www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir? Empty
MesajKonu: Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir?   Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir? Icon_minitimePerş. Ara. 17, 2009 12:56 am

geleneksel türk tiyatrosundan modern türk tiyatrosuna geçiş
TÜRK TİYATROSU Türk tiyatrosu Anadolu uygarlığını oluşturan çeşitli
toplumların, Anadolu'ya göç eden Türklerin atalarının ve İslâm
dünyasının kültürel birikimine dayanan, hem Doğu hem de Batı kaynaklı
etkileri içeren bir seyirlik geleneği üstün de gelişmiştir.
BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU
Türk halkı Batı mo****nde tiyatroyla azınlıkların sunduğu tiyatro
gösterileri yoluyla bir ölçüde tanışıyordu. Osmanlı sarayı ise yabancı
toplulukların gösterilerine büyük önem vermiştir, Batı tiyatrosunu Türk
halkından daha önce benimsemiştir.
Batı tiyatrosunun Türk kültürüne tam anlamıyla aktarılması Tanzimat'ta
oluşmuştur. Batı tiyatrosunun, 1839 Tanzimat Fermanı'nın öngördüğü
ilkeler doğrultusunda Batıya yönelen Osmanlı toplumuna girişi,
geleneksel Türk tiyatrosuna bir yandan bir çok olumlu katkıda
bulunurken, bir yandan da onun çağdaş doğrultuda gelişmesini
engellemiştir. Batı mo**** tiyatronun benimsenmesiyle Türk tiyatrosuna
yeni bir yöneliş içine girmiştir. Her şeyden önce tiyatro da yazılı
metne geçilmiş, yabancı yazarlardan yapılan çeviri ve uyarlamalar
yanında Türk yazarları da oyun yazmaya başlamışlar, böylece Batıya
oranla çok geç de olsa bir dram geleneği başlamıştır. Batı mo****nde
tiyatronun Türkiye'ye gelmesi sonucunda çerçeve sahneli yeni tiyatro
yapıları kurulmuş, topluluklar bu tiyatrolarda düzenli olarak oyun
sergilemeye başlamışlardır. Böylece tiyatroyu kurumsallaştırma yönünde
önemli bir adım atılmıştır. Batı tiyatrosu mo****ni benimseyen Türk
tiyatrosunun gelişimi çok genel bir yaklaşımla iki aşamada
incelenebilir.
Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması
arasında (1839- 1923) yer alan hazırlık aşaması ve Cumhuriyetin
kuruluşundan günümüze uzanan gelişme aşaması.
1839- 1923 DÖNEMİ
Çağdaş Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1860'ta yapılan Gedikpaşa
Tiyatrosu'yla atılmıştır. 1861'de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop,
1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak Türk yazarlarına ve
Türkçe oyunlara yöneldi. 1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un
çeşitli bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması
koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar oynama
imtiyazını 10 yıl elinde tutan Güllü Agop'un topluluğunda Ermeni
oyuncular yanında Müslüman Türk oyuncularda yetişti. Bu oyuncular
içinde en ünlüsü Ahmed Fehim'dir. Osmanlı Tiyatrosu'nda Namık Kemal,
Ahmed Mithat Efendi, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmut Ekrem gibi ünlü
şair ve yazarların yapıtları, Ahmed Vefik Paşa'nın usta işi Moliere
uyarlamaları, özellikle ünlü Fransız melodram, güldürü ve vodvillerinin
çevirileri, kantolar, müzikli oyunlar ve operetler sahnelendi. Güllü
Agop'un Osmanlı Tiyatrosuna yön verdiği 15 yılın en önemli
sonuçlarından biri de izleyicinin tiyatroya alışması oldu. Bu arada
padişahlarda tiyatroya büyük ilgi gösteriyordu. Abdülmecid 1858'de
Dolmabahçe sarayının yakınında bir saray tiyatrosu, tiyatroya baskı ve
sansür koymasıyla ünlü Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın
bahçesinde yabancı tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir
tiyatro salonu yaptırdı.
Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve Türkçe oyun
sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların katkısı, melodrama ağırlık
veren Mardiros Mınakyan ve Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarına
ağırlık veren Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla sürdü. Bu dönemde halk
tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni tür bir tiyatro
geliştirdiği görüldü. Batı tiyatrosunun konukları ve tipleriyle
geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk biçimini birleştiren ve
doğaçlamaya dayanan tuluat, bir anlamda ortaoyunun sahne üstüne
çıkarılmış biçimiydi. Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin
önderliğinde 1875'te ortaya çıkan bu tür, Cumhuriyet'in ilk yıllarına
değin yaygın bir biçimde yaşadı. Ayrılmaz öğesi olan kantoyla birlikte
İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde ramazan ayında şenlenen
Direklerarası'nın başlıca gösterilerinden biri olmayı sürdürdü. Türk
oyuncuların eğitimi için bir konservatuvar ve yerel yönetimce parasal
açıdan desteklenen bir uygulama sahnesi oluşturulması yolunda ilk adım
ise 1914'te Darülbedayi'nin kurulmasıyla atıldı; ilk Türk-Müslüman
kadın sanatçı olan Afife Jale'de sahneye ilk kez 1920'de Darülbedayi'de
çıktı. Tiyatroda Batı mo****nin benimsendiği hazırlık aşaması döneminde
oyun yazarlığında patlak bir atılım görülmedi. Yazarlar, daha önce hiç
denemedikleri bir türde kalem oynatırken ister istemez Batılı ustalara
öykündüler. Türk yazarları en çok etkileyen yabancı kaynaklar Victor
Hugo'nun ,Shakespeare'nin, Moliere'nin oyunlarıyla yabancı melodramlar
oldu. Bu bakımdan Türk dram sanatının İbrahim Şinasi'nin yazdığı ve ilk
özgün Türk oyunu olan Şair Evlenmesi'yle (1860) başladığı kabul edilir.
Bu oyunu, özellikle romantik yurtsever duygularıyla yüklü oyunlar
izledi. Bu yapıtlar içinde en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan Yahut
Silistresi'ydi (1873). Meşrutiyet'ten sonra da özgürlük konusunu
işleyen romantik tarihsel oyunlar ağırlık kazandı. 1839- 1923 dönemi
içinde yazılan oyunlar genel olarak komediler, tarihsel dramlar,
romantik dramlar, orta sınıf trajedileri ve melodramlardı. Bu dönemde
yazılmış yüzlerce oyundan günümüzde de oynanabilir olanların sayısı çok
azdır. Bu tür oyunların başında Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere'den
yaptığı uyarlamalarla oyun yazarlığını Cumhuriyet döneminde de sürdüren
Musaphizade Celal'in Batı'nın töre komedisi geleniği içinde Osmanlı
toplumunu eleştirdiği oyunlar gelir.
1923'TEN GÜNÜMÜZE
Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı mo****ni benimseyen Türkiye, gerek
tiyatronun kurumsallaşması, gerekse oyun yazarlığının gelişmesi
bakımından önemli atılımlara sahne oldu.
Tiyatroyu Türkiye'de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk
büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi.
1927'de, Darülbedayi'nin başına geçen Ertuğrul, yerli yazarları
yüreklendirmesiyle, izleyiciye sunduğu çağdaş çeviri oyunlarla,
sahneleme, oyunculuk ve dekor kullanımında güncel anlayışı
yerleştirmesiyle, yetişmelerine katkıda bulunduğu kadın ve erkek
oyuncularla bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini attı.
Eğitim görmüş tiyatrocuların yetişmesinde büyük hizmet vermiş olan
Ankara Devlet Konservatuvarı ise, Musiki ve Temsil Akademisi'nin bir
bölümü olarak açıldı. Burada, ilk mezunların çıktığı 1941'de Tatbikat
sahnesi oluşturuldu. Bu hazırlık aşamalarından sonra da 1949'da Devlet
Tiyatroları resmen kuruldu.
1950'den sonra tiyatro kuramlarının gelişmesi bakımından önemli
atılımlar gerçekleştirilmeye başlandı. Tiyatronun yaygınlaştırılması
yolunda devlet eliyle sürdürülen çabalar sonucunda Devlet Tiyatroları,
Ankara,İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Trabzon ve Diyarbakır gibi
kentlerde perdelerini açarak ve turneler düzenleyerek Türkiye'nin her
yanında izleyiciye ulaşır hale geldi. Yetmiş yılı aşan tarihi boyunca
çeşitli iniş çıkışlar yapan İstanbul Şehir Tiyatroları da çeşitli
semtlerde beş sahneye sahip oldu. Türk tiyatrosunun gelişmesinde her
zaman önemli rol oynamış olan özel tiyatroların sayısında 1960'larda
büyük bir artış görüldü. Etkinliklerini 1960'lardan bu yana sürdüren
özel topluluklar arasında Kent Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu,
Dormen Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu sayılabilir. Oyunculuk ve
sahneleme açısından Batı mo****ni izleyen ödenekli ve özel tiyatrolar
yanında, ortaoyunu ve tuluat tiyatrosunun oyunculuk tarzını sürdüren
özel topluluklar da oldu. 1970'lerin ortalarında pek çok özel tiyatro
kapandı, yeni açılanların bir bölümü de başarılı olamadı. 1980'lerin
ortalarından bu yana İstanbul'daki özel tiyatrolar yeniden bir canlanma
dönemine girdiler.
Türk oyun yazarlığı, Cumhuriyet döneminde Batı mo****ni uygulayan
tiyatronun kurumsallaşması yolunda yapılan atılıma koşut olarak gelişme
gösterdi. Gerçekçi Avrupa tiyatrosundan büyük ölçüde etkilenen Türk
yazarları, gerçekçi doğrultuda yazdıkları oyunlarda öncelikle, Osmanlı
toplumundan modern Türk toplumuna geçilirken yaşanan sancıları dile
getirdiler. Bu geçiş dönemini yansıtmakta en başarılı olmuş yapıtlar
Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü (1930) ve Ahmet Kutsi Tecer'in
Köşebaşı'sı (1984) idi. Çok üretken bir yazar olan Cevat Fehmi Başkut
ise toplumsal eleştirel yaklaşımını çoğunlukla güldürü çerçevesi içine
yerleştirdi.
Türk oyun yazarlığında Cumhuriyetin ilk 30 yılında ağırlık kazanan
eleştirel gerçekçi yaklaşım etkisini günümüze değin sürdürdü.
1950'lerden çok partili döneme geçildiğinde devlet yönetimine ilişkin
siyasal sorunlarda tiyatro sahnesinde gündeme getirildi. Aynı zamanda,
toplumsal sorunları yansıtma aşamasından, bu sorunların kaynak ve
nedenlerini irdeleme aşamasına geçildi. Bu dönemde Türk tiyatrosu yeni
yazarlar kazandı. Aziz Nesin ve Haldun Taner bildik gerçekçi dram
kalıplarını zorlayarak yeni biçim denemelerine giriştiler.
1960'lar Türk tiyatro edebiyatı içinde parlak bir dönem oldu. Siyasal,
ekonomik, kültürel açılardan önemli bir bilinçlenme aşamasının
yaşandığı bu dönemde tiyatro, işçi ve köylü kesiminin sorunlarına
eğildi. Bir yandan, orta sınıftan ailelerin yaşadığı toplumsal ve
ekonomik sorunları irdeleyen gerçekçi oyunlar yazılırken, köy ve
gecekondu ortamı da yaşama ve giyinme biçimi ve dil özellikleriyle
sahneye getirildi.
Bu dönemin en yaygın türlerinden biri de konularını Osmanlı tarihinden,
halk kahramanlarının yaşamlarından ve mitolojiden alan, şiir diliyle
yazılmış oyunlardır. Güngör Dilmen, Orhan Asena, Turan Oflazoğlu,
Necati Cumalı bu doğrultuda yapıtlar verdiler. 1960'ların sonlarına
doğru siyasal içerikli belgesel oyunlarda yazılmaya başlandı. Sermet
Çağan'ın, Brecht'in epik tiyatro yöntemini doğrudan uyguladığı Ayak
Bacak Fabrikası (1964), bu dönemde toplumcu gerçekçi yaklaşımın bir
örneği oldu.
Türk oyun yazarlığına öz ve biçim açısından kişiliğini kazandırma
yolunda önemli bir katkı 1960'larda Haldun Taner'den geldi. Ahmet Kutsi
Tecer'in 1940'larda geleneksel Türk tiyatrosunun gevşek dokulu oyun
yapısını ve göstermeci anlatımını kullanarak yazdığı Köşebaşı oyununun
ardından, 1950'lerde ve 1960'ların başlarında göstermeci anlatımı
kullanma ve tiyatroda açık biçim anlayışını benimseme yolunda oyun
denemeleri yazmış olan Taner, 1964'te Gülriz Sururi-Engin Cezzar
Tiyatrosu tarafından sahnelenen Keşanlı Ali Destanı'yla geleneksel Türk
tiyatrosunun belirleyici özelliklerini çağdaş anlamda toplumsal siyasal
bir içerikle birleştiren yeni bir yerli türün, yerli epik müzikalin
yaratıcısı oldu.
1970'lerde pek çok topluluk ağırlıkla politik tiyatro üstünde durdu. Bu
dönemde sık sık yerli ve yabancı siyasal-belgesel oyunlar sahnelendi;
bir yandan da gerçekçi köy oyunları, tarihsel oyunlar, geleneksel Türk
tiyatrosunun özelliklerine dayalı müzikli oyunlar, kabare oyunları,
epik oyunlar yazıldı. Ülkede yaşanan toplumsal siyasal çalkantılardan
tiyatronun da olumsuz bir pay aldığı bu dönemin en başarılı oyunlar,
geleneksel Türk tiyatrosunun anlatım biçimlerini kullanmayı sürdüren
Turgut Özakman'ın aynı biçemi benimseyen Oktay Arayıcı'nın ve Asiye
Nasıl Kurtulur? Oyunuyla üne, gene epik türde yazdığı toplumcu gerçekçi
oyunlarla pekiştiren Vasıf Öngören'in ürünleridir.
1980'lerde ise oyun yazarlığı nicelik ve nitelik açısından bir
durgunluk yaşadı. Bu dönemde Refik Erduran, Orhan Asena, Turan
Oflazoğlu, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Turgut Özakman,
Sabahattin Kudret Aksal, Recep Bilginer, Güngör Dilmen, Başar Sabuncu,
Dinçer Sümer gibi 1950'lerden yada 1960'lardan bu yana oyun yazmayı
sürdüren yazarlar dışında, 1970'lerde yazmaya başlayan Bilgesu Erenus
ve Tuncer Cücenoğlu'nun, yapıtlarıyla 1980'lerde gündeme gelen Murathan
Mungan, Ülkü Ayvaz, Ferhan Şensoy ve Mehmet Baydur gibi yeni yazarların
oyunları sergilendi.
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU
Geleneksel Türk tiyatrosu seyirlik, köy oyunları ve halk tiyatrosu
geleneğini içerecek bir biçimde, hem sözsüz, hem de söze dayanan
dramatik nitelikli oyunlar için kullanılmaktadır. Seyirlik köy oyunları
eski Ön Asya uygarlıklarının bolluk törenleri ile Anadolu'ya göç etmiş
Türklerin atalarının kültüründe yer alan şaman törenlerinin
birleşiminden oluşmuştur. Seyirlik köy oyunlarının yanında, gene şaman
kültüründen izler taşıyan köy kuklası'da bugün varlığını
sürdürmektedir. Şii kültürünün ürünü olan taziye geleneğinin izleri de
kırsal kesimde muharrem törenlerinde anlatı düzeyinde görülür.
Daha çok kentsel kesimde gelişmiş olan halk tiyatrosu geleneği içinde
söze dayalı türlerin başında meddah, kukla, Karagöz ve Ortaoyunu yer
almaktadır. Doğu kökenli çok eski tür olan Türk kuklası Avrupa kukla
sanatının etkisi altında da kalarak gelişimini 19. yüzyılın sonuna
değin sürdürmüştür.
Geleneksel Türk tiyatrosunun gerek kırsal, gerekse kentsel kesimde
görülen türlerinin ortak özelliklerinin başında, yazılı bir metne değil
doğaçlamaya dayanması ve belirli bir tiyatro yapısı ya da sahne
gerektirmesi gelir. Şarkı, dans, söz oyunları ve taklit geleneksel Türk
tiyatrosunun vazgeçilmez öğeleridir. Geleneksel Türk tiyatrosu, 19.
yüzyılın gerçekçi benzetmeci Avrupa tiyatrosunda yansıyan "kapalı
biçim" anlayışının tam tersine, "açık biçim" özellikleri gösterir.
Geleneksel Türk tiyatrosunun temel öğesi güldürüdür. Geleneksel Türk
tiyatrosunda oyun kişilikleri tip düzeyindedir, karakter boyutuna
ulaşmaz. Bu tiyatronun bir başka özelliği de sürekli bir sergileme
düzenine bağlı olmayıp bayram, düğün, sünnet vb. çeşitli toplumsal
olaylar içinde yer almasıdır.
Meddahlık Türklerde Orta Asya'dan bu yana var olan hikaye anlatma
geleneğinin İslam kültüründeki benzer gelenekle birleşmesiyle gelişmiş,
son biçimini 16. yüzyılda kahvehanelerin açılmasıyla almıştır. Türk
halk tiyatrosu geleneğinin en önemli ürünleri olan Karagöz ve ortaoyunu
ise özellikle büyük kentlerde yaygınlaşmıştır. Karagöz yüzyıllar
boyunca Osmanlı Devleti'nin egemenliği altında kalan Avrupa
topraklarında da etkili bir tür olarak var olmuştur. Bugün kullanılan
adıyla kayıtlara ilk kez 1834'te geçmiş olan Ortaoyunu, halk
tiyatrosunun en gelişmiş türüdür. Karagöz, kukla, meddah oyunlarıyla
başka yerli seyirlik öğelerin bir bileşimi sayılabilecek ortaoyununun
daha önceki yüzyıllarda da kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, yeni
dünya oyunu gibi adlar altında var olduğu bilinir. Ortaoyunu ile
Rönesans dönemi İtalyan halk tiyatrosu commedia del'arte arasındaki hem
adlarına, hem de yapılarına ilişkin benzerlik ise bütün
araştırmacılarca kabul edilmektedir. 19. yüzyılın sonlarıyla 20.
yüzyılın başlarında altın çağını yaşayan ortaoyunu, Tanzimat'ta
benimsenmeye başlayan Batı mo****ndeki tiyatro ile uzun süre yarışmış,
Cumhuriyet'ten sonraysa öbür geleneksel türlerle birlikte silinmeye yüz
tutmuştur.




modern türk tiyarosu hakkında bilgi



Cumhuriyet devri: Modern Türk Tiyatrosundan kasıt Cumhuriyetin
ilanından günümüze dek olan zamandır.Osmanlı imparatorluğunun çöküşü ve
Cumhuriyetin ilanı ile tiyatro gibi kamusal görevini en yaygın biçimde
gerçekleştirecek bir sanat dalının gelişmesi için olanaklar
hazırlanmıştır.Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında bocalama,daha sonra
ortaya çıkan bilinçlenme,sorunların tanınması ve çözümlenmesi bu
döneminin getirdiği olgulardır.Devletin sanatı desteklemesi ile teknik
kadrolar gelişmiştir.Halk evleri yoluyla eğitim,ödenekli tiyatroların
ve okulların kurulması Cumhuriyetin getirdiği değişikliklerdir.Ancak bu
ilgi sonradan azalmış ve ortaya çıkan gevşeklik Devlet eliyle yönetilen
sanat kurumlarına da yansımıştır.27 Mayıs hareketinin ardından değişen
sadece siyasi yapı olmamıştır,tiyatro da etkilenmiştir.Zira tiyatro
toplumsal ve siyasal olaylardan etkilenen bir sanat dalıdır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlıda olduğu gibi oyunlar aynen Batıdan
alınıp aktarılmıştır.Yazarlarımız oyunlarında genellikle toplumsal
sorunlara değinmişlerdir.61 Anayasasından sonra yazarlarımız daha rahat
çalışmışlardır.Çünkü istedikleri konulara
yönelebilmişlerdir.Yasaklayıcı zihniyet eskiye oranla etkisini
kaybetmiştir.
Cumhuriyet dönemi kendi içinde çeşitli evrelerden oluşmuştur.Bunlar
1-)1.Dünya Savaşı kuşağı 2-)Cumhuriyetin ilk 20 yılında çıkan yazarlar
3-)2. Dünya savaşı kuşağı 4-)1950 kuşağı 5-)1960 kuşağıdır.

1.Dünya Savaşı Kuşağı:
Gerek ilk dünya savaşı gerekse Kurtuluş savaşı bu dönem tiyatrosunda iz
bırakmıştır.Bu kuşağın en önemli tiyatro yazarı Musahipzade
Celal’dir.Yazar oyunlarını geçmişin olaylarından alır.(Selma
hariç)oyunlar günümüze de ışık tutmaktadır.Başlıca oyunları Balaban
Ağa,Pazartesi-Perşembe,Fermanlı **** Hazretleri,Atlı Ases Ve
Gülsüm,Kafes Arkasındadır.Bu kuşağın başka bir önemli yazarı Reşat Nuri
Gültekin’dir.Başlıca oyunları İstiklal,Yaprak Dökümü,Eski
Şarkı’dır.Başka bir yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır.Kadın Erkekleşince
adlı oyunu yazmıştır.Anlaşılacağı üzere bu dönemde ******
Türkiyesi’nin devrimci niteliği,çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma
isteği etkilidir.

2-)Cumhuriyet’in ilk 20 yılındaki yazar kuşağı:
Bu evrenin yazarları genellikle ruhsal çelişkiler,değer yargılarının
değişmesi,efsanelere yönelerek ulusçuluğu getiren düşüncelere
yönelmişlerdir.Nazım Hikmet,Necip Fazıl Kısakürek eserlerinde kişilerin
ruh hallerini çok iyi belirtmişlerdir.Ayrıca Vedat Nedim Tör-Kör adlı
oyunu,Cevdet Kudret Tersine Akan Nehri,Halit Fahri hayaleti, Faruk
Nafiz Çamlıbel Yayla Kartalı’nı yazmıştır.Cumhuriyetin ilanından sonra
Nazım Hikmet ekonomik açıdan sömürü konusunu işlemiştir.Ayrıca bu
dönemde ülkücülüğün de övüldüğü destanlardan yaralanılarak meydana
getirilmiş eserler vardır.

3-)2. Dünya Savaşı Kuşağı:
Bu yazarlarımız eserlerinde batılılaşma düşüncesinin nasıl yanlış
anlaşıldığını işlemişlerdir.Aile teması sadece dar ahlak kuralları
içerisinde değil,aynı zamanda ekonomik durumu içerisinde de ele
alınır.Bu kuşağın belli başlı üç önemli yazarı vardır.Ahmet Kutsi
Tecer,Cevat Fehmi Başkut ve Ahmet Muhip Dranas’tır
işinize yararmı bilmiom ama ekledim...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
DEN(ge)[s]İZ
AdministratorAdministrator
DEN(ge)[s]İZ


Kadın
Mesaj Sayısı : 3681
Yaş : 115
Nerden : ı cennet olsun =)
Kayıt tarihi : 14/06/08

Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir? Empty
MesajKonu: Geri: Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir?   Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir? Icon_minitimePerş. Ara. 17, 2009 12:56 am

"Geleneksel Türk tiyatrosu, kırsal
kesimlerin köy tiyatrosu ile kentlerdeki halk tiyatrosudur. Kökenleri
tarih öncesi bolluk törenleri ve doğa tapınışı ile eski Anadolu
söylencelerine uzanan ve temeli kırsal üretim ilişkilerinde yatan köylü
seyirlik oyunları, doğaçtanlığa ve kendiliğindenime, doğanın saf
yüreklice taklidine, dans ve sözsüz oyuna dayanır; başlıcalıkla da ölüp
dirilme ve kız kaçırma temalarını işler, açıkhavada davul zurna
eşliğinde, doğa törenleriyle ilgili donatımlıklar kullanılarak
gerçekleştirilir. Bugün de çeşidi bay*ram ve kutlama günleri (Ramazan,
vb.) dolayısıyla oynanan köylü seyirlik oyunları, geleneksel Türk
tiyatro*sunun başlıca özelliği olarak açık biçim özelliklerine,
göstermeci tiyatro tekniklerine ve otantik anlatıma dayanır. Daha çok
köylerde gelişmiş olan geleneksel halk tiyatrosu, saray ve çevresiyle
olduğu kadar, es*naf loncaları, asker ocakları ve tarikatlarla ilintisi
içinde, 16. yüzyıldan sonra gelişme göstermiştir. Gelenek*sel halk
tiyatrosunun dramatik gösterileri, 15. yüzyıldaki mukallid, mudhik ve
taklitlerin gösterileri ile oyuncu kollarının gösterilerine dayanır.
Geleneksel halk tiyatrosunun başlıca türleri ortaoyunu, gölge oyunu
(Kara*göz) ve kukla oyunudur. Halk tiyatrosunun bu üç biçimi de temel
ortaklaşa estetik özellikler gösterirler; dans, müzik, soytarılık,
muhavere, taklit içiçedir, doğaçlama oynanır, eyleme çok az yer
verilir, ortak tipler ve oyun yapısı içerir. Türk commedia dell'arte'si
sayılan ortaoyunu, yazılı metne dayanmaksızın çevresi izleyicilerle
çevrili açık alanda oynanır; gelişimi 16. yüzyıldan başlayarak 19.
yüzyılda kesin biçimini almış olan ortaoyunu daha sonra Batı
tiyatrosunun etkisinde tuluat tiyatrosunun doğmasına yol açmıştır. Halk
tiyatrosunun başlıca bir türü olan gölge oyunu (Karagöz), 17. yüzyılda
kendine özgü biçimini almış; çağının kendine özgü yaşam üslubunun ve
kültürünün kendine özgü anlatımı olmuştur. Günümüze kadar süren Karagöz
gibi, bir başka geleneksel dramatik gösteri türü de kukla tiyatrosudur.
TULUAT TİYATROSU: Tan*zimat tiyatrosunda, Batılı tiyatro ile geleneksel
ortaoyununun karışımından ortaya çıkmış halk tiyatrosu. Tuluat
Tiyatrosu, Batı tiyatrosunun sahne tekniğini, sahne dekoru ve giysi
düzenini ortaoyunu düzenine uyarladığı kadar, oyun konularını
ortaoyununun doğaçlama güldürü tekniğine de uyarlayarak, bir çeşit
pa*rodi tiyatrosu niteliğini kazanmıştır. Tuluat Tiyatrosu, ilk kez
1875'te Kavuklu Hamdi tarafından kurulmuştur (Hayalhane-i Osmani).
Tuluat Tiyatrosu'nun başlıca tipleri, geleneksel hak güldürüsü
tiplerinden geliştirilmiş olup, Batı giysileri giydirilmiştir: Komik
(maskara, ibiş, grand comique, uşak, *****, Kavuklu), İhtiyar (moruk,
ikinci komik, zengin adam, Pişekâr), Genç Erkek (aşık, sirar, jeune
premier), Tiran (kötü adam), Kadın (ga*co, anne, genç kız, hizmetçi
kız, zenne). Tuluat Tiyatrosu, gezici topluluklar tarafından bahçe,
sinema, tiyat*ro, kahvehane ve gazino gibi yerlerde oynanırdı. Tuluat
Tiyatrosu, melodram, tragedya ve dram gibi türleri kendi üslubuna
uyarlarken, kanto gösterilerini ayrılmaz bir özelliği olarak
sürdürmüştür. "Halkın çok tuttuğu bu tiyatro türü, Cumhuriyet'in ilk
yıllarına değin süregeldiği halde, aydınların hor görmesinden ve halk
sa*natçılarının yeteneklerinin ve kültürlerinin sınırlı olmasından
ulusal bir tiyatroyu kurmakta yeterli olmamış" (M. And); salt bir
güldürü ve parodi tiyatrosu olarak kalmıştır. Tutuat Tiyatrosu'nun
başlıca temsilcileri ara*sında şu adlar sayılabilir: Abdi Efendi,
İsmail Efendi, Kavuklu Hamdi, Kel Hasan, Naşit, Dümbüllü ismail"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumyok.yetkin-forum.com
 
Geleneksel Türk Tiyatrosundan Modern Türk Tiyatrosuna Nasıl Geçilmiştir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ÖĞRENCİ ÖZEL :: Türk Edebiyatı :: Soru-Cevap-Konu Anlatım-
Buraya geçin: