www.forumyok.forumm.biz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Söylev Konusu ve Örnekler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
GeCe YaRıSı
Çaylak
Çaylak
GeCe YaRıSı


Kadın
Mesaj Sayısı : 1200
Yaş : 105
Kayıt tarihi : 29/07/09

Söylev Konusu ve Örnekler Empty
MesajKonu: Söylev Konusu ve Örnekler   Söylev Konusu ve Örnekler Icon_minitimePtsi Ara. 14, 2009 12:58 am

11. SÖYLEV (NUTUK, HİTABET)
1. Tanımı
Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan etkili ve inandırıcı konuşmalara söylev (nutuk) denir.
Söylev kavramı eskiden nutuk terimiyle karşılanır; topluluk önünde konuşma sanatına hitabet, söylevciye de hatip denirdi.
Söylev söz ve sesle birleşen bir sanattır. Söylevde amaç nedir?

Söylevde amaç, dinleyenleri kendi düşüncesinden yana çekmektir. Bu
nedenle söylenen sözler ve söyleyiş biçimi inandırıcı, etkileyici,
coşturucu nitelikler taşımalıdır.
İnsanları heyecanlandırmak, bir fikri, bir kanaati insanlara aşılamak ve benimsetmek önemlidir.


2. Özellikleri
Söylevci söylevin çeşidine ve konuya bağlı olarak anlaşılır sözcükler
seçmeli; cümleler kısa, yalın, akıcı, içten ve etkili olmalıdır.
Söylevcinin, konuştuğu konuyu çeşitli yönleriyle iyice bilmesi ve söyleyeceklerine inanması gerekir.
Söylev veren kişi konuşmasını duruş, jest ve hareketleriyle desteklemelidir.
Söylevcilerin en önemli yeteneği toplulukları inandırmadaki güçleridir.
Ayrıca iddiaları kanıtlaması ve dinleyicide oluşacak kuşkuları ortadan
kaldırması gerekir.
Söylev tiyatro ile birlikte gelişmiştir.
Hemen her yazı türü yeri gelince söylevden yararlanır.
Sesi topluluğun sesine dönüştürme, coşturma, toplulukta duygusal
doruklar ve insanda tartışma atmosferi yaratmak söylevin önemli
özelliklerindendir.
Söyleyişte yersiz ve gereksiz vurgular, anlaşılmaz ve abartılı sözler, aşırı ses yükseltmelerinden kaçınılır.
Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi ile heyecana bağlı işlevi birlikte kullanılır.
Dinleyicilerin zevk, kültür düzeyleri ve gereksinimleri konuşmacı tarafından dikkate alınır.
Etkili, heyecanlı ve açık cümlelerle söylev bitirilir.
Konularına göre kaç tür söylev vardır?

Konularına göre söylevler
a. Siyasi söylev : Genellikle parlamentolarda, diplomatik toplantılarda, mitinglerde
söylenen siyasî amaçlı söylevlerdir.
b. Dinsel söylev : Tapınaklarda bireysel ve toplumsal sorunları dinsel açıdan yorum-
layan söylevdir. İslâmî toplumlarda bu tür söylevlere hutbe denir.
c. Hukuksal söylev : Mahkemelerde, yargılama sırasında suçlamak ya da savunmak
amacıyla söylenen söylevdir.
d. Akademik söylev: Akademilerde, bilim toplantılarında söylenen söylevdir.
Akademik kabullerde, açılış, kapanış ve ödül törenlerinde yapılan bilimsel içerikli
söylevler de vardır.
e. Askerî söylev : Ordunun moral gücünü yükseltmek ve güven duygusunu artırmak için askerlere yönelik verilen söylevdir.


Söylev türünün tarihsel gelişimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Söylev türünün ilk örneklerini Eski Yunan ve Roma dönemlerinde
görüyoruz. Eski Yunan edebiyatında Demosthenes (Demostenes), Lâtin
edebiyatında Cicero (Çiçero), Fransız edebiyatında Bossuet (Bosse),
Mirabeau (Mirabu) ve Robespiere (Robespiyer) ilk akla gelen tanınmış
söylevcilerdendir.
Ülkemizde toplanma ve söz özgürlüğünün sağlandığı II. Meşrutiyette
yetişen en tanınmış söylevciler Ömer Naci ile Hamdullah Suphi
Tanrıöver'dir.
Cumhuriyet Döneminin en büyük konuşmacısı ise Mustafa Kemal
******'tür. Mustafa Kemal ****** "Söylev"de bir tarih belgesi örneği
vererek Türk ulusu ile yaşadığı tarih dilimini bu belgede
ayrıntılarıyla yorumlar.

Buda söylevle ilgili bilgi...

__________________

(playboy_91)


GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en
kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek
isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve
Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için,
içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu
imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl
ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş
bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın
bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün
orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş
olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,
memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ
hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî
menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi
vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun
kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927



(Beyaz Melek)
Türk Milleti;

Kurtuluş savaşına başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır.

Kutlu olsun.

Bu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

Yurttaşlarım;

Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk
kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.

Bundaki muvaffakiyeti Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve
beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı
asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak
mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni
memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta
ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet
seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için bizce zaman ölçüsü, geçmiş
asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket
mefhumuna göre düşünülmelidir.

Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha
büyük işler yapacağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır,
Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti milli birlik ve beraberlikle
güçlükleri yenmesini bilmiştir ve çünkü, Türk milletinin yürümekte
olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu
meş'ale, müsbet ilimdir.

Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti
olan Türk Milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve
onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini,
yorulmaz çalışkanlığını, zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve
tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.

Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette hakiki
huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta,
muvaffak kılacaktır.

Büyük Türk milleti! Onbeş yıldanberi giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet
vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde,
milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.

Bugün aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir
bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin, büyük millet olduğunu bütün
medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur
ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan
sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkundan, yeni bir güneş
gibi doğacaktır.

Türk Milleti;

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet Bayramını, daha büyük şereflerle,
saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
[/B]

(--SU--)


BAĞIMSIZLIK - ULUSAL EGEMENLİK ÜSTÜNE

Bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin
gereği olan her özveriye baş vurduğunu düşünerek avunur ve tutsaklık
zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusa
oranla, dost ve düşman gözündeki yeri elbette başka olur. Söylev'den

İnsanlığa yöneltilmiş fikir hareketi ergeç başarı sağlayacaktır. Bütün
ezilen uluslar, zalimleri bir gün yok edecektir. O zaman dünya yüzünden
zalim ve ezilen sözcükleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir
toplumsal duruma erişecektir. Bizim ulusumuz o zaman, bu amaca erişen
uluslar arasındaki öncülükleri ile cidden övüneceklerdir. 1921 (Frunze
ile yapılan görüşmeden)

Meclislerce yönetilen ülkelerde ise en yıkıcı durum, kimi
milletvekillerinin yabancılar adına ve çıkarına çalınmış ve satın
alınmış olmalarıdır. Millet Meclisleri'ne dek girme yolunu bulabilen
vatan hainlerini rastlanabileceğini, tarihin bu konudaki örnekleri ile
inanmak zorunluluğu vardır. Bunun için ulus, vekillerini seçerken, çok
dikkatli ve kıskanç olmalıdır. Ulusun yanılgıdan korunması için tek
çıkar yol, düşünce ve davranışlarıyla ulusun güvenini kazanmış siyasal
bir partinin, seçimlerde ulusa kılavuzluk etmesidir. Söylev'den

Kurtuluş için, bağımsızlık için eninde sonunda düşmanla, bütün
varlığımızla vuruşarak onu yenmekten başka karar ve çare yoktur ve
olamaz. ‘Ordu ile, savaş ile, inat ile bu işin içinden çıkılamaz.'
biçimindeki kaynağı dışarıda bulunan öğütlere uymakla bir vatan. bir
ulus bağımsızlığı kurtarılamaz. Tarih böyle bir olay yazmamıştır. Bunun
tersini düşünerek hareket edeceklerin, acılı sonuçlarla
karşılaşacakları kuşkusuzdur. İşte böyle yanlış görüşlü, yanlış
anlayışlı kişiler yüzünden, Türkler, her yüzyıl, her gün, her saat
biraz daha gerilemiş, biraz daha çökmüştür. Bu çöküş, yalnız maddesel
olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki, çöküş ahlaki ve manevi
değerleri de kapsamış görünüyor. Hiç kuşku yok ki, bu büyük memleketi,
bu koca ulusu dağılıp yok olma uçurumuna sürükleyen başlıca neden bu
olmuştur. 4 Mart 1922( TBMM Gizli Oturumu)

Artık bu saray, Tanrı'nın gölgelerinin değil, gölge olmayan, gerçek
olan ulusun sarayıdır. Ben, burada ulusun bir bireyi, bir konuğu olarak
bulunmakla mutluyum. 1927 Temmuzu (Dolmabahçe Sarayı'nda İst. halkının
temsilcilerine yaptığı konuşmadan)

İçinizden ülkeyi ve ulusu en çok seven, aklına, anlayışına, vicdanına
en çok güvendiğiniz insanları seçiniz. Ancak, bu sayede Meclis, sizin
isteklerinizi yapmaya, layık olduğunuz refahı sağlamak gücüne sahip
olacaktır. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)

Ulusu uzun yüzyıllar uykuda bırakan çeşitli nedenler arasında gerçek
bir noktayı bir sözcükle söylemiş olmak üzere diyebilirim ki, bütün
yoksulluğumuzun kesin nedeni düşünüş sorunudur. İnsanlar ve insanlardan
kurulu toplumlar, her şeyden önce bütün bireyleriyle doğru bir düşünüşe
sahip olmalıdırlar. Düşünüşü zayıf, çürük, geri olan bir toplumun bütün
çalışmaları boşunadır. Doğruyu söylemek zorundayız ki, bütün İslam
dünyasının toplumlarında hep yanlış düşünüşler hüküm sürdüğü içindir
ki, doğudan batıya denk İslam ülkeleri, düşmanlarının ayakları altında
çiğnenmiş ve düşmanların tutsaklık zincirine bağlanmıştır. 20 Mart 1920
(Konya Türkocağı)

Bugün tutsaklık acıları altında inleyen birçok dindaşlarımız vardır.
Bunlar için de kendi çevrelerinde bağımsızlıklarını kazanmaları ve tam
bağımsızlıkla memleketlerinin refah ve yükselmesine çaba harcamaları en
büyük temennilerimizdendir. 16 Ocak 1923

Bizim büyük utkumuzun yaratacağı büyük sonuçlar, yalnız Türkiye'nin
yazgısı üzerinde etkili olmakla kalmayacak, aynı zamanda bütün mazlum
ulusları kendi yaşam ve bağımsızlıklarını tehdit ve baskı altında tutan
zalimlere karşı hareket için cesaretlendirecektir. 4 Kasım 1922

Bir ulus, kendi varlığını ve haklarını korumak için bütün gücüyle,
bütün düşünsel ve maddesel güçleriyle ilgilenmezse, bir ulus kendi
gücüne dayanarak varlık ve bağımsızlığını sağlamazsa, şunun bunun
oyuncağı olmaktan kurtulamaz. 1919 (Ankara'ya ilk geldiğinde kentin
ileri gelen kişilerine verdiği Söylev'den)

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca özgürlük ve bağımsızlığa örnek olmuş bir ulusuz. Söylev'den

Bir devlet ki kendi vergilerini koyduğu bir vergiyi yabancılardan
alamaz. Gümrük işlerini, vergilerini ülkenin ve ulusun gereksinimlerine
göre düzenlemekten alıkonulmuştur. Ve bir devlet ki, yabancılar
üzerinde yargılama hakkını kullanmaktan da yoksundur. Elbette böyle bir
devlet bağımsız olamaz. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)

Bir devlet, bütün bağımsızlığına ve bir ulusun kısıtsız koşulsuz
egemenliğine sahip bulunmadıkça, o devlet ve ulus için yaşamak, refah
ve onur olamayacağını anlayan ulusumuz, bu amaçlarını sağlamadıkça
yaşanamayacağına inanmıştır. 30 Ocak 1923 (Anadolu, Ahenk, Sada-i Hak,
Şark, Yeni Turan Gazeteleri başyazarlarıyla yaptığı konuşmadan)

Türkiye halkı, kayıtsız koşulsuz egemenliğine sahip olmuştur. Egemenlik
hiçbir biçimde, hiçbir anlam ve yol göstericilikte ortaklık kabul
etmez. Halife olsun, ünvanı ne olursa olsun bu ulusun yazgısına
ortaklık edemez. Ulus, buna kesinlikle göz yumamaz. 18 Kasım 1922 (TBMM
Konuşması)

Egemenlik hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle,
tartışmayla verilmez. Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır.
Osmanoğulları, zorla Türk Ulusu'nun egemenliğine el koymuşlardır. Bu
yolsuzluklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk Ulusu
bu saldırganlara artık yeter, diyerek ve bunlara karşı ayaklanıp
egemenliğine eylemli olarak kendi eline almış bulunuyor. Bu bir
olupbittidir. Söz konusu olan, Ulus'a egemenliğini bırakacak mıyız,
bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun, zaten olupbitti durumuna
gelmiş bir gerçeği açıklamaktan başka bir şey değildir. Bu, ne olursa
olsun, yapılacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes sorunu doğal
bulursa, sanırım ki, uygun olur. Yoksa, gerçek yine, yöntemine göre
saptanacaktır; ama belki birtakım kafalar kesilecektir. 1 Kasım 1922
(TBMM)

Dünyada bağımsız bir devlet düşünülebilir mi ki, içişlerinde dostlarının da karışmasını hoş görsün. 18 Haziran 1922

Dünyanın bellibaşlı uluslarını tutsaklıktan kurtararak egemenliklerine
kavuşturan büyük düşün akımları, köhne yapılara umut bağlayanların
çürümüş yönetim yöntemlerinde yaşam gücü arayanların amansız
düşmanıdır. 13 Ağustos 1923 (TBMM açış konuşması)

Bir ulus varlığını ve bağımsızlığını korumak için düşünülebilen girişim
ve özveriyi yaptıktan sonra başarır. Ya başaramazsa demek, o ulusu
ölmüş saymak demektir. Öyle ise, ulus yaşadıkça ve özverili
girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz. Söylev'den

Güzel yurdumuzu fakirliğe, memleketi yıkıntıya sürükleyen çeşitli
nedenler içinde en büyüğü ve en önemli, ekonomimizde bağımsızlıktan
yoksun oluşumuzdun. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)

O saraylar ve o sarayların çevresini çevreleyen hainler, yüzyıllarca bu
ulusu uykuda bıraktılar. O'nu nura koşmaktan alıkoydular. Onlar, bu
ulusu ve ülkeyi yalnız iki zamanda düşünürlerdi. Biri parayı, öbürü
askeri gereksediklerinde. 16 Mart 1923 (Adana Türkocağı)

Bütün dünya bilsin ki, en sonunda bu ulus, katıksız bağımsızlığının
güven altına alındığını görmedikçe, yürümeye başladığı yolda bir an
durmayacaktır. 17 Şubat 1923 (İzmir İktisat Kongresi)

Türkiye'nin hala açık ya da kapalı olarak çılgınca saldırılara hedef
olmasının nedeni, bütün mazlum uluslara kurtuluş yolunu göstermiş
olmasıdır. 4 Ocak 1922

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, ulusun yaşam ve bağımsızlığına
suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların saldırılarına karşı
savunma ve dış düşmanlarla işbirliği yapıp ulusu aldatmaya ve bozmaya
çalışan iç hainlerin cezalandırılması için Ordu'yu güçlendirilmeyi ve
onu ulusal bağımsızlığın dayanağı bilmeyi görev sayar. 13 Eylül 1920

Bağımsızlık ve özgürlüklerini her ne pahasına ve her ne karşılığında
olursa olsun, sakatlandırmaya ve sınırlandırmaya asla hoşgörü
göstermemek ve bunun için gerekirse, son bireyinin, son damla kanını
akıtarak insanlık tarihini şanlı örnek ile süslemek. İşte bağımsızlık
ve özgürlüğün ne olduğunu, kapsamlı anlamını, yüksek değerini
vicdanında kavramış uluslar için temel ve yaşamsal ilke. Ancak, bu ilke
uğrunda, her türlü özveriyi, her an yerine getirmeye hazır bulunan ve
bunu yapabilen uluslardır ki, insanlığın sürekli saygısını hak etmiş
bir topluluk sayılabilirler. Bağımsızlık ve itibarını dünyaya tanıtmak
nitelik, değer ve güvenine sahip olan ulusların uygarlık yolunda da
hızlı ve başarılı adımlarla ilerlemek yetenekleri kabul edilmek
gerekir. 20 Mayıs 1928

Biz, Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı
korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin kuvvetleri
ve bilinen her çeşit olanaklarıyla Türk Ulusu'nu emperyalizmin aracı
yapmak istemelerine engel oluyoruz. 20 Haziran 1920 (Çiçerin'in
mektubuna yanıt)

Bireyler bilinçli olmadıkça, haklarının bilincinde bulunmadıkça,
yığınlar istenilen doğrultuya, herkes tarafından iyi veya kötü
doğrultulara sürüklenebilirler. 1919 (Ankara'ya ilk geldiğinde kentin
ileri gelenlerine verdiği Söylev'den)

Biz memleket ve ulusumuzun varlığını ve bağımsızlığını kurtarmak için
karar verdiğimiz zaman kendi görüşlerimize bağlı bulunuyorduk ve kendi
gücümüze dayanıyorduk. Hiçbir kimseden ders almadık, hiç kimsenin
ayartıcı vaatlerine aldanarak işe girişmedik. 14 Ağustos
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Söylev Konusu ve Örnekler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.forumyok.forumm.biz :: ÖĞRENCİ ÖZEL :: Dil ve Anlatım :: Ders Notları - Konu Testleri-
Buraya geçin: