www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Şiir ( DiL ve AnLatım 12. SınıF )

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
GeCe YaRıSı
Çaylak
Çaylak
GeCe YaRıSı


Kadın
Mesaj Sayısı : 1200
Yaş : 105
Kayıt tarihi : 29/07/09

Şiir ( DiL ve AnLatım 12. SınıF ) Empty
MesajKonu: Şiir ( DiL ve AnLatım 12. SınıF )   Şiir ( DiL ve AnLatım 12. SınıF ) Icon_minitimePtsi Ara. 14, 2009 1:11 am

TANIMI


Şiir, dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak
bir olayı, ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve
sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatı olarak
tanımlanabilirse de değişik sanat anlayışlarına göre farklı görüşler de
dile getirilmiş hatta şiirin tanımlanamayacağı da öne sürülmüştür.

Türkçe'de karşılığı koşuk, yır, özün gibi sözükler önerilmişse de
hiçbiri yaygınlık kazanamamıştır. Günümüzde koşuk, nazım karşılığı
olarak kullanılmaktaysa da nazım ve şiiri birbirine karıştırmamak
gerekir. Birincisi yalnızca bir anlatım yoludur. Geçmişte şiirin uyak,
ölçü, nazım biçimleri gibi biçimsel özelliklerden ayrı düşünülmemesi
sebebiyle şiirle nazım eşanlamlı sayılmışsa da günümüzde bu düşünce
aşılmışsa da edebiyatın şiirle birlikte başladığı düşüncesinde fikir
birliği oluşmuştur. Yahya Kemal Beyatlı şiiri bildiğimiz musikiden
farklı bir musiki" olarak tanımlarken,Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre şiir
"Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır" Ahmet Haşim şiiri "Söz ile
musiki arasında olan fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan"
olarak tanımlar. Necip Fazıl Kısakürek ise şiir için "Mutlak hakikati
arama işidir" der.


[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 719x271.


EDEBİYATIMIZDA ŞİİRİN GELİŞİMİ


1-) Halk Şiiri:
İslamiyetten Önce başlayıp bugüne kadar
devam eden bir şiir türüdür. Bu şiir türünde ritim, hece ölçüsüyle ve
kafiyeyle sağlanmıştır. Ayrıca halk şiiri ürünleri olan Koşma, İlahi,
Mani, Semai 'de ses ve ritmin kuralları saz ve kopuz la
sınırlandırılmış, her nazım şeklinin kendisine ait bir ezgisi
oluşmuştur. Halk şiirinde ezgi ve ahenk iç içedir.

Hece ölçüsünün ve en çok yarım kafiye kullanılmasının sebebi ise
ozanların şiirlerini saz eşliğinde irticaalen( hazırlıksız)
söylemeleridir. Bu şiir türü hala canlılığını korumakta bir çok
şairimiz ve ozanımız halk şiirini yöresel özelliklerle sürdürmektedir.

2-) Divan Şiiri: İslamiyetin kabulüyle
ortaya çıkan ve 13. yüzyıldan 20. yy'a kadar şairleri etkilemiş bir
şiir türüdür. Divan şiirinde ahenk unsurları ise aruz ölçüsü ve tam
–zengin uyakla sağlanmıştır. İmgelerin arttığı, Arapça-Farsça
sözcüklerin çokça kullanıldığı edebi kaygının ön planda tutulduğu bu
şiirlerin şairleri, iyi eğitim almış(medrese tahsili) Arapça ve
Farsça'yı çok iyi bilen şairlerdir. Divan şiirleri de yine ezgiyle
söylenmiş bir çok gazel bugün Türk Sanat Musikisinin kaynağını
oluşturmuştur.

3-) Modern Şiir: Batı etkisiyle gelişen
bu şiir türü önce hem halk şiirinden hem de divan şiirinden etkisini
kurtaramamıştır. Ancak 1940'tan sonra Garip Akımı'yla edebiyat hayatına
girmiş olan Orhan Veli Kanı, şiirde tüm kuralları yok sayarak ses ve
ritmin şiirin teması ve imgesiyle oluşması gerektiğini savunmuş.
Böylece ilk kez ölçüsüz kafiyesiz şiir yazmanın da bir şiir türü
olduğunu kabul ettirmiştir. Serbest şiirin ustaları ondan sonra
artmıştır.

Bugün Türk şiiri gelişimini halk şiiri ve modern şiir adı altında devam ettirmektedir.



ŞİİRDE AHENK UNSURLARI


AHENK UNSURLARI


1.Şiirde şekil ve muhtevanın ideal uyumudur.
2.Dizeleri oluşturan kelimelerdeki şiiri oluşturan dizelerdeki seslerin uyumu demektir.
3.Şiirle düz yazıyı birbirinden en önemli özellik ahenktir.
4.Ahenk unsurları armoni ve ritm olmak üzere iki başlık altında ele alınır.

ARMONİ

1.Ard arda gelen dizelerdeki seslerin uyumu demektir.
2. Bu uyum birbirine yakın ünlü ve ünsüz seslerin tekrar edilmesiyle sağlanır.
Aliterasyon: ünsüz seslerin ard arda tekrar edilmesiyle elde edilir.

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Canımdan canına nice can aksın ey can

Asonans: ünlü seslerin ard arda tekrar edilmesiyle elde edilen armonidir.

Ayağın sakınarak basma aman sultanım
Dökülen mey kırılan şişe-i rindân olsun

RİTM

1.Şiirde uyak ve ölçünün ustalıklı kullanılmasıyla elde edilen ahenktir.

Târik-i gülzâr-ı âlem / mâlik-i mülk-i âdem
Münkirine mahz-ı mâtem / müminine sûrsun
Itrî

Ne sabahı göreyim ne sabah görüneyim
Gündüzler size kasın verin karanlıkları
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim
Örtün üstüme örtün serin karanlıkları

Necip Fazıl Kısakürek

Yukarıdaki birinci şiirde ritim hem iç uyakla hem de aruz ölçüsüyle
ikinci şiirde ise ritim hem uyakla hem de hece ölçüsüyle sağlanmıştır.

Not: Armoni ve ritimle birlikte şiirde asıl ahenk şairin kattığı canlılık ve ruhla sağlanır.


ŞİİR TÜRLERİ


1- LİRİK ŞİİR


Lirik şiir duyguların coşkun bir dille anlatıldığı edebiyat eserlerinin
genel adıdır. Latince lyricus, Yunanca lyricos, Fransızca lyrique
kelimelerinden türemiştir. Sözlük anlamı ise; coşkun, ilhamla dolu
demektir. Eski Yunan'da kullanılan lirik sözcüğü bugünkü anlamında
kullanılmıyordu.
Bireysel duyguların içten geldiği gibi, coşkulu, etkili bir dille
anlatılmasına da lirizm denir. Sıfat olarak esin dolu, coşkun, içli bir
dili bulunan anlamlarında kullanılan lirik sözü, bu niteliği taşıyan
düzyazı ürünleri de niteler. Aynı genellik lirizm için de söz konusudur.

Eski Yunan edebiyatında ozanlar şiirlerini lir denen telli bir sazla
söyledikleri için, bu türlü şiirlere lirik denmiştir. Türk edebiyatında
da âşık, ya da saz şairi adı verilen halk ozanları şiirlerini hâlâ
sazla söylemektedirler. Lirik şiirde toplumsal mutluluk ya da
felâketlerden duyulan sevinç ya da acı gibi ortak duygular; ya da aşk,
ayrılık, özlem, ölüm acısı, vb. gibi bireysel duygular anlatılır. Lirik
şiir dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen şiir türüdür.

Bugün lirik şiir, ozanın en içten duygularını dile getirdiği bir tür
olarak bilinir. Yunan’da lirik şiirin özünde duygular vardır ama bunun
yanı sıra lyra eşliğinde söylenen şiir anlamındadır. Lirik şiirde
genellikle ozanın kendi duygularını yansıttığı görülür. Özellikle solo
liriğinde kişinin iç dünyası ön plandadır. Lirik şiirin ilk örnekleri
ege kıyılarında görülür ve ilk lirik şiirlerin konuları arasında
hymnoslar(tanrılara övgüler) ve mitoloji vardır. Lirin icadının da
mitolojik bir hikâyesi vardır tanrı Mercurius’un kaplumbağanın
kabuğundan lir yaptığı ve ana karnında müzik öğrendiği söylenmektedir,
bu sebepten lirik şiir müzikle iç içedir. Lirik şiirin işlevi, insana
güzelliği, inceliği sunmak ve kişide müzik eğitiminin oluşumunu
sağlamaktır. Türk edebiyatımızda halk âşıklarının (veya halk
şairlerinin) söylediği şiirlerin çoğu liriktir.

Batı edebiyatında Rönesans devri ozanlarının (Petrarca, Ronsard, vb.);
daha sonra da, ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik ozanların
(Lamartine, Hugo, Musset, vb.) duygusal ve öznel bir nitelik gösteren
şiirleri bu türün başarılı örnekleridir. Lirik şiir, Türk edebiyatında
da en çok kullanılan şiir türlerinden biri olmuş; Divan edebiyatında
(Fuzuli, Nedim, vb.), Halk tasavvuf edebiyatında (Yunus Emre, vb.),
din-dışı Halk edebiyatında (Karacaoğlan, vb.) ve yeni edebiyatta (Yahya
Kemal, vb.) bu alanda büyük ozanlar yetişmiştir.
Bu türe örnek olarak; Fuzûli'nin "Su" kasidesi, Yahya Kemal Beyatlı'nın
"Hayal Şehir" ve Mehmet Akif Ersoy'un "Bülbül" isimli şiirleri
verilebilir.

2- EPİK ŞİİR

Epik şiir, kahramanlık, yurt sevgisi gibi liriklik bildiren şiirdir.
Epik şiirler "Doğal Epik" ve "Yapay Epik" olarak ikiye ayrılır. Aynı
anlamda hamasi şiir, kahramanlık şiiri, destani şiir adında da
kullanılır.

Doğal Epik
Bir halkın hayatını etkileyip, derin izler bırakan tarihi olayları,
kahramanlık yönü ile işleyen manzum hikâyelerdir. Yunanlar'ın İlyada
Destanı , Finler'in Kalevala Destanı , Hinduların Mahabharata Destanı
doğal epiğe birer örnektir.

Yapay Epik
Yakın çağdaki milletlerin hayatlarına ait tarih ya da toplum olaylarını
anlatan şiirlerdir. İtalyan Tasso’nun Kurtarılmış Kudüs'ü ,
Firdevsi’nin Şehnamesi , John Milton’un Kayıp Cennet'i yapay epiğe
birer örnektir. Yakın dönem Türk şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın
Üç Şehitler Destanı ve benzeri eserler de yapay epik şiirlere örnek
gösterilebilir.

3- PASTORAL ŞİİR

Pastoral şiir (fr. Pastorale) doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir.
Kır, çoban hayatını, çıplak tabiat güzelliklerini tanıtıp sevdirmek
gayesini taşıyan edebî eserlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme
söz konusudur. Bu söz için Türk Dil Kurumu çobanlama karşılığı
önermektedir.

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, mektup, makale, seyahat; fıkra; hayrat;
sohbet gibi edebî türlerin hepsi pastoral bir görüşle yazılabilir.
Batıda, pastoral şiirlerden doğrudan doğruya tabiat manzaralarını
canlandıran idil; karşılıklı konuşma tarzında yazılan pastoral
manzumelere eglog denilir. Yunan edebiyatından Theokritos (M.Ö. III.
yüzyıl), Lâtin edebiyatından Vergilius (M.Ö. 70 - 19) en büyük pastoral
şiir örneklerini veren şairlerdir.

Türleri:

• İdil: Şairin doğa karşısında duygulanmasını anlatmasına idil denir.

• Eglog: Şairin duygularını bir çobanla konuşuyormuş gibi anlatmasına Eglog denir.

Edebiyatımızda idil denilebilecek pastoral şiirler varsa da eglog tarzı
şiir yoktur. Bunu Tevfik Fikret denemiş ancak pek başarılı
olamamıştır.[kaynak belirtilmeli] Recaizade Mahmut Ekrem, Yahya Kemal,
Behçet Necatigil, Cahit Külebi başarılı pastoral şiir örnekleri
vermişlerdir.

Aşağıda Pastoral şiir örneği görülmektedir:

Yanık bir kaval sesi geliyordu uzaktan
Derdi dağlardan aşkın ak abalı bir çobandan
Önünde sürüleri ardında sürüleri
İniyordu yemyeşil, dumanlı bir yamaçtan

4- DİDAKTİK ŞİİR

Didaktik Şiir belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda
öğüt, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici
nitelikte yazılan, duygu yönü az olan şiir türüdür. Kısaca öğretici
şiirdir. Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig, Aşık Paşa’nın Garibname,
Nabi’nin Hayriye bu türün ünlü örnekleridir. Tanzimat’tan sonraki Türk
Edebiyatında Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend; Tevfik Fikret’in Haluk'un
Defteri ve Şermin; Mehmet Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde, Asım adlı
eserleri de bu tarzda yazılmış ünlü eserler. Fabl türündeki eserler de
örnek olarak gösterilebilir.

5- SATİRİK ŞİİR

Satirik şiir eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay
veya durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda
Didaktik şiir özellikleri de görüldüğünden, Didaktik şiirler içinde de
incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa
alınması daha doğrudur.

Bu tür şiirlere Divan Edebiyatında Hiciv, Halk Edebiyatında Taşlama, Yeni Edebiyatımızda ise yergi adı verilir.

Edebiyatımızda Nef'i, Seyrani, Ziya Paşa, Neyzen Tevfik, Orhan Veli Kanık bu tür şiir örnekleri vermişlerdir.

Aşağıda satirik şiir örneği görülüyor.
Bir arzuhal yazsan makama varsan
Ağlasan derdini davanı sorsan
Ağır hasta olsan hekime varsan
Yarana bir ilaç sürmez parasız.

6- DRAMATİK ŞİİR

Dramatik Şiir, acıklı ya da korkunç bir konuyu anlatan şiir; insanın
gözünün önünde tiyatro gibi konuyu canlandırabilen şiir; opera için
yazılan manzum dramlardaki şiir. Batı edebiyatında Corneille, Racine,
Shakespeare; Türk edebiyatında Namık Kemal,ankaralı namık Abdülhak
Hamit Tarhan, Faruk Nafiz Çamlıbel dramatik şiirin en güzel örneklerini
verirler.



DİĞER ŞİİR TÜRLERİ


*MESNEVİLER


Arapça’da "müzdevice" denilen mesnevi türü ilk olarak 10. yüzyılda İran
edebiyatında ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatına girişi 11. yüzyılda
Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig adlı yapıtıyla başlar. Kutadgu Bilig
mesnevî nazım biçimiyle kaleme alınmış hacimli bir siyasetnâme
örneğidir.Mesnevi kitap olarakta yazılmıştır.
Mesnevi türünün temeli Arap ve İran edebiyatlarına dayanır. Diğer pek
çok edebi türde olduğu gibi mesnevide de Divan şairlerimiz başlangıçta
Arap ve İran edebiyatına ait belli başlı mesnevileri tercümeyle işe
başlamışlar; ardından da müstakil ve orijinal mesneviler yazmışlardır.
Özellikle 17. yüzyıldan sonra artık şairlerimiz, yapılarını milli
kimliğimizin oluşturduğu mesneviler yazmaya başlamışlardır. Bu konuda
Muhammed Kuzubaş'ın Mahzen-i Esrar ile Nefhatü'-l Ezhar Mukayesesi adlı
çalışması, mesnevilerimizin İran ve Arap kültüründen çıkarak yerli
kaynaklara yöneldiğini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.

Her beytinin kendi arasında kafiyelenmesi hem yazma kolaylığı sağlar
hem de daha uzun metinlerin bu şekle uygun olarak kaleme alınmasına
imkân tanır. Diğer nazım şekillerindeki kafiye bulma zorluğu şairleri
uzun metinlerde bu şekli kullanmaya teşvik etmiştir. Bu nedenle uzun
aşk öykülerinde, destanlarda mesnevi kullanılmıştır. Klasik düzende bir
mesnevi; tevhid, münacat, na’t, miraciye, eserin sunulacağı büyüğe
övgü, mesnevinin niçin yazıldığını açıklayan sebeb-i nazm ve hikâyenin
anlatımı(ağaz-ı destan) bölümlerinden oluşur.

Konuları:

Mesnevide konu ne olursa olsun , ilk dikkati çeken özellik olayın bir
masal havasında anlatılmasıdır. Akıl ve mantık ölçülerini aşan bir sürü
olay birbirini izler. Olayın geçtiği yer ve zaman belirsizdir. Konuda
birlik sağlanamamıştır. Hikayenin bölümleri birbirine eklenmiş ilgisiz
parçalar gibi görünür. Çevre tasvirleri gerçeğe uygun değildir, hikâye
kahramanları doğaüstü davranışlarda bulunur. Hikayelerde cinler,
periler, devler, cadılar, ejderhalar gibi masal motifleri sık sık
işlenir.
Divan şiirinde, her beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı, aruzun
genellikle kısa kalıplarıyla yazılan nazım biçimine ve bu biçimde
yazılmış yapıtlara mesnevi denir. Mesneviler konularına göre üçe
ayrılır: Destansı nitelikteki mesneviler (Firdevsi'nin Şehname'si) ;
öğretici nitelikteki mesneviler (Nabi'nin Hayriye'si) ; din ve
tasavvufla ilgili mesneviler (Mevlana'nın Mesnevi'si, Fuzuli'nin Leyla
ile Mecnun'u, Şeyh Galip'in Hüsn'ü Aşk'ı) . Ayrıca, padişahların
savaşlarını anlatan manzum yapıtlar (gazavatnameler) , kentleri ve
kentlerdeki güzelleri anlatan yapıtlar (şehrengizler) , bazı yergi
türündeki yapıtlar, mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. Mesnevi İran
edebiyatında ortaya çıkmış (İran edebiyatında Genceli Nizami ve Cami bu
türün başlıca adlarıdır) . Genceli Nizami'nin beş mesnevisinden oluşan
Hamse'si, sonradan Divan edebiyatı ozanları tarafından da örnek olarak
alınmıştır. Türk edebiyatında ilk mesnevi Yusuf Has Hacib'in Kutadgu
Bilig adlı yapıtıdır. Her beyti kendi içinde uyaklı uzun nazım
biçimidir. Bir anlamda Divan edebiyatında manzum hikâyelerin yazıldığı
bir biçim olarak da tanımlayabiliriz. Mevlânâ’nın ünlü tasavvufi
mesnevisi 25.700 beyitten oluşmuştur. Mevlana eserine ayrı bir isim
koymamıştır; eser, nazım türü olan mesnevi adı ile bilinir.

Mesneviler aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve
kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi
türlü konularda yazılmıştır. Divan edebiyatında roman ve hikâye gibi
türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini
tutmuşlardır. On bölümden oluşur.Aynı şair tarafından yazılmış beş
mesneviye “Hamse” adı verilir. Hamse sahibi olmak bir itibar
kaynağıdır. Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir
Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev’i-zâde Atâi’dir.

*SOMUT ŞİİR

Her türlü tipografik gösterenin sayfa boşluğu üzerinde hiçbir biçimsel
kural olmadan düzenlenmesiyle oluşan şiir türüdür. Somut şiirde
aktarılmasına niyetlenilen duygu ve düşünceler sözcüklerin seslerinden
tamamen kopmuş olmasalar da algılanımları çok büyük oranda şiirin
görsel niteliği üzerinden gerçekleşir. Augusto De Campos 1956'da
yayınlanan Somut Şiir Manifestosu'nda somut şiirin bir özelliği olarak
'sözselsesselgörsel' (verbivocovisual) terimini ortaya atar ve şöyle
der:
" Grafik ve sessel, işlevler ve bağıntılar("benzerlik ve yakınlık
unsurları") ve bir kompozisyon öğesi olarak uzamın özgürce kullnımı,
anlamın ideogramik sentezleriyle bağlaşık gözün ve sesin eşzamanlı
diyalektiğini besler, sözselsesselgörsel bir bütünlük yaratır.

*DENEYSEL ŞİİR

Deneysel edebiyatın bir kolu olan deneysel şiir,şairin daha önceki
tarzından çok farklı kelime deneyleri üzerine kurulu yaptığı şiirdir.
Deneysel şiir asla anlaşılamayan,üzerinde uğraşılmayan olarak
algılanmamalıdır. Zira deneysel şiirde de önemli eserler verebilmek
emek isteyen bir iştir.
Arif Dino'nun "Düş ve Uykusuzluk" ,Asaf Halet Çelebi "Kitaplar" ,Nazım
Hikmet "Kızkapan Oğlu Vehpi(orijinal yazımı p harfi ile)ve Çocuk
Muhittine Dair...

*METAFİZİK ŞİİR

17. yüzyıl İngiliz Edebiyatı'nın bir dönemi. Bu dönem şiirleri daha ciddidir ve derin bir yoğunluk taşır.
Türk edebiyatında metafizik gerilim Turgut Uyar ve Sezai Karakoç'ta
hissedilirken, Edip Cansever'de metafiziklik bir dayatma şeklini
almıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şiir ( DiL ve AnLatım 12. SınıF )
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ÖĞRENCİ ÖZEL :: Dil ve Anlatım :: Ders Notları - Konu Testleri-
Buraya geçin: