Konu: Ziya Gökalp'in TÜRKçülük Akımı ve Edebi Kişiligi? Perş. Ara. 17, 2009 12:54 am
Türkçülük akımının öncüsü olan Ziya Gökalp, bu akımın düşüncelerini bir sisteme bağlamıştır. Türkçülükle ilgi yazılarını Türk Yurdu ve Yeni Mecmuada yayımlamıştır. Ziya Gökalp'in şiirleri ve düzyazı türünde fikir yazıları vardır. Edebiyatı ve şiiri düşüncelerini açıklamanın bir aracı olarak değerlendirmiştir. Şiirlerinde hece ölçüsünü kullanan Ziya Gökalp lirizmden uzak, didaktik şiirler yazmıştır. Masal niteliği taşıyan şiirleri de vardır. Şiirlerindeki dil oldukça sadedir. Dile büyük önem veren Ziya Gökalp, Batı dillerinden alınan sözcüklerin karşılığı olarak yeni sözcükler bulmuştur. Türkçe karşılığı olan Arapça, Farsça sözcüklerin atılması, karşılığı olmayanların ise Türkçeleşmiş Türkçe olarak kabul edilmesi gerektiğini belirt-miştir. Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Türçülük ve Turancılıkla ilgili düşüncelerini ortaya koymuştur. Kızıl Elma Altın Işık, Yeni Hayat onun şiir kitaplarıdır. Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak, Türk Medeniyeti, Malta Mektupları düzyazı türündeki kitaplarıdır.
Ünlü fikir adamı ve şairlerimizden olan Ziya Gökalp, 1876'da Diyarbakır'da doğdu. II. Meşrutiyet'ten başlayarak Türkçülük akımının en büyük temsilcisi sıfatıyla Türk düşünce ve siyaset hayatını kuvvetle etkilemiş, Milli Edebiyat akımı içinde verdiği eserlerle Türk edebiyatının biçim ve dil yönünden yenileşmesini sağlamıştır.
Öğrenimine Diyarbakır'da başlayan Ziya Gökalp, aynı şehirde Askeri Rüştiye'yi (1890) ve Askeri İdadi'yi bitirdi (1894). ZiyaGökalp, tıbbiyelilerin istibdata son vermek için kurdukları İhtilal Komitesine girmiş, okuldaki faaliyetleri ve okuduğu Fransızca kitapların zararlı sayılması yüzünden hapsedilmiştir. Diyarbakır Valisi Halit Bey'in yolsuzluklarına karşı mücadeleye girişen arkadaşlarıyla birlikte yasak yayın okudukları gerekçesiyle tutuklandı (1898). İstanbul'a döndükten sonra da okuldan uzaklaştırıldı.
ZiyaGökalp, hükümlülük süresi dolunca "Zaptiye Nezareti altında bulundurulmak üzere" Diyarbakır'a gönderildi. Burada Siyaset, felsefe ve tarih üstüne incelemeler yaparken, istibdat aleyhine gizli faaliyetlere de katıldı. Bölgede güvenliği sağlamak için kurulmuş Hamidiye alaylarının başındaki Milli aşiret reisi İbrahim Paşa'nın adının karıştığı soygun ve baskın olayları karşısında halkı direnmeğe ve eyleme yöneltti. Halk 3 gün süreyle telgrafhaneyi işgal etti (1905). İbrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için saraya telgraflar çekildi. Üstelik, Avrupa ve Asya ülkeleri arasındaki haberleşmenin bağlantı noktası olan Diyarbakır telgrafhanesinin bu bağlantıyı kesmesi olayın daha da büyümesine yol açmış ve yabancı ülkeler saraya baskı yapmaya başlamıştı. Konuyu incelemek üzere İstanbul'dan Diyarbakır'a gönderilen soruşturma kurulu Hamidiye alaylarının bir süre sinmesini ve yolsuzluklara son vermesini sağladı. Ancak halkın yakınmasına yol açan yeni olaylar patlak verince, ZiyaGökalp ve arkadaşlarının önderliğinde halk yeniden telgrafhaneyi ele geçirdi. 11 gün süren bu ikinci işgal halkın kesin zaferiyle sonuçlanmış, hükümet İbrahim Paşa ve alaylarını bölgeden uzaklaştırmak zorunda kalmıştır (1907). Gökalp, ilk eseri olan Şaki İbrahim destanında bu olayı anlatır.
II. Meşrutiyetin ilanından sonra, ZiyaGökalp'ın kurduğu gizli cemiyetin yerini Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Diyarbakır Şubesi aldı. Partinin Diyarbakır, Van ve Bitlis örgütlerinin denetimiyle görevlendirilen ZiyaGökalp, bu dönemde Diyarbakır ve Peyman gazetelerine yazıyordu. 1909'da partinin Selanik'teki kongresine il temsilcisi olarak katıldı. Bir yıl İstanbul Darülfünunda psikoloji okuttuktan ve Diyarbakır maarif müfettişliği yaptıktan sonra, yeniden Selanik'e gitti. Katıldığı parti kongresinden sonra genel merkez üyeliğine seçildi. Burada Genç Kalemler, Yeni Felsefe, Rumeli gibi dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla Türkçülük ve dilde sadeleşme hareketlerinin öncüleri arasında yer alan Gökalp, milli duyguları, tarih bilincini, bilime ve tekniğe değer veren düşünceyi her şeyin üstünde tutan şiirleriyle çevresini geniş ölçüde etkiliyordu. İttihat ve Terakki Genel Merkezi İstanbul'a taşınınca (1912), Gökalp da İstanbul'a yerleşti. O yıl Ergani madeninden Milletvekili seçildi.
Türk Ocağı çevresindeki çalışmaları, Türk Yurdu ve kendi çıkardığı Yeni Mecmua (1917) gibi dergilerdeki yazıları, Türkçülük akımının ilkelerini saptayan ve çağdaş uygarlık karşısında yerli bir senteze varılmasını şart koşan önerileri (Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1918), Darülfünun'da okuttuğu toplumbilim dersleri, İttihat ve Terakki'nin yönetici kadrosu üzerindeki etkisiyle ZiyaGökalp, Mütarekeye (1919) kadar uzanan dönemin düşünce ve siyaset hayatına yön veren etkenlerin başında yer aldı. İstanbul'un işgali üzerine tutuklanarak iki yıl Malta'da sürgün kaldı (1919-1921). Döndükten sonra, Uelif ve Tercüme Heyeti başkanlığına getirileceği tarihe (1923) kadar Diyarbakır'da kaldı ve küçük Mecmuayı yayımladı.
1923'te Diyarbakır'dan milletvekili seçildi. Hakimiyeti Milliye, Yeni Gün, Cumhuriyet gazetelerinde makaleleri çıkıyordu. Altın ışık (1923), Türkçülüğün Esasları (1923), Türk Töresi (1923) gibi kitapları birbirini izliyordu. Cumhuriyet Halk Partisinin programını inceleyen ve yorumunu yapan Doğru Yol (1923) adlı incelemesini de yine bu dönemde kaleme aldı. O sıralar yazdığı Türk Medeniyet Tarihi ise ölümünden sonra yayımlandı (1926). Yine ölümünden sonra çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış yazılarıyla mektupları çeşitli kitaplarda derlendi. Çınaraltı (1939), Fırka Nedir? (1947), Ziya Gökalp Diyor ki (1950). ZiyaGökalp'ın neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları (1956), ZiyaGökalp'ın Yazarlık Hayatı (1956), ZiyaGökalp Külliyatı (1. Kitap şiirler ve halk masalları;1952, 2. kitap Limni ve Malta Mektupları;1965), Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri (1973). 1924'te İstanbul'da öldü.
DEN(ge)[s]İZ
Konu: Geri: Ziya Gökalp'in TÜRKçülük Akımı ve Edebi Kişiligi? Perş. Ara. 17, 2009 12:54 am
Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığında yayım işleriyle uğraşmış,Yeni Türkiye adlı gazetede yazılar yayımlamaya başlamış;çeşitli konferanslarla gençleri uyandırmıştır.Ama asıl ağırlık verdiği yan,dünya klasiklerini dilimize çevirip yayımlamaktır.Modern Kitaplık adını verdiği bu çeviri ve yayım kampanyasında Sokrat,Eflatun,Aristo,Heredot gibi eski Yunan yazarları ile Orta çağ ve Rönesans döneminden de çeviriler yapılmıştır. Cumhuriyet kurulduktan sonra Ankara ‘da toplanan bilimsel kurulda Gökalp de vardır ve ulusal eğitime verilecek yön üzerinde görüşlerini ortaya koyup savunmuştur.Gökalp,köy okullarına önem verilmesini ,köy çocuklarının eğitilmesini de ortaya atmıştır. Gökalp ,bu memurluk görevi sırasında ****** tarafından kabul olunmuş ,karşılıklı bir dostluk kurulmuştur.Lozan Antlaşmasından sonra yapılan Büyük Millet Meclisi ikinci dönem seçimlerinde Diyarbakır milletvekili seçilmiştir.Gökalp,bundan sonraki çalışmalarını Halk Partisi içinde ve ******’ün yanında yapmıştır.Ziya Gökalp bu yıllarda Doğru Yol-Hakimiyet-i Milliye ve Umdelerin Tasnifi,Tahlil ve Tefsiri adlı kitabını yazmış ,bu kitap 1923 de basılmış-tır.Partinin yayın organı Hakimiyet-i Milliye gazetesinde de partiler üzerine çeşitli yazıları çıkmıştır. Gökalp,TBMM içinde de yararlı olmuş ve çeşitli konulardaki yapıcı konuşmaları,davranışları olumlu sonuçlar vermiştir.Bir yandan da durmadan çalışıp kitap veya yazı hazırlamıştır.Ama bu yoğun çalışmaları sonunda hastalanmış,İstanbul’a gitmek zorunda kalmıştır.Böylece bir çok kitabı yarım kalmıştır.Günde yirmi saat çalışmasına karşın bütün tasarladıkları yapamamıştır. Hekimler dinlenmesini söylemişlerdir,İstanbul’a dinlenmek amacıyla gitmiştir.Özellikle çocuklu-ğundan beri çektiği mide ağrıları dayanılmaz duruma gelmiştir.Durumu gitgide kötüleşmekte-dir.Çalışmalarını yine de sürdürmüş,Cumhuriyet gazetesinde ‘Çınaraltı’ genel başlığı altındaki yazılarını aksatmamıştır.Hastalığı ağırlaşınca oturduğu Nişantaşı’nda Büyükada’ya götürülmüş-tür.Burada geçirdiği geçirdiği hasta günlerinde Türk Medeniyet Tarihi adlı kitabının düzeltile-rini yapmıştır.Gökalp 25 Eylül 1924 günü gözleri yaşama yummuştur.**meden önce ‘Ne yazık ki kafamdakileri tamamlayamadım bunların hepsini götürüyorum’ demiştir. Cenazesi 26 Ekim 1924 Pazar günü büyük bir törenle kaldırılmış,Sultanahmet ‘deki Sultan Mahmut Türbesine gömülmüştür. DÜŞÜNCE YAŞAMI Ziya Gökalp’ın düşünce yaşamı çok boyutludur.Onun düşüncesinin temelinde Türk ulusçuluğu ve büyük bir Türk devleti,eski Türklerin uygarlıkları,batı düşüncesinin olumlu yönlerinin eski uygarlıklarımızla birlikte uygulanması ve uyarlanması görülür. Ziya Gökalp’ın,çok küçük yaşlarda doğu ve batı uygarlığı ile yakından teması olmuş,bu konularda sağlam kaynaklardan yararlanmıştır.Onun yetiştiği yıllarda skolastik bilim ve felsefe yanında,Tanzimat ile başlayan batının ve pozitif bilim akımı da görülüyordu.Gökalp,bu ortam içinde,hem doğuyu hem de batıyı okuyup özümsemiş bulunuyordu.Özellikle toplumbilim alanında batıdan getirdiği düşünce ve yöntem önemlidir.Türk toplumunu bilimsel bir açıdan incelemek, bulguları tarihle tarihin gelişimi içinde ele alıp değerlendirmek,geleceğe dönük sonuçlara varmak yolundaki çabaları elbette çok önemlidir. Gökalp,Türk düşünce zincirinin birçok halkasında yer alan bir yazardır.Bir yanıyla bilimsel çalışmaları,sanatçılığı,tarihç iliği,eğitimciliği ve öte yanıyla da bütün bunların birleşimi niteliğinde olan Türkçülüğü üzerinde durulmalıdır. Düşünce yaşamımızda kavramlara ve terimlere gereken önem verilememiştir.Bu nedenle, tartışmalarda ve incelemelerde yanlış yollara gidilmesi ve yanlış yorumlara başvurulup yanlış sonuçlara varılması acı bir gerçek olarak ortaya çıkar.Gökalp,her şeyden önce bu karmaşayı çözümlemek ve açık seçik düşünerek sağlam sonuçlara varmak yolunda büyük çaba harcamıştır. Bu nedenle,batıda ortaya çıkan bir çok kavrama Türkçe terimler bulmaya çalışmıştır.Bu amaçla ortaya attığı terimler dilimize yerleşmiştir. Gökalp bir değişim ve eğrim çağında yaşamıştır.Toplumsal gerçekleri bu evrim ve değişme ilkelerine göre açıklayan batılı düşünürlere yakınlık duymuştur.Bu çağı,bu anlayışı etkileyen Darvin ve Spencer’in görüşlerinden etkilenmiştir.Özellikle onların ortaya attığı görüşleri toplumsal olaylara uygulamıştır. Gökalp’in,döneminde düşünsel açıdan oldukça ileri bir düzeyde olduğu görülür.Gökalp’e göre ülkü önemli bir yer tutar insan yaşamında.Ülkü,seçkin zamanlarda yaşanılmış ya da yaşanılabilen bir yaşam biçimidir,gelecekte ulaşılacak bir amaç değildir. Gökalp töre bakımından da ulusal değerleri Türkçülük amacına yaöneltmiştir.Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde yaşayan Gökalp,bazı azınlıkların ulusallaşma yolundaki çabalarını da göz önünde tutarak,bilinçli bir yaklaşımla Türkçülük ülküsünü savunmuştur. 2 Mayıs 1918 günlü Yeni Mecmua da yayımlanan bir yazısında bilim ve bilgin kavramları üzerinde durmuştur.Ona göre,bilim nesneleri,nesnel bir açıdan inceler;felsefe ve öznel açıdan. Gökalp,bilimlere çeşitli açıdan yaklaşımlar üzerinde durmuştur.Yeni Mecmua’da çıkan yazısında skolastik,monist,pragmatist ve plüralist açısından yaklaşımları ele alıp görüşlerini belirtir. Bilindiği gibi,skolastiklere göre bilim;duygusal olarak önceden kabul edilen gerçekleri, ussal oyunla tanıklandırıp belgelendirerek ortaya koymaktır.Demek oluyor ki bilim genel bir mantıktır. Monistlere göre ise göre bilim ,bilim birdir,elle tutulur gözle görülür ya da yaşamla ilgili şeylerden başka bir konu değildir.Öbür bilimler,bu ana bilimin özel alanlara uygulanmasından oluşur. Pragmatistlere göre,uygulayımsal bir yararla sonuçlanan her düşünce bir gerçektir ve bu gerçekte bilimdir. Plüralistlere göre özdek,yaşam,ruh,toplum olarak dört gerçek vardır;bilim de bu gerçekleri bulabilmektir.(Gökalp bu bilimi kullanır) Görüldüğü üzere,bilimi,onun için bir çok konuda temeldir.Halkçılık anlayışında da bilimi temel olarak görmektedir.Gökalp her şeyden önce bir toplum bilimcidir.Ona göre ulusal bilinç toplumsal kurumlardır.Toplumsal kurumları araştırmak,bunları ulusallaştırmak ve çağdaşlık düzeyine çıkarmak,onlara canlılık kazandırmaktadır.Bu yüzden de özellikle Selanik’teki yaşamından sonra,Halkçılıkla ilgili görüşleri su yüzüne çıkmıştır.Genç Kalemler çevresinde yazanları da kendisine yakın bulmuştur.Dilde sadeleşmeyle birlikte başka ulusal değerlere dönüşü de bundan sonra başlar.İttihat ve Terakki merkezinin İstanbul’a taşınmasından sonra Türk Ocağı çevresinde çıkarılan yeni derginin adını da Halka Doğru koymuş.Başına da Ömer Seyfettin’i getirmiştir.Türk halkının inanışları,inançları,kültürü,t oplumsal gerçekler temeldir onun görüşünde.Bunun sonucu olarak ulusallık Ziya Gökalp’in birincil dayanağıdır.Toplumbilimden soyutlanmış bir tarih olamazdı Gökalp’e göre.Ekonomi ve hukuk da toplumbilimden ayrılamaz. Bu anlayışına ters düştükleri için bir yandan Adam Smith’i ve Kral Marks ‘ı eleştirmiştir. Gökalp;tarihin sanat mı,bilim mi savı üzerinde de durmuştur.Eskiden sanat olarak nitelendirilen tarihin on dokuzuncu yüzyılda’’gerçekten bilimsel bir inceleme niteliği’’kazandığını yazmıştır.Toplumbilimle yakından ilgili gördüğü tarih yöntemleri ile ilgilenmiş ve Küçük Mecmua ‘da çıkan ‘’Tarihte Yöntem’’adlı yazısında bu konuyu derinlemesine işlemiştir. Bütün yazılarının özünde dört ana düşüncenin yattığını görürüz;ulusal tarihimizin başlangıcını ortaya çıkarmak;tarihimizin tarih yöntemlerine göre yazılmasını sağlamak;Türk uygarlık tarihini yazmak ;tarih ile toplumbilim arasındaki bağı gözden uzak tutmamak. Gökalp’in çok önemsediği ve ülkemizde önem kazanmasına katkıda bulunduğu iki konu da budunbilim (etnoloji)ile folklordur.Ayrıca Türk mitolojisi de Türk kozmogonisi üzerinde ilk duranda Gökalp’dir diyebiliriz. Gökalp ,batı uygarlığını alırken Türk ulusunun kendi değerlerini bir yana bırakmasını istememiştir.Uygar bir ulusun ekonomik bakımdan da gelişmiş olmasına inanmaktadır.Ancak, ülkemiz o yıllarda tam bir ekonomik çöküntü içerisindedir.Ekonomik kalkınma için tarıma,küçük zanaatlara önem verilmesi gerektiği inancındadır.Özellikle Ahi örgütünü ve loncaları disiplinini göz önünde tutarak yeni bir atılım yapılması görüşündedir.Türklerde zanaatların gelişmişliğine değinir ve bugün de aynı düzene çıkılması için çalışılmasını ister.Bunun yanında sanayileşmeye de sırt çevirmiş değildir.Marks’ın toplumsal görüşlerin olduğu gibi ekonomik görüşlerine de yandaş değildir.Özgür bir ekonomiden yanadır. Sanatı Gökalp,yaşamı boyunca düzyazılar,şiirler yazmıştır.Şiirleri,belirli bir düşüncenin yayılmasına dönüktür ve bu nedenle de bunlara şiir olarak bakamayız.Şiir yazmasının nedeni, düşüncelerinin,’’kamu bilincinde yayılması’’dır.Gökalp,şiirleri nde Türklük bilincinin,ulusal bilincin, vatan ve ulus sevgisinin,toplumsal bilincin doğmasına dönük özleri işlemiştir.Düz yazılarında da aynı konuları daha aydınlatıcı,daha açık olarak ele almış;ölçü ve uyak sınırları içine sokamadığı düşüncelerini dile getirmiştir. Gökalp’e göre,özgün eser,içinde yaşanılan toplumun vicdanında yaşayan güzeli bulabilendir Bu ortak vicdandaki güzeli yakalayabilmek bir yandan da ulusal olanı bulmak demektir. GÖKALP VE DİL Ziya Gökalp,dil konusunu da Türkçülük programı içinde görmüş ve Türkçülüğün esasları adlı kitabında konuyu enine boyuna irdelemiştir.Gökalp’e göre Türk dilinin ilkeleri: 1)Ulusal dilimizi oluşturmak için,Osmanlı dilini hiç yokmuş gibi bir yana atarak,halk edebiyatına temel görevini gören Türk dilini olduğu gibi benimsemek ve bunu İstanbul halkının,özellikle İstanbul hanımlarının konuştukları gibi yazmak. 2)Halk dilinde Türkçe karşılığı bulunan Arapça ve Farsça sözcükleri atmak;tam karşılığı olmayıp da küçük bir ayrıcalığı olanları dilimizde tutmak. 3)Halk diline geçip söz bakımından ya da anlam yönünden yanlış kullanılan Arapça ve Farsça sözcüklerin değiştirilmiş biçimlerini Türkçe saymak,yazımlarını da yeni söylenişlerine uydurmak. 4)Yerlerini yeni sözcükler aldığı için,fosilleşmiş eski Türkçe sözcükleri diriltmeye çalışmak. 5)Yeni terimler aranacağı zaman,önce halk dilindeki sözcükler arasında bunları aramak, bulunamazsa Türkçe’nin edat,takı ve tanımlama kurallarına göre yeni sözcükler yaratmak.Buna da olanak bulunamazsa Arapça ve Farsça takılardan uzak yeni sözcükler kabul etmek;bazı çağların,mesleklerin özel durumlarını gösteren sözcüklerle uygulayımlara ilişkin araç ve gereç adlarını yabancı dillerden olduğu gibi almak. 6)Arap ve Acem dillerinin Türkçe üzerindeki egemenliğini tümüyle kaldırmak;bu iki dilin edatlarını da bileşimleri de dilimize almamak. 7)Türk halkının bildiği ve kullandığı her sözcük Türkçe’dir.Halka cana yakın gelen ve yapmacık olamayan her sözcük ,ulusaldır.Bir ulusun dili,kendisinin cansız köklerinden değil,canlı kullanımlarından oluşan bir organizmadır. ŞİİRLERİNDE BİÇİM Gökalp,ilk şiirlerinde Divan edebiyatımızın biçimlerini kullanmıştır.1908’den sonraki yıllarda ise halk edebiyatının kalıplarından yararlanmaya,Dede Korkut öykülerinden kaynaklanmaya yönelmiştir.Koşma,halk öyküsü,türkü,ilahi gibi Türk biçimlerini kullanmıştır.Özellikle halk edebiyatının destan biçimini kullanmıştır.Mesnevi denilen tarzla da birçok şiir yazmıştır.Bunun yanında Gökalp,batının üçer dizeden oluşan üçlemesini ve sonesini de kullanmıştır. YAPITLARI SAĞLIĞINDA YAYIMLANANAN KİTAPLARI Gökalp,şiirlerini dört kitapta toplamıştır:Şaki İbrahim Destanı,Kızıl Elma,Yeni Hayat,Altun Işık. Düz yazıları da şunlardır:Rusya’da ki Türkler ne yapmalı?,Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak,Türk Töresi,Doğru Yol,Türkçülüğün Esasları,İlm-i İçtima Dersleri,İlm-i İçtima-ı Dini,İlm-i İçtima-ı Hukuki,Ameli İçtimaiyat. **ÜMÜNDEN SONRA YAYIMLANANLAR: Şiirleri,düzyazıları,Türk Medeniyet Tarihi,Fıkra nedir?,Ziya Gökalp Diyor ki,Yeni Türkiye’nin Hedefleri,Hars ve Medeniyet,Milli Terbiye ve Maarif Meselesi,Çınaraltı Konuşmaları Limni ve Malta Mektupları,Gökalp’in ilk yazıları,Gökalp’in Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları,Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri,Türk Ahlakı,Nasreddin Hoca Letaifi,Kürt Boylarına Ait Sosyolojik Tetkikler.