www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Yusuf Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Yusuf Suresi Meali Empty
MesajKonu: Yusuf Suresi Meali   Yusuf Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 05, 2009 3:09 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
12 / YUSUF - 1Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbil mubîn(mubîni).

Elif, Lâm, Râ. Bunlar, beyan edilmiş (açıklanmış) Kitab'ın âyetleridir.

12 / YUSUF - 2İnnâ enzelnâhu kur’ânen arabiyyen le allekum ta’kılûn(ta’kılûne).

Muhakkak ki Biz, O'nu Arapça Kur'ân olarak indirdik. Böylece siz akıl edersiniz.

12 / YUSUF - 3Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne).

Sana vahyettiğimiz bu Kur'ân ile en güzel kıssaları sana anlatıyoruz. Ve oysa sen, ondan önce elbette gâfillerdendin.

12 / YUSUF - 4İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu ehade aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidîn(sâcidîne).

Yusuf (A.S), babasına şöyle demişti: “Babacığım, gerçekten ben on bir
yıldız, güneş ve ay gördüm. Onları bana secde eder (vaziyette, durumda)
gördüm.”

12 / YUSUF - 5Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâ(keyden), inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubîn(mubînun).
(Babası)
şöyle dedi: “Ey oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma! O zaman
(anlattığın taktirde) sana tuzak kurarlar. Muhakkak ki; şeytan, insana
apaçık düşmandır.”

12 / YUSUF - 6Ve kezâlike yectebîke
rabbuke ve yu allimuke min te’vîlil ehâdîsi, ve yutimmu ni’metehu
aleyke ve alâ âli ya’kûbe kemâ etemmehâ alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme
ve ishâk(ishâke), inne rabbeke alîmun hakîm(hakîmun).”


Ve işte böylece, Rabbin seni seçecek ve sözlerin (olayların) tevîlini
(yorumunu) sana öğretecek. Sana ve Yakûb (A.S)'ın ailesine de, (tıpkı)
daha önce ataların İbrâhîm (A.S) ve İshak (A.S)'a (ni'metini)
tamamladığı gibi, ni'metini tamamlayacak. Muhakkak ki senin Rabbin,
Alîm (en iyi bilen)dir, Hakîm (hüküm veren hikmet sahibi)dir.

12 / YUSUF - 7Le kad kâne fî yûsufe ve ihvetihî âyâtun lis sâilîn(sâilîne).

Andolsun ki; Yusuf ve kardeşlerinde, soranlar için âyetler (dersler) vardır.

12 / YUSUF - 8İz kâlû le yûsufu ve ehûhu ehabbu ilâ ebînâ minnâ ve nahnu usbeh(usbehtun), inne ebânâ le fî dalâlin mubîn(mubînin).
“Yusuf
ve kardeşi, babamıza: “Gerçekten bizden daha sevgili.” demişlerdi. Ve
biz bir grubuz. Muhakkak ki; babamız, gerçekten açık bir yanılgı
içinde.

12 / YUSUF - 9Uktulû yûsufe evitrahûhu ardan yahlu lekum vechu ebîkum ve tekûnû min ba’dihî kavmen sâlihîn(sâlihîne).
Yusuf'u
öldürün veya onu bir yere atın. Babanızın yüzü, size dost olsun
(babanızın sevgisi size kalsın). Ve ondan sonra salihler topluluğu
olun.

12 / YUSUF - 10Kâle kâilun minhum lâ taktulû yûsufe ve elkûhu fî gayâbetil cubbi yel-tekithu ba’dus seyyâreti in kuntum fâilîn(fâilîne).
İçlerinden
bir sözcü şöyle dedi: “Yusuf'u öldürmeyin. Bir şey yapacaksanız onu,
kuyunun dibine atın. Bir yolcu kafilesi, onu bulur.”

12 / YUSUF - 11Kâlû yâ ebânâ mâ leke lâ te’mennâ alâ yûsufe ve innâ lehu lenâsıhûn(lenâsıhûne).
"Ey
babamız! Sana ne oldu? Yusuf (konusunda) bize emniyet etmiyorsun
(güvenmiyorsun). Ve muhakkak ki; biz, onun iyiliğini isteyenleriz.”
dediler.

12 / YUSUF - 12Ersilhu ma anâ gaden yerta’ ve yel’ab ve innâ lehu lehâfizûn(lehâfizûne).

Yarın onu bizimle gönder. Bol bol yesin ve oynasın. Ve muhakkak ki; biz, onu gerçekten muhafaza edenleriz (koruyanlarız).

12 / YUSUF - 13Kâle innî le yahzununî en tezhebû bihî ve ehâfu en ye’kulehuz zi’bu ve entum anhu gâfilûn(gâfilûne).
(Babası)
şöyle dedi: “Onunla gitmeniz muhakkak ki; gerçekten beni mahzun eder.
Ve ben, siz ondan gâfilken, onu bir kurdun yemesinden korkarım.”

12 / YUSUF - 14Kâlû le in ekelehuz zi’bu ve nahnu usbetun innâ izen lehâsirûn(lehâsirûne).
“Ve
biz gerçekten kuvvetli bir topluluk iken, eğer onu bir kurt yerse, o
zaman biz mutlaka hüsrana düşen kimseler oluruz.” dediler.

12 / YUSUF - 15Fe lemmâ zehebû bihî ve
ecmeû en yec’alûhu fî gayâbetil cubb(cubbi), ve evhaynâ ileyhi le
tunebbiennehum bi emrihim hâzâ ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).


Böylece hep beraber, onu kuyunun dibine atmak için götürdükleri zaman
Biz, ona (Yusuf'a): "Onlar, farkında değillerken onlara bu yaptıklarını
anlatacağını…” vahyettik.

12 / YUSUF - 16Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).

Ve babalarına yatsı vakti ağlayarak geldiler.

12 / YUSUF - 17Kâlû yâ ebânâ innâ zehebnâ
nestebiku ve tereknâ yûsufe inde metâınâ fe ekelehuz zi’bu, ve mâ ente
bi mu’minin lenâ ve lev kunnâ sâdikîn(sâdikîne).


“Ey babamız! Biz, yarış yapmak için gittik ve Yusuf'u eşyamızın yanına
bıraktık. O zaman (o esnada) onu kurt yedi. Biz doğru söylesek bile,
sen bize inanacak değilsin.” dediler.

12 / YUSUF - 18Ve câû alâ kamîsıhî bi demin
kezib(kezibin), kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâ(emren), fe
sabrun cemîl(cemîlun), vallâhul musteânu alâ mâ tesıfûn(tesıfûne).


Ve üzerinde yalancı kan bulunan gömleğini getirdiler. (Babası şöyle)
dedi: “Hayır. Sizi, nefsiniz bir işe sevketti. Artık bundan sonrası
(benim yapmam gereken şey) güzel (bir) sabırdır. Sizin anlattığınız
şeye karşı istiane (yardım) istenecek olan (sadece) Allah'tır.”

12 / YUSUF - 19Ve câet seyyâretun fe erselû
vâridehum fe adlâ delveh(delvehu), kâle yâ buşrâ hâzâ gulâm(gulâmun),
ve eserrûhu bidâah(bidâ’aten), vallâhu alîmun bi mâ ya’melûn(ya’melûne).


Ve bir yolcu kafilesi (kervan) geldi. Sonra da sucularını (kuyuya)
gönderdiler. Böylece kovasını sarkıttı. “Müjde! Bu bir (erkek) çocuk.”
dedi. Onu ticaret malı olarak sakladılar. Ve Allah, yaptıklarını
(yapmakta olduklarını) en iyi bilendir.

12 / YUSUF - 20Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdeh(ma’dûdetin), ve kânû fîhi minez zâhidîn(zâhidîne).

Ve onu (Yusuf'u), az bir fiyatla, birkaç dirheme sattılar. Çünkü; ona karşı zahidlerden idiler.

12 / YUSUF - 21Ve kâlellezîşterâhu min
mısra limre’etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu
veledâ(veleden), ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li
nuallimehu min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), vallâhu gâlibun alâ emrihî ve
lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun(ya’lemune).


Mısır'da onu satın alan kişi, hanımına şöyle dedi: “Onun yerleşeceği
yeri, özenle hazırla (ona karşı kerim ol). Belki bize faydası olur veya
(belki de) onu evlât ediniriz.” Ve işte böylece ona hadîslerin
(olayların, sözlerin) tevîlini (yorumunu) öğretelim diye Yusuf'u
yeryüzünde yerleştirdik. Ve Allah, emrinde gâlip olandır. Ve lâkin
insanların çoğu bilmezler.

12 / YUSUF - 22Ve lemmâ belega eşuddehû âteynâhu hukmen ve ilmâ(ilmen), ve kezâlike neczîl muhsinîn(muhsinîne)."

Ve en kuvvetli çağına ulaştığı (bulûğa erdiği) zaman ona hüküm (hikmet) ve ilim verdik. Muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.

12 / YUSUF - 23Ve râvedethulletî huve fî
beytihâ an nefsihî ve ğallekatil ebvâbe ve kâlet heyte lek(leke), kâle
ma âzallâhi innehu rabbî ahsene mesvây(mesvâye), innehu lâ yuflihuz
zâlimûn(zâlimûne).


(Yusuf'un) evinde kaldığı kadın, ondan murat almak istedi. Kapıları
sımsıkı kapatıp: “Hadi gel, senin için...” dedi. O (Yusuf da) şöyle
dedi: “Allah'a sığınırım. O benim Rabbimdir. Benim yerleşme yerimi en
güzel şekilde yaptı. Muhakkak ki; zalimler felâha (kurtuluşa) ermezler.”

12 / YUSUF - 24Ve le kad hemmet bihî ve
hemme bihâ, levlâ en reâ burhâne rabbih(rabbihi), kezâlike li nasrife
anhus sûe vel fahşâ(fahşâe), innehu min ibâdinel muhlesîn(muhlesîne).


Ve andolsun ki; (kadın) onu arzuladı. Eğer Rabbinin delilini
görmeseydi, o (Yusuf A.S) da onu arzulamıştı. İşte böylece onu
kötülükten ve fuhuştan uzaklaştırırız. Muhakkak ki; o muhlis
kullarımızdandır.

12 / YUSUF - 25Vestebekâl bâbe ve kaddet
kamîsahu min duburin ve elfeyâ seyyidehâ ledel bâb(bâbi), kâlet mâ
cezâu men erâde bi ehlike sûen illâ en yuscene ev azâbun elîm(elîmun).


Ve ikisi de kapıya koştular. (Kadın) onun gömleğini arkadan (çekerek)
yırttı. Ve kapının yanında onun (kadının) efendisi ile karşılaştılar.
Ve (kadın) şöyle dedi: "Senin ehline (ailene) kötülük yapmak isteyen
kimsenin cezası zindana atılmak veya acı (bir) azaptan başka nedir?”

12 / YUSUF - 26Kâle hiye râvedetnî an nefsî
ve şehide şâhidun min ehlihâ, in kâne kamîsuhu kudde min kubulin fe
sadekat ve huve minel kâzibîn(kâzibîne).


(Yusuf şöyle) dedi: "O beni elde etmek istedi. Onun (kadının)
ailesinden bir şahit, şahitlik etti. Eğer onun gömleği önden yırtılmış
ise o taktirde, o (bayan) doğru söylemiştir ve o (erkek)
yalancılardandır."

12 / YUSUF - 27Ve in kâne kamîsuhu kudde min duburin fe kezebet ve huve mines sâdikîn(sâdikîne).

Ve eğer onun gömleği arkadan yırtılmışsa, o taktirde o (kadın) yalan söyledi ve o (erkek) doğru söyleyenlerdendir.

12 / YUSUF - 28Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(kunne), inne keydekunne azîm(azîmun).
Böylece
onun gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu gördüğü zaman, (kadının eşi)
şöyle dedi: “Muhakkak ki o sizin tuzağınız. Sizin tuzağınız geçekten
büyüktür.”

12 / YUSUF - 29Yûsufu a’rıd an hâzâ vestagfirî li zenbik(zenbiki), inneki kunti minel hâtıîn(hâtıîne).

Yusuf, sen bundan yüz çevir. Ve (sen) de (kadın) günahın için mağfiret dile. Muhakkak ki; sen, kasten günah işleyenlerden oldun.

12 / YUSUF - 30Ve kâle nisvetun fîl
medînetimre’etul azîzi turâvidu fetâhâ an nefsih(nefsihî), kad şegafehâ
hubbâ(hubben), innâ le nerâhâ fî dalâlin mubîn(mubînin).


Şehirdeki kadınlar: “Azîzin (vezirin) hanımı, onun (emrinde) olan
(kölesi) genç delikanlıyı elde etmek istiyor. Aşk onun kalbine işlemiş.
Biz, gerçekten onu apaçık bir sapıklıkta görüyoruz.” dedi(ler).

12 / YUSUF - 31Fe lemmâ semiat bi
mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet
kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe
lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi
mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun).


(Kadınların) onu çekiştirdiklerini işittiği zaman, onlara (davetçi)
gönderdi. Ve onlara karşılıklı oturacak yer hazırladı. Onlardan
herbirine (meyve soymaları için) bir bıçak verdi. Ve (Yusuf'a): “Onlara
(kadınlara), çık!” dedi. Böylece onu gördükleri zaman ona hayran
kaldılar ve ellerini kestiler. Ve: “Hâşâ! Allah için, bu bir beşer
değil, ancak kerim (bir) melektir.” dediler.

12 / YUSUF - 32Kâlet fe zâlikunnellezî
lumtunnenî fîh(fîhi), ve lekad râvedtuhu an nefsihî
festa’sam(festa’same), ve lein lem yef’al mâ âmuruhu le yuscenenne ve
leyekûnen mines sâgırîn(sâgırîne).


Şöyle dedi: “Hakkında beni kınadığınız kişi; işte bu!” Yemin ederim ki;
onun nefsini elde etmek istedim (onun nefsinden murat almak istedim).
Fakat o, şiddetle sakındı. Ve eğer ona emrettiğimi yapmazsa mutlaka
zindana atılacak ve mutlaka küçük düşenlerden olacak.

12 / YUSUF - 33Kâle rabbis sicnu ehabbu
ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ tasrif annî keydehunne
asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne).


(Yusuf A.S) şöyle dedi: “Rabbim, zindan bana, beni ona davet ettikleri
şeyden daha sevimli.” Onların (kadınların) tuzaklarından beni
uzaklaştırmazsan (uzaklaştırman hariç) onlara meylederim ve cahillerden
olurum.

12 / YUSUF - 34Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu).

O zaman Rabbi ona icabet etti. Böylece onların hilesini ondan uzaklaştırdı. Muhakkkak ki O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.

12 / YUSUF - 35Summe bedâlehum min ba’di mâ raevul âyâti le yescununnehu hattâ hîn(hînin).

Daha sonra delilleri gördükten sonra, belli bir süreye kadar onu mutlaka zindana atmaları, onlara uygun göründü.

12 / YUSUF - 36Ve dehale meahus sicne
feteyân(feteyâni), kâle ehaduhumâ innî erânî a’sıru hamrâ(hamren), ve
kâlel âharu innî erânî ahmilu fevka re’sî hubzen te’kulut tayru
minh(minhu), nebbi’nâ bi te’vîlih(te’vîlihî), innâ nerâke minel
muhsinîn(muhsinîne).


Ve onunla beraber iki genç erkek (de) zindana girdi. İkisinden biri
şöyle dedi: “Muhakkak ki; ben kendimi (rüyamda) üzüm sıkarken
görüyorum.” Ve diğeri (de) şöyle dedi: “Gerçekten ben (de) kendimi
başımın üstünde ekmek taşırken görüyorum. Kuşlar ondan yiyorlar. Bize
onun (onların) tevîlini (yorumunu) haber ver (anlat). Muhakkak ki; biz
seni muhsinlerden görüyoruz."

12 / YUSUF - 37Kâle lâ ye’tikumâ taâmun
turzekânihî illâ nebbe’tukumâ bi te’vîlihî kable en ye’tiyekumâ,
zâlikumâ mimmâ allemenî rabbî, innî terektu millete kavmin lâ yu’minûne
billâhi ve hum bil âhiretihum kâfirûn(kâfirûne).


Yusuf (A.S) şöyle dedi: “Size, rızıklandırılacağınız bir yemek gelmez
ki; o, size gelmeden önce ben, size onun tevîlini (yorumunu) yapmış,
size haber vermiş olmayayım. İşte bu ikisi, Rabbimin
öğrettiklerindendir. Gerçekten ben, Allah'a îmân etmeyen ve
ahiretlerini (Allah'a ruhlarını ulaştırmayı) inkâr eden bir kavmin
dînini terkettim.”

12 / YUSUF - 38Vetteba’tu millete âbâî
ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe), mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi
min şey(şey’in), zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne
ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).


Ve ben, atalarım İbrâhîm (A.S), İshak (A.S) ve Yâkub (A.S)'ın dînine
tâbî oldum. Bizim, Allah'a bir şey ile şirk koşmamız olamaz. İşte bu,
Allah'ın bize ve insanlara fazlındandır. Fakat insanların çoğu,
şükretmezler.

12 / YUSUF - 39Yâ sâhibeyis sicni e erbâbun muteferrikûne hayrun emillâhul vâhıdul kahhâr(kahhâru).
Ey
zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı Rab'ler mi daha hayırlı yoksa Vahid
(tek) olan, Kahhar (kahredici, hâkim ve gâlip) olan Allah mı?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Yusuf Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: Yusuf Suresi Meali   Yusuf Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 05, 2009 3:10 pm

12 / YUSUF - 40Mâ ta’budûne min dûnihî illâ
esmâen semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min
sultân(sultânin), inil hukmu illâ lillâh(lillâhi), emere ellâ ta’budû
illâ iyyâh(iyyâhu), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).


Sizin ondan başka taptıklarınız, Allah'ın kendilerine bir delil
indirmediği, sadece siz ve babalarınızın onu isimlendirdiğiniz
(putlardan) başka bir şey değildir. Hüküm ise ancak Allah'a aittir.
Sizin O'ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. İşte bu kayyum (Âdem
A.S)'tan kıyâmete kadar devam edecek olan) dîndir. Ve lâkin insanların
çoğu bilmezler.

12 / YUSUF - 41Yâ sâhıbeyis sicni emmâ
ehadukumâ fe yeskî rabbehu hamrâ(hamren), ve emmel âharu fe yuslebu fe
te’kulut tayru min re’sih(re’sihî), kudiyel emrullezî fîhi
testeftiyân(testeftiyâni).


Ey zindan arkadaşlarım! Bu durumda sizin ikinizden biri, bundan sonra
efendisine şarap sunacak (sakiliğe devam edecek) fakat diğeri asılacak.
Böylece kuşlar onun başından yiyecek. Hakkında ikinizin de tabirini
(fetvasını) istediğiniz iş kesinleşmiştir (kaza edilmiştir).

12 / YUSUF - 42Ve kâle lillezî zanne ennehu
nâcin minhumazkurnî inde rabbike fe ensâhuş şeytânu zikre rabbihî fe
lebise fîs sicni bid’a sinîn(sinîne).


Ve ikisinden kurtulacağını bildiği kişiye: “Efendinin yanında beni an
(zikret)." dedi. Fakat şeytan ona, efendisine onu anmayı unutturdu.
Böylece birkaç sene zindanda kaldı.

12 / YUSUF - 43Ve kâlel meliku innî erâ
seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a sunbulâtin
hudrin ve uhara yâbisât (yâbisâtin), yâ eyyuhel meleu eftûnî fî ru’yâye
in kuntum lir ru’yâ ta’burûn(ta’burûne).


Ve Melik şöyle dedi: “Gerçekten ben, yedi (adet) zayıf ineğin, yedi
(adet) semiz ineği yediğini görüyorum. Ve yedi yeşil başak ve
diğerlerini de kurumuş görüyorum. Ey (kavmin) ileri gelenleri! Şâyet
siz (rüya) tabir edenlerseniz, bana rüyamı yorumlayın."

12 / YUSUF - 44Kâlû adgâsu ahlâm(ahlâmin), ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimîn(âlimîne).

“Karmakarışık rüyalar, biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz.” dediler.

12 / YUSUF - 45Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûn(ersilûni).
O
ikisinden kurtulmuş olanı (unuttuğunu) hatırladı ve (şöyle) dedi: "Ben,
size bir süre sonra onun tevîlini (yorumunu) haber vereceğim. Hemen
beni gönderin."

12 / YUSUF - 46Yûsufu eyyuhes sıddîku
eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’ı
sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilen nâsi leallehum
ya’lemûn(ya’lemûne).


Yusuf, ey sıddîk! Yedi (adet) semiz inek, onları yiyen yedi (adet)
zayıf (inek) ve yedi (adet) yeşil sümbül (başak) ve kurumuş olan
diğerleri hakkında bize yorum yap. Belki (umarım) ben insanlara
dönerim. Böylece (seni ve rüyanın anlamını) onlar öğrenirler.

12 / YUSUF - 47Kâle tezreûne seb’a sinîne de’ebâ(de’eben), fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ kalîlen mimmâ te’kulûn(te’kulûne).

“Yedi yıl eskisi gibi ekin ekin. Böylece (bunlardan) yediğiniz az bir kısmı hariç, hasat ettiklerinizi başağında bırakın.” dedi.

12 / YUSUF - 48Summe ye’tî min ba’di zâlike seb’un şidâdun ye’kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûn(tuhsinûne).
Bir
süre sonra, bunun arkasından zor 7 (kıtlık yılı) gelecek.
Biriktirdiklerinizden az bir kısmı hariç daha önce onlar için
sakladıklarınızı yiyecekler.

12 / YUSUF - 49Summe ye’tî min ba’di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya’sırûn(ya’sırûne).

Bundan sonra içinde insanlara bol mahsûl olan bir yıl gelecek ve o yıl da meyvelerin suyunu sıkacaklar.

12 / YUSUF - 50Ve kâlel meliku’tûnî
bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ
bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi
keydihinne alîm(alîmun).


Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci)
geldiği zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların
hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların
hilelerini en iyi bilendir.

12 / YUSUF - 51Kâle mâ hatbukunne iz
râvedtunne yûsufe an nefsih(nefsihî), kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ
aleyhi min sû’(sûin), kâletimre’etul azîzil âne hashasal hakku ene
râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn(sâdikîne).


(Melik): "Yusuf'u elde etmek istediğiniz zaman konuştuğunuz konu
neydi?" dedi. Onlar (kadınlar) şöyle dediler: “Hâşâ, Allah için ondan
bir kötülük görmedik." Azîzin karısı da: “Şimdi hak (gizli iken) ortaya
çıktı. Ben, onun nefsinden murat almak istedim. Muhakkak ki; o
sadıklardandır.” dedi.

12 / YUSUF - 52Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn(hâinîne).
(Yusuf
haberciye dedi ki:) "İşte bu, benim onun gıyabında (yokluğunda) ona
(efendime) ihanet etmediğimi ve Allah'ın, ihanet edenlerin hilesini
başarıya ulaştırmadığını bilmeleri içindir."

12 / YUSUF - 53Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve
ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui
olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli
ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları
sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet
edendir).

12 / YUSUF - 54Ve kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emîn(emînun).
Ve
melik şöyle dedi: “Onu bana getirin! Onu kendim için seçtim." Onunla
konuşunca: “Muhakkak ki; sen, bugün bizim yanımızda mevki sahibisin,
eminsin (güvenilir kişisin).” dedi.

12 / YUSUF - 55Kâlec’alnî alâ hazâinil ard(ardı), innî hafîzun alîm(alîmun).

(Yusuf A.S) şöyle dedi: “ Beni bu yerin hazineleri üzerine sorumlu kıl! Muhakkak ki; ben iyi korurum, iyi bilirim.”


12 / YUSUF - 56Ve kezâlike mekkennâ li
yûsufe fîl ard(ardı), yetebevveu minhâ haysu yeşâ’(yeşâu), nusîbu bi
rahmetinâ men neşâu ve lâ nudîu ecrel muhsinîn(muhsinîne).


Ve işte böylece Yusuf (A.S)'ı yeryüzünde yerleştirdik (mevki sahibi
yaptık). Onun (yeryüzünün), dilediği yerine yerleşti. Dilediğimiz
kimseye rahmetimizi göndeririz. Ve muhsinlerin ecrini (mükâfatını) zayi
etmeyiz.

12 / YUSUF - 57Ve le ecrul âhıreti hayrun lillezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).

Ve mutlaka âmenû
olan (yaşarken Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler için ahiretin (ruhu
hayatta iken Allah'a ulaştırmanın) ecri (mükâfatı) daha hayırlıdır. Ve
onlar takva sahibi olmuşlardır.

12 / YUSUF - 58Ve câe ihvetu yûsufe fe dehalû aleyhi fe arefehum ve hum lehu munkirûn(munkirûne).

Ve Yusuf (A.S)'ın kardeşleri geldiler ve onun yanına girdiler. Onlar onu tanımadıkları halde o, onları hemen tanıdı.

12 / YUSUF - 59Ve lemmâ cehhezehum bi
cehâzihim kâle’tûnî bi ahin lekum min ebîkum, e lâ terevne ennî ûfîl
keyle ve ene hayrul munzilîn(munzilîne).


Ve onların zahiri yüklerini hazırlayınca şöyle dedi: “Sizin babanızdan
olan diğer kardeşinizi bana getirin. Ölçüyü tam ifa ettiğimi görmüyor
musunuz? Ben ikram edenlerin en hayırlısıyım."

12 / YUSUF - 60Fe in lem te’tûnî bihî fe lâ keyle lekum indî ve lâ takrebûn(takrebûni).
“Eğer
onu bana getirmezseniz, o taktirde benim yanımda sizin için bir ölçek
(zahire bile) yoktur. Ve bir daha yanıma gelmeyin (bana yaklaşmayın).”

12 / YUSUF - 61Kâlû senurâvidu anhu ebâhu ve innâ le fâ’ilûn(fâ’ilûne).

“Onu babasından istemeye çalışacağız. Ve biz bunu mutlaka yaparız.” dediler.

12 / YUSUF - 62Ve kâle li fityânihic’alû bidâatehum fî rihâlihim leallehum ya’rifûnehâ izenkalebû ilâ ehlihim leallehum yerci’ûn(yerci’ûne).
Adamlarına
(yardımcı gençlere) şöyle dedi: “Onların erzak bedellerini, yüklerinin
içine koyun (geri verin). Umulur ki; onlar ailelerine geri döndükleri
zaman onu farkederler, böylece geri gelirler."

12 / YUSUF - 63Fe lemmâ receû ilâ ebîhim kâlû yâ ebânâ munia minnel keylu fe ersil meanâ ehânâ nektel ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).
Böylece
ailelerine döndükleri zaman (babalarına) şöyle dediler: “ Ey babamız!
Bize ölçek (erzak verilmesi) yasak edildi. Artık kardeşimizi bizimle
gönder ki; biz ölçekle (erzak) alalım. Muhakkak ki; biz onu gerçekten
koruyanlarız."

12 / YUSUF - 64Kâle hel âmenukum aleyhi
illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun
hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn(râhimîne).


(Yâkub A.S) şöyle) dedi: “Ancak daha önce onun kardeşi için sizden emin
olduğum gibi onun hakkında size güvenir miyim? Fakat Allah
koruyucuların en hayırlısıdır ve O rahmet edenlerin en çok rahmet
edenidir.”

12 / YUSUF - 65Ve lemmâ fetehû metâahum
vecedû bidâatehum ruddet ileyhim, kâlû yâ ebânâ mâ nebgî, hâzihî
bidâatunâ ruddet ileynâ, ve nemîru ehlenâ ve nahfazu ehânâ ve nezdâdu
keyle beîr (beîrin), zâlike keylun yesîr(yesîrun).


Ve yüklerini (metalarını) açtıkları zaman sermayelerini kendilerine
iade edilmiş buldular ve şöyle dediler: “Ey babamız! Daha ne isteriz.
Bunlar bizim sermayemiz. Bize geri verilmiş ve ailemize (gene) erzak
getiririz ve kardeşimizi koruruz. Ve (erzakımızı) bir deve yükü (daha)
arttırırız. İşte bu az bir miktardır.”

12 / YUSUF - 66Kâle len ursilehu meakum
hattâ tu’tûni mevsikan minallâhi le te’tunnenî bihî illâ en yuhâta
bikum, fe lemmâ âtevhu mevsikahum kâlallâhu alâ mâ nekûlu
vekîl(vekîlun).


(Yâkub
A.S): “Sizin kuşatılmanız hariç onu mutlaka bana getireceğinize dair,
Allah adına bir misak (kesin söz) verinceye kadar onu sizinle
göndermem." dedi. Bunun üzerine ona misaklerini verdiler. O zaman şöyle
dedi: “Allah bizim söylediklerimize vekildir.”

12 / YUSUF - 67Ve kâle yâ beniyye lâ
tedhulû min bâbin vâhidin vedhulû min ebvâbin
muteferrikah(muteferrikatin), ve mâ ugnî ankum minallâhi min
şey(şey’in) inil hukmu illâ lillâh(lillâhi), aleyhi tevekkeltu ve
aleyhi fel yetevekkelil mutevekkilûn(mutevekkilûne).


Ve şöyle dedi: “Ey oğullarım! Bir tek kapıdan girmeyiniz. Ayrı
kapılardan giriniz. Allah'tan olan bir şeyi sizden gideremem. Hüküm
ancak Allah'a aittir. Ben, O'na tevekkül ettim. Artık tevekkül edenler
de, O'na tevekkül etsinler."

12 / YUSUF - 68Ve lemmâ dehalû min haysu
emerehum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey’in illâ hâceten
fî nefsi ya’kûbe kadâhâ, ve innehu le zû ilmin limâ allemnâhu ve
lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Ve babalarının onlara emrettiği yerden girdiler. Fakat bu, Allah'tan
olan bir şeyi onlardan gidermedi (onlara bir fayda vermedi). Ancak
(bu), Yâkub (A.S) nefsindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Muhakkak
ki; o, Biz ona öğrettiğimiz için bir ilmin sahibi idi. Fakat insanların
çoğu bilmez.

12 / YUSUF - 69Ve lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ehâhu, kâle innî ene ehûke fe lâ tebteis bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
“Yusuf
(A.S)'ın huzuruna girdikleri zaman (öz) kardeşini yanına aldı.
“Gerçekten ben senin kardeşinim, artık onların yaptıkları şeylere
üzülme.” dedi.

12 / YUSUF - 70Fe lemmâ cehhezehum bi
cehâzihim ceales sikâyete fî rahli ahîhi, summe ezzene muezzinun
eyyetuhel îru innekum le sârikûn(sârikûne).


Artık onların yükünü hazırladığı zaman su kabını, kardeşinin yükünün
içine koydu. Sonra müezzin: “Ey kafile, muhakkak ki; siz gerçekten
hırsızlarsınız!” diye seslendi.

12 / YUSUF - 71Kâlû ve akbelû aleyhim mâzâ tefkidûn(tefkidûne).

Onlara dönerek: “Kaybettiğiniz nedir?” dediler.

12 / YUSUF - 72Kâlû nefkıdu suvâalmeliki ve li men câe bihî hımlu beîrin ve ene bihî za’îm(za’îmun).

“Melik'in su kabını kaybettik.” dediler. Kim onu getirirse (ona) bir deve yükü (erzak) var. Ve ben, ona kefilim.

12 / YUSUF - 73Kâlû tallâhi lekad alimtum mâ ci’nâ li nufside fil ardı ve mâ kunnâ sârikîn(sârikîne).

Allah'a andolsun ki; siz de biliyorsunuz biz burada fesat çıkarmak için gelmedik. Ve biz, hırsız değiliz (olmadık).

12 / YUSUF - 74Kâlû fe mâ cezâuhû in kuntum kâzibîn(kâzibîne).

“Eğer siz yalan söylüyorsanız, o taktirde onun cezası nedir?” dediler.

12 / YUSUF - 75Kâlû cezâuhu men vucide fî rahlihî fe huve cezâuh(cezâuhu), kezâlike neczîz zâlimîn(zâlimîne).
“Onun
cezası, o taktirde yükünde (kayıp eşya) bulunan kişinin kendisidir
(kişinin kendisi ceza olarak bir yıl köle olur). Biz, zalimleri işte
böyle cezalandırırız.” dediler.

12 / YUSUF - 76Fe bedee bi ev’ıyetihim
kable viâi ahîhi, summestahrecehâ min viâi ahîh(ahîhi), kezâlike kidnâ
li yûsuf(yûsufe), mâ kâne li ye’huze ehâhu fî dînil meliki, illâ en
yeşâallâh(yeşâallâhu), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), ve fevka
kulli zî ilmin alîm(alîmun).


Böylece (aramaya) kardeşinin heybesinden önce onların ( diğer
kardeşlerinin) heybeleri ile başladı. Sonra onu kardeşinin heybesinden
çıkardı. Yusuf için işte böyle bir düzen hazırladık. Allah'ın dilemesi
hariç Melik'in milletinde (kurallarında) kardeşini (tutmak, alıkoymak)
olmazdı. Dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Ve bütün ilim
sahiplerinin üstünde daha iyi bilen vardır.

12 / YUSUF - 77Kâlû in yesrık fe kad sereka
ehun lehu min kabl(kablu), fe eserreha yûsufu fî nefsihî ve lem yubdihâ
lehum kâle entum şerrun mekânâ(mekânen), vallâhu a’lemu bimâ
tesifûn(tesifûne).


Şöyle dediler: “Eğer o çalmışsa ondan önce onun kardeşi de çalmıştı.”
Fakat Yusuf onu içinde gizledi, onlara açıklamadı. (İçinden dedi ki:)
“Sizin durumunuz daha fena, Allah anlattıklarınızı çok iyi bilir.”

12 / YUSUF - 78Kâlû yâ eyyuhel azîzu inne lehû eben şeyhan kebîren fe huz ehadenâ mekâneh(mekânehu), innâ nerâke minel muhsinîn(muhsinîne).
“Ey
azîz (vezir)! Gerçekten onun çok yaşlı, büyük bir babası var. O sebeple
onun yerine bizden birisini al (tut). Muhakkak ki; biz seni
muhsinlerden görüyoruz.” dediler.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Yusuf Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: Yusuf Suresi Meali   Yusuf Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 05, 2009 3:10 pm

12 / YUSUF - 79Kâle maâzâllâhi en ne’huze illâ men vecednâ metâanâ indehû innâ izen le zâlimûn(zâlimûne).
Eşyamızı
yanında bulduğumuz kişiden başkasını almaktan (tutmaktan) Allah'a
sığınırım. Eğer biz (bunu) yaparsak, o zaman elbette zalimlerden
oluruz.

12 / YUSUF - 80Fe lemmestey’esû minhu
halesû neciyyâ(neciyyen), kâle kebîruhum e lem ta’lemû enne ebâkum kad
ehaze aleykum mevsikan minallâhi ve min kablu mâ ferrattum fî
yûsuf(yûsufe), fe len ebrahal arda hattâ ye’zene lî ebî ev yahkumallâhu
lî ve huve hayrul hâkimîn(hâkimîne).


Artık ondan ümitlerini kestikleri zaman bir kenara çekildiler. Onların
en büyüğü gizlice konuşarak şöyle dedi: “Babamızın sizden, Allah adına misak
aldığını ve daha önce Yusuf'a yaptığınız kusuru bilmiyor musunuz? Babam
bana izin verinceye kadar veya Allah benim hakkımda hüküm verinceye
kadar, artık buradan asla ayrılmayacağım. Ve o hüküm verenlerin en
hayırlısıdır.”

12 / YUSUF - 81Irciû ilâ ebîkum fe kûlû yâ
ebânâ innebneke serak(seraka), ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ
kunnâ lil gaybi hâfizîn(hâfizîne).


Babanıza dönün ve şöyle söyleyin: “Ey babamız! Senin oğlun, gerçekten
hırsızlık yaptı. Biz bildiğimizden başka bir şeye şahit olmadık
(görmedik). Ve biz gaybı (nasıl olduğunu) da bilmiyorduk."

12 / YUSUF - 82Ves’elil karyetelletî kunnâ fîhâ vel îrelletî akbelnâ fîhâ, ve innâ le sâdikûn(sâdikûne).
Ve
içinde bulunduğumuz şehir halkına ve aralarında döndüğümüz kervana sor.
Muhakkak ki; biz gerçekten sadıklarız (doğru söyleyenleriz).

12 / YUSUF - 83Kâle bel sevvelet lekum
enfusukum emrâ(emren), fe sabrun cemîl(cemîlun), asallâhu en ye’tiyenî
bihim cemî’â(cemî’an), innehu huvel alîmul hakîm(hakîmu).


Yâkub (A.S) şöyle dedi: "Hayır, sizin nefsiniz sizi bu işe teşvik
etti.” Artık bundan sonrası güzel (bir) sabırdır. Umulur ki; Allah,
onların hepsini bana getirir. Muhakkak ki; O Alîm (en iyi bilen) ve
Hakîm (hikmet ve hüküm sahibi) olandır.

12 / YUSUF - 84Ve tevellâ anhum ve kâle yâ esefâ alâ yûsufe vebyaddat aynâhu minel huzni fe huve kezîm(kezîmun).
Ve
onlardan yüz çevirdi ve: “Yusuf'a yazık oldu (vah yusuf)” dedi. Artık o
üzüntüsünü sakladığı (kezim olduğu) halde hüzünden gözleri ağardı.

12 / YUSUF - 85Kâlû tallâhi tefteu tezkuru yûsufe hattâ tekûne haradan ev tekûne minel hâlikîn(hâlikîne).

(Oğulları) şöyle dediler: “Allah'a andolsun ki; hasta oluncaya veya helâk oluncaya kadar Yusuf'u anmaya devam ediyorsun.”

12 / YUSUF - 86Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilallâhi ve a’lemu inallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
(Yâkub
A.S ) şöyle dedi: “Ben kederimi ve hüznümü sadece Allah'a arz ederim
(şikâyet ederim). Ve sizin bilmediğiniz şey(ler)i ben Allah'tan
(Allah'ın bildirmesi ile) bilirim."

12 / YUSUF - 87Yâ beniyyezhebû fe tehassesû
min yûsufe ve ehîhi ve lâ te’yesû min revhillâh(revhıllâhi), innehu lâ
ye’yesu min revhillâhi illel kavmul kâfirûn(kâfirûne).


Ey oğullarım, gidin ve Yusuf'u ve onun kardeşini iyice araştırın!
Allah'ın vereceği ferahlıktan umut kesmeyin. Muhakkak ki; kâfirler (onu
inkâr edenler) kavminden başkası, Allah'ın vereceği ferahlıktan umut
kesmez.

12 / YUSUF - 88Fe lemmâ dehalû aleyhi kâlû
yâ eyyuhel azîzu messenâ ve ehlened durru ve ci’nâ bi bidâatin muzcâtin
fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynâ, innallâhe yeczîl
mutesaddikîn(mutesaddikîne).


Bundan sonra onun huzuruna girince şöyle dediler: “Ey azîz! Bize ve
ailemize şiddetli darlık dokundu ve biz az sermaye ile geldik. Artık
bize ölçeği tam olarak ver ve bize tasadduk et (sadaka ver). Muhakkak
ki; Allah sadaka verenlerin mükâfatını verir."

12 / YUSUF - 89Kâle hel alimtum mâ fealtum bi yûsufe ve ahîhi iz entum câhilûn(câhilûne).

Yusuf (A.S): “Siz cahil iken Yusuf'a ve onun kardeşine yaptığınız şeyi bildiniz mi (hatırladınız mı)?” dedi.

12 / YUSUF - 90Kâlû e inneke le ente
yûsuf(yûsufu), kâle ene yûsufu ve hâzâ ahî kad mennallâhu aleynâ,
innehu men yettekı ve yasbir fe innallâhe lâ yudî’u ecrel
muhsinîn(muhsinîne).


“Gerçekten sen misin? Mutlaka sen Yusuf'sun!” dediler. “Ben Yusuf'um ve
bu benim kardeşim. Allah bizi ni'metlendirdi. Çünkü kim takva sahibi
olur ve sabrederse, o taktirde, muhakkak ki; Allah muhsinlerin ecrini
zayi etmez.”

12 / YUSUF - 91Kâlû tallâhi lekad âserekellâhu aleynâ ve in kunnâ le hâtıîn(hâtıîne).

“Allah'a
yemin olsun ki; Allah seni kesinlikle bize üstün kılmış. Ve biz,
elbette (kasten günah işleyen) günahkârlar olduk.” dediler.

12 / YUSUF - 92Kâle lâ tesrîbe aleykumul yevm(yevme), yagfirullâhu lekum ve huve erhamur râhimîn(râhimîne).

“Bugün size kınama (suçlama) yoktur. Allah size mağfiret etsin. Ve O, Rahîm olanların en çok rahmet (merhamet) edenidir.” dedi.

12 / YUSUF - 93Yezhebû bikamîsî hâzâ fe elkûhu alâ vechi ebî ye’ti basîrâ(basîran), ve’tûnî bi ehlikum ecma’în(ecma’îne).

“Bu gömleğimi götürün, sonra da onu babamın yüzüne sürün. Görme hassası (geri) gelir. Ve ailenizin hepsini bana getirin.”

12 / YUSUF - 94Ve lemmâ fasalatil’îru kâle ebûhum innî le ecidu rîha yûsufe lev lâ en tufennidûn(tufennidûni).
Ve
kafile (Mısır'dan) ayrıldığı zaman onların babası şöyle dedi: “Bana
'bunuyor' demezseniz, gerçekten ben Yusuf'un rayihasını (kokusunu,
Yusuf'tan gelen rüzgârın esintisini) duyuyorum.”

12 / YUSUF - 95Kâlû tallâhi inneke le fî dalâlikel kadîm(kadîmi).

“Allah'a yemin olsun” dediler. “Gerçekten sen eski dalâletinin (eski üzüntünün verdiği sapmanın) içindesin.”

12 / YUSUF - 96Fe lemmâ en câel beşîru
elkâhu alâ vechihî fertedde basîrâ(basiran), kâle e lem ekul lekum innî
a’lemu minallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).


Böylece müjdeci geldiği zaman onu (Yusuf'un gömleğini), onun
(babasının) yüzüne sürdü. Görme hassası hemen geri döndü. Yâkub (A.S):
“Ben size demedim mi? Gerçekten, ben sizin bilmediğiniz şeyleri
Allah'tan (vahiy olarak) biliyorum.” dedi.

12 / YUSUF - 97Kâlû yâ ebânestagfir lenâ zunûbenâ innâ kunnâ hâtıîn(hâtıîne).
(Yusuf
(A.S)'ın kardeşleri) şöyle dediler: “Ey babamız! Bizim günahlarımız
için mağfiret dile. Gerçekten biz, bilerek günah işleyenlerden olduk."

12 / YUSUF - 98Kâle sevfe estagfiru lekum rabbî, innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

“Sizin için Rabbimden yakında mağfiret isteyeceğim. Muhakkak ki; O Gafûr'dur, Rahîm'dir.” dedi.

12 / YUSUF - 99Fe lemmâ dehalû alâ yûsufe âvâ ileyhi ebeveyhi ve kâledhulû mısra in şâallâhu âminîn(âminîne).
Böylece
Yusuf'un huzuruna girdikleri zaman, anne ve babasını kendi yanına aldı.
Ve şöyle dedi: “Allah'ın dilemesiyle emin (güvende) olarak Mısır'a
girin.”

12 / YUSUF - 100Ve refea ebeveyhi alel arşı
ve harrû lehu succedâ(succeden), ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye
min kablu kad cealehâ rabbî hakkâ(hakkan), ve kad ahsene bî iz ahrecenî
mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî
ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’(yeşâu) innehu huvel
alîmul hakîm(hakîmu).


Ve anne babasını tahtın üstüne çıkarttı. Ona secde ederek eğildiler.
Yusuf (A.S) şöyle dedi: “Ey babacığım! Bu, daha önceki rüyamın
yorumudur. Rabbim onu hakikat kıldı (gerçekleştirdi). Ve beni zindandan
çıkardığı zaman bana en güzelini yaptı (Benim için en güzelini dizayn
etti). Ve şeytan, benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra sizi
çölden getirdi. Muhakkak ki; benim Rabbim, dilediğine lutuf sahibidir.
Alîm (en iyi bilen) ve Hakîm (en iyi hüküm veren, hikmet sahibi) olan
muhakkak ki; “O” dur.”

12 / YUSUF - 101Rabbi kad âteytenî minel
mulki ve allemtenî min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), fâtıras semâvâti vel
ardı ente veliyyî fîd dunyâ Vel âhıreh(âhıreti), teveffenî muslimen ve
elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne).


“Rabbim bana mülk verdin. Ve olayların (sözlerin, rüyaların) tevîlini
(yorumunu) bana öğrettin. Semaları ve yeryüzünü yaratan, Sen benim
dünyada ve ahirette velîmsin (dostumsun). Beni müslüman (Allah'a
teslim-i küllî ile teslim olan) olarak vefat ettir ve beni salihler
arasına kat.

12 / YUSUF - 102Zâlike min enbâil gaybi nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz ecmaû emrehum ve hum yemkurûn(yemkurûne).
İşte
bu sana vahyettiğimiz gaybın haberlerindendir. Ve onlar, tuzak
hazırlıyorken, işleri için karar verdikleri zaman, sen onların yanında
değildin.

12 / YUSUF - 103Ve mâ ekserun nâsi ve lev haraste bi mu’minîn(mu’minîne).

Ve sen (onların mü'min olmalarını) çok istesen bile, insanların çoğu mü'min olmazlar.

12 / YUSUF - 104Ve mâ tes’eluhum aleyhi min ecr(ecrin), in huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).

Ve sen onlardan bir ücret istemiyorsun. O ancak âlemlere bir zikirdir.

12 / YUSUF - 105Ve keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ mu’ridûn(mu’ridûne).

Semalarda ve yeryüzünde nice âyet (delil) vardır. Ve onlar, ondan (o delilden) yüz çevirerek yanından geçerler.

12 / YUSUF - 106Ve mâ yu’minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûn(muşrikûne).

Ve onların çoğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.

12 / YUSUF - 107E fe eminû en te’tiyehum gâşiyetun min azâbillâhi ev te’tiyehumus sâatu bagteten ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Bundan
sonra Allah'ın azabından bir perdenin (herşeyi örtüp kaplayan bir
azabın) gelmesinden veya onlar farkında olmadan o saatin (o vaktin)
ansızın onlara gelmesinden (gelmeyeceğinden) emin mi oldular?

12 / YUSUF - 108Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
De
ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar
ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur.
Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”

12 / YUSUF - 109Ve mâ erselnâ min kablike
illâ ricâlen nûhî ileyhim min ehlil kurâ, e fe lem yesîrû fîl ardı fe
yanzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, ve le dârul âhıreti
hayrun lillezînettekav, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).


Senden önce, kendilerine vahyettiğimiz şehirler halkının adamlarından
başkasını göndermedik. Onlar yeryüzünde dolaşmazlar mı? Artık
baksınlar! Onlardan öncekilerin akıbetleri (sonları) nasıl oldu? Ve
takva sahipleri için ahiret yurdu mutlaka daha hayırlıdır. Hâlâ akıl
etmiyor musunuz?

12 / YUSUF - 110Hattâ izestey’eser rusulu ve
zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ fe nucciye men neşâ’(neşâu), ve
lâ yureddu be’sunâ anil kavmil mucrimîn(mucrimîne).


Resûller, umutlarını kestikleri zaman ve hatta yalanlandıklarını
zannettikleri bir sırada, onlara yardımımız geldi. Böylece dilediğimiz
kimse(ler) kurtarıldı. Azabımız mücrim kavimden geri döndürülmez.

12 / YUSUF - 111Lekad kâne fî kasasıhim
ibretun li ûlîl elbâb(elbâbi), mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin
tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten
li kavmin yu’minûn(yu’minûne).


Andolsun ki; onların kıssalarında ulûl' elbab için (sır sahipleri için)
bir ibret vardır. Uydurulan bir söz değildir ve lâkin onların
ellerindekini tasdik eder ve herşeyi ayrı ayrı açıklar. Mü'min kavim
için bir hidayet ve rahmettir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
Yusuf Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nas Suresi Meali
» HAC Suresi Meali
» Tin Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: