe in usire alâ
ennehumâstehakkâ ismen fe âharâni yekûmâni makâmehumâ
minellezînestehakka aleyhimul evleyâni fe yuksîmâni billâhi le
şehâdetunâ ehakku min şehâdetihimâ ve ma’tedeynâ, innâ izen le minez
zâlimîn(zâlimîne).


Eğer o iki kişinin bir günaha müstehak olduğunun (sonradan) farkına
varılırsa, o taktirde onlara daha yakın olan hak sahiplerinden diğer
iki kişi onların yerine geçer sonra Allâh'a şöyle yemin
ederler; “Bizim şahidliğimiz onların şahidliğinden mutlaka daha
doğrudur, haktır ve biz haddi aşmadık. Aksi takdirde, o zaman biz
mutlaka zâlimlerden oluruz.”

5 / MAİDE - 108Zâlike ednâ en ye’tû biş
şehâdeti alâ vechihâ ev yehâfûen turadde eymânun ba’de eymânihim
vettekûllâhe vesmeû vallâhu lâ yehdil kavmel fâsikîn(fâsikîne).


Bu
(şekildeki yemin), şehâdet ile yüzyüze gelmelerinde (şahitlere
mirasçıların güvenmemesinden) veya yeminlerinden sonra yeminlerin
reddedilmesinden korkmalarından daha iyidir. Ve Allâh'a karşı takvâ
sahibi olun ve dinleyin. Ve Allâh, fâsıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

5 / MAİDE - 109Yevme yecmeullâhur rusule fe yekûlu mâzâ ucibtum kâlû lâ ilme lenâ inneke ente allâmul guyûb(guyûbi).

Allâh'ın, Resûl'leri bir araya toplayacağı, sonra “Size ne cevap
verildi?” diye buyuracağı gün, (onlar); “Bizim bir bilgimiz yok.
Muhakkak ki Sen,gaybdekileri en iyi bilen Sen'sin!”derler.

5 / MAİDE - 110İz kâlellâhu yâ îsebne
meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil
kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel
kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet
tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî
ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve
iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâlellezîne
keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).


Allâh (cc.) şöyle buyurmuştu; "Ey Meryem oğlu Îsa! Senin ve annenin
üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de
beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı,
Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben'im iznimle nemli
topraktan kuş şeklinde heykel (suret) yapmıştın, sonra onun içine
üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve, doğuştan kör
olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im
iznimle ölüleri (diriltip, kabirden) çıkartıyordun. Ve onlara apaçık
belgeler getirdiğin zaman İsrailoğullarının saldırısını senden
savmıştım (seni kurtarmıştım). O zaman onlardan kâfir olanlar (küfürde
olanlar); "Bu ancak, sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.

5 / MAİDE - 111Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).
Ve
havarîlere; "Bana ve Resûl'üme iman edin." diye vahyettiğim zaman,
onlar da "İman ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol."
demişlerdi.

5 / MAİDE - 112İz kâlel havâriyyûne yâ
îsebne meryeme hel yestetîu rabbuke en yunezzile aleynâ mâideten mines
semâ(semâi) kâlettekullâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne).


Havârîler; "Ey Meryem oğlu İsâ! Rabb'in gökten bize bir mâide (sofra)
indirebilir mi?" demişlerdi. (Bunun üzerine Hz. İsâ); "Eğer
mü'minlerseniz Allâh'a karşı takvâ sahibi olun." dedi.

5 / MAİDE - 113Kâlû nurîdu en ne’kule minhâ ve tetmainne kulûbunâ ve na’leme en kad sadaktenâ ve nekûne aleyhâ mineş şâhidîn(şâhidîne).
(Onlar);
“Ondan yemek istiyoruz ve de kalblerimizin tatmin olmasını istiyoruz ve
senin gerçekten bize doğru söylemiş olduğunu bilelim ve onun üzerine
şâhidlerden olalım” dediler.

5 / MAİDE - 114Kâle îsebnu meryemellâhumme
rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ
ve âhirinâ ve âyeten mink(minke), verzuknâ ve ente hayrur
râzikîn(râzikîne).


Meryem oğlu Îsâ; "Allâh'ım, Rabb'imiz! Bizim üzerimize semâdan bir
sofra indir ki bizim için bayram, bizden öncekiler ve bizden sonrakiler
için senden bir mucize (delil) olsun. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen rızık
verenlerin en hayırlısısın." dedi.

5 / MAİDE - 115Kâlellâhu innî munezziluhâ
aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ
uazzibuhû ehaden minel âlemîn(âlemîne).


Allâh (cc.) buyurdu ki; "Muhakkak ki Ben, onu sizin üzerinize
indireceğim, fakat ondan sonra sizden kim inkâr ederse, o taktirde Ben
mutlaka onu, âlemlerden hiçbirini azaplandırmadığım bir azapla
azaplandırırım."

5 / MAİDE - 116Ve iz kâlellâhu yâ îsebne
meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min
dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bi
hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu) ta’lemû mâ fî
nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente allemul
guyûb(guyûbi).


Ve Allâh (cc.): Ey Meryem oğlu Îsa! Sen mi insanlara ; “Beni ve annemi,
Allâh'tan başka iki ilâh edinin diye söyledin?" dediğinde , Hz. İsa;
''Sen “Subhansın (seni tesbih ve tenzih ederim, Sen yücesin)”, benim
için hak (gerçek) olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer ben onu
söylemiş olsaydım o taktirde, muhakkak Sen onu bilirdin, nefsimde
olanları da Sen bilirsin, ben ise Sen'in zatında olanları bilemem."
Muhakkak ki Sen, gayb'tekileri (görünmeyenleri,bilinmeyenleri) en iyi
bilen Sensin.

5 / MAİDE - 117Mâ kultu lehum illâ mâ
emertenî bihî eni’budûllâhe rabbî ve rabbekum, ve kuntu aleyhim şehîden
mâ dumtu fîhim, fe lemmâ teveffeytenî kunte enter rakîbe aleyhim ve
ente alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).


Onlara, bana emrettiğin: “Benim de Rabb'im, sizin de Rabb'iniz olan
Allâh'a kul olmaları”ndan başka birşey söylemedim. Onların arasında
bulunduğum sürece, onların üzerlerine şâhid oldum. Fakat beni vefat
ettirince (aralarından alınca) onların üzerine gözetleyici Sen oldun.
Ve Sen herşeye şâhidsin.

5 / MAİDE - 118İn tuazzibhum fe innehum ibâduk(ibâduke), ve in tagfir lehum fe inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).
Eğer
onlara azap edersen, artık muhakkak ki onlar, Senin kullarındır. Ve
eğer onları bağışlarsan, o taktirde muhakkak ki Sen, Sen Azîz'sin
(üstünsün) Hakîm'sin (hüküm ve hikmet sahibisin).

5 / MAİDE - 119Kâlellâhu hâzâ yevmu yenfeus
sâdikîne sıdkuhum, lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne
fîhâ ebedâ(ebeden) radiyallâhu anhum ve radû anh(anhu) zâlikel fevzul
azîm(azîmu).


Allâh Tealâ şöyle buyurdu; "Bugün sâdıklara, sadâkatlarının kendilerine
fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde
ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Allâh onlardan râzı olmuş,
onlar da Allâh'tan râzı olmuşlardır. İşte bu, “Fevzül - Azîm” dir (en
büyük fevzdir).

5 / MAİDE - 120Lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ fîhin(fîhinne) ve huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Göklerin, yerin ve onlarda bulunanların mülkü Allâh'ındır. Ve O, herşeye kâdirdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
MAİDE Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tin Suresi Meali
» A'RAF Suresi Meali
» SAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: