www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Zumer Suresi Meali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Zumer Suresi Meali Empty
MesajKonu: Zumer Suresi Meali   Zumer Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 05, 2009 3:04 pm

Bismillâhirrahmânirrahîm
39 / ZUMER - 1Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi).

Bu Kitab'ın indirilişi, Azîz (yüce ve üstün) ve Hakîm (hikmet ve hüküm sahibi) olan Allah tarafındandır.

39 / ZUMER - 2İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı fa’budillâhe muhlisan lehud dîn(dine).

Muhakkak ki Biz, bu Kitab'ı sana hak ile indirdik. Öyleyse dîni O'na halis kılarak (muhlis olarak) Allah'a kul ol!

39 / ZUMER - 3E lâ lillâhid dînul
hâlis(hâlisu), vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ
li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum
fîhi yahtelifûn(yahtelifûne), innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun
keffâr(keffârun).


Halis dîn, Allah içindir, öyle değil mi? Ve O'ndan (Allah'tan) başka
dostlar edinenler: "Biz, onlara (putlara) sadece bizi Allah'a yakın bir
makama yaklaştırmaları için tapıyoruz." (dediler). Muhakkak ki Allah,
hakkında ihtilâf ettikleri şey için onların aralarinda hüküm verir.
Muhakkak ki Allah, yalanlayan ve inkar ederleri hidayete erdirmez.

39 / ZUMER - 4Lev erâdallâhu en yettehıze veleden lastafâ mimmâ yahluku mâ yeşâu subhâneh(subhânehu), huvallâhul vâhıdul kahhâr(kahhâru).

Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, mutlaka yarattıklarından
dilediğini seçerdi. O, Sübhan'dır (herşeyden münezzeh). O, Allah;
Vahid'dir (tektir), Kahhar'dır (kahredicidir).

39 / ZUMER - 5Halakas semâvâti vel arda
bil hakk(hakkı), yukevvirul leyle alen nehâri ve yukevvirun nehâre alel
leyli ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin
musemmâ(musemmen), e lâ huvel azîzul gaffâr(gaffâru).


(Allah), gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü
geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı musahhar (emre amade) kıldı. Hepsi
belirlenmiş bir zamana kadar (yörüngelerinde) akar (gider). O; Azîz
(yüce ve üstün), Gaffar (çok mağfiret eden) değil midir?

39 / ZUMER - 6Halakakum min nefsin
vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en’âmi
semâniyete ezvâc(ezvâcin), yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min
ba’di halkın fî zulumâtin selâs(selâsin), zâlikumullâhu rabbukum lehul
mulk(mulku), lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn(tusrafûne).


Sizi tek bir nefsten halketti. Sonra ondan, onun zevcesini (eşini). Ve
sizin için dört ayaklı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi
annelerinizin karnında, bir yaratılıştan sonra başka bir yaratılışla
(halden hale geliştirip dönüştürerek) üç karanlık içinde yaratır. İşte
bu sizin Rabbiniz Allah'dır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur.
Buna rağmen nasıl döndürülüyorsunuz.

39 / ZUMER - 7İn tekfurû fe innallâhe
ganiyyun ankum, ve lâ yerdâ li ıbâdihil kufr(kufra), ve in teşkurû
yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziretun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum
merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne), innehû alîmun
bi zâtis sudûr(sudûri).


Eğer inkâr ederseniz, muhakkak ki Allah, sizden Gani'dir (size ihtiyacı
yoktur). Ve O, kulları konusunda küfre razı olmaz. Ve eğer
şükrederseniz sizden razı olur. (Hiç)bir günahkâr, diğerinin
(başkasının) günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Böylece
size yapmış olduklarınızı haber verecek. Muhakkak ki O, sinelerde olanı
bilendir.

39 / ZUMER - 8Ve izâ messel insâne durrun
deâ rabbehu munîben ileyhi summe izâ havvelehu ni’meten minhu nesiye mâ
kâne yed’û ileyhi min kablu ve ceale lillâhi endâden li yudılle an
sebîlih(sebîlihi), kul temetta’ bi kufrike kalîlen inneke min ashâbin
nâr(nâri).


Ve insana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek ona dua eder.
Sonra (Allah) kendinden bir ni'met lütfettiği zaman daha önce ona dua
ettiğini (yalvardığını) unutur. O'nun (Allah'ın) yolundan saptırmak
için Allah'a eşler kılar. De ki: "Küfrün ile biraz daha
metalan(faydalan). Muhakkakki sen, cehennem ehlindensin".

39 / ZUMER - 9Em men huve kânitun ânâel
leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırete ve yercû rahmete
rabbih(rabbihî), kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ
ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb(elbâbi).


Gece boyunca secde ederek ve kıyamda (ayakta) durarak kanitin olan,
ahiretten çekinen (korkan) ve Rabbinin rahmetini dileyen mi? De ki:
"(Hiç) bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak ulûl'elbab (daimî zikir
sahipleri) tezekkür eder."

39 / ZUMER - 10Kul yâ ıbâdıllezîne
âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ
haseneh(hasenetun), ve ardullâhi vâsiah(vâsiatun) innemâ yuveffas
sâbirûne ecrehum bi gayri hisâb(hisâbin).


De ki: "Ey âmenû
olan kullar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Bu dünyada ahsen
olanlar için bir güzellik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Ama
sabredenlere ecirleri hesapsız ödenir."

39 / ZUMER - 11Kul innî umirtu en a’budallâhe muhlisan lehud dîn(dîne).

De ki: "Muhakkak ki ben, Allah'a, dîni O'na halis kılarak kul olmakla emrolundum."

39 / ZUMER - 12Ve umirtu li en ekûne evvelel muslimîn(muslimîne).

Ve teslim olanların ilki olmakla emrolundum.

39 / ZUMER - 13Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).

De ki: "Muhakkak ki ben, eğer Rabbime asi olursam, büyük günün azabından korkarım."

39 / ZUMER - 14Kulillâhe a’budu muhlisan lehu dînî.

De ki: "Ben Allah'a, dînimi O'na halis kılarak kul olurum."

39 / ZUMER - 15Fa’budû mâ şi’tum min
dûnih(dûnihi), kul innel hâsirîne ellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim
yevmel kıyâmeh(kıyâmeti) e lâ zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).


Artık O'ndan başka dilediğiniz şeye tapın. De ki: "Muhakkak ki,
kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenler, kıyâmet günü hüsrana
uğrayacak olanlardır." Bu apaçık bir hüsran değil mi?

39 / ZUMER - 16Lehum min fevkıhim zulelun
minen nâri ve min tahtihim zulel(zulelun), zâlike yuhavvifullâhu bihî
ıbâdeh(ıbâdetu), yâ ıbâdi fettekûn(fettekûni).


Onların üstünde ve altında ateşten gölgeler vardır. İşte böyle, Allah
kullarını onunla korkutuyor. Ey kullarım! Öyleyse Bana karşı takva
sahibi olun.

39 / ZUMER - 17Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve
onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler
(kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler
(Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı
müjdele!

39 / ZUMER - 18Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).

Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl'elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

39 / ZUMER - 19E fe men hakka aleyhi kelimetul azâb(azâbi), e fe ente tunkızu men fîn nâr(nâri).

Öyleyse bir kimse, üzerine azap sözünü hakettiği taktirde sen, ateşte olanı kurtarabilir misin?

39 / ZUMER - 20Lâkinillezînettekav rabbehum
lehum gurefun min fevkıhâ gurefun mebniyyetun tecrî min tahtihel
enhâr(enhâru), va’dallâh(va’dallâhi), lâ yuhlifullâhul mîâd(mîâde).


Lâkin Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar için, üst üste inşa
edilmiş, altından nehirler akan köşkler (yüksek makamlar) vardır.
Allah'ın vaadidir ki, Allah vaadinden dönmez.

39 / ZUMER - 21E lem tere ennallâhe enzele
mines semâi mâen fe selekehu yenâbîa fîl ardı summe yuhricu bihî zer’an
muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yec’aluhu
hutâmâ(hutâmen), inne fî zâlike le zikrâ li ulîl elbâb(elbâbi).


Allah'ın gökten su indirdiğini böylece onu (suyu), yerin su pınarlarına
akıttığını görmedin mi? Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarır.
Daha sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün. Sonra onu kuru bir çöp
kılar. Muhakkak ki bunda ulûl'elbab için mutlaka zikir (ibret) vardır.

39 / ZUMER - 22E fe men şerehallâhu sadrehu
lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil
kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin
mubîn(mubînin).


Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o,
Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri
kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

39 / ZUMER - 23Allâhu nezzele ahsenel
hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne
yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ
zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men
yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).


Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve
salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-fazl ve salâvât-rahmet), Kitab'a
müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab'lerinden huşû duyanların
ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah'ın
zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah'ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.

39 / ZUMER - 24E fe men yettekî bi vechihî sûel azâbi yevmel kıyâme(kıyâmeti), ve kıyle liz zâlimîne zûkû mâ kuntum teksibûn(teksibûne).

O halde kıyâmet günü, onun vechini (fizik vücudunu) kötü azaptan kim
koruyabilir? Ve zalimlere: "Kazanmış olduğunuz şeyi (günahlarınızın
cezasını) tadın!" denir.

39 / ZUMER - 25Kezzebellezîne min kablihim fe etâhumul azâbu min haysu lâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Onlardan öncekiler (de) yalanladı da böylece azap onlara farkında olmadıkları bir yerden geldi.

39 / ZUMER - 26Fe ezâkahumullâhul hızye fîl hayâtid dunyâ, ve le azâbul âhıreti ekber(ekberu), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).
Böylece
Allah, onlara dünya hayatında zilleti (horlanma ve aşağılanmayı)
tattırdı. Ve ahiret azabı elbette daha büyüktür. Keşke bilmiş
olsaydılar.

39 / ZUMER - 27Ve lekad darebnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli meselin leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).

Ve andolsun ki, bu Kur'ân'da insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik. Umulur ki, böylece onlar tezekkür ederler.

39 / ZUMER - 28Kur’ânen arabiyyen gayre zî ivecin leallehum yettekûn(yettekûne).

(Bu), çelişkisi (eğriliği, kusuru) olmayan Arapça Kur'ân'dır. Umulur ki onlar, böylece takva sahibi olurlar.

39 / ZUMER - 29Daraballâhu meselen raculen
fîhi şurekâu muteşâkisûne ve raculen selemen li racul(raculin), hel
yesteviyâni mesel(meselen), el hamdulillâh(el hamdulillâhi), bel
ekseruhum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).


Allah, şu meseleyi örnek verdi. Aralarında anlaşamayan birkaç ortağa
(birden) bağlı kişi ile tek bir adama teslim olan kişinin durumu bir
olur mu? Hamd, Allah'a mahsustur. Ama onların çoğu bilmezler.

39 / ZUMER - 30İnneke meyyitun ve innehum meyyitûn(meyyitûne).

Muhakkak ki sen de meyyitsin (ölümlüsün). Ve muhakkak ki onlar da meyyit (ölümlüler).

39 / ZUMER - 31Summe innekum yevmel kıyâmeti ınde rabbikum tahtasımûn(tahtasımûne).

Sonra muhakkak ki siz, kıyâmet günü Rabbinizin huzurunda davalı ve davacı olacaksınız.

39 / ZUMER - 32Fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi ve kezzebe bis sıdkı iz câeh(câehu), e leyse fî cehenneme mesven lil kâfirîn(kâfirîne).
Öyleyse
Allah üzerine (hakkında) yalan söyleyenden ve hakikat ona geldiği zaman
onu (Allah'a ulaşmayı) yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin
yeri cehennemde değil mi?

39 / ZUMER - 33Vellezî câe bis sıdkı ve saddeka bihî ulâike humul muttekûn(muttekûne).
Ve
hakikat ile gelen (Allah'a ulaşmayı dilemeye davet eden) ve onu tasdik
edenler (Allah'a ulaşmayı dileyenler), işte onlar takva sahibidirler.

39 / ZUMER - 34Lehum mâ yeşâûne inde rabbihim, zâlike cezâul muhsinîn(muhsinîne).

Diledikleri şeyler, Rab'lerinin katında onlar içindir. İşte bu, muhsinlerin mükâfatıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Zumer Suresi Meali Empty
MesajKonu: Geri: Zumer Suresi Meali   Zumer Suresi Meali Icon_minitimePaz Nis. 05, 2009 3:04 pm

39 / ZUMER - 35Li yukeffirallâhu anhum esveellezî amilû ve yecziyehum ecrehum bi ahsenillezî kânû ya’melûn(ya’melûne).
Allah,
onların yaptıkları en kötü şeyleri (günahları) dahi örter. Ve yapmış
olduklarının en güzeliyle onların ecirlerini vererek, onları
mükâfatlandırır (günahlarını sevaba çevirir).

39 / ZUMER - 36E leysallâhu bi kâfin
abdeh(abdehu), ve yuhavvifûneke billezîne min dûnih(dûnihî), ve men
yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).


Allah
kuluna kâfi değil mi? Ve seni, O'ndan (Allah'tan) başkaları ile (başka
ilâhlarla, putlarla) korkutuyorlar. Allah kimi dalâlette bırakırsa, o
zaman onun için bir hidayetçi (mehdi) yoktur.

39 / ZUMER - 37Ve men yehdillâhu fe mâ lehu min mudıll(mudıllin), e leysallâhu bi azîzin zîntikâm(zîntikâmin).

Ve
Allah, kimi hidayete erdirirse, o zaman onun için dalâlete
düşürebilecek (kimse) yoktur. O, Azîz (yüce ve üstün), intikam sahibi
değil mi?

39 / ZUMER - 38Ve le in seeltehum men
halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâh(yekûlunnallâhu), kul e fe
raeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bi durrin hel hunne
kâşifâtu durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hunne mumsikâtu
rahmetih(rahmetihi), kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), aleyhi yetevekkelul
mutevekkılûn(mutevekkılûne).


Ve eğer gerçekten onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorarsan,
mutlaka: "Allah" derler. De ki: "Allah'tan başka taptıklarınızı
gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O'nun zararını onlar
giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, onun rahmetini
tutabilirler mi (engelleyebilirler mi) ona tevekkül ederler (onu vekil
ederler)."

39 / ZUMER - 39Kul yâ kavmi’melû alâ mekânetikum innî âmil(âmilun), fe sevfe ta’lemûne.

De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz mekânda (elinizden geleni) yapın! Muhakkak ki ben de yapacağım. Öyleyse yakında bileceksiniz."

39 / ZUMER - 40Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).

Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onun üstüne iner.

39 / ZUMER - 41İnnâ enzelnâ aleykel kitâbe
lin nâsi bil hakkı, fe men ihtedâ fe li nefsih(nefsihi), ve men dalle
fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve mâ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin).


Muhakkak
ki Biz, sana Kitab'ı, insanlar için hak ile indirdik. Artık kim
hidayete ererse, kendi nefsi içindir. Ve kim dalâlette kaldıysa, o
taktirde kendi aleyhine dalâlettedir. Ve sen, onların üzerine vekil
değilsin.

39 / ZUMER - 42Allâhu yeteveffel enfuse
hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ
aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne fî
zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).


Allah, fizik vücutları ölüm anında öldürür. Ve onlar ki,
uykularındadır, ölmemişlerdir, o zaman, üzerine ölüm hükmedilecek olanı
(kişinin fizik vücudunu uyku halinde) tutar ve diğerini (nefsi)
belirlenmiş ecele (zamana) kadar (rüyada dilediği yere) gönderir.
Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyetler (ibretler)
vardır.

39 / ZUMER - 43Emittehazû min dûnillâhi şufeâe, kul e ve lev kânû lâ yemlikûne şey’en ve lâ ya’kılûn(ya’kılûne).

Yoksa
onlar, Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar bir şeye
(bir güce) malik olmasalar ve akıl etmeseler de mi?"

39 / ZUMER - 44Kul lillâhiş şefâatu cemîâ(cemîan), lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), summe ileyhi turceûn(turceûne).

De ki: "Şefaatin hepsi Allah'a mahsustur. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."

39 / ZUMER - 45Ve izâ zukirallâhu
vahdehuşmeezzet kulûbullezîne lâ yu’minûne bil âhıreh(âhıreti), ve izâ
zukirellezîne min dûnihi izâ hum yestebşirûn(yestebşirûne).


Ve Allah'ın vahdaniyeti (Tek'liği) zikredildiği zaman, ahirete (Allah'a
ulaşmaya) îmân etmeyenlerin kalpleri nefretle ürperir. O'ndan
(Allah'tan) başkası zikredildiği zaman onlar sevinirler.

39 / ZUMER - 46Kulillâhumme fâtıras
semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike
fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).


De ki: "Allah'ım! Gökleri ve yeri yaratan, gaybı (görünmeyeni) ve
görüneni bilen Sensin. Kullarının arasında, ihtilâf etmiş oldukları
şeyler hakkında hüküm verecek olan Sensin."

39 / ZUMER - 47Ve lev enne lillezîne zalemû
mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bihî min sûil azâbi yevmel
kıyâmeh(kıyâmeti), ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû
yahtesibûn(yahtesibûne).


Ve eğer yeryüzünde olanların hepsi ve onlar kadarı daha birlikte
zalimlerin olsaydı, kıyâmet günü kötü azaba karşı (kurtulmak için)
onları mutlaka fidye olarak verirlerdi. Ve hesaba katmadıkları şeyler,
Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.

39 / ZUMER - 48Ve bedâ lehum seyyiâtu mâ kesebû ve hâka bihim mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).

Ve kazandıkları seyyiat (günahlar ve kötülükler) onlara aşikâr oldu. Ve alay etmiş oldukları şey (azap) onları kuşattı.

39 / ZUMER - 49Fe izâ messel insâne durrun
deânâ, summe izâ havvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ
ilm(ilmin), bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserehum lâ
ya’lemûn(ya’lemûne).


İnsana bir zarar dokunduğu zaman Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan
bir ni'met gönderdiğimizde: "Bu ancak bana bir ilim üzerine verildi."
der. Hayır, o bir imtihandır. Ve lâkin onların çoğu bilmezler.

39 / ZUMER - 50Kad kâlehellezîne min kablihim fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).

Onlardan öncekiler de (böyle) söylemişti. Fakat kazanmış oldukları şeyler onlara bir fayda vermedi.

39 / ZUMER - 51Fe esâbehum seyyiâtu mâ kesebû, vellezîne zalemû min hâulâi se yusîbuhum seyyiâtu mâ kesebû ve mâ hum bi mu’cizîn(bimu’cizîne).
Böylece
kazandıkları şey, seyyiat (günahlar, kötülükler olarak), onlara isabet
etti. Ve bunlardan zulmetmiş olanlara, kazandıkları şey (olan) seyyiat,
yakında isabet edecek. Ve onlar, aciz bırakabilecek (azabı
önleyebilecek) güce sahip değiller.

39 / ZUMER - 52E ve lem ya’lemû ennallâhe
yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdir(yakdiru), inne fî zâlike le
âyâtin li kavmin yu’minûn(yu’minûne).


Ve onlar, Allah'ın dilediğinin rızkını genişlettiğini ve dilediğinin de
rızkını taktir ettiğini (kıstığını) bilmiyorlar mı? Muhakkak ki bunda,
mü'min olan kavim için elbette âyetler (ibretler, deliller) vardır.

39 / ZUMER - 53Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû
alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe
yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).


De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım!
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların
üzerine hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O;
Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen)."

39 / ZUMER - 54Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve
Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve
size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu,
vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra
yardım olunmazsınız.

39 / ZUMER - 55Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum min rabbikum min kabli en ye’tiyekumul azâbu bagteten ve entum lâ teş’urûn(teş’urûne).

Ve size Rabbinizden indirilmiş olan ahsen şeye (emre) tâbî olun. Size, farkında olmadan ve ansızın azap gelmesinden önce!

39 / ZUMER - 56En tekûle nefsun yâ hasretâ alâ mâ ferrattu fî cenbillâhi ve in kuntu le mines sâhirîn(sâhirîne).
Kişinin,
"Allah'tan uzaklaşma konusunda, aşırı gittiğim (haddi aştığım) herşeye
yazıklar olsun. Ve ben mutlaka alay edenlerden olmuştum." dediği gibi
(diyenlerden olmayın).

39 / ZUMER - 57Ev tekûle lev ennallâhe hedânî le kuntu minel muttekîn(muttekîne).

Veya: "Muhakkak ki eğer Allah beni hidayete erdirseydi, ben mutlaka takva sahiplerinden olurdum." diyenlerden (olmayın).

39 / ZUMER - 58Ev tekûle hîne terel azâbe lev enne lî kerreten fe ekûne minel muhsinîn(muhsinîne).

Veya azabı gördüğünüz an: "Keşke benim bir kere daha (fırsatım) olsaydı, o zaman muhsinlerden olurdum." diyenlerden (olmayın).

39 / ZUMER - 59Belâ kad câetke âyâtî fe kezzebte bihâ vestekberte ve kunte minel kâfirîn(kâfirîne).

Fakat sana âyetlerim gelmişti, o zaman onları yalanlamış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştun.

39 / ZUMER - 60Ve yevmel kıyâmeti
terellezîne kezebû alallâhi vucûhuhum musveddeh(musveddetun), e leysefî
cehenneme mesven lil mutekebbirîn(mutekebbirîne).


Ve kıyâmet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerini kararmış görürsün. Kibirlenenlerin yeri cehennemde değil mi?

39 / ZUMER - 61Ve yuneccîllâhullezînettekav bi mefâzetihim lâ yemessuhumus sûu ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

Ve Allah, takva sahiplerini, feyz sahibi olmaları (kendilerine sekînet
nuru ulaşması) sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük (azap) dokunmaz. Ve
onlar mahzun da olmazlar.

39 / ZUMER - 62Allahu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl(vekîlun).

Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, herşeye vekildir.

39 / ZUMER - 63Lehu makâlîdus semâvâti vel ard(ardı), vellezîne keferû bi âyâtillâhi ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).

Göklerin ve yerin hazineleri O'nundur. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, işte onlar; onlar hüsranda olanlardır.

39 / ZUMER - 64Kul e fe gayrallâhi te’murûnnî a’budu eyyuhel câhilûn(câhilûne).

De ki: "Ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına kul olmamı mı emrediyorsunuz?"

39 / ZUMER - 65Ve lekad ûhıye ileyke ve
ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve
le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).


Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: "Gerçekten eğer sen şirk
koşarsan (Allah'a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve
mutlaka hüsrana düşenlerden olursun." diye vahyolundu.

39 / ZUMER - 66Belillâhe fa’bud ve kun mineş şâkirîn(şâkirîne).

Öyleyse artık Allah'a kul ol! Ve şükredenlerden ol!

39 / ZUMER - 67Ve mâ kaderûllâhe hakka
kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu
matviyyâtun bi yemînih(yemînihi), subhânehu ve te’âlâ ammâ
yuşrikûn(yuşrikûne).


Ve (onlar) Allah'ın kadrini hakkıyla taktir edemediler. Kıyâmet günü
yeryüzünün tamamı O'nun avucundadır (tasarrufundadır). Ve semalar,
O'nun eliyle dürülmüş olacaktır. O, Sübhan'dır (herşeyden münezzeh). Ve
onların şirk koştukları şeylerden yücedir.

39 / ZUMER - 68Ve nufiha fîs sûri fe saıka
men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe
nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn(yanzurûne).


Ve sur'a üfürülmüş, Allah'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde
olanlar ölmüşlerdir. Sonra ona (sur'a) bir defa daha üfürüldüğü zaman
onlar ayağa kalkarak bakınırlar.

39 / ZUMER - 69Ve eşrekatil ardu bi nûri
rabbihâ ve vudıal kitâbu ve cîe bin nebiyyîne veş şuhedâi ve kudıye
beynehum bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).


Ve Rabbinin nuru ile yeryüzü aydınlandı. Ve kitap ortaya kondu.
Peygamberler ve şahitler getirildi. Ve onların aralarında onlara
zulmedilmeksizin hak ile hüküm verildi.

39 / ZUMER - 70Ve vuffiyet kullu nefsin mâ amilet ve huve a’lemu bimâ yef’alûn(yef’alûne).

Ve her nefse (herkese) yaptığının karşılığı ödendi. Ve O (Allah), onların yaptıklarını çok iyi bilir.

39 / ZUMER - 71Vesîkallezîne keferû ilâ
cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle
lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti
rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat
kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).


Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman,
onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri
onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi
mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi
(söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet
(geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

39 / ZUMER - 72Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
(Onlara):
"Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!" denildi.
Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü.

39 / ZUMER - 73Vesîkallezînettekav rabbehum
ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve
kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ
hâlidîn(hâlidîne).


Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre
zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun
(cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara:
"Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız)

39 / ZUMER - 74Ve kâlûl hamdu lillâhillezî
sadakanâ va’dehu ve evresenel arda netebevveu minel cenneti haysu
neşâ(neşâu), fe ni’me ecrul âmilîn(âmilîne).


Ve cennetlikler dediler ki: "Hamd, vaadine sadık olan Allah'a
mahsustur. Ve (cennetteki) bu yere bizi varis kıldı. Cennette
dilediğimiz yerde kalabiliyoruz." (Salih) amel yapanların ecri ne
güzel.

39 / ZUMER - 75Ve terel melâikete hâffîne
min havlil arşı yusebbihûne bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil
hakkı ve kıylel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).


Ve görürsün ki, arşın etrafında onu kuşatan melekler, Rab'lerini hamd
ile tesbih ederler. Ve onların (cennetliklerin) aralarında hak ile
hüküm verildi. Ve (cennetlikler tarafından): "Âlemlerin Rabbine
hamdolsun." denildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
Zumer Suresi Meali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tin Suresi Meali
» A'RAF Suresi Meali
» SAF Suresi Meali

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ForumYok Hayat :: İslam :: Ayetler ve Hadisler-
Buraya geçin: